İş Yatırım'a göre piyasalarda yaşanan yükseliş, erken gelen
baharın müjdesi değil, kış güneşi… ECB'nin sağladığı kaynağın kalıcı çözüm için
yeterli olmadığı düşünülüyor.
İSTANBUL - İş Yatırım 2012 yılı strateji raporuna göre, Avrupa Merkez
Bankası'nın bankalara 480 milyar Euro finansman sağlayarak piyasalardaki havanın
pozitife dönmesi ve gelişmekte olan borsalarda yüzde 7'lik yükselişle birlikte
küresel risk iştahının artması, baharın müjdecisi değil, kış güneşi olarak
görülüyor.
İş Yatırım Araştırma Müdürlüğü tarafından hazırlanan, İş Yatırım Strateji
Raporu-2012 Yılı Stratejisi'ne göre, 2012 yılına, Euro bölgesi borç krizi
nedeniyle küresel büyümenin yavaşladığı, enflasyon tehdidinin azalmaya
başladığı, sistemik risklerin arttığı bir konjonktürde girildi.
Ancak Avrupa Merkez Bankası'nın bankalara 480 milyar Euro uzun vadeli ve
düşük faizli finansman sağlaması, 2012 yılında 600 milyar Euro borç ödemesi olan
bankaları rahatlatarak, piyasalardaki havayı da olumluya çevirdi.
Bununla birlikte İtalya ve İspanya'nın borçlanma ihalelerine yüksek talep
gelmesi ve ABD ekonomisinden gelen güçlü verilerin desteğiyle, gelişmekte olan
borsalarda yüzde 7'lik, Morgan Stanley Capital International (MSCI) Türkiye
endeksinde yüzde 9'luk bir yükseliş yaşandı.
"Yeni bir satış dalgası görebiliriz"
İş Yatırım uzmanları, Avrupa Merkez Bankası'nın sağladığı kaynağın zaman
kazandırdığına, ancak bunun kalıcı bir çözüm için yeterli olmadığına
inandıklarını belirterek, "Piyasalarda yaşanan yükselişi, erken gelen baharın
müjdesi değil, kış güneşi gibi görüyoruz. Piyasalarda güvenin sağlanması ve
krizin İspanya ve İtalya gibi büyük ülkelere sıçramadan intizamlı bir şekilde
çözülebilmesi için Euro bölgesinin parasal birliğin ötesine geçerek mali birliğe
dönüşecek adımlar atması gerekiyor" ifadelerini kullandı.
Euro bölgesinin parçalanmaması için mali birliğin "olmazsa olmaz" şart
olduğunu, son kertede tüm üye ülkelerin kabul edeceğine işaret eden İş Yatırım
uzmanları, "Uzlaşmaya varılması sürecinin sancılı geçmesini bekliyoruz. Euro
bölgesinin durgunluğa gireceği bu süreçte piyasalarda yeni bir satış dalgası
görebiliriz" değerlendirmesinde bulundu.
Avrupa borç krizi, "yumuşak iniş" isteyen ekonomi
yönetiminin işini zorlaştırıyor
Rapora göre, Avrupa'da yaşanan borç krizi, aşırı ısınan ekonomiye "yumuşak
iniş" yaptırmak isteyen ekonomi yönetiminin işini zorlaştırıyor. Gerekçe olarak
da Avrupa'da yaşanan borç krizi, Türkiye ekonomisini dış ticaret, mali piyasalar
ve beklentiler olmak üzere üç kanaldan etkilemesi gösteriliyor. Avrupa'daki
durgunluk, ekonomide aşağı yönlü riskleri artırdığı için görece daha gevşek
ekonomi politikaları uygulanmasını gerekli kılıyor.
Küresel risk iştahındaki bozulma ise dış finansman ihtiyacının
karşılanabilmesi için daha sıkı ekonomi politikası gerektiriyor. Bu tablo
karşısında Merkez Bankası, bu açmazdan kurtulmak için politika faizini artırmak
yerine faiz koridorunu yukarı doğru genişleterek kendisine esneklik sağlayan,
ancak piyasalar için belirsizliği artıran bir yöntemle para politikasını
sıkılaştırmayı tercih etti. Banka, para piyasalarında oluşan faizleri yukarı
çekerek carry trade için Türk lirasının cazip hale gelmesini, hem de fonlama
maliyetini artırarak TL'de kısa pozisyon açarak spekülasyon yapanları
cezalandırmayı hedefledi.
"Merkez Bankasını zor bir sınav bekliyor"
Yurtdışı sendikasyonlara yönelik belirsizliklerin arttığı dönemde yapılan
sıkılaştırma, bankacılık sektörünün kaynak toplama maliyetlerinde sert bir
yükselişe neden olarak büyüme üzerinde aşağı yönlü riskleri artırdı.
