Okunma Sayısı : 5247
   
Mehmet MAÇ - 5520 SAYILI KURUMLAR VERGİSİ KANUNUNA GÖRE TAM MÜKELLEF KURUMLARA YÖNELİK OLARAK YAPILACAK VERGİ TEVKİFATI
Yayımlanma Tarihi: 1.08.2006
 
5520 SAYILI KURUMLAR VERGİSİ KANUNUNA GÖRE TAM MÜKELLEF KURUMLARA YÖNELİK OLARAK YAPILACAK VERGİ TEVKİFATI 
 
I. GİRİŞ
 
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu 21.06.2006 tarihli ve 26205 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş bulunmaktadır. Sözkonusu kanunun 15’inci maddesiyle kurumlara nakden ve hesaben yapılan bazı ödemelerden vergi kesintisi yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
 
Gelir Vergisi Kanunu’nun 94’üncü maddesine göre tevkifat yapmak zorunda olanlar istihkak sahiplerinin gelir vergisine (bazı ödemelerin istihkak sahibi kurumsa kurumlar vergisine)  mahsup edilmek üzere nakden veya hesaben yaptıkları ödemelerden gelir vergisi tevkifatı yapmaktadırlar. Ayrıca mülga 5422 sayılı KVK’nun 24’üncü maddesine göre Dar mükellefiyete tabi kurumlara tevkifata tabi kazanç ve iradı sağlayanlar nakden veya hesaben yaptıkları ödemeler üzerinden tevkifat yapmaktaydılar.
 
5520 sayılı yeni Kurumlar Vergisi Kanunu ile Dar mükelleflere yönelik yapılan tevkifat uygulaması sürdürülmüştür. Ayrıca tam mükellef kurumlara yönelik vergi tevkifatı müessesesi GVK’nun 94’üncü maddesinden alınarak sözkonusu müessese KVK’nun 15’inci maddesinde düzenlenmiştir.
 
Bu yazımızın konusunu 5520 sayılı KVK’nun 15’inci maddesiyle uygulamaya konulan tam mükellef kurumlara yönelik vergi tevkifatı müessesesi oluşturmaktadır.
 
II. TEVKİFAT YAPMAK ZORUNDA OLANLAR
A. 5520 Sayılı KVK’nun 15/1’ inci Maddesine Göre Tevkifat
1. 5520 Sayılı KVK’nun 15/1’ inci Maddesine Göre Tevkifat Yapmak Zorunda Olanlar
 
KVK’nun 15’inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca
 
·                    Kamu İdare ve Kuruluşları
·                    İktisadi Kamu Kuruluşları
·                    Sair Kurumlar
·                    Ticaret Şirketleri
·                    İş Ortaklıkları
·                    Dernekler ve vakıflar
·                    Dernek ve Vakıfların İktisadi İşletmeleri
·                    Kooperatifler
·                    Yatırım Fonu Yönetenler
·                    Gerçek Usulde Vergilendirmeye Tabi Ticaret ve Serbest Meslek Erbabı
·                    Zirai Kazançlarını Bilanço veya Zirai İşletme Hesabı Esasına Göre Tespit Eden Çiftçiler
 
Kurumlara avanslar da dahil olmak üzere nakden veya hesaben yaptıkları ve 5520 sayılı KVK’nun 15’inci maddesinin birinci fıkrasında yazılı olan ödemeler üzerinden tevkifat yapacaklardır.
 
 
2. 5520 Sayılı KVK’nun 15/1’inci maddesine Göre Tevkifata Tabi Kazanç ve İratlar
 
a)Gelir Vergisi Kanununda belirtilen esaslara göre birden fazla takvim yılına yaygın inşaat ve onarım işleri ile uğraşan kurumlara bu işleri ile ilgili olarak yapılan hakediş ödemeleri
 
b)Kooperatiflere ait taşınmazların kiralanması karşılığında bunlara yapılan  kira ödemeleri
 
c)Her nevi tahvil (ipotek finansmanı kuruluşları ve konut finansmanı kuruluşları tarafından ihraç edilen ipotekli sermaye piyasası araçları, varlık teminatlı menkul kıymetler dahil) ve Hazine bonosu faizleri ile Toplu Konut İdaresi ve Özelleştirme İdaresince çıkarılan menkul kıymetlerden sağlanan gelirler (Döviz cinsinden yahut dövize, altına veya başka bir değere endeksli menkul kıymetlerin itfası sırasında oluşan değer artışları kesintiye tabi tutulmaz.)
 
c)Mevduat faizleri
 
d)Katılım bankaları tarafından katılma hesabı karşılığında ödenen kar payları
 
e)Kar ve zarar ortaklığı belgesi karşılığı ödenen kar payları
 
f)Menkul kıymetlerin geri alım veya satım taahhüdü ile elde edilmesi veya elden çıkarılmasından sağlanan gelirler (Repo işlemlerinden ede edilen gelirler)
 
Özetlemek gerekirse yukarıda yazılı gelirleri elde eden bir kurumsa ve bu gelirleri de önceki bölümde sayılan kişi ve kurumlardan elde ediyorsa bu kurumun kazancından tevkifat yapılacaktır.
 
