Deloitte Türkiye Yönetici Ortağı Gürer, yeni Türk Ticaret
Kanunu'nun reform niteliğinde bir düzenleme olduğunu, yabancı fonların bu kanunu
"ayakta alkışladığını" dile getirdi.
İZMİR -
Deloitte Türkiye Yönetici Ortağı Hüseyin Gürer, yeni Türk Ticaret Kanunu'na
yönelik kamuoyunda gündeme getirilen eleştirilerde sağlam bir taraf
göremediklerini ve eleştirilerin özünde, vergisel nedenlerin yattığını öne
sürerek, bu nedenle yeni yasaya en fazla Maliye Bakanlığı'nın sahip çıkması
gerektiğini söyledi.
Mevcut
sistemde halka açık olmayan ya da denetime tabi olmayan şirketlerin, birer
kapalı kutu olduğunu, bu durumun ortakları, çalışanları, iş yapılan çevreyi ve
devleti olumsuz etkilediğini belirten Gürer, yeni yasayla şirketlere ait
tabloların, internet sitesinde yayınlanması zorunluluğu getirilmesi sayesinde
Türkiye'ye büyük bir fon girişinin sağlanacağını savundu.
Gürer, çok
sayıda fon ve şirketin Türk şirketlerine yatırım yapmak için bu düzenlemeyi
beklediğini belirterek, bu yasayla Türk şirketlerinin dünya ile aynı dili
konuşmaya başlayacağını, 2014 Haziran ayında raporların internet sitelerinde
yayınlanmaya başlamasıyla bu değişimin somut şekilde gözleneceğini
söyledi.
"Kayıt
dışı ekonomi azalacak"
Yasanın
yürürlüğe girmesiyle mevcut yapıda yüzde 40 ile 55 arası olarak tahmin edilen
kayıt dışı ekonominin, 10 yıl içinde yüzde 10 seviyesine inmesinin beklendiğine
de işaret eden Gürer, dürüst rekabet ortamı sayesinde Türkiye'nin daha kolay iş
yapılır hale geleceğini belirtti.
Gürer,
internet sitesinde şirket bilgilerinin paylaşılmasının, "ticari sırların
açıklanacağı" anlamına gelmediğini, mevcut halka açık şirketler kamuoyuna hangi
bilgileri açıklıyorsa, tüm şirketlerin de aynısını yapacağını ifade ederek,
bunun gelecekte kanuni bir zorunluluğun ötesinde, iş yapmak için aranan bir şart
haline geleceğini kaydetti.
"Sermaye
koruma altına girecek"
Yeni kanuna
yönelik eleştiriler arasında en fazla, "patronların şirket kasasından elini
çekeceği" konusunun dile getirildiğine işaret eden Gürer, şirket sahiplerinin
kendilerine, "sinemaya gideceğiz kasadan para alamayacak mıyız" diye
sorduklarını, bu soruya yanıtlarının, "Hayır alamayacaksınız" şeklinde olduğunu
dile getirdi.
Gürer,
kanunun özünde sermayenin korunması olduğuna işaret ederek, "Bir taraftan ortaya
sermaye koyar, öbür taraftan da bunun bir bölümünü cebinize atıp araba
alırsanız, bu şirket nasıl ticaret yapacak. Yeni kanun, 'sermayeyi koy, koruma
altına al, şirket iş yapsın, kar elde etsin, karı avans olarak çekebilirsin'
diyor.
Kamuoyunda
gündeme getirilen eleştirilerde sağlam bir taraf göremedik. Bu konuda kesinlikle
geri adım olmayacaktır. Çünkü kanunun özü bu. Sermayenin korunmasını sağlıyor.
Şu andaki sistem, karanlık bir sistem. Aslında bu kanuna bir yurttaşlık görevi
olarak sahip çıkılması lazım."
"Yeni
kanunla ihtilaflar ortadan kalkacak"
Türk
şirketlerinin büyük bölümünde sermayenin korunmaması nedeniyle ortaklar arasında
sorunlar bulunduğunu, yeni kanunla bu ihtilafların ortadan kalkacağını, yasanın
çalışanların da avantajına olduğunu belirten Gürer, kanuna yönelik eleştirilerin
kökeninde ise vergisel durumların söz konusu olduğunu ileri
sürdü.
Gürer, yeni
kanunla vergi kaybının önemli oranda önleneceğini de savunarak, şunları
kaydetti:
"Patron
kasadan parayı çekiyor, ama vergisini ödemiyor. Bakıyorsunuz şirket üç yıl
boyunca kar dağıtımı yapmamış, ama ortaklar cari hesabı şişmiş. Vatandaş
vergisini veriyor, bordrolu çalışan yüzde 15'den 35'e kadar vergisini veriyor.
Ama koca şirket sahibi, bir kuruş vergi vermeden o parayı kullanıyor. Aslında en
çok rahatsızlık veren kısım bu. Buna en çok Maliye Bakanlığı'nın sahip çıkması
gerek, çünkü vergi gelirleri hemen artacak.
Örneğin üç
kardeşin ortak olduğu bir şirket, her biri 30 bin liralık kredi kartı
kullanıyor. Çocuğun dershanesi, evin geçimi, eşinin ihtiyaçları vesaire, hepsi
şirketten ödeniyor. Ondan sonra herkesin cari hesabına konuyor. Şirket mal
satıyor, alacaklar masraflara gidiyor. Kar mı ediyor, zarar mı ediyor belli
değil.
Bir bordrolu
çalışan ihtiyacı varsa kredi alıyor, faizini, BSMV'sini ödüyor. Ama o (patron)
gidiyor, kendisinin bile olduğunu söyleyemeyeceğimiz paranın, ne faizini ne
BSMV'sini ödüyor, parayı kendi parasıymış gibi kullanıyor. Bu nedenle her
kurulan 100 şirketten ilk 5 yıl içinde 80'i batıyor. 20 yılda ise ancak yüzde
3'ü ayakta kalıyor. "
Hükümetin
kanuna bakış açısını çok sağlam gördüğünü ve özellikle "sermayenin korunması"
noktasında bir geri adım atılacağına ihtimal vermediğini dile getiren Gürer,
yasaya yönelik en önemli eleştiriler arasında yer alan hapis cezalarına ise bir
süre erteleme getirilebileceğini, ancak geçiş sürecinin ardından mutlaka
uygulamaya konulması gerektiğini sözlerine ekledi.
Kaynak: Dünya Gazetesi