Özet :
Gıda maddelerinin üretimi veya alım satımı ile uğraşan
firmalar, muhtelif nedenlerle bozularak sağlığa zararlı hale gelen gıda
maddeleri hakkındaki;
- İnsan ve hayvan sağlığını korumayı amaçlayan
yasal düzenlemeleri,
- Bu maddelere ilişkin vergisel hükümleri,
bilmek ve tatbik etmek durumundadırlar.
Bozukluk, gıda maddesinin tüketimini sakıncalı hale
getirmeyecek (sadece kalite düşmesine sebep olacak) nitelikteyse, ederi fiyatla
satılarak elden çıkarılmasına veya üretim girdisi olarak kullanılmasına engel
yoktur. Bu şekilde değeri düşen mal, dönem sonunda stokta bulunmaktaysa, isteğe
bağlı olarak, değer düşüklüğü takdir komisyonuna takdir ettirilmek suretiyle
kaybedilen değer gider yazılabilir.
Üretilen veya ticareti yapılan gıda maddesi
tüketimi sakıncalı olacak şekilde bozulursa, bu malların satılmayıp ilgili
belediyeye başvurmak suretiyle imhasının sağlanması yasal zorunluluktur.
Belediyenin vereceği imha işlemini gösteren evrak gider
kaydı için yeterlidir. (Ayrıca takdir komisyonu kararına ihtiyaç yoktur.)
ET, SÜT, YUMURTA, TAZE MEYVE SEBZE, UNLU MAMÜLLER, İLAÇLAR
ve benzeri emtianın vergisel açıdan formalite gerektirmeksizin
giderleştirilmesine imkan veren 496 sayılı VUK Tebliğinin göz önünde tutulması
gerekmektedir.
Anahtar Kelimeler :
Gıda maddelerinin bozulması, bozuk gıda, imha, Takdir
Komisyonu, atık, gıda güvenirliliği, üretim firesi, ticari fire, zayi mal,
sigorta tazminatı, KDV indirim iptali.
1. GENEL SAĞLIK MEVZUATI YÖNÜNDEN BOZUK GIDA
MADDELERİ ve İMHA İŞLEMİ:
1.1. Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı,
Gıda ve Yem Kanunu :
13.06.2010 tarih ve 27610 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan
5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu’nun beşinci
kısmında gıda ve yem güvenilirliğine ilişkin hükümler
yer almaktadır.
Kanun’un 21. maddesine göre, güvenilir olmayan gıda, gıda
ile temas eden madde ve malzeme piyasaya arz edilemez. İnsan sağlığı için
tehlike oluşturan ve tüketime uygun olmayan maddeler, güvenilir olmayan gıda
kabul edilmiştir.
Kanun’a göre gıda güvenilirliği şartları aşağıdaki şekilde
belirlenmiştir:
- Gıdanın güvenilir olup olmadığının
belirlenmesinde, üretim, işleme ve dağıtım aşamaları, etiket bilgileri ve
sağlıkla ilgili uyarı niteliğindeki bilgiler ile insanlar tarafından günlük
normal kullanım koşulları dikkate alınır.
- Gıdanın insan sağlığına zararlı olup olmadığının
belirlenmesinde; tüketenin sağlığı üzerinde ani, kısa veya uzun vadede
oluşturabileceği muhtemel etkileri yanında, gelecek nesiller üzerindeki
etkileri, birikerek artan muhtemel toksik etkileri ve belirli tüketici
gruplarının özel sağlık hassasiyetleri de dikkate alınır. Herhangi bir gıdanın
insan tüketimi için uygun olmadığının belirlenmesinde, gıdanın yabancı madde
karışması da dâhil olmak üzere her tür bulaşıklığı veya çürüme, bozulma veya
kokuşma nedeniyle kullanım amacına uygun olmaması dikkate alınır.
- Bir seri, parti veya sevkiyattaki aynı sınıf veya
çeşit gıdanın bir bölümünün güvenilir olmadığının tespiti durumunda, geri kalanı
ile ilgili daha kapsamlı yapılan değerlendirme sonucunda güvenilir olduğu ispat
edilemez ise, o seri, parti veya sevkiyattaki aynı sınıf veya çeşidin tamamının
güvenilir olmadığı kabul edilir.
- Gıda, Bakanlıkça belirlenen şartlara uygun olsa
bile, gıdanın güvenilir olmadığına dair yeterli şüphe veya sebebin oluşması
durumunda, Bakanlık söz konusu gıdanın piyasaya arzını kısıtlayabilir veya
piyasaya arz edilen gıdayı toplatabilir.
Kanun’a göre gıda, gıda ile temas eden madde ve malzeme ve
yem ile ilgili faaliyet gösteren işletmeciler, kendi faaliyet alanlarının her
aşamasında, 5996 sayılı Kanun’da belirtilen şartları sağlamakla yükümlüdürler
(Md:22/1).
1.2. Gıda ve Yemin Resmi Kontrollerine Dair
Yönetmelik :
Gıda maddelerinin güvenilirlik yönünden kontrolüne ilişkin
esaslar ise, 5996 sayılı Kanun’un 31. maddesinin dayanak oluşturduğu 17.12.2011
tarih ve 28145 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan “Gıda ve Yemin Resmi
Kontrollerine Dair Yönetmelik”te düzenlenmiştir.
5996 sayılı Kanun’a göre gıda ve yem ile ilgili
yaptırımlar belirlenmiş olup, kontroller sonucunda insan tüketimine uygun
olmadığı anlaşılan gıdalar, masrafları sorumlusuna ait olmak üzere piyasadan
toplatılır ve mülkiyetinin kamuya geçirilmesine karar verilir. Bu ürünleri
üreten veya piyasaya arz edenler hakkında kamunun sağlığına karşı suçlar
kapsamında Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulur.
1.3. Gıda Maddeleri Tüzüğü :
Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nun 181 inci maddesi hükmüne
istinaden çıkarılarak 4.8.1952 tarih ve 3/15481 sayılı Kararname ile yürürlüğe
konulan “Gıda Maddelerinin ve Umumi Sağlığı İlgilendiren Eşya ve Levazımın
Hususi Vasıflarını Gösteren Tüzük”de (R.G. 18.10.1952-8236) bozulmuş gıda
maddelerinin imal, ihzar, muhafaza ve satışının yasak olduğu belirtildikten (Md:
3), bunlardan her birinin haiz olmaları gereken vasıflar açıklandıktan ve
Bakanlıkla Belediyelerin murakabe yetkileri tekrarlandıktan sonra, sağlığa zarar
verecek derecede bozulmuş kokmuş, küflenmiş, kurtlanmış, böceklenmiş,
iğrendirici bir mahiyet almış olmaları sebebiyle (çifte tabip bulunan
mahallerde bunların düzenleyecekleri rapor üzerine) Belediyelerce derhal imha
edileceği, bünyeleri itibariyle derhal imhası zaruri bulunmayanların, satıştan
men edilmesi ile yetinilip, iddiaların yetkili mahkemenin kararına talik
edileceği açıklanmıştır (Md: 711).
