İSTANBUL
- Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, geçen yıl Türkiye'ye 14,3
milyon cep telefonu geldiğini ve bunlara 1 milyar 744 milyon dolar ödendiğini
belirterek, "Ben bunu söylerken insanlara 'gidip telefon almayın' demiyorum,
zaten diyemem. Ama sesli düşünüyorum; Biz 11 ayda bir kez cep telefonu
değiştirecek kadar zengin bir ülke miyiz? Bu kadar harcama zenginliğimizi mi
gösteriyor?" dedi.
Ekonomi Bakanı Zafer
Çağlayan, 2011 yılı ithalat rakamlarını değerlendirdi.
Çağlayan'ın
konuşmasından satırbaşları şöyle:
İthalattan
bahsedilmiyor diyenlere bir kez daha şunu ifade etmek istiyorum ki madem
ithalattan bahsedilmiyor, o zaman neden haziran ayından beri ithalatı azaltıcı
önlemler alınıyor? Bunu bir sorun olarak görmesek neden Merkez Bankası, neden
BDDK ve neden hükümetimiz ithalatı azaltıcı önlemler alalım?
Çağlayan, 2010 yılı ile
2011 yılı kıyaslandığında 100 bin doların altında ithalat yapan gruptaki toplam
ithalat yüzde 7 oranında artarken, 500 milyon dolar üzerinde ithalat yapan
gruptaki toplam ithalat artışının yüzde 53 düzeyinde olduğunu
belirtti.
Sorun ithalat
üzerindeki etki
Çağlayan, "Asıl sorun,
her fırsatta ifade ettiğim gibi, bugün de söylediğim gibi TL'nin değerli
olmasının yaratmış olduğu komplikasyon, sorun, ihracat değil ithalat üzerindeki
etki..." dedi.
2011 yılında ithalatın
yaklaşık 21 milyar dolarlık kısmının sadece emtia fiyatlarından kaynaklandığını,
bunun altını bilhassa kalın çizgilerle çizmek istediğini söyleyen Çağlayan,
"İthalat artışını ne tek başına TL'ye, ne tek başına emtia fiyatlarına, ne iç ne
de dış talebe bağlıyoruz. 2011'deki yükseliş bunların tamamının ve çalışmamızda
ortaya çıkan üretim yapımızın bir sonucudur" dedi.
İthalatı kontrol
etmek için yapılan çalışmalar
Zafer Çağlayan, "Biz
Ekonomi Bakanlığı olarak bazı şeyleri değiştirebileceğimizi biliyoruz ve
inanıyoruz. Türkiye'nin üretim yapısının değişmesi gerektiğini ve bizim buna
önayak olabileceğimizi düşünüyoruz" dedi.
Çağlayan, İthalatı
kontrol etmek için yaptıkları çalışmalara da değinerek, "Türkiye'nin üretim
yapısının değişmesi gerektiğini ve bizim buna önayak olabileceğimizi, bazı
malların Türkiye'de üretimi yok ya da yetersizse o zaman hem yerli hem yabancı
yatırımcıları bu alanlarda yatırıma teşvik edebileceğimizi, Türkiye'de
bulunmayan maden ve tarım ürünlerinin bulunduğu ülkelerdeki tesislerin Türk
girişimciler tarafından satın alınabileceğini ve Türk üreticisinin ARGE, marka
ve ÜRGE yatırımlarına daha fazla ağırlık vereceğini ve 'Kaliteli Türk Malı'
imajının güçleneceğini düşünüyoruz" dedi.
En çok ithalat
yapılan ilk 10 ülke
Geçen yıl Türkiye'nin
ithalatının 173,1 milyar dolarlık bölümünün yüzde 71,9'u (enerji dahil) ara
malları, 37,3 milyar dolarlık bölümünün yüzde 15,5'inin yatırım malları, 29,7
milyar dolarlık kısmın yüzde 12,3'ünün tüketim mallarından meydana geldiğini
anlattı.
