İbrahim EKİNCİ
İSTANBUL - Temmuz kritik tarih. Türk Ticaret Kanunu (TTK) yürürlüğe giriyor.
Fırtına koparan bu kanunla ilgili tartışmalar sürüyor. Temmuz'un kritik tarih
olmasının bir başka nedeni de halka açık şirketlerin yönetim kurullarına
bağımsız üye (BÜ) atanmasıyla ilgili SPK tebliği. Buna göre borsadaki toplam 376
şirketten bankalar (14) hariç, 362'si önümüzdeki temmuz ayına kadar yönetim
kurullarına alacakları bağımsız üyeleri belirlemiş olacak. 14 banka ise 6 ay
sonra, 1 Ocak 2013'te bağımsız üyelerini belirlemiş ve atamış olacak. Başka bir
ifade ile önümüzdeki birkaç ay içinde, yaklaşık bin civarında BÜ ataması
yapılacak. Yönetim kurullarındaki BÜ sayısı, "yönetim kurulunun 3'te 1'i kadar"
olacak. Örneğin 9 üyeli bir yönetime 3 BÜ, 12 kişilik bir yönetime 4 BÜ
atanacak. Bazı yönetim kurulları 6 - 7 kişi, bazıları 15 kişi... Ortalama 3 BÜ
atanacağı hesabıyla, (376 x 3) bin 128 BÜ gerekiyor. Bankalar çıkarıldığında bin
86 üye temmuzda atanmış olacak.
SPK'nın 57 nolu tebliği, BÜ sayının ikiden az olamayacağını söylüyor.
Tebliğin sayı ile ilgili maddesi şöyle:
"MADDE 3: Yönetim kurulu içerisindeki
bağımsız üye sayısı toplam üye sayısının üçte birinden az olamaz. Bağımsız üye
sayısının hesaplanmasında küsuratlar izleyen tam sayı olarak dikkate alınır. Her
durumda, bağımsız üye sayısı ikiden az olamaz."
SPK, atama prosedüründe borsa
şirketlerini piyasa değerlerinin büyüklüğüne göre üçe bölerek takvimlendirmiş
durumda. Atama yapmayan, yönetim kuruluna bağımsız üye seçmeyene bir yaptırım
var mı? Konuyu, üst düzey yönetici yerleştirmede danışmanlık yapan MKG Yönetici
Ortağı Murat Kaan Güneri ile konuşuyoruz. Güneri'nin anlatımına göre, "İlk
tebliği ile birlikte çıkan KHK var. BÜ atamayan şirketlerde kayyuma kadar
gidilebilir."
Veto hakkı kalktı
SPK'nın 30 Aralık 2011'de yürürlüğe giren "Kurumsal Yönetim İlkelerinin
Belirlenmesine ve Uygulanmasına İlişkin Tebliğ"i çok önemli tartışmalara neden
olmuştu. Şirketlerin birinci itirazı, BÜ'lere yönetim kurulu kararlarını veto
hakkı vermesi noktasındaydı.
Örneğin TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, bir açıklamasında bu konuyu şöyle
dile getirmişti:
"SPK'nın kurumsal yönetim ilkelerini güncelleme
çalışmalarına görüşlerimizi sunduk. Tüm hissedarların menfaatlerinin adil olarak
gözetilmesi bağlamında Tebliğ'in yeniden gözden geçirilmesi gerektiği
kanaatindeyiz. TÜSİAD olarak bağımsız yönetim kurulu üyeliğinin ve azlık pay
sahibi haklarının korunmasının kurumsal yönetim ilkelerinin merkezinde yer
aldığını her platformda savunuyoruz. Ancak Tebliğ ile getirilen düzenlemelerin
bu amaçları karşılamanın ötesine geçtiği ve bağımsız üyeler ile azlık pay
sahiplerinin ana sermayelerin yönetim hakkını orantısız bir ölçüde sınırlamakta
olduğu endişesini taşıyoruz. Öte yandan bağımsız üyelerin belirlenme sürecinin
de kurumsal yönetim anlayışı bağlamında yeniden gözden geçirilmesinde yarar
görüyoruz."
Kurumsal Yönetim Gurusu Mervyn King de "TÜSİAD Başkanı Sayın Boyner
haklı. Türkiye'de bağımsız üye fikri yeniden gözden geçirilmeli, bağımsız
üyelerin veto hakkı olması yönetim içinde yönetim doğurur. Kurumsal hayat ile
demokrasiyi ayrı tutamayız, bu durumu SPK Başkanı Sayın Akgiray ile de
paylaştım" diyerek, eleştirilerini dile getirmişti.