Keza bütün Belediyelerin Zabıta Yönetmeliklerinde de
bunlara paralel hükümler mevcuttur.
Bu hükümlerden anlaşılacağı üzere, bozulan gıda
maddelerinden derhal imhası zaruri olanların çifte tabip raporu ile vakit
geçirilmeksizin diğerlerinin ise Mahkemece verilecek karar üzerine ve sahibinin
rızası olup olmadığına bakılmaksızın imha edilmesi gerekmektedir.
Mevzuatımızda, daima resmi makamlarca yapılan tespitler
üzerine, sahibinin rızası hilafına imha olunacak bozulmuş gıda maddelerinden ve
bunları imal, ihsar veya muhafaza edenlerle satanlara uygulanacak cezalardan söz
edilmekle yetinilmiş ve bu tür gıda maddelerini kendi rızası ile satışa
çıkarmayıp imha etmek isteyenlerin durumuna hiç değinilmemiştir.
Halbuki ülkemizde genel sağlığı hiçe sayarak bozuk gıda
maddelerini pazarlamaktan çekinmeyen kimselerin yanı sıra, gerek insani
duygularla, gerekse ticari itibarını korumak amacıyla gerekli hassasiyeti
göstererek bozuk gıda maddelerini satmayıp imha yoluna giden muteber firmalar da
mevcuttur.
Bu gibi iyi niyetli firmaların, aşağıda açıklanacağı üzere
belediyeye başvurarak bozuk gıda maddesinin imhasını sağlamaları ve imha
belgesine istinaden gider kaydı yapmaları
gerekmektedir.
İmha işleminde önemle üzerinde durulması gereken husus,
gıda maddelerini yakmak, ezmek, gömmek ıslatmak suretiyle veya başka bir yöntem
uygulayarak, bu maddelerin başkaları tarafından alınıp yenmesini veya
satılmasını önlemek ayrıca imha sonucu ortaya çıkan atıkların çevreye zarar
vermemesini sağlamaktır.
Yukarıdaki açıklamalarımız, kesin olarak tüketilmesi
imkansız hale gelmiş gıda maddelerine yöneliktir. Görüntüsü, albenisi bir miktar
bozulmuş olmakla beraber yeniden işleme sokulmak suretiyle hammadde olarak
kullanılabilecek yahut hayvanlara yedirilebilecek gıda maddeleri bakımından bu
formalitelere gerek bulunmadığı tabiidir. Sıhhi açıdan kesin olarak sakınca
taşımamak şartıyla bu gibi malların üretimde kullanılması yahut satılması
mümkündür.
Keza gerek üretim gerek pazarlama aşamalarında ortaya
çıkabilecek ve normal fire olarak nitelendirilebilecek gıda maddesi
bozukluklarında bozuk mallar, duruma göre yukarıdaki formalitelere ihtiyaç
olmaksızın çöpe atılabilir veya uygun bir şekilde imha edilebilir.
1.4. İmha Prosedürü :
Firmaların imha taleplerini ilgili belediyeye iletmeleri
gerekmektedir.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Atık Yönetimi
Müdürlüğünün web sitesinde (atikyonetimi.ibb.istanbul) imha prosedürü aşağıdaki
şema ile açıklanmıştır
(1) İ.B.B. Atık Yönetimi Müdürlüğü Yetkili Personeli,
Bertaraf Tesisini İşleten Firmanın Yetkili Personeli, Firma Yetkilisi,
Noter(Firmanın tercihine bağlı olarak).
(2) Vakıflar Bankası, Valide Sultan Şubesi İ.B.B. kurumsal
hesabına, Atık Yönetimi Müdürlüğü EDTS kodu 27020 olacak şekilde, açıklama
kısmına imhanın şekli belirtilmeli ve “ İmha Bedeli” ibaresi
eklenmelidir.
2. VERGİSEL AÇIDAN BOZUK GIDA MADDELERİ:
2.1. Gider Kaydı Açısından :
2.1.1. Gider Kaydının Dayanağı Prensip Olarak
Takdir Komisyonunun Kararıdır :
VUK’nun 274 üncü maddesinde, emtianın maliyet bedeli ile
değerlendirileceği hükme bağlanmış ve 278 inci maddesinde de “bozulmak,
çürümek, gibi haller neticesinde iktisadi kıymetlerinde önemli bir azalış olan
emtia emsal bedeli ile değerlenir” denilmiştir.
Emsal bedelin ne olduğu ve hangi esaslara göre tayin
edileceği VUK’nun 267 nci maddesinde hükme bağlanmış ve bu bedelin sırası ile
ortalama fiyat, maliyet bedeli ve takdir esasına göre saptanması öngörülmüştür.
Her ne kadar bu hükme göre mükelleflerin iktisadi kıymeti
azalan emtianın emsal bedelini, önce birinci sıraya göre, değerlemenin
yapılacağı ayda veya bir evvelki ayda yahut da daha evvelki aylarda değeri,
tayin olunacak mal miktarına nazaran % 25’ten az olmamak kaydı ile aynı cins ve
nev’indeki mal satışlarının ortalama satış fiyatı üzerinden, bu kabil değilse
ikinci sıraya göre, yani bu malların satış bedellerine toptan satışlar için % 5
ve perakende, satışlar için de % 10 ilave etmek suretiyle bizzat tayin etmeleri
gerekmekte ise de, bozulan ve çürüyen mallar yönünden % 25’lik bir satışın
mevcut olmasının imkansızlığı, kaldı ki aksi varit olsa bile kıymet kaybının her
emtia cins ve biriminde farklı ölçüde vukua gelmesinin tabii olması sebebiyle 1
inci sıranın, bu tür değerlemenin mahiyetine uygun düşmemesi sebebiyle de 2 nci
sıranın uygulanması mümkün değildir.