B-5520 sayılı KVK’nun 15/2’nci Maddesi Uyarınca Tevkifat
 
5520 sayılı KVK’nun 2’nci fıkrasında vergiden muaf olan kurumlara dağıtılan kar payları üzerinden % 15 oranında vergi kesintisi yapılacağı hükmü bağlanmıştır.
 
GVK’nun 94’üncü maddesinin 6’ncı bendinin b-i alt bendi uyarınca tam mükellef kurumlar tarafından kurumlar vergisi mükellefi olmayan ve bu vergiden muaf olanlara dağıtılan kar paylarından 10.12.2003 tarihli ve 2003/6577 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile % 10 oranında tevkifat yapılacağı hükme bağlanmıştı. Ancak 22.07.2006 tarihli 2006/10731 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 10.12.2003 tarihli ve 2003/6577 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’nın 1’nci maddesinin 6 numaralı bendinin b alt bendi %15 olarak değiştirilmiştir. Böylelikle her iki kanun maddesi arasında paralellik sağlanmıştır.
 
Yeni Kurumlar Vergisi Kanunu ile daha önce GVK’nun 94’üncü maddesinin 6’ncı bendinin b-i alt bendinde yer alan düzenleme yeni Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 15’inci maddesinin 2’nci fıkrasında düzenlenmiştir. Şimdi 5520 sayılı KVK’nun 15/2 inci maddesini biraz daha irdeleyelim. Sözkonusu madde hükmüne göre Gelir Vergisi Kanununun 75’inci maddesinin ikinci fıkrasının 1, 2 ve 3’üncü bentlerinde sayılan kar paylarından vergiden muaf olan kurumlara dağıtılan kısım üzerinden tevkifat yapılacaktır.  Vergiden muaf olan kurumlara dağıtılabilecek kar payları aşağıdaki gibidir.
 
1-Yatırım fonları katılma belgeleri dahil olmak üzere her türlü hisse senedine ödenen kar payları ( kurucu hisse senetleri ile diğer intifa senetlerine ödenen kar payları dahil)
 
2-İştirak hisselerinden doğan kazançlar, (Limited şirket ortaklarının ve komanditerlerin kar payları ile kooperatiflerin dağıttıkları kazançlar iştirak hisselerinden doğan kazançlar)
 
3- yönetim kurulu başkan ve üyelerine verilen kar payları
 
Sonuç olarak vergiden muaf olan bir kuruma hisse senedi ve iştirak hissesi karşılığı kar payı ödendiğinde; kar payını dağıtan kurum, yaptığı ödemeden tevkifat yapacaktır.
 
Ayrıca,
 
·                    Türkiye’de kurulu menkul kıymet yatırım fonları veya ortaklıklarının portföy işletmeciliğinden doğan kazançları,
·                    Portföyü Türkiye’de kurulu borsalarda işlem gören altın ve kıymetli madenlere dayalı yatırım fonları veya ortaklıklarının portföy işletmeciliğinden doğan kazançları
·                    Türkiye’de kurulu gayrimenkul yatırım fonları veya ortaklıklarının kazançları
·                    Türkiye’de kurulu girişim sermayesi yatırım fonları veya ortaklıklarının kazançları
·                    Türkiye’de kurulu konut finansmanı fonları ile varlık finansmanı fonlarının kazançları
 
Üzerinden dağıtılan kar payları 5520 sayılı KVK’nun 15/2’nci maddesi uyarınca tevkifata tabi tutulmaz. Zira bu kurumların kazançları 5520 sayılı KVK’nun 15/3’üncü maddesi uyarınca dağıtılsın dağıtılmasın tevkifata tabidir.
 
C- 5520 Sayılı KVK’nun 15/3’üncü Maddesi Uyarınca Tevkifat
 
KVK’nun 15/3’üncü maddesi uyarınca,
 
·                    Türkiye’de kurulu menkul kıymet yatırım fonları veya ortaklıklarının portföy işletmeciliğinden doğan kazançları,
·                    Portföyü Türkiye’de kurulu borsalarda işlem gören altın ve kıymetli madenlere dayalı yatırım fonları veya ortaklıklarının portföy işletmeciliğinden doğan kazançları
·                    Türkiye’de kurulu gayrimenkul yatırım fonları veya ortaklıklarının kazançları
·                    Türkiye’de kurulu girişim sermayesi yatırım fonları veya ortaklıklarının kazançları,
·                    Türkiye’de kurulu konut finansmanı fonları ile varlık finansmanı fonlarının kazançları,
 
üzerinden dağıtılsın dağıtılmasın kurumun bünyesinde % 15 oranında tevkifat yapılır. Kurum bünyesinde yapılan tevkifattan kasıt yukarıda sayılan kurumların elde ettikleri kazançlar üzerinden kendi kendilerine tevkifat yapıp tevkif ettikleri vergiyi beyan ederek ödemeleridir. Sözkonusu kazançlar 5520 sayılı KVK’nun 5/d maddesi uyarınca kurumlar vergisinden müstesna kazanç olduklarından ve kanun koyucu tarafından herhangi bir mahsup mekanizması öngörülmediğinden yukarıda yazılı kurumların yaptıkları tevkifat üzerlerindeki nihai vergi yükünü teşkil edecektir.
 
