Türkiye'de 18 yıl önce yürürlüğe giren Islahatçı Hakları Kanunu ile
bugüne kadar 2 binden fazla bitkisel ürün koruma altına alındı.
Bunlardan halihazırda 1684'ünün aktif koruması devam ediyor.
Türkiye’de yeni bitki çeşitlerine ait ıslahçı
haklarının korunmasına dair iş ve işlemler Bitkisel Üretim Genel
Müdürlüğünce (BÜGEM) yürütülüyor.
Uygulamalar, 2004'te yürürlüğe
giren 5042 sayılı Yeni Bitki Çeşitlerine Ait Islahçı Haklarının
Korunmasına İlişkin Kanun ile bağlı yönetmelik ve Uluslararası Yeni
Bitki Çeşitlerini Koruma Birliği (UPOV) Sözleşmesi hükümleri esas
alınarak yapılıyor.
Ülkede koruma süresi tescil tarihinden
geçerli olmak üzere patates, ağaç ve asmalarda 30 yıl, diğer bitki
türlerinde ise 25 yıl olarak uygulanıyor.
Bir çeşidin koruma altına alınabilmesi için farklı, yeknesak ve durulmuş olması, ayrıca yenilik kriterlerini taşıması gerekiyor.
Başvuru
dosyaları BÜGEM'e gönderilirken, bu dosyalar İnceleme Komisyonunca
değerlendirilerek karara bağlanıyor. Başvuru dosyasında herhangi bir
eksiklik olması halinde bunun giderilmesi amacıyla başvuru sahibine
yazılı bildirim yapılıyor.
Başvurusu kabul edilen ve koruma altına alınan çeşitler Bitki Çeşitleri Bülteni'nde yayımlanıyor.
Koruma
altına alınan çeşitlerin korumalarının devam etmesi amacıyla her yıl
ocak ayında başvuru sahiplerince yıllık işlem ücretlerinin ödenmesi
gerekiyor. Yıllık işlem ücretleri ödenmeyen çeşitlerin korumaları
sonlandırılıyor.
Bu durumda ise başvuru sahiplerinin koruması
sonlanan çeşitlerin bültende yayımını takip eden 6 ay içerisinde mücbir
sebep başvurusunda bulunma hakları bulunuyor. Mücbir sebebin kabul
edilmesi halinde çeşitlerin korumalarının tekrar geçerlilik kazanması
mümkün oluyor.
3 bine yakın başvuru
Tarım
ve Orman Bakanlığı’nın verilerine göre, Yeni Bitki Çeşitlerine Ait
Islahçı Haklarının Korunmasına İlişkin Kanun'un yürürlüğe girdiği 2004
yılından itibaren toplam 2 bin 990 başvuru oldu, bu başvurulardan 2 bin
187'si koruma altına alındı.
Bu çeşitlerden halihazırda
1684'ünün aktif koruması devam ediyor. Bunların 935'i tarla bitkileri,
424'ü meyve, 276'sı sebze, 49'u ise süs bitkileri grubunda bulunuyor.
Başvuruların
türlere göre sınıflandırmasına bakıldığında, ülke tarımında geleneksel
yeri ve ıslah faaliyetlerinin yoğunluğuna orantılı olarak tarla
bitkileri grubunda buğday, sebze grubunda domates, meyve grubunda
şeftali ve süs bitkileri grubunda ise karanfil en fazla başvuru yapılan
türler olarak dikkati çekiyor.
Oransal olarak en çok tescilli
grup yüzde 55,52 ile tarla bitkileri. Bunu yüzde 25,18 ile meyve grubu,
yüzde 16,39 ile sebze grubu, ve yüzde 2,91 ile süs bitkileri grubu takip
ediyor.
UPOV üyeleri temsilci tayin ederek başvuru yapabiliyor
UPOV
Sözleşmesi'ne ve ilgili Kanun'a göre, UPOV üyesi ülkelerin vatandaşları
ülkede bir temsilci tayin etmek koşulu ile başvuru yapabiliyor. Bu
kapsamda ülkede yabancı uyruklu gerçek ve tüzel kişiliklerce de
başvuruda bulunuluyor. Buna göre, başvuruların yüzde 47'si yerli, yüzde
53'ü ise yabancı uyruklu başvuru sahipleri tarafından gerçekleştirildi.
Yabancı
uyrukluların başvurularında ilk sırada 429 başvuru ile Hollanda menşeli
firmalar yer alıyor. Bu ülkeden gelen başvurular daha çok sebze ve
patates çeşitlerinde yoğunlaşıyor. Hollanda'yı 329 başvuru ile ABD ve
216 başvuru ile İspanya izliyor.
"Tarıma birçok mevzuat kazandırdık"
Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci, tarıma son 20 yılda birçok mevzuat kazandırdıklarını, bunlardan birinin de ıslahçı haklarına ilişkin düzenleme olduğunu ifade etti.
Kanun
çıkmadan önceki dönemde, fide geliştiren kişilerin emeklerinin
karşılığını teslim eden bir düzenleme bulunmadığına dikkati çeken
Kirişci, "Mesela çevreye ve bazı hastalıklara duyarlı bir çeşit
geliştiriyordunuz, birisi geliyor el altından o tohumu kendine mal
ediyordu ve siz hiçbir hak iddiasında bulunamıyordunuz. Islahçı Hakları
Kanunu ile bunun önüne geçtik." değerlendirmesinde bulundu.
Bu Kanun'la Türkiye tarımının "çağ atladığını" vurgulayan Kirişci, artık Ar-Ge
faaliyetinde bulunanların alın ve akıl terlerinin yeni birer çeşide
dönüştüğünü, bu çeşitlerin sahiplerinin de yine bu araştırmaları yapan
kişiler olduğunu bildirdi.
Kirişci, tohumların araştırmacılar
adına lisanslandırıldığına işaret ederek, "royalti" adı verilen sistem
sayesinde, geliştirilen tohum kullanıldığı sürece araştırmacının bundan
maddi kazanç sağladığını belirtti.
Türkiye'de 2000'li yıllarda
145 bin ton civarında tohum üretildiğine, bunun bugün itibarıyla
yaklaşık 10 katına çıkarak 1 milyon 400 bin tona yükseldiğine dikkati
çeken Kirişci, "Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğüne
(TAGEM) bağlı Türkiye geneline yayılmış araştırma enstitülerimiz var.
Ayrıca Bakanlığımız dışında üniversitelerde de çok sayıda uzman, ıslah
konusunu çalışıyor. Artık ülkemizin tohumlukta dışa bağımlılığını
konuşmayacağız." değerlendirmesinde bulundu.
Kaynak: Dünya Gazetesi