Dolayısıyla bozulmuş gıdaya ilişkin emsal bedelin,
267 nci maddenin 3 üncü sırasında yer alan takdir esasına göre tayini tek
yöntemdir.
2.1.2. Resmi Kuruluşlar Tarafından Düzenlenen
İmha Tutanağı Varsa, Takdir Komisyonu Kararına Gerek Yoktur :
Gıda maddesi tamamen bozulduğu için belediyeye
başvurularak imha ettirilmişse, İmha Belgesi gider kaydı için tek başına yeterli
olup ayrıca Takdir Komisyonuna müracaat edilmesine gerek yoktur.
[1]
Aşağıdaki 1 no.lu dipnotta belirttiğimiz özelgede şu
açıklamalar yer almaktadır:
“Emtiaların imhasında genel kural, imhaların takdir
komisyonu nezaretinde yapılmasıdır. Ancak son kullanma tarihi geçmiş veya bozuk
olan ilaç, tıbbi malzeme, gıda, atık vb. emtianın insan sağlığına zararlı
olabileceği ve acilen imha edilmesi mecburiyeti bulunan bu ürünlerin emsal
bedellerinin takdir komisyonlarınca muayyen bir zamanda takdirinin mümkün
olamayacağı hususları göz önüne alınarak; takdir komisyonuna başvurulmaksızın
ilgili bakanlık veya yetkili kurum görevlilerinin de yer aldığı bir komisyon
nezdinde tutanakla tespit edilmek suretiyle imha edilebilmesi Başkanlığımızca
benimsenmiş bir uygulamadır.
Yukarıda izah edilen şekilde ilgili bakanlık ve
yetkili kurum görevlilerinin de yer aldığı komisyon nezdinde imha işlemine
ilişkin olarak düzenlenen tutanağın istenildiğinde ibraz edilmesi şartıyla
muhafaza edilmesi gerekmekte olup, imha işleminin söz konusu tutanağa istinaden
muhasebe kayıtlarına intikal ettirilmesi mümkün bulunmaktadır.
Öte yandan, son kullanma tarihi geçmiş veya bozuk
ürünlerin imha edilmesi işlemine ilgili bakanlık yetkililerinin katılımının
sağlanamaması ve imhaya ilişkin tespitin bu komisyon nezdinde tutanağa
bağlanamaması durumunda, olayın mutlaka takdir komisyonuna intikalinin
sağlanması gerekmekte olup, imha edilen ürünlerin takdir komisyonunca
belirlenecek emsal bedel üzerinden kayıtlara alınarak işlem yapılması
gerekecektir.”
İthal edilmek üzere Türkiye’ye getirilen malların herhangi
bir nedenle ithal edilmeyerek, Gümrük Müdürlüğünce oluşturulan komisyon
tarafından imha edilmesi durumunda da, ayrıca Takdir Komisyonu Kararına gerek
kalmaksızın giderleştirme işlemi yapılabilmektedir.
[2]
2.1.3. Mahkemece Re’sen Biçilmiş Değer Var
ise, Bu Değer Esas Alınabilir. Ancak Mahkeme Kararı Re’sen Değil (Tespit Talebi
Uyarınca) Verilmişse, Takdir Komisyonu Kararı Yerine Geçmez :
Aşağıdaki 2 no.lu dipnotta belirttiğimiz özelgede[3]
bu konu şöyle açıklanmıştır :
“İlgi dilekçenizde; stoklarınızda yer alan ve muhtelif
nedenlerle değeri düşen mallardan satılamayacak nitelikte olanların
.... Nezdinde imhasının düşünüldüğü belirtilerek, söz konusu malların talebiniz
üzerine mahkemelerce seçilen bilirkişiler marifetiyle tespit
edilen bedellerinin, Vergi Usul Kanununun 267 ve 278 inci maddeleri kapsamında
emsal bedel olarak kabul edilip edilmeyeceği hususunda tereddüt oluştuğundan
Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.
…………………………………
Buna göre, mükelleflerin değeri düşen malların emsal
bedelini doğrudan kendilerinin belirlemesi mümkün bulunmamaktadır. Dolayısıyla,
emtiadaki kıymet kaybı nedeniyle takdir komisyonuna başvurulup, emsal bedeli
tayininin istenmesi gerekir. Ayrıca mükelleflerin emsal bedelini takdir
komisyonu dışında diğer üçüncü kişi veya kurumlara tespit ettirmeleri de mümkün
değildir.
Ancak Vergi Usul Kanununun 267 nci maddesindeki kaza
mercilerinin re'sen biçtikleri değerlerin emsal bedeli yerine geçeceğine ilişkin
hüküm gereğince, emsal bedelin tespitinde kaza mercilerinin re'sen biçtikleri
değerlerin de kullanılması mümkündür. Buna göre, kaza merci durumunda olan,
Ticaret Mahkemeleri ve Asliye Hukuk Mahkemelerinin re'sen biçtikleri değerler,
emsal bedeli olarak dikkate alınabilecektir. Bu hallerde ayrıca emsal bedeli
tespiti için takdir komisyonuna başvurulmasına gerek yoktur.
Örneğin; Türk Ticaret Kanununun 303 üncü maddesinde
bir anonim şirkete ayni neviden sermaye konması halinde bunların değerlerini
biçecek bilirkişinin mahkemece tayin olunacağı hüküm altına alındığından bu
hususlarda takdir komisyonuna müracaat edilmemesi ve mahkemelerce tayin olunan
değerin emsal bedel olarak dikkate alınması gerekmektedir.
Bu durum Vergi Usul Kanununun 278 inci maddesi
gereğince değeri düşen malların değer tespitlerinin de mükelleflerin
müracaatları üzerine kaza mercilerince yapılması gerektiği sonucunu
doğurmamaktadır.
Kaldı ki, Vergi Usul Kanununun gerek 267 nci, gerekse
278 inci maddesinde mükelleflere emsal bedeli tespit ettirecekleri kurum
konusunda seçimlik bir hak tanınmamış olup, başvuru mercii olarak takdir
komisyonları belirlenmiştir.
Ancak son kullanma tarihi geçmiş veya bozuk olan ilaç,
tıbbi malzeme, gıda, atık vb. emtianın insan sağlığına zararlı olabileceği ve
acilen imha edilmesi mecburiyeti bulunan bu ürünlerin emsal bedellerinin takdir
komisyonlarınca muayyen bir zamanda takdirinin mümkün olamayacağı hususları göz
önüne alınarak; takdir komisyonuna başvurulmaksızın ilgili bakanlık veya yetkili
kurum görevlilerinin de yer aldığı bir komisyon nezdinde tutanakla tespit
edilmek suretiyle imha edilebilmesi Başkanlığımızca benimsenmiştir.”