III. NAKDEN VE HESABEN ÖDEME
A. Nakden Ödeme
 
Nakit olarak ödeme, bir değerin bir kişiden diğer bir kişiye para olarak veya parasal olarak transferini ifade eder. Transferin mutlaka elden olmasına ise gerek yoktur. Nakden ödeme elden nakit ödemeyi kapsadığı gibi bir bankaya EFT veya havale yoluyla yapılan bir ifayı veya bir gerçek veya tüzel kişi adına posta yoluyla gönderilmeyi de kapsar.
 
Yukarıda da belirttiğimiz üzere, nakden ödemeden parasal ödemeyi anlamak gerekir. Bir değer aktarımı para ile olabileceği gibi ayni olarak da gerçekleşebilir. Ayni ödemelerde de emsal bedel üzerinden tevkifat yapılacağı tabiidir. Buna örnek olarak bir TV fabrikasında çalışan işçilere TV verilmesi gösterilebilir. Burada verilen TV ler ayni nitelikte bir ücret ödemesi sayılır. TV’ler emsal bedel üzerinden değerlenecek ve bu bedel üzerinden GVK’nun 94/1’inci maddesi uyarınca stopaj yapılacaktır.
 
B. Hesaben ödeme
 
Nakden ödeme; kanunda tanımlanmamasına rağmen hesaben ödeme deyimi kanunda yer almıştır. 5520 sayılı KVK’nun 15’inci maddesinin 6’ncı fıkrasına göre; hesaben ödeme, kesintiye tabi kazanç ve iratları ödeyenleri hak sahiplerine karşı borçlu durumda gösteren her türlü kayıt ve işlemleri ifade eder. Bu durumda ödemeyi yapanın defter ve kayıtları ile ödeme yapılanın defter ve kayıtları ve bu işlemle ilgili tüm belgelerde tevkifata konu ödemeyi gösterir bir unsur varsa hesaben ödeme gerçekleşmiş demektir. Bu düzenleme ticari kazançta geçerli olan tahakkuk esasının paralelinde bir düzenlemedir.
 
IV. VERGİ TEVKİFATINA UYGULANACAK ORANLAR
 
5520 sayılı Kanun’un geçici birinci maddesinin dördüncü fıkra hükmü aşağıdaki gibidir.
 
“Bu kanunla tanınan yetkiler çerçevesinde Bakanlar Kurulu tarafından yeni kararlar alınıncaya kadar 193 sayılı GVK ile 5422 sayılı KVK kapsamında vergi oranlarına ve diğer hususlara ilişkin olarak yayınlanan Bakanlar Kurulu kararlarında yer alan düzenlemeler, bu kanunda belirlenen yasal sınırları aşmamak üzere geçerliliğini korur.
 
GVK’nun 94’üncü maddesinde üzerinden tevkifat yapılacak ödemelerdeki tevkifat oranları 10.12.2003 tarihli ve 2003/6577 sayılı BKK ile KVK’nun 24’üncü maddesindeki tevkifat oranları ise aynı tarihli ve 2003/6575 sayılı BKK ile belirlenmiştir. Bu durumda 5520 sayılı KVK’nun 15’inci maddesi uyarınca yapılacak tevkifatlarda uygulanacak oranlar kanunda belirlenen yasal sınırları aşmamak üzere 10.12.2003 tarihli ve 2003/6575 ile  2003/6577 sayılı BKK da belirtilen oranlar esas alınmak suretiyle tespit edilecektir. Ayrıca 22.07.2006 tarihli 2006/10731 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 5520 sayılı KVK’nun 15’nci maddesinde ve 193 sayılı GVK’nun geçici 67’nci maddesinde yer alan bazı tevkifat oranları belirlenmiştir.
 
Öte yandan 5520 sayılı Kanunun geçici birinci maddesinin birinci fıkrası uyarınca, sözkonusu kanuna göre vergi kesintisine tabi tutulmuş kazanç ve iratlar üzerinden Gelir Vergisi Kanunu’nun 94’üncü maddesi uyarınca kesinti yapılmaz. Aynı maddenin ikinci fıkrasına göre, GVK’nun geçici 67’nci maddesi uyarınca vergi kesintisine tabi tutulmuş kazanç ve iratlar üzerinden 5520 sayılı kanuna göre kesinti yapılmaz. Bu açıklamalar ışığında tevkifata tabi kazanç, irat ve ödemeler ile bunlara ilişkin tevkifat oranları aşağıdaki gibi olacaktır.
 
a)Gelir Vergisi Kanununda belirtilen esaslara göre birden fazla takvim yılına yaygın inşaat ve onarım işleri ile uğraşan kurumlara bu işleri ile ilgili olarak yapılan hakediş ödemeleri. (% 5)
 
b)Kooperatiflere ait taşınmazların kiralanması karşılığında bunlara yapılan  kira ödemeleri. (% 15)
 
c)Her nevi tahvil (ipotek finansmanı kuruluşları ve konut finansmanı kuruluşları tarafından ihraç edilen ipotekli sermaye piyasası araçları, varlık teminatlı menkul kıymetler dahil) ve Hazine bonosu faizleri ile Toplu Konut İdaresi ve Özelleştirme İdaresince çıkarılan menkul kıymetlerden sağlanan gelirler  (% 10)
 
ç)Mevduat faizleri ( % 15)
 
d)Katılım bankaları tarafından katılma hesabı karşılığında ödenen kar payları (% 15)
 
e)Kar ve zarar ortaklığı belgesi karşılığı ödenen kar payları (% 15)
 
f)Menkul kıymetlerin geri alım veya satım taahhüdü ile elde edilmesi veya elden çıkarılmasından sağlanan gelirler (% 15)
 