Murat Kaan Güneri, 57 nolu tebliğle bu kaygının önemli ölçüde
giderildiğini, BÜ'lerin kararları veto yetkisinin kaldırıldığını söyledi. "Ancak
şerh koyabilecekler. Eski tebliğde BÜ onay vermediğinde genel kurula bile
gidilemiyordu. Şimdi şerhini koyuyor ve bunu açıklıyor" dedi.
Bu konu 57 nolu tebliğin 2'inci maddesinde şöyle düzeltilmiş
durumda:
"Şirketlerin; varlıklarının tümünü veya önemli bir bölümünü
devretmesi veya üzerinde ayni hak tesis etmesi veya kiraya vermesi, önemli bir
varlığı devir alması veya kiralaması, imtiyaz öngörmesi veya mevcut imtiyazların
kapsam veya konusunu değiştirmesi, borsa kotundan çıkması Kurumsal Yönetim
İlkelerinin uygulanması bakımından önemli nitelikte işlem sayılır. (...) Önemli
nitelikteki işlemlere ilişkin (...) yönetim kurulu kararının icra edilebilmesi
için bağımsız üyelerin çoğunluğunun onayının bulunması gerekir. Ancak, önemli
nitelikteki işlemlerde (...) bağımsız üyelerin çoğunluğunun muhalefetine rağmen
anılan işlemlerin icra edilmek istenmesi halinde, işlem genel kurul onayına
sunulur. Bu durumda, bağımsız yönetim kurulu üyelerinin muhalefet gerekçesi
derhal kamuya açıklanır, SPK'ya bildirilir ve yapılacak genel kurul
toplantısında okunur."
Buna göre BÜ'ler yönetim kurulu kararlarını veto
edemiyor ancak, BÜ'lerin çoğunluğunun aynı kararda olması halinde yönetim
kurulunun geri kalanı ile anlaşmazlık genel kurula kalıyor.
Aday belirleme komiteleri kurulacak
SPK'nın tebliğlerinde BÜ'lerin seçimi prosedürü de belirleniyor. 57 nolu
tebliğin 6'ncı maddesi şöyle diyor:
"Yönetim kurulu, Aday Gösterme
Komitesi'nin raporu çerçevesinde bağımsız üye aday listesini hazırlayarak genel
kurul toplantısından en az 60 gün önce SPK'ya gönderir. SPK, 4.3.7'de belirtilen
bağımsızlık kriterleri çerçevesinde yaptığı inceleme sonucunda varsa liste
hakkında olumsuz görüşünü 30 gün içerisinde şirkete bildirir. SPK'nın olumsuz
görüş bildirmiş olduğu kişi genel kurula bağımsız üye adayı olarak
sunulamaz."
2011 yılı hesaplarına ilişkin genel kurul dönemine girildiğine
göre, şu sıralar bankalar hariç 362 şirketin BÜ'leri belirleme ve SPK'ya
bildirme sürecinde olmaları gerekiyor. Üst düzey yönetici yerleştirmede
danışmanlık yapan MKG Yönetici Ortağı Murat Kaan Güneri, "Şirketlerde arayış
başladı. Çünkü şu dönemde halka açık şirketlerin yönetimlerinde bağımsız üye
bulunduranların ortalaması sadece 0.9 dolaylarında. Fakat genel kurulların
Mart'tan sonra gerçekleşeceğini düşünürsek, geriye çok az bir zaman dilimi
kalıyor. Hatta atama sürecinin işin niteliği nedeniyle biraz zaman alması,
şirketlerin genel kurul tarihlerini ötelemelerine sebep olacak. Ve genel
kurullar bu yıl ileri tarihlere atılacak" diye konuştu.
Şirketlerde kimler bağımsız
yönetim
kurulu olabilecek?
56 sayılı tebliğde bağımsız yönetim kurulu üyelerinin kimler olabileceği
düzenleniyor:
- "Bağımsız yönetim kurulu üyesine yönetim kurulunun önerisi ve
genel kurulun onayı ile sağlanacak, ücret ve huzur hakkı gibi maddi imkanlar,
bağımsızlığı koruyacak düzeyde olur. Bu amaca yönelik olarak sağlanan maddi
imkanlar bağımsızlığı engellemez.
Düzenleyici otoritelerde ve öz düzenleyici
kuruluşlarda çalışmış olan meslek personeli, diğer bağımsızlık şartlarını da
taşıdıkları takdirde, bağımsız yönetim kurulu üyesi olarak
seçilebilirler.