Görüldüğü gibi bir mahkeme kararının Takdir Komisyonu
Kararı yerine geçebilmesi için, bu kararın re’sen verilmiş olması şarttır.
Bozulan gıda maddelerinin resmi yetkililer nezdinde imha
ettirilmesi halinde takdir kararı veya mahkeme kararı gerekmeksizin, imhaya
ilişkin tespiti içeren evrak tek başına gider kaydı için dayanak olabilmektedir.
2.1.4. Fireler :
Aşağıdaki 1 no.lu dipnotta belirttiğimiz özelgede şu
açıklamalar yer almaktadır
“……………. fire; bir malın imalat süresince veya
tüketiciye arzına kadar kendi doğal akışı içinde uğradığı kayıptır. Bu tanım
dikkate alındığında fire, işletmenin üretim süreci, kullandığı teknoloji gibi
bir takım unsurlar esas alınarak miktarı dönem sonunda (kaydi olarak)
ölçülebilir bir üretim kaybıdır. Normal olarak, tüm işletmeler defter
kayıtlarında, miktar bazında; (Dönem başı stok + dönem içindeki alışlar =
Satışlar + dönem sonu stok) dengesini tutturmak durumundadır.
Gerek dönem başı gerekse dönem sonu fiili mal
stoklarının ne şekilde tespit edileceği Vergi Usul Kanununun 186 ncı maddesinde
belirtilmiştir. Bu itibarla, fireye uğrayan mallarla ilgili olarak işletme
sahibi tarafından Vergi Usul Kanununa göre bir belge düzenlenmesi zorunluluğu
bulunmamaktadır.
Mal dengesi bakımından, emtia hesabına, kaydi dönem
sonu stokunun değeri yerine fiili dönem sonu stokunun değeri kaydedileceğinden,
fire miktarları da otomatik olarak gider yazılmış olacaktır. Başka bir deyişle,
dönem sonu stoku, fire miktarı kadar eksik gösterilmiş olacaktır. Dolayısıyla,
fire adı altında defterlerde mükerrer bir gider kaydının yapılması imkan
dahilinde değildir.
Firelere ilişkin tespitler Maliye Bakanlığınca
yapılmayıp faaliyet türleri itibariyle ilgili Bakanlıklarca yapılmaktadır. Ayıca
Takdir Komisyonunun görevleri Vergi Usul Kanununun 74 üncü maddesinde sayılmış
olup, firelere ilişkin tespit ve takdir işlemlerinin bu sayılan görevler
arasında olmamasından dolayı fire oranlarına ilişkin takdir ve tespit
işlemlerinin Takdir komisyonunca yapılması mümkün bulunmamaktadır.
Bu hükümlere göre, üretim süreci sonrasında kalite
standartlarına uygun olmamaları nedeniyle satışa konu edilemeyecek durumda olan
fire niteliğindeki gıda maddelerinin değer tespitinin takdir komisyonunca
yapılmasına gerek bulunmamaktadır.”
Görüldüğü gibi gerek imalat sırasında ortaya çıkan ve fire
tanımına uyan atık mallar, gerekse alım satım işlemleri kapsamında meydana gelen
ve fire tanımına uyan kayıplar için Takdir Komisyonu Kararı gerekli değildir. Bu
kayıplar ticaret odaları tarafından belirlenen fire oranlarını aşmıyorsa,
özelgede izah edildiği şekilde giderleşmeye konu olur.
Örnek vermek gerekirse, yumurta ticareti yapan bir
şirketin sık sık yumurta kırılma olaylarıyla karşılaşması bu ticaretin doğal
unsurudur. Söz konusu kırılma ve ezilmelerin mutat oranı ticaret odaları
tarafından belirlenmektedir.
İstanbul Ticaret Odasının web sahifesinde yer alan ve
yumurta ile ilgili olan TİCARİ FİRE ORANI aşağıdaki gibidir:
“YUMURTA
a) Yumurta buzhanelerde muhtafaza edilip
satışa çıkarıldığı
zaman, toptan ve perakende satışlardaki fire
oranı % 8-10 arasındadır.
b) Piyasadan mübayaa edilip, viyollerde toptan ve
perakende
satılan yumurtalarda fire oranları İlkbahar,
Sonbahar ve Kış aylarında
% 8, yaz aylarında ise, çatlak ve
çürüklük sebebi ile % 10'dur.”
Yumurta tüccarları bu fire sınırları içindeki kayıplarını
resmi imha işlemine gerek kalmadan ve Takdir Komisyonu Kararı gerekli olmadan
özelgede ifade edildiği şekilde giderleştirebilirler.
2.1.5. Gıda Bozulmuş Olmakla Beraber,
Değerinin Sıfıra İnmemesi, Azalmış da Olsa Bir Değer Taşıması :
Gider kaydı yönünden yaptığımız yukarıdaki açıklamalar,
sağlığa zararlı hale gelmiş ve ticari değerini tamamen yitirmiş, kullanılamaz
durumdaki gıda maddelerine yöneliktir.
Değerinde bir miktar düşüklük olmakla beraber sağlığa
zararlı nitelik arz etmeyen, halen bir miktar iktisadi kıymeti bulunan mallar
için şu alternatifler söz konusudur:
- Bu mallar satılabilir ve maliyet bedeli ile satış
bedeli arasındaki menfi fark zarar olarak dikkate alınabilir.
- Üretim girdisi olarak kullanılabilir.
- Değeri düşen gıda maddesi yıl sonunda stoklar
arasında bulunuyorsa ve malın maliyet bedeli üzerinden stok değerlemesi yapmak
istenmiyorsa yıl kapanmadan önce malın değerini Takdir Komisyonu’na takdir
ettirilebilir, bilanço düzenlerken, maliyet bedeli yerine Takdir Komisyonu
tarafından takdir olunan değer dikkate alınarak değer düşüklüğü
giderleştirilebilir.
Bu alternatifler, firma depolarında iken bozulan malların
yanı sıra, toptancı, perakendeci veya tüketici elinde iken bozulup yahut bozuk
olduğu anlaşılıp iade suretiyle gelen mallar açısından da geçerlidir. İadeye
konu mal, iade faturasına dayanılarak bu belgelerde görülen KDV hariç değer
üzerinden stoklar arasına alınır. Bozuk malın stoktan çıkışı ise, yukarıda izah
edildiği şekilde yapılır.