22.07.2006 tarihli 2006/10731 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile
 
  • Borsa yatırım fonları ile konut finansman fonları ve varlık finansman fonlarının elde ettikleri tahvil, hazine bonosu faiz gelirleri, TOKİ ve ÖİB tarafından çıkarılan menkul kıymetlerden sağlanan gelirleri, mevduat faiz gelirleri, katılım bankaları tarafından katılma hesabı karşılığında ödenen kar payları ile kar ve zarar ortaklığı belgesi karşılığı ödenen kar payları için (%0)
  • Diğer menkul kıymet yatırım fonları ve yatırım ortaklıklarının elde ettikleri tahvil, hazine bonosu faiz gelirleri, TOKİ ve ÖİB tarafından çıkarılan menkul kıymetlerden sağlanan gelirleri, mevduat faiz gelirleri, katılım bankaları tarafından katılma hesabı karşılığında ödenen kar payları ile kar ve zarar ortaklığı belgesi karşılığı ödenen kar payları için 1 Ekim 2006 tarihine kadar (%10) daha sonra (%0)
 
g) Vergiden muaf olan kurumlara dağıtılan Gelir Vergisi Kanununun 75’inci maddesinin ikinci fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı bentlerindeki kar payları (% 15)
 
h) Türkiyede kurulu menkul kıymet yatırım fonları (Borsa yatırım fonları hariç) veya ortaklıklarının portföy işletmeciliğinden doğan kazançları, (Geçici 67’nci madde uygulamasıyla 1 Ekim 2006 tarihine kadar %10 daha sonra %0)
 
ı) Portföyü Türkiyede kurulu borsalarda işlem gören altın ve kıymetli madenlere dayalı yatırım fonları veya ortaklıklarının portföy işletmeciliğinden doğan kazançları (Geçici 67’nci madde uygulamasıyla 1 Ekim 2006 tarihine kadar %10 daha sonra %0)
 
i) Türkiyede kurulu gayrimenkul yatırım fonları veya ortaklıklarının kazançları (%15)
 
j) Türkiyede kurulu girişim sermayesi yatırım fonları veya ortaklıklarının kazançları (%15)
 
k) Türkiyede kurulu konut finansmanı fonları ile varlık finansmanı fonlarının kazançları (%0)
 
oranında vergi tevkifatına tabidirler.
 
Bakanlar Kurulu, bu maddede belirtilen vergi kesintisi oranlarını, her bir ödeme ve gelir için ayrı ayrı sıfıra kadar indirmeye, kurumlar vergisi oranına kadar yükseltmeye ve aynı sınırlar dahilinde üçüncü fıkrada belirtilen kazançlar için fon veya ortaklık türlerine göre ya da portföylerindeki varlıkların nitelik ve dağılımına göre farklılaştırmaya yetkilidir.
 
Yapılacak vergi kesintisinde kazanç ve iratlar gayrisafi tutarları üzerinden dikkate alınır. Kesilmesi gereken verginin ödemeyi yapan tarafından üstlenilmesi halinde vergi kesintisi, ödenen tutar ile ödemeyi yapanın yüklendiği verginin toplamı üzerinden hesaplanır.
 
Gelir İdaresi Başkanlığı 28.06.2006 tarihli ve KVK-1 2006/1 sayılı sirkülerinde 5520 sayılı Kanun’un 15’inci maddesinde belirlenen yasal sınırın % 20 olduğunu açıklamıştır. Bizim bu yoruma katılmamız mümkün değildir. 5520 sayılı KVK’nun geç. 1’inci maddesi “...vergi oranlarına ve diğer hususlara ilişkin olarak yayınlanan Bakanlar Kurulu kararlarında yer alan düzenlemeler, bu kanunda belirlenen yasal sınırları aşmamak üzere geçerliliğini korur”  hükmündedir. Bizim görüşümüze göre maddede kastedilen yasal sınır açık olarak zikredildiği üzere % 15 dir.
 
2003/6577 sayılı BKK ile gayrimenkul kiralanması nedeniyle kooperatiflere yapılan ödemelerden % 20 oranında vergi kesintisi yapılmaktadır. Gelir İdaresinin görüşünü dikkate alırsak, kooperatiflerden gayrimenkul kiralanması nedeniyle kooperatiflere yapılan ödemelerden yukarıda belirtiğimiz %15 değil % 20 oranında vergi kesintisi yapılmalıdır şeklinde bir sonuca ulaşılacaktır. Bizim bu durumda olan mükelleflere tavsiyemiz tevkifatlarını % 20 üzerinden yapıp beyannamelerini ihtirazi kayıtla yapmalarıdır.
 
V. TEVKİF EDİLEN VERGİLERİN BEYANI, ÖDENMESİ VE MAHSUBU
A. Beyanı ve Ödenmesi
 
Vergi kesintisi, yapmak zorunda olanlar, tevkifata tabi tuttukları vergileri ödeme veya tahakkukun yapıldığı yer itibariyle bağlı oldukları vergi dairesine, vergilendirme dönemini izleyen ayın yirminci günü akşamına kadar bildirmeye mecburdurlar.
 