Çağlayan, en çok
ithalat yapılan ilk 10 ülkeyi Rusya, Almanya, Çin, ABD, İtalya, İran, Fransa,
Hindistan, Güney Kore ve İspanya olarak sıralayarak, bu 10 ülkenin toplam
ithalat içindeki payının ise 138,9 milyar dolarla, yüzde 58 olduğunu
kaydetti.
İthalat yapan firma
sayısı
2011 yılında 65 bin 323
firmanın ithalat yaptığını açıklayan Çağlayan, şu bilgileri
verdi:
''Bunların 32 bin 793'ü
100 bin dolar ve altında ithalat yapmış olup, bunların gerçekleştirdiği toplam
ithalat değeri ise sadece 864 milyon dolardır. Yani ithalatçılarımızın yarısı,
toplam ithalatımızın sadece binde 4'ünü gerçekleştirdi.
Ancak diğer taraftan,
sadece 59 firmamız, 500 milyon doların üstünde ithalat yaptı ve bunların
gerçekleştirdiği toplam ithalat değeri ise 96,7 milyar dolar oldu. Yani,
ithalatımızın yüzde 40'ını, sadece 59 firmamızın ithalatları oluşturdu. Bu 59
firmanın ikisi kamuya, kalan 57'si ülkemizin en büyük özel sanayi firmasına ait.
2010 yılı ile 2011 yılı kıyaslandığında ise, 100 bin doların altında ithalat
yapan gruptaki toplam ithalat sadece yüzde 7 oranında artarken, 500 milyon
doların üzerinde ithalat yapan gruptaki toplam ithalat artışı yüzde 53 düzeyinde
oldu.''
Çağlayan, ithalatın
yapısına bakıldığında, Türkiye'de üretimi hiç olmayan veya çok az olan mallar
ile Türkiye'de üretilen ancak talebi tam olarak karşılamayan mallar bulunduğunu
kaydetti.
Bu iki kalemin,
ithalatın yüzde 84'ünü oluşturduğunu, yani her 100 dolarlık ithalatın 42
dolarının, hammadde açısından Türkiye'de üretimi hiç olmayan ya da çok az olan
ürünlerden, diğer 42 dolarının da üretimi yetersiz olan ara ve nihai ürünlerden
oluştuğunu anlatan Çağlayan, Türkiye'de yeteri kadar üretilebildiği halde ithal
edilen malların toplamın yüzde 16'sını oluşturduğunu
belirtti.
Türkiye'de hiç üretimi
bulunmayan veya üretimi yetersiz olan ürünlerde Ekonomi Bakanlığı ve diğer
bakanlıkların çok sayıda çalışma yaptığını ifade eden Çağlayan, bunların başında
GİTES (Girdi Tedarik Stratejisi), yeni teşvik sistemi ve doğrudan yabancı
yatırımların geldiğini söyledi.
Çağlayan, "Amacımız bu
kapsamdaki ürünlerin Türkiye'de üretim olanaklarını geliştirmek için gerekli
yatırım ortamını oluşturmak, Türk yatırımcıları bu alanlara yönlendirmek ve
yabancı yatırımcı çekmek" dedi.
Türkiye'de yeteri kadar
üretilebildiği halde ithal edilen ürünler için işin tüketicilere ve üreticilere
düştüğüne işaret eden Çağlayan, "Çünkü bir ürünün Türkiye'de üretildiği halde
ithal ediliyor olmasının nedeni büyük oranda tüketicinin ihtiyaç ve kararlarına
bağlı. Yani ithal bir ürün ya ucuz olduğu için ya da çok daha kaliteli kabul
edildiği için tercih ediliyor" şeklinde konuştu.