2.1.6. Sigorta Şirketinden Tazminat Alınmış
Olması :
VUK’nun 330 uncu maddesi şöyledir :
“Emtia ve zirai mahsul ve hayvan kıymetlerinde vukua
gelen zayiat dolayısıyla alınan sigorta tazminatları bunların değerinden fazla
olursa bu fazlalık kara alınır, işletme hesabı esasında tutulan defterde bu
tazminat hasılat kaydedilir.”
Görüldüğü gibi sigorta şirketinden tazminat alındığında,
bunun gelir yazılması mecburidir.
Sigortadan tazminat alınmış olması, tek başına malın
değerinde meydana gelen azalma veya değerin tamamen yok olması konusunda yeterli
kanıt olarak kabul edilmeyebilir. Dolayısıyla gider kaydı için sadece tazminat
alındığı hususuna dayanılmayıp, Takdir Komisyonu Kararı alınması veya mal imha
edilmiş ise, resmi İmha Belgesinin dayanak olarak muhafaza edilmesi gerekir.
2.1.7. ET, SÜT, YUMURTA, TAZE MEYVE SEBZE,
UNLU MAMÜLLER, İLAÇLAR ve Benzeri Emtianın Formalite Gerektirmeksizin
Giderleştirilmesine İmkan Veren 496 Sayılı VUK Genel Tebliği:
7103 sayılı Kanun’un
[4] 10. maddesi ile Vergi Usul Kanunu’na eklenen 278/A maddesi ile ilgili
olarak çıkarılan 496 sayılı VUK Genel Tebliği, ET, SÜT, YUMURTA, TAZE MEYVE
SEBZE, UNLU MAMÜLLER, İLAÇLAR ve benzeri emtianın formalite gerektirmeksizin
giderleştirilmesine imkan veren hükümler getirmiştir.
Özet olarak söz konusu maddelerin imalatını ve satışını
yapan mükellefler 496 nolu Tebliğ kapsamında Gelir İdaresine başvurarak imal
veya satışını yaptıkları söz konusu mallar için formalitesiz olarak gider
kaydına imkan veren kayıp oranı hakkında yazı almak suretiyle bu oran
dahilindeki imha işlemlerini vergisel açıdan formalite gerektirmeyecek şekilde
yapabilmektedirler.
496 nolu VUK Tebliği ile getirilen bu imkan hakkındaki
açıklamalarımız başka bir yazımızda
[5] yer almaktadır. Bu nedenle Tebliği burada açıklamak yerine bahsi geçen
yazıyı işaret etmekle yetiniyoruz.
Söz konusu yazımızda bu düzenlemenin isabetli olmadığını
belirtmiştik.
Nitekim 496 nolu VUK Tebliğinin yayımlandığı 25.05.2018
tarihinden bu yana geçen süre içinde, bu Tebliğ kapsamında yapılan başvuru
sayısı yok denecek kadar azdır.
2.2. KDV Açısından:
2.2.1. Bozuk Gıda Maddelerinin KDV
Karşısındaki Durumu Hakkındaki Güncel İdari Görüşleri Yansıtan Özelge :
Gıda maddelerinde meydana gelen bozulmaların KDV’ye etkisi
hakkındaki idari görüşler, aşağıdaki 3 no.lu dipnotta belirttiğimiz özelgede[6]
detaylı olarak açıklanmış olup, bu özelgenin soru bölümü ile KDV’ye ilişkin
cevap bölümünü aşağıda sunuyoruz:
“İlgide kayıtlı özelge talep formunun incelenmesinden,
şirketinizin, piliç eti ve piliç etinden mamul ürünler, sofralık yumurta, viol,
gübre ve zeytinyağı üretimi ile iştigal ettiği ve entegre üretim tesislerinde,
piliçlerin kesim aşaması sonucunda oluşan ve piliç ürünü olarak
değerlendirilmesi mümkün olmayan kan, tüy, gaga, yumuşak doku atıkları gibi
piyasa değeri olmayan piliç eti atıkları ile değişik sebeplerle bozulmuş,
çürümüş, raf ömrü geçmiş piliç eti ve ürünlerinin “rendering“ adı
verilen ünitelerde yüksek ısı altında işlem görerek “tavuk unu”
haline getirildiği, elde edilen tavuk ununun ise entegre tesislerinizin bir
parçası olan yem fabrikalarına sevk edilerek tavuk yemi üretiminde kullanıldığı
ayrıca yumurta üretimi aşamasında oluşan fireler ile bozulan, çürüyen, kırılan
ve müşterilerden benzer nedenlerle iade edilen yumurtaların imha edilmesi
gerektiği belirtilerek normal fire sınırları dahilinde halk ve çevre sağlığı
açısından her gün ilgili mevzuatı gereğince hiç bekletilmeksizin derhal imha
edilmesi gereken üretim hatası, üretim atığı, bozuk, kırık, çürük yumurtaların
imhası ile tavuk yemi üretiminde kullanılan tavuk unu girdilerinden olan bozuk
piliç eti ürünlerinin imhası ve değerlemesi işlemlerin takdir komisyonu kararına
bağlanma şartının olup olmadığı hususlarında Başkanlığımız görüşünün talep
edildiği anlaşılmıştır.
…………………………….
II-KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:
Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinin (III/C-2.4)
bölümünde,
“2.4. Kullanım Süresi Geçen veya
Kullanılamayacak Hale Gelen Mallara İlişkin Yüklenilen KDV’nin İndirimi
Mükelleflerin faaliyetlerine ilişkin olarak
stoklarında mevcut olan ancak kullanım süresi geçen veya bir başka nedenle
kullanılamayacak durumda olan malların iktisabı dolayısıyla yüklenilen KDV’nin,
3065 sayılı Kanunun (30/c) maddesi hükmü uyarınca indirim konusu yapılması
mümkün değildir.
Söz konusu malların ilgili mevzuat uyarınca teşkil
edilen resmi komisyonlar veya Takdir Komisyonu huzurunda imha edilmesi durumunda
da bu mallar ilişkin yüklenilen KDV indirilemez.