Ancak aşağıda yazılı kazanç ve iratlar üzerinden yapılacak kesinti, kesintinin kurumun bünyesinde yapılan nihai bir vergileme olması nedeniyle hesap dönemi sonunda yapılacak ve Kurumlar Vergisi beyannamesinin verildiği döneme ait muhtasar beyanname ile beyan edilecektir.
 
Bu kazançlar;
 
·                    Vergiden muaf kurumlara dağıtılan kar payları,
·                    Türkiyede kurulu menkul kıymet yatırım fonları veya ortaklıklarının portföy işletmeciliğinden doğan kazançları,
·                    Portföyü Türkiyede kurulu borsalarda işlem gören altın ve kıymetli madenlere dayalı yatırım fonları veya ortaklıklarının portföy işletmeciliğinden doğan kazançları
·                    Türkiyede kurulu gayrimenkul yatırım fonları veya ortaklıklarının kazançları
·                    Türkiyede kurulu girişim sermayesi yatırım fonları veya ortaklıklarının kazançları,
·                    Türkiyede kurulu konut finansmanı fonları ile varlık finansmanı fonlarının kazançlarıdır.
 
B. Tevkif Edilen Vergilerin Mahsubu
 
5520 sayılı KVK’nun 15’inci maddesinin birinci fıkrası ve 34’üncü maddesi uyarınca aşağıda yazılı ödemeleri alan kurumlar sözkonusu ödemeler üzerinden yapılan, kesintileri verileri kurumlar beyannamesinde beyan ettirilen kazançlarında mahsup ederler. Mahsuben giderilemeyen, vergilerin ise mükellefe red ve iade edileceği tabiidir.
 
Genel bütçeye dahil idare ve müesseseler yaptıkları vergi tevkifatı için beyanname vermezler.
Kurumlar vergisinden muaf olan bir kurum kurumlar vergisi beyannamesi vermeyeceğinden kendisinden tevkif edilen vergileri de mahsup edemeyecektir. Mahsup mekanizmasında yararlanan kazanç unsurları ise şunlardır.
 
-Yıllara sari inşaat işi sonucu edinilen istihkaklar
-Kooperatiflere ait gayrimenkule karşılık verilen kira ödemeleri
-Her türlü tahvil ve hazine bonusu faizleri ile TOKİ ve ÖİB’nden çıkarılan menkul kıymetlerden sağlanan gelirler.
-Mevduat faizleri, ÖFK lardan ödenen kar payları ile elde edilen repo gelirleri
 
1. Genel Esaslar
 
5520 sayılı KVK'nın 34’üncü maddesinde, iadesi gereken vergiler ile ilgili olarak; iadeyi mahsuben veya nakden yaptırma inceleme raporuna, yeminli mali müşavir raporuna veya teminata bağlama ve iade için aranılacak belgeleri belirleme konusunda Maliye Bakanlığına yetki verilmiştir. Bakanlık, bu yetkisini kazanç türlerine, iade şekillerine, geliri elde edenin veya ödemeyi yapanın hukuki statüsüne göre ayrı ayrı kullanılabileceği gibi bel­li hadler çerçevesinde de kullanılabilecektir.
 
Geçici vergilendirme dönemi içinde elde edilen gelirler üzerinden kesinti yoluyla ödenmiş vergilerin bulunması halinde bu vergiler, o dönem için hesaplanan geçici vergi tutarından da mahsup edilebilir. İlgili hesap dönemine ilişkin tahakkuk ettirilen geçici verginin sadece ödenen kısmı yıllık kurumlar vergisi beyannamesi üzerinden hesaplanan kurumlar vergisinden mahsup edilir.
 
Kesinti yoluyla veya geçici vergi yoluyla ödenmiş ve kurumlar vergisinden fazla olması nedeniyle mahsup edilemeyen vergilere ilişkin bilgiler vergi dairesince mükellefe yazı ile bildirilir. Aradaki fark, mükellefin sözkonusu yazıyı tebellüğ tarihinden itibaren bir yıl içinde başvurusu halinde kendisine iade olunur. Bir yıl içinde başvurmayan mükelleflerin bu farktan doğan alacakları düşer. 
 
Öte yandan yapılacak vergi kesintilerinin kesintiyi yapanların kayıt ve hesaplarında gösterilmesi gerekmektedir. Burada kayıt ve hesaptan kastedilen mükellefin vergi mevzuatı uyarınca tutması gereken defter ve belgeleridir. Ancak defter tutma zorunluluğu bulunmayan ve tevkifat yapmak zorunda bulunan kuruluşlar bu tevkifatı kullandıkları belgelerinde göstereceklerdir.
 
5520 sayılı KVK’nun 34’üncü maddesinin 7’nci bendine göre mahsuben iade işlemi, aranan tüm belgelerin tamamlanması koşuluyla, yıllık kurumlar vergisi beyannamesinin verildiği tarih itibarıyla yapılır. İkmalen veya re'sen yapılan tarhiyatlarda mahsup işlemi, mahsup talebine ilişkin dilekçe ve eklerinin eksiksiz olarak vergi dairesi kayıtlarına girdiği tarih esas alınarak yapılır. Aranan belgelerin tamamlanması aşamasında yapılan tahsilatlar yönünden düzeltme yapılmaz.
 
Kesinti yoluyla veya geçici vergi yoluyla ödenmiş ve kurumlar vergisinden fazla olması nedeniyle mahsup edilemeyen vergilerin iadesi  252 seri no.lu GVK genel tebliğinde düzenlenmiştir.
 