Marka
yaratın
Çağlayan, üreticilere
şöyle seslendi:
"Ürünlerinizdeki
kaliteyi, kalite imajını, marka gücünüzü artırırsanız, hem iç piyasadaki yabancı
rakiplerinizin önüne geçeceksiniz, hem de dışarıdaki ihracat gücünüzü
artıracaksınız. Önümüzdeki dönem, bu konuda başarılı olanın öne çıkacağı bir
dönem. Ya ARGE, ÜRGE, inovasyon ve marka yatırımlarınızı artıracaksınız ya da
maliyet baskısı altında üretime devam edeceksiniz. Birincisini yaparsanız,
bundan hem siz hem halkımız hem de Türkiye ekonomisi büyük fayda görecek. İşte
bu nedenle biz Ekonomi Bakanlığı olarak ARGE ve marka konusunda
ihracatçılarımıza ve üreticilerimize ciddi teşvikler
veriyoruz."
Üreticilerin ARGE ve
ÜRGE'ye yatırım yapmadıkça, marka yaratmadıkça veya markalarına yatırım
yapmadıkça, kaliteli üretimi bir ilke haline getirmedikçe, devletin
yapacaklarının sınırlı kalacağını dile getiren Çağlayan, 2010 yılı verilerine
göre, ihraç edilen ürünlerin kilogram fiyatının 1,23 dolar iken, Japonya'nın
3,84 dolara, Almanya'nın 3,55 dolara, Güney Kore'nin 2,87 dolara olduğunu
kaydetti.
11 ayda bir cep
telefonu değiştirecek kadar zengin bir ülke miyiz?
Zafer Çağlayan, geçen
yıl Türkiye'ye 14,3 milyon cep telefonu geldiğini ve bunlara 1 milyar 744 milyon
dolar ödendiğini kaydederek, "Ben bunu söylerken insanlara 'gidip telefon
almayın' demiyorum, zaten diyemem. Ama sesli düşünüyorum; Biz 11 ayda bir kez
cep telefonu değiştirecek kadar zengin bir ülke miyiz? Bu kadar harcama
zenginliğimizi mi gösteriyor?" diye konuştu.
Çağlayan, şu bilgileri
paylaştı:
"465 milyon dolar
değerinde buzdolabı ve soğutucu, 172 milyon dolar değerinde çamaşır makinesi
ithal ettik. Bu ithalatı, beyaz eşya sektöründe Avrupa'da yüzde 20'ye yakın paya
sahip Türkiye yapıyor. İngiltere'de İtalya'da, Litvanya'da bizim ürünlerimiz
aranırken, biz gidip onların ürünlerini alıyoruz.
Sadece 2011'de 871
milyon dolarlık ayakkabı ithal ettik. Yazık değil mi bu paraya? 2011'de 194
milyon dolarlık halı, 123 milyon dolar değerinde cam bardak ve eşya, 43 milyon
dolar şemsiye, 65 milyon dolarlık ayna, 254 milyon dolarlık gömlek, 74 milyon
dolarlık sabun, 95 milyon dolarlık çarşaf ve perde gibi mefruşat ürünü, 578
milyon dolarlık mobilya, 400 milyon dolar civarında lamba ve aydınlatma aracı,
461 milyon dolar deri bavul, kemer ve giyim ürünü ithal
ettik."
İlk
ithalat haritası
Ekonomi
Bakanı Zafer Çağlayan, üzerinde uzun zamandır çalıştıkları ve bu hafta
sonuçlanan İthalat Haritası çalışmasının Türkiye'de ilk kez yapıldığını ve
bugüne kadar ithalat konusunda hiçbirinin bilmediği sonuçları gün yüzüne
çıkardıklarını bildirdi.
Cumhuriyet
tarihinde ilk defa ithalat ile ilgili tüm kurumların elindeki verileri
birleştirdiklerini belirten Çağlayan, çalışmaya ilişkin şu bilgileri
verdi:
"Üretim
yapan 12 bin firmanın, ithalat yapan 13 bin firma, yani toplam 25 bin firmanın
üretim, ihracat, ithal girdi, yurt içi satış verileri tek tek incelendi. Bunun
için toplamda 13 milyon satır veri işlendi ve sonuçta çok karmaşık firmalar
arası ekonomik ilişkiler ağının bir haritası çıkartıldı.