Bu çerçevede, zayi olan mallara ait yüklenilen ve daha
önce indirim konusu yapılan KDV’nin, imha tarihini kapsayan vergilendirme
dönemine ait 1 No.lu KDV Beyannamesinin “İlave Edilecek KDV” satırına dahil
edilmek suretiyle indirim hesaplarından çıkarılması gerekmektedir.”
ifadesi yer almaktadır.
60 No.lu KDV Sirkülerinin (8.1.3) bölümünde ise,
“8.1.3. Zayi Olan Mallara Ait KDV
KDV sisteminde alış belgelerinde gösterilen verginin
indirilmesi, bu malların satışı sırasında mala eklenen değerin
vergilendirileceği düşüncesine dayanmaktadır. 1 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinde,
zayi olan mallar için satış ve dolayısıyla yaratılan bir katma değer
olmayacağından, bu mallara ilişkin alış vesikalarında gösterilen verginin
indirilmesinin, zayi olan mallar üzerindeki vergi yükünü tamamen ortadan
kaldıracağı; bu nedenle, Kanunun 30/c maddesi uyarınca zayi olan malların alış
vesikalarında gösterilen KDV nin mükellefin vergiye tabi işlemleri üzerinden
hesaplanan KDV’den indirilemeyeceği belirtilmiştir.
Öte yandan aynı bentte, deprem, sel felaketi ve Maliye
Bakanlığının yangın sebebiyle mücbir sebep ilan ettiği yerlerdeki yangın sonucu
zayi olan mallar nedeniyle yüklenilen vergilerin indirimine olanak
tanınmaktadır.
Örneğin; sel felaketi nedeniyle bir şirketin deposunda
yer alan malların zayi olması veya Maliye Bakanlığınca yangın sebebiyle mücbir
sebep ilan edilen yerde olması koşuluyla, yangın nedeniyle malların kullanılamaz
duruma gelmesi halinde bu mallara ilişkin yüklenilen vergiler indirim konusu
yapılabilecektir.
Buna karşılık Maliye Bakanlığınca yangın sebebiyle
mücbir sebep ilan edilmediği sürece, yangın sonucu zayi olan mal nedeniyle
yüklenilen KDV’nin indirim konusu yapılması mümkün değildir. Örneğin, ithal
edilen malların depolandığı antrepolarda çıkan yangın sonrasında Maliye
Bakanlığınca mücbir sebep ilan edilmediği takdirde, zayi olan malların ithalinde
ödenen KDV’nin indirim konusu yapılması mümkün bulunmamaktadır.
8.1.3.1. Malların Zayi Olması Sonucu Meydana
Gelen Kayıplar
113 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin (E) bölümünde (KDV
Genel Uygulama Tebliğinin (III/C-2.4) bölümünde), kullanım süresi geçen
veya kullanılamayacak hale gelen malların zayi olan mal olarak
değerlendirileceği, KDV Kanununun 30/c maddesine göre mükelleflerce bu malların
iktisabında yüklenilen KDV’nin indirim konusu yapılmasının mümkün olmadığı
ifade edilmiştir.
Bu çerçevede;
- İmalatta kullanılmak için alınan ancak
imalata girmeden eskime, bozulma, çürüme, çatlama vb. nedenlerle kullanılamaz
hale gelen ve bu nedenle imalatta veya ambalajlamada kullanılabilme vasfını
yitiren hammadde ve malzeme ile ambalaj maddeleri,
- Son kullanma tarihinin geçmesi, çeşitli
kimyasallar içerdiğinin tespit edilmesi gibi nedenlerle kanunen tekrar satılması
mümkün olmayan ve imha edilen bisküvi, çikolata, konserve gibi gıda ürünleri,
- Sağlık Bakanlığınca kullanımının yasaklanması
nedeniyle imha edilen ilaçlar ile kullanım süresi içinde formül hatası bulunan,
miadının dolması veya hasar görmesi nedeniyle kullanılamaz hale gelmiş,
üretimden kalkmış, insan sağlığını tehdit eden ilaçlar,
- Hatalı dikim, renk farklılığı, leke ve
benzeri nedenlerle ya da şirket politikası gereği satışı mümkün olmadığından
imha edilen mallar,
- Kullanım ömrünü tamamladığı için imha edilen
araç lastikleri
için yüklenilen KDV indirim konusu yapılamayacaktır.
8.1.3.2. Malların Değerinin Düşmesi Sonucu
Meydana Gelen Kayıplar
Malın tamamen yok olmaması, ancak değerinde önemli
derecede düşüklük meydana gelmesi halinde malın zayi olması hükümleri geçerli
olmayacaktır. Bu durumda malların zayi olması değil, düşük bedelle veya zararına
satışı söz konusu olacağından, bu malların iktisabı dolayısıyla yüklenilen
KDV’nin indirim konusu yapılabileceği tabiidir.
Örneğin;
- Üretim esnasında renginde problem olan
giyeceklerin,
- Yangın sonucu tamamen yok olmayan ve ekonomik
değeri olan yedek parça ve malzemelerin
daha düşük bir fiyatla satılması halinde, bunlar
nedeniyle yüklenilen KDV’nin tamamı indirim konusu yapılabilecektir.
8.1.3.3. Fire Sonucu Meydana Gelen Kayıplar
Fire, bir malın imalat sürecinde veya tüketiciye
arzına kadar kendi doğal akışı içinde uğradığı fiziksel kayıp olarak
tanımlandığından, imalat sırasında veya sonrasında meydana gelen firelerin zayi
olan mal kapsamında değerlendirilmesi mümkün bulunmamaktadır. Bu durumda, daha
önce indirim konusu yapılan KDV’nin de düzeltilmesine gerek yoktur. Ancak, yasal
düzenleme veya ilgili mesleki kuruluşlar tarafından belirlenen fire miktarını
aşan kayıplara ilişkin giderlerin, Gelir veya Kurumlar Vergisi Kanunlarına göre
kazancın tespitinde indiriminin kabul edilmemesi halinde, bu giderler
dolayısıyla yüklenilen KDV’nin de indirim konusu yapılması mümkün değildir.
Örneğin;
- Akaryakıtın depolanması sırasında ortaya çıkan ve
ilgili kuruluşlar tarafından belirlenen oranlar dahilindeki kayıplar,
- Balık çiftliklerinde balık üretimi esnasında
pazarlama aşamasına ulaşıncaya kadar geçen süreçte, balık üretim ve besleme
firesi olarak oluşan balık ölümleri,
- Tavuk çiftliklerinde, üretimin doğal sonucu
olarak ortaya çıkan kayıplar,
- Hazır giyim eşyası dikiminde veya ayakkabı
yapımında üretim sürecindeki kesme, biçme, dikme gibi işlemlerin doğal sonucu
olarak ortaya çıkan kayıplar
fire olarak değerlendirilmekte olup, bunlara ilişkin
olarak yüklenilen KDV indirim konusu yapılabilecektir.”
açıklaması yer almaktadır.