2. Kesilen Vergilerin Diğer Vergi Borçlarına Mahsubu veya Mükellefe Nakden İadesi
a. Mahsuben İade
 
Tevkif yoluyla kesilen vergilerin yıllık beyannamedeki mahsuplar sonunda kalan kısmının diğer vergi borçlarına mahsup talebi tutarına bakılmaksızın, inceleme raporu ve teminat aranılmadan yerine getirilir. Bunun için, mahsup talebinin, dilekçe ile yapılması ve yıl içinde yapılan tevkifatlara ilişkin bir tablonun dilekçe ekinde yer alması gerekmektedir. Söz konusu tablonun daha önce yıllık beyanname ekinde yer almış olması halinde, mahsup dilekçesi yeterli olacaktır. Mahsup dilekçesi ve ilgili tablonun ibraz edilmiş olması kaydıyla, mükelleflerin vergi borçlarına ilişkin mahsup talepleri yıllık beyannamenin verildiği tarih esas alınarak yerine getirilir.
 
Yıllık gelir vergisi beyannamesinin kanuni süresinde verilmemesi ya da sair nedenlerle İkmalen veya re’sen yapılan tarhiyatlar üzerine tahakkuk eden vergiler ile ilgili olarak daha önce tevkif yoluyla kesilen vergiler öncelikle tarhiyat aşamasında vergi dairesince dikkate alınarak yerine getirilir. Bu mahsuplar sonunda kalan kısım talep edilmesi halinde, diğer vergi borçlarına mahsup edilir. Bu durumda, mahsup talepleri, dilekçe eklerinin eksiksiz olarak vergi dairesi kayıtlarına girdiği tarihten itibaren hüküm ifade eder. Bu tarihten itibaren mükelleflerin mahsubunu talep ettikleri vergi borçları için gecikme zammı uygulanmaz.
 
Mükellefler, dilerlerse, ortağı bulundukları adi ortaklık veya kollektif şirketlerin müteselsilen sorumlu oldukları borçlarına da mahsuben iade talebinde bulunabilirler. Bu taleplerin yerine getirilebilmesi için, iade alacaklısı mükellefin muaccel hale gelmiş vergi borcunun bulunmaması ve mahsup dilekçesinde adi ortaklık veya kollektif şirketin hangi dönem borçları için mahsup talep edildiğinin belirtilmesi gerekir. Mahsup talebine ilişkin dilekçe ve eklerinin vergi dairesi kayıtlarına girdiği tarih esas alınır.
 
Mükellefin muaccel hale gelmiş vergi borcunun bulunmaması halinde, iade alacağının sonraki dönemlerde muaccel hale gelecek vergi borçlarına mahsubu mümkündür. Bu taktirde, mahsup talebi sonraki dönemlerde verginin tahakkuku ile hüküm ifade eder. Mahsup taleplerinin yerine getirilmesinde, VUK'nun 114 ve 126'ncı maddelerinde yer alan zamanaşımı hükümleri gözönünde bulundurulur.
 
b. Nakden İade
 
Nakten iade taleplerinin, dilekçe ile yapılması şarttır. Tevkif yoluyla kesilen vergilere ilişkin nakden iade edilecek tutarın 10 milyar lirayı (10.000.-YTL) geçmemesi halinde iade talebi, yıl içinde yapılan tevkifatlara ilişkin tablo ile birlikte;
 
Ücret ve gayrimenkul sermaye iradına ilişkin olması halinde ücretlere ilişkin olarak işveren tarafından verilen ve kesintinin yapıldığını gösteren yazının, gayrimenkul sermaye iradına ilişkin olarak kira kontratının, diğer kurumlar tarafından düzenlenen ve vergi kesintisinin yapıldığını gösteren belgenin, serbest meslek kazancına ilişkin olarak vergilerin sorumlu adına tahakkuk ettiğini gösteren ilgili saymanlık yazısının,
 
Ticari kazançlar ve zirai kazançlara ilişkin olarak tevkif yoluyla kesilen vergilerin vergi sorumlusundan ilgili vergi dairesine ödenmiş olduğuna ilişkin belgenin, ilgili kurumca onaylanan bir örneğinin dilekçeye eklenmesi koşuluyla, inceleme raporu ve teminat aranmaksızın yerine getirilir.
 
Nakden yapılacak iade taleplerinin 10 milyar lirayı (10.000.-YTL) aşması halinde, 10 milyar lirayı aşan kısım VUK'na göre vergi inceleme yetkisi bulunanlarca yapılacak inceleme sonucunda düzenlenecek vergi inceleme raporuna göre iade edilir. 10 milyar liraya (10.000.-YTL) kadar olan kısım ise, dilekçe ekinde yukarıda belirtilen belgelerin yer alması koşuluyla, teminat aranmaksızın ve inceleme raporu beklenmeksizin iade edilir.
 
İade talebi, teminat gösterilmesi halinde inceleme sonucu beklenmeksizin yerine getirilir. Teminat olarak 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un 10'uncu maddesinin 1, 2 ve 3 numaralı bentlerinde sayılanlardan bir veya bir kaçı gösterilebilir. Banka teminat mektuplarının (süresiz-şartsız), paraya çevrilmeleri konusunda hiçbir sınırlayıcı şart taşımaması ve Bankalar Kanunu hükümlerine göre faaliyette bulunan bankalar veya özel finans kurumları tarafından düzenlenmiş olması gerekir.
 