Çalışma ile
2008-2011 yılları arasında toplamda 25 bin firmanın bütün verilerini analiz
ettik. Bu 25 bin firma 2011 yılında 660 milyar liralık ticaret, 388 milyar
liralık üretim, Türkiye'nin ihracatının yüzde 72'sini, Türkiye'nin ara ve
yatırım malı ithalatının yüzde 83'ünü gerçekleştiren firmalardır. Çalışmanın en
önemli yanı ilk defa bu kadar kapsamlı bir büyüklük üzerinde Türkiye'nin ithalat
yapısının analiz edilmesinden kaynaklanmaktadır. Çalışmada Türkiye'deki 12 bin
imalat firması 36 farklı sektör altında sınıflandırılmıştır. İmalatçıların
birbirleri ile ve dış ticaret firmaları ile aralarındaki ekonomik ilişkiler
Maliye Bakanlığı verileri ile tespit edilmiştir. Firmaların ithalat ve ihracat
verileri ise TÜİK verileri esas alınarak tespit edilmiştir. Böylece tamamen reel
veriler baz alınarak her bir sektörün ithalat bağımlılık oranı tespit
edilmiştir.
İthalat
haritası çalışması ile Türk sanayinin ne kadarlık bir ithalat bağımlılığı
gösterdiğini ilk defa ortaya koyma imkanı elde ettik. 2011 yılında Türkiye'de
yapılan 100 dolarlık üretim için 43 dolarlık ara ve yatırım malı ithal
edilmiştir. Yani 2011 yılı sonu itibari ile Türk sanayinin, imalatının ithalata
bağımlılık oranı yüzde 43'tür. 2008 yılından itibaren bu oranının nasıl gelişim
gösterdiğini incelediğimizde, 2008 yılında yüzde 41 olan oranın, 2009'da yüzde
38'e düştüğünü, 2010 yılında ise yüzde 40'a ulaştığını
görmekteyiz."
Sektörler
bazında ithalat bağımlılık oranları
Bakan
Çağlayan, 36 sektör bazında ithalat bağımlılık oranını ayrı ayrı
belirlediklerini belirterek, ithalat bağımlılık oranının gübre üretiminde yüzde
72, demir-çelik sektöründe yüzde 69, kimyasallarda yüzde 56, motorlu kara
taşıtlarında yüzde 51, tekstilde yüzde 43, beyaz eşya ve tüketici elektroniğinde
yüzde 40, gemi ve tekne imalatında yüzde 34, mücevherat ve değerli taş
sektöründe yüzde 29, demiryolu araçlarında yüzde 27, metal eşyada yüzde 27,
makinede yüzde 25, hazır giyimde yüzde 19, mobilyada yüzde 11 olduğunu
bildirdi.
Çalışmada
yalnızca her bir sektörün üretimde ne kadar ithal ara ve yatırım malı kullandığı
tespiti ile yetinildiğini, her bir ürünün içindeki tüm parçalar dahil ne
kadarlık bir ithalat yapıldığının cevabının da bulunduğunu belirten Çağlayan, bu
oranları sektörler bazında tespit ettiklerini söyledi.
Çağlayan,
buna göre Türkiye'de 100 dolarlık bir otomobilde 56 dolarlık ithal payına
karşılık 44 dolarlık yerli payı bulunduğunu, Türkiye'de üretilen bir makinede
yerli payının yüzde 70,4 olduğunu açıkladı.
Zafer
Çağlayan, 100 dolarlık hazır giyimin 75 dolarının yerli olduğunu, beyaz eşya ve
tüketici elektroniğinde yerli payının yüzde 55, üretilen elektrikli makinelerde
yüzde 50 yerli payı bulunduğunu dile getirdi.
Kaynak: Dünya Gazetesi