Buna göre, imalat sırasında veya sonrasında yasal
düzenleme veya ilgili mesleki kuruluşlar tarafından belirlenen fire miktarını
aşmayan kayıplar nedeniyle yüklenilen KDV nin düzeltilmesine gerek yoktur. Yasal
düzenleme veya ilgili mesleki kuruluşlar tarafından belirlenen fire miktarını
aşan kayıplar zayi olan mal kapsamında değerlendirilecek ve bu mallar nedeniyle
yüklenilen KDV indirim konusu yapılamayacağından, KDV beyannamesinin “İlave
edilecek KDV” satırına yazılmak suretiyle düzeltilecektir.
Diğer taraftan kullanım süresi geçen veya
kullanılamayacak hale gelen gıda maddelerinin farklı bir ürünün üretim sürecine
dahil edilmeleri halinde, her ne kadar malın tamamen yok olması söz konusu
değilse de;
- Malın düşük bedelle veya zararına satışının söz
konusu olmaması,
- Malın tamamen farklı bir ürünün üretiminde girdi
olarak kullanılmış olması,
nedeniyle zayi olan mal kapsamında değerlendirilmesi
gerekmektedir. Bu mallar nedeniyle yüklenilen KDV indirim konusu
yapılamayacağından, KDV beyannamesinin “İlave edilecek KDV” satırına yazılmak
suretiyle düzeltilecektir
Bilgi edinilmesini rica ederim.”
2.2.2. Yukarıda Belirtilen İdari Görüşler İle
İlgili Düşüncelerimiz:
2.2.2.1. Bozulduğu Veya Kullanım Süresi
Dolduğu İçin İmha Edilen Malların KDV Kanunu’nun 30/c Maddesi Kapsamında Zayi
Mal Olarak Yorumlanmasını Doğru Bulmuyoruz:
Bizim görüşümüz, KDV Kanunu’nun 30/a maddesindeki
“Zayi” kavramının, ortadan kaybolan ve kayboluş nedeni izah edilemeyen
veya çalınan mallar olarak anlaşılması gerektiği, başka bir anlatımla,
zayiat nedeni gider kaydına dayanak olabilecek şekilde izah veya ispat
edilebilen mal kayıplarının 30/a maddesindeki anlamı ile zayi sayılmaması
gerektiği yönündedir.
Zayi olan mallara ilişkin KDV’nin indirtilmemesi veya daha
önce indirilmiş ise indirim iptalinin istenmesinin gerekçesi, bu mallar yok
olduğu için satışa konu edilemeyeceği ve KDV hesaplanamayacağı olarak
gösterilmektedir. Halbuki KDV malın mevcudiyetine dayanan ve malın tüketimini
hedef alan bir vergidir. Mal yoksa bu malın KDV’sinden de bahsedilmemesi
gerekir. Doğal ticari akış kapsamında bozulan ve imha edilen malın KDV’ni
indirtmemek, bu KDV’yi mükellefin üstüne yıkarak, olmayan maldan KDV almak
anlamına gelmektedir.
Zayi olayı, bozulma, tabii afetler gibi nedenlerle meydana
gelmişse ve bu durum ispatlanabiliyorsa, mükellef bu malın alımında veya
imalatında yüklendiği KDV’yi indirebilmeli veya indirim fiilen yapılmışsa,
indirimi iptal edici herhangi bir işleme gerek olmamalıdır. Çünkü bu gibi
nedenlerle malın ziyan olması ticari faaliyetin doğal akışı çerçevesinde
uğranılan bir zarardır. Malın KDV hariç bedeli gider yazılabildiğine göre
KDV’si de indirilebilmelidir.
Malın haklı nedenlerle çok düşük bir bedelle satılması
mecburiyeti ortaya çıktığında, o malın indirim konusu yapılan girdi KDV’si
indirimler arasında kalabildiğine göre değer sıfıra düştüğünde indirim hakkının
ortadan kalkmasına sebep yoktur.
Bozularak imha edilen gıda maddelerinin KDV’sinin
indirilemeyeceği yolundaki bize göre hatalı idari yorum, gıda maddesi ile
iştigal eden firmaları bozuk mallarını imha etmek yerine zararına satmaya
itmekte ve bu nedenle genel sağlık açısından da sakınca taşımaktadır.
Maliye İdaresi geçmişte;
“………. imha ………… zayi olan mallar kapsamında
değerlendirilmemektedir.”
“…… imha edilen ilaçların KDV’sinin indirim konusu
yapılabileceği tabidir.”
benzeri ifadelerle yukarıda belirttiğimiz görüşlerimize
paralel özelgeler vermekteydi.[7]
Fakat, herhangi bir yasa değişikliği olmamasına rağmen
İdare 2009 yılında çıkardığı 113 no.lu KDV Genel Tebliğinin E bölümünde, miadı
dolduğu için imha edilen ilaçların zayi mal olduğu görüşünü ileri sürerek eski
isabetli görüşünden sapmıştır. (KDVGUT un III/C-2.4. nolu bölümünde bu isabetsiz
yorum devam ettirilmektedir.)
Aşağıdaki dipnotta belirttiğimiz yazıda,[8]
zayi mal kavramının KDV yönünden değerlendirilmesini detaylı şekilde
irdelenmiştir.
2.2.2.2. Bozulan Fakat İmhası Gerekmeyen
Maddelerin Düşük Bedelle Satılması Halinde Bu Durumun Zayi Sayılmaması ve KDV
İndirim İptali İstenmemesi İsabetlidir.
60 no.lu KDV Sirkülerinin 8.1.3.2. no.lu bölümündeki,
bozulan fakat imhası gerekmeyen malların düşük fiyatla satılması durumunun zayi
sayılmayacağı ve KDV indirim iptaline gerek bulunmadığı yönündeki idari görüş
fevkalade isabetlidir.
2.2.2.3. Firelerin Zayi Sayılmaması da,
İsabetli Bir İdari Görüştür:
Yine 60 no.lu KDV Sirkülerinin 8.1.3.3. no.lu bölümünde
fireler ile ilgili olarak ifade edilen görüşlerin de çok isabetli olduğunu
düşünüyoruz.