Nakden iade talebinin 100 milyar liraya (100.000.-YTL) kadar olan kısmı, mükellefle süresinde tam tasdik sözleşmesi düzenlemiş yeminli mali müşavirce düzenlenecek tam tasdik raporu uyarınca iade edilir, talebinin 100 milyar lirayı (100.000.-YTL) aşan kısmının iadesi ise denetim elemanlarınca düzenlenen vergi inceleme raporu sonucuna göre yerine getirilir.
 
Genel ve katma bütçeli idarelere, il özel idarelerine, belediyelere, köylere ve sermayelerinin en az % 51 veya daha fazlası bu kurumlara ait işletmelere yapılacak iadeler, yukarıda belirtilen belgelerin ibrazı üzerine miktara bakılmaksızın inceleme raporu ve teminat aranılmadan yerine getirilir.
 
Nakden iade edilebilir aşamaya gelen alacağın, üçüncü şahısların vergi borçlarına mahsubu talep edilebilir. Bu mahsup işlemine ilişkin verilecek dilekçede, lehine mahsup talebinde bulunulan kişinin adı-soyadı veya unvanı, vergi kimlik numarası, bağlı olduğu vergi dairesi ile borcun türü, miktarı ve dönemi bildirilir. Bu şekilde yapılan mahsup talepleri düzeltme fişinin onaylandığı tarih itibariyle yerine getirilir. İade talebinin kısmen, mahsuben kısmen nakden olması halinde, söz konusu talepler bu ayrı ayrı değerlendirilir. Dolayısıyla, talebin tümünün nakit iadesi olarak kabul edilerek işlem yapılması söz konusu değildir.
 
3. İade Talebinin Gerçeğe Aykırı Belgelere Dayanması
 
Tevkif yoluyla kesilen vergilere ilişkin mahsuben/nakden iade talepleri ile ilgili olarak ibrazı istenen belgelerin gerçeği yansıtmaması halinde, VUK'un ilgili hükümleri çerçevesinde cezalı olarak işlem yapılır. Ayrıca; durum, mükellefin bağlı bulunduğu meslek odasına da bildirilir.
 
4. Tevkif Yoluyla Kesilen Verginin Vergi Sorumlusunca Tahakkuk Ettirilmemesi veya Ödenmemesi
 
Nakden iade talebinin yerine getirilmesi için tevkif yoluyla kesilen vergilerin, ilgili vergi dairesine ödenmiş \ veya tahakkuk ettirilmiş olduğuna ilişkin belgenin istenildiği durumlarda, vergi sorumlusunun ödeme yapmaması veya hiç beyanda bulunmaması nedeniyle söz konusu belge ibraz edilemiyorsa, bu durum bağlı olunan vergi dairesine mükellef tarafından bildirilir.
 
Konu, ilgili vergi dairesi tarafından vergi sorumlusunun bağlı olduğu vergi dairesine iletilir ve verginin tahakkuku veya tahsili için gerekli işlemlere ivedilikle başlanır. Verginin tahakkuku ve/veya tahsilinden sonra nakden iade işlemleri yerine getirilir.
 
Vergi kesintisi yapanlarca kesilen vergilerin tahakkuk ettirilmiş olmasına rağmen; tecil, taksitlendirme veya borçların yeniden yapılandırılması nedenleriyle ödenmemesi durumunda, mükelleflerce ilgili kurum veya kuruluşlarca istihkaklarından kesinti yapıldığına ilişkin belgeye tecil veya taksitlendirme yapıldığına ilişkin ilgili kurumdan alınacak yazının eklenmesi yeterlidir.
 
5. Adına Tevkifat Yapılan ile Gelir Sahibinin Farklı Gerçek veya Tüzel Kişi Olması
 
Bazı durumlarda, adına vergi kesintisi yapılan gerçek veya tüzel kişi ile üzerinden kesinti yapılan gelirin sahibi olan gerçek veya tüzel kişi farklı olabilmektedir. Bu durumda, gelir sahibinin beyan ettiği gelirle ilgili olarak tevkif yoluyla kesilen vergilerin mahsubu ve iadesi konusunda sorunlar yaşanmaktadır.
 
Gelirin sahibi olmadığı halde; adına vergi kesintisi yapılmış olan mükellef, ilgili dönemde kendisi adına yapılan vergi tevkif atlarının ne kadarlık kısmının kendi gelirleri ne kadarlık kısmının diğer gerçek ve tüzel kişilere ait gelirler ile ilgili olduğunu bildiren bir dilekçeyi ekinde diğer gerçek veya tüzel kişilere ait olan gelirler ve bunlar üzerinden yapılmış kesinti tutarlarını gösteren bir tabloyu ve kesilen vergilerin vergi sorumlusu tarafından ilgili vergi dairesine yatırılmış olduğuna ilişkin belgelerin onaylı bir örneğini bağlı bulundukları vergi dairesine vereceklerdir.
 