Şirketin yönetim kurulunda son altı yıl içerisinde yönetim
kurulu üyeliği yapan bir kişi, yönetim kuruluna bağımsız üye olarak
atanamaz.
Aşağıdaki kriterlere uyan yönetim kurulu üyesi "bağımsız üye"
olarak nitelendirilir.
a- Şirket, şirketin ilişkili taraflarından biri veya
şirket sermayesinde doğrudan veya dolaylı olarak %5 veya daha fazla paya sahip
hissedarların yönetim veya sermaye bakımından ilişkili olduğu tüzel kişiler ile
kendisi, eşi ve üçüncü dereceye kadar kan ve sıhri hısımları arasında son beş
yıl içinde istihdam, sermaye veya ticaret anlamında doğrudan veya dolaylı bir
menfaat ilişkisinin kurulmamış olması,
b- Yönetim kuruluna bir pay grubunu
temsilen seçilmemiş olması,
c- Başta şirketin denetimini ve danışmanlığını
yapan şirketler olmak üzere, yapılan anlaşmalar çerçevesinde şirketin faaliyet
ve organizasyonunun tamamını veya belli bir bölümünü yürüten şirketlerde
çalışmıyor olması ve son beş yıl içerisinde yönetici olarak görev almamış
olması,
d- Son beş yıl içerisinde, şirketin bağımsız denetimini yapan
kuruluşlarda istihdam edilmemiş veya bağımsız denetim sürecinde yer almamış
olması,
e- Şirkete önemli ölçüde hizmet ve ürün sağlayan firmaların herhangi
birisinde çalışmamış ve son beş yıl içerisinde yönetici olarak görev almamış
olması,
f- Eşi veya üçüncü dereceye kadar olan kan ve sıhri hısımları
arasında hiçbirisinin şirkette yönetici, toplam sermayenin %5'inden fazlasını
elinde bulunduran veya her halükarda yönetim kontrolünü elinde bulunduran pay
sahibi olmaması,
g- Şirketten yönetim kurulu üyeliği ücreti ve huzur hakkı
dışında başka herhangi bir gelir elde etmiyor olması; yönetim kurulu görevi
dolayısıyla hissedar ise sermayede sahip olduğu payın oranının %1'den fazla
olmaması ve bu payların imtiyazlı olmaması."
SPK Başkanı Vedat
Akgiray'ın
değerlendirmesi
Kurumsal yönetim ilkeleri ile ilgili eleştirileri değerlendiren SPK Başkanı
Vedat Akgiray, kurumun bağımsız üyeliğe bakışını şöyle anlatmıştı:
"Bağımsız
yönetim kurulu üyesi büyük ya da küçük ortağa bağlı değildir. Bağımsız yönetim
kurulu üyelerinin tek misyonu vardır, O da şirketin toplam menfaatini kollamak.
Bağımsız yönetim kurulu üyesi büyük ortağa bağlı değildir, küçük ortağa hiç
bağlı değildir. Azınlığın haklarını korumak için bağımsız üye getirilmesi
kavramı demode olmuş bir kavram. Hatta eminim ki bir sürü hukukçu arkadaş bu
tebliği, ilkeleri bekleyip, birkaç azınlık hissedardan vekaletname alıp birtakım
paralar kazanma peşinde koşacaklar. Hiç istemiyoruz. O kapı bizde kapalı.
Tersine bazı analizler yapılıyor.
Yanlış, Öyle bir kasıt yok. ABD'de halka açık şirketlerde 2005'e kadar 55
yılda halka açık şirketlerde bağımsız üye oranı yüzde 25'lerden yüzde 75'lere
çıktı. Bağımsız yönetim kurulu üyesini şirket seçiyor, öcü değil, denetçi değil,
hata arayıcı değil. Yeri geldiğinde şirketin uzun vadeli toplam yararına zarar
verecek bir karar söz konusu ise ikaz etme görevi var. OECD'nin yazdığı,
kitapların yazdığı 'Bağımsız üye azınlığı korur' lafları bizi hakikaten
ilgilendirmiyor. Toplam işinin içinde bir parçası o. Birçok ülkede kanun zoruyla
bağımsız yönetim kurulu üyeliği dayatılıyor. Batı Avrupa'da bağımsız olabilecek
insanların listesi oluşturuluyor. Pratikte sıkıntıya yol açacak bazı sonuçlar
olabilir. Gelişmeleri izleyerek bunları değiştirilebiliriz.
Eğer herhangi bir bağımsız yönetim kurulu üyesi pratik bir sıkıntıya yol
açıyorsa, onun gereğini yapmak da bizim işimiz.
Kaynak: Dünya Gazetesi