2.2.2.4. Normal Vasfını Kaybeden Fakat
İmhası Gerekmeyen Gıda Maddelerinin Başka Bir Maddenin Üretiminde Girdi Olarak
Kullanılmasının Zayi Sayılması (KDV İndirim İptali Gerektiği)Yönündeki İdari
Görüşe Katılmıyoruz:
Yukarıdaki özelgenin son paragrafında, normal vasfını
kaybeden gıda maddelerinin, farklı bir ürünün üretiminde girdi olarak
kullanılması, bu malın zayi olması şeklinde yorumlanmıştır.
Halbuki normal vasfını kaybeden gıda maddesi başka bir
ürünün üretiminde hammadde olmaya müsait ise, bu gıdanın üretim girdisi olarak
kullanılması, zayi edilmesi değil aksine, malın ziyan olmaktan kurtarılması ve
ekonomiye kazandırılması anlamındadır.
Söz konusu ürünün zayi mal sayılmasına gerekçe olarak, bu
malın düşük bedelle veya zararına satılmayacak oluşu ileri sürülmekle beraber,
bu gıda hammadde olarak kullanılmak suretiyle elde edilen mal satıldığında katma
değer doğmuş olacağı için, söz konusu gıda maddesinin KDV’sinin herhangi bir
üretim girdisi gibi indirilebilmesi ve indirim iptaline tabi olmaması gerekir.
2.3. 496 Nolu VUK Tebliği Kapsamında
Belirlenen Oran Dahilinde Kaldığı İçin Değeri Sıfır Sayılan Mallar ile İlgili
Yüklenilmiş KDV’ler KDV İndirim İptaline Tabi Tutulmamalıdır:
2.1.7 nolu bölümde bahsettiğimiz 496 nolu VUK Tebliği
kapsamında belirlenen oran dahilindeki değeri sıfır sayılan mallar için
yüklenilen KDV’ler zayi mal KDV’si sayılamaz ve KDV indirim iptali işlemine tabi
tutulamaz.
2.2.2.3 nolu bölümde belirttiğimiz gibi İdarece kabul
edilen orandaki firelerin KDV indirim iptali gerektiren bir zayi türü olmadığı
kabul edilmektedir.
496 sayılı VUK Tebliği kapsamında belirtilen oran da,
Maliye İdaresince özel olarak kabul edilmiş bir fire olduğu için, bu oran
dahilindeki değeri sıfıra inmiş sayılan mallar ile ilgili KDV yüklenimleri
indirim iptaline tabi tutulmamalıdır.
3. SONUÇ :
Gıda maddelerinin imhası gerekecek şekilde bozulması
halinde bunların satılmayarak imha ettirilmesi gerekli olup, bu mecburiyete
uymayan firmaların takip ve denetim usullerini düzenleyen mevzuat mevcuttur.
Bozularak sağlığa zararlı hale gelen ve bu nedenle imha
edilen gıda maddeleri, imha işlemi resmi kuruluşlarca belgelenmek şartıyla
kayıtlardan çıkarılarak gider yazılabilmektedir.
İmalat firesi ve ticari fire sınırları içinde meydana
gelen kayıplar herhangi bir prosedür gerektirmeksizin imha edilebilmekte ve
muhasebe sistemi içinde giderleştirilebilmektedir.
Maliye İdaresi imha edilen mallar ile ilgili KDV
indirimlerini kabul etmekte iken, sonradan görüş değiştirmiş ve imha konusu
malları zayi mal sayarak, bu mallarla ilgili indirilmiş KDV’lerin iptal edilmesi
gerektiği ileri sürmüştür. Bizim anlayışımıza göre bu görüş değişikliği isabetli
olmamıştır.
Keza, hafif bozukluğa uğrayarak normal kullanım yerine
başka maddelerin üretiminde girdi olarak kullanılması durumunda KDV indirim
iptali yapılacağı yönündeki görüşün de isabetli olmadığını düşünüyoruz.
496 nolu VUK Genel Tebliği ile, bazı gıda maddeleri,
ilaçlar ve benzeri maddeler ile ilgili olarak Maliye İdaresince belirlenmiş oran
dahilindeki malların sıfır değerde sayılması uygulaması getirilmiş olup bu
düzenlemenin isabetli olmadığı görüşündeyiz. Nitekim 496 nolu VUK Genel Tebliği
kapsamında Maliye İdaresine yapılan başvuru sayısı yok denecek kadar azdır.
NOT: Yazarımızın bu makalesi Yaklaşım
Dergisinin Eylül 2017 sayısında yayınlanmış olup, yazarımız tarafından Sitemiz
için 28 Mart 2022 tarihi itibariyle güncellenmiştir.
[1] Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 01.11.2011 tarih ve
267-135 sayılı özelgesi.
[2] İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 08.03.2017 tarih ve 67016 sayılı
özelgesi.
[3] Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 01.11.2011 tarih ve
267-136 sayılı özelgesi.
[4] 27 Mart 2018 tarih ve 30373 sayılı (2. Mükerrer) sayılı resmi gazetede
yayımlanmıştır.
[5] Yaklaşım Dergisinin Ağustos 2018 sayısında yayımlanan “BOZULDUĞU VEYA
MİADI DOLDUĞU İÇİN İADE GELEN YİYECEK, İÇECEK MADDELERİ VE İLAÇLARIN
BELİRLENECEK ORAN DAHİLİNDE FORMALİTESİZ İMHA EDİLMESİ İMKANI ( VUK 278/A, 496
NO.LU VUK GENEL TEBLİĞİ)” başlıklı yazımız.
(www.denet.com.tr/yayınlarımız/makaleler/mehmetmac/2018)
[6] Manisa Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 07.07.2015 tarih ve
53445970-105[278-2013/27-24]-81 sayılı özelgesi.
[7] Sayın Abdullah TOLU’nun Yaklaşım Dergisinin Temmuz 2008 sayısında
yayınlanan “Takdir Komisyonu Kararıyla İmha Edilen Malların Zayi Olmuş
Sayılmayacağı ve KDV’sinin İndirebileceği” başlıklı yazısı.
[8] Sayın Tayfun İÇTEN’in e-Yaklaşım Dergisinin Mart 2012 sayısında
yayınlanan “Zayi Olan Mal Kavramı ve KDV Yönünden Değerlendirilmesi”
başlıklı yazısı.