Tablonun bir örneği dilekçe ve eklerinin tamamlanmış olması koşuluyla vergi dairesine ibraz edildiği ifadesine yer verilerek mükellefe iade edilir. Mükellefe iade edilen örnek, gelirin sahibi tarafından kesinti yoluyla ödenen vergilerin mahsubu ve iadesinde bu Tebliğin önceki bölümlerinde adına vergi kesintisi yapılan mükelleften istenen belgelerin yerine kullanılacaktır.
 
VI. VERGİ KESENLERİN SORUMLULUĞU
 
Vergi Usul Kanununun 8’inci maddesinde; mükellef, vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu düşen gerçek veya tüzel kişi, vergi sorumlusu ise verginin ödenmesi bakımından, alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan kişidir. Ayrıca Vergi Usul Kanununun 8/3’ncü maddesi uyarınca mükellef tabiri sorumlu için de şamil olacaktır.
 
Bu tanımdan hareket edildiğinde; vergi sorumlusu yaptığı vergi tevkifatı sonucu kestiği, vergiyi vergi dairesine kendi adına yatıracak ancak verginin asıl borçlusu hesabına işlem yapılacaktır.
 
Gelir Vergisi Kanunu’nun 107’inci maddesinin üçüncü fıkrası ile tevkif edilen vergiler vergiyi kesen vergi sorumlusu adına tarh edilecektir. Görüldüğü üzere kanun koyucu vergiyi keserek ödenmesi gereken vergi sorumlusunu vergi kanunlarının uygulanması yönünden mükellef gibi kabul etmiştir. Verginin beyan edildiği muhtasar beyannamede sorumlu adına düzenlenmektedir.
 
Öte yandan kanun koyucu vergi kesenleri verginin eksiksiz ve tam olarak ödenmesinden sorumlu tutmuştur. VUK’nun 11’inci maddesinin birinci ve ikinci fıkra hükümleri aşağıdaki gibidir.
 
“Yaptıkları veya yapacakları ödemelerden vergi kesmeye mecbur olanlar verginin tam olarak kesilip ödenmesinden ve diğer ödemeleri yerine getirmekten sorumludurlar.
 
Bu sorumluluk, bunların ödedikleri vergilerden dolayı asıl mükelleflere rücu etmek hakkını kaldırmaz.”
 
Yukarıdaki hükümler uyarınca vergi sorumluları veya yapacakları ödemelerden verginin tam olarak yaptıkları kesilip ödenmesinden ve buna ilişkin diğer ödemeleri yerine getirmekten sorumludurlar. Yoksa sorumlular verginin asıl borçlusu durumunda olan mükelleflerin yerine getirmeleri gereken beyan ve diğer ödemelerden sorumlu değildirler. Zira vergi sorumlusunun görevi vergi kesintisini yapmak ve kesilen vergiyi vergi dairesine beyan edip ödemekte sona ermektedir. Vergi sorumlusunun görevini tam ve eksiksiz yerine getirmesiyle de sorumluluğu ortadan kalkar.
 
Bu durumu bir örnekle somutlaştırabiliriz. X Bankası (A) Anonim Şirketinin mevduat hesabına yürüttüğü faiz gelirlerinden vergi kesintisi yapmış kestiği vergiyi ise ilgili dönemde vergi dairesine muhtasar beyanname ile beyan ederek ödemiştir. Bu durumda (X) Bankasının vergi kesintisi ile ilgili sorumluluğu görevini tam ve eksiksiz olarak yerine getirdiği için sona ermiştir. Daha sonra yapılan denetimlerde (A) Anonim Şirketinin mevduat faizlerinden kesilen vergiyi yüksek beyan etmesi nedeniyle haksız ve yersiz vergi iadesi aldığı tespit edilmiştir. Bu durumda (A) Anonim Şirketi haksız yere yersiz alınan iade nedeniyle sorumlu tutulacaktır. Burada (X) Bankasına vergi ödevinin yerine getirilmemesi nedeniyle herhangi bir sorumluluk atfedilemez.
 
VII. SONUÇ
 
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu 21.06.2006 tarihli ve 26205 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş bulunmaktadır. Sözkonusu kanunun 15’inci maddesiyle kurumlara nakden ve hesaben yapılan bazı ödemelerden vergi kesintisi yapılacağı hüküm altına alınmıştır. 5520 sayılı yeni Kurumlar Vergisi Kanunu ile daha önce mülga 5422 sayılı KVK’nun 24’üncü maddesiyle uygulanan dar mükelleflere yönelik yapılan tevkifat uygulaması sürdürülmüştür. Ayrıca tam mükellef kurumlara yönelik olarak daha önce GVK’nun 94’üncü maddesi uyarınca yapılan vergi tevkifatı müessesesi buradan alınmış KVK’nun 15’inci maddesinde düzenlenmiştir. Bu yazımızda 5520 sayılı KVK’nun 15’inci maddesiyle uygulamaya konulan tam mükellef kurumlara yönelik vergi tevkifatı müesesesini kısaca açıklamaya  çalıştık.
 
Burhan GÜNDOĞDU
Hesap Uzmanı
 
 
 
 
Ücretsiz üyelik
Şifremi Unuttum
USD
Euro
Üfe & Tüfe Oranlarını görmek için aşağıdaki excel ikonuna tıklayınız.

*Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileridir.​

ÜFE & TÜFE
Endeks Arşivi

Excel Dokümanı
     
  Copyright ® 2013 Esenlik Yeminli Mali Müşavirlik Ltd. Şti. Web Tasarımı