İş Yatırım uzmanları bu tabloyu, "Avrupa ekonomisindeki gelişmeler,
beklentimiz doğrultusunda gerçekleşirse Merkez Bankası'nı zor bir sınav
bekliyor. Önümüzdeki aylarda büyümenin sert bir şekilde yavaşladığı ancak
küresel risk iştahının düşük olduğu bir döneme girebiliriz. Merkez Bankası'nın
tercihini büyümeden yana mı, yoksa enflasyondan yana mı kullanacağına bağlı
olarak önümüzdeki dönemde ekonomi ve piyasalar şekillenecek. Küresel risk
iştahındaki bozulmanın Avrupa ekonomisinin durgunluğa girdiği ve bankacılık
sisteminin küçüldüğü bir ortamda olması durumunda Merkez Bankası'nın sıkı para
politikası ile yapabilecekleri sınırlı. Böyle bir senaryoda Merkez Bankası
tercihini yüksek faiz-ekonomik durgunluk yerine daha az yavaş büyüme ve
enflasyondan yana kullanabilir" şeklinde değerlendirdi.
"Avrupa'daki sorunlar Türkiye'nin büyümesini
yüzde 1,5'a çekebilir"
İş Yatırım'a göre, Türkiye ekonomisi 2011 yılının ilk 9 ayında G-20 ülkeleri
içinde Çin'den sonra en hızlı büyüyen ülke oldu. Ancak rekor cari açık ve yüksek
enflasyon Türkiye piyasalarında sert satışlara yol açtı. 2012 yılında
piyasaların yönü ekonomi yönetiminin cari açığı ve enflasyonu kontrol altına
alan sürdürülebilir bir büyüme ortamı yaratmadaki başarısına bağlı olarak
belirlenecek. Avrupa borç krizi, ekonomi yönetiminin işini zorlaştırıyor.
Avrupa'daki durgunluk ekonomide aşağı yönlü riskleri artırdığı için para
politikasının gevşetilmesini gerektiriyor. Küresel risk iştahındaki bozulma ise
dış finansman ihtiyacının karşılanabilmesi için para politikasının
sıkılaştırılmasını gerektiriyor. Avrupa'daki durgunluğun ve bankacılık
sektöründeki sorunlar dolayısıyla, 2012 yılında Türkiye'nin büyümesinin yüzde
1,5 civarına çekilmesi bekleniyor. Büyümedeki sert yavaşlamaya rağmen cari
açığın yüzde 7,5 ve enflasyonun görece yüksek düzeyde yüzde 7'de kalması,
riskleri yabancı yatırımcılar açısından Türkiye'nin cazibesini azaltıyor. 2012
yılında TL'nin ise döviz sepetine karşı yüzde 4 değer kazanması bekleniyor.
İş Yatırım uzmanları, tahvil piyasasında borsaya
göre daha iyimser
İş Yatırım'ın raporuna göre, ekonomideki sert yavaşlama ihtimali, yılın ilk
yarısında tahvil piyasasını borsaya göre daha cazip kılıyor. Hisse senetleri
piyasası için önerilerini 'BİRİKTİR'den 'TUT'a çeken İş Yatırım uzmanları,
değerlendirmelerini şöyle sürdürdü:
"Avrupa borç krizi ile rekor cari açık ve yüksek enflasyon ile karşılaşan
Türkiye ekonomisinin ve piyasaların küresel risk iştahına bağımlılığının
arttığına inanıyoruz. Emsallerine göre sınırlı getiri potansiyeli bulunan, 2012
yılına ilişkin ekonomik büyüme ve şirket karları aşağı yönlü riskleri yüksek
olan İMKB, bu ortamdan olumsuz etkilenebilir. Tahvil piyasasında ise borsaya
göre daha iyimseriz. Bununla birlikte Merkez Bankası'nın para politikasını
gevşetmesini ve bankaların tahvil talebini artırmasını bekliyoruz. 2012 yılının
ilk aylarını tahvil piyasasında yatırım yapmak için bir fırsat penceresi olarak
görüyoruz.
Risk algısında iyileşme veya daha da cazip fiyatlar görene kadar defansif bir
portföy ile devam ediyoruz. Önerilerimizi düşük kaldıraçlı, döviz açık pozisyonu
olmayan, temettü verimi yüksek, yurtiçi dinamiklere daha çok bağlı ve 2012 kar
büyümesi daha yüksek olan şirketlerden seçtik. Buna göre 'En Çok Önerilenler'
listesine Halkbank, Tüpraş, TAV, Tekfen Holding, Arçelik, Bizim Toptan ve Türk
Traktör hisselerini seçtik."
Kaynak: Dünya Gazetesi