Okunma Sayısı : 6609
   
Mehmet MAÇ - FATURADAKİ VADE FARKI KAYDINA ALICI TARAFINDAN İTİRAZ EDİLMEMİŞ OLMASI, BU KAYDIN KABUL EDİLDİĞİ ANLAMINA GELMEZ
Yayımlanma Tarihi: 1.03.2004
 

 

Mehmet MAÇ                                               Cüneyt BÜYÜKYAKA
Yeminli Mali Müşavir                                   Avukat

 
  DENET Yeminli Mali Müşavirlik A.Ş.

 

 

 

FATURADAKİ VADE FARKI KAYDINA ALICI TARAFINDAN İTİRAZ EDİLMEMİŞ OLMASI, BU KAYDIN KABUL EDİLDİĞİ ANLAMINA GELMEZ

 
1.   FATURADAKİ VADE FARKI KAYDININ HUKUKİ NİTELİĞİ :
 
Fatura, satılan mal veya yapılan iş (hizmet) karşılığında, müşterinin ödediği veya borçlandığı meblağı göstermek üzere; malı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticarî bir vesikadır. Faturada, satılan malın cinsi veya yapılan işin nev’i, miktarı, ağırlık, ölçü veya adet itibariyle fiyatı ve toplam tutarı ve mal ile yapılan işin sair özelliklerine ilişkin bilgiler bulunur.
 
Türk Ticaret Kanunu’nun 23/2 maddesine göre : “Bir faturayı alan kimse, aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde münderecatı hakkında bir itirazda bulunmamışsa, münderecatını kabul etmiş sayılır.Bu hüküm, faturada yer alan hususların ihtilafa konu olması halinde, itiraz edilmemiş faturayı veren (düzenleyen) taraf lehinde isbat kolaylığı sağlayan bir adi karine öngörmektedir. Buradaki itiraz edilme veya itiraz edilmeme yolu ile kabul, isbat yükünün yer değiştirmesi sonucunu doğuran, bir başka anlatımla aksi her zaman isbat edilebilecek bir adi doğruluk karinesi yaratır.  
 
Fatura münderecatının doğruluğunu ve taraflar arasındaki satış, istisna, kira vb. sözleşmeye uygunluğunu isbat yükü, taraflar arasında bir uyuşmazlık doğması halinde kural olarak faturayı düzenleyene aittir. Ancak faturayı alanın, süresinde itiraz etmemesi ve böylece faturanın doğruluğunu zımnen kabul etmesi halinde ve bir uyuşmazlık durumunda, faturayı düzenleyen artık doğruluğunu isbat yükünden kurtulur ve faturanın doğru olmadığını isbat yükü faturayı alana geçer.
 
Vade farkı, mal ya da hizmetin bedeli durumunda olan nakit alacağın, vadesinde ödenmemesi halinde, bu bedele oransal olarak belirlenip ilave edilecek bir miktarı ifade etmektedir. Vade farkı, yasal düzenlemeler kapsamında tanımlanmış ve kabul edilmiş bir kavram değildir. Son yıllarda ülkemizin içinde bulunduğu enflasyonist ortam nedeniyle yargı kararları ile ortaya çıkmış olup, para ifasındaki gecikmeden zarar gören alacaklıyı koruma amacı taşımaktadır. Bu nedenle de gerek tanımı gerek uygulaması konusunda, yargısal uygulamada ve öğretide görüş ayrılıklarına konu olmuştur.
 
Faturada yer alan her türlü kayıt ve özellikle vade fakına ilişkin belirleme, bu adi karineden yararlanacak mıdır?
 
Bu tartışmalı konu, nihayet, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulu tarafından da gündeme alınmıştır. Genel Kurul, E. 2001/1, K. 2003/1 sayı ve 27.06.2003 günlü kararı ile içtihadın:
 
“taraflar arasında yazılı olarak yapılmamış olmakla birlikte geçerli sözleşme ilişkisinden doğan uyuşmazlıklarda faturalara ( bedelin belli bir sürede ödenmemesi halinde vade farkı ödenir) ibaresinin yazılarak karşı tarafa tebliği ve karşı tarafça TTK’nın 23/2 maddesi uyarınca sekiz gün içinde itiraz edilmemesi halinde bu durum sadece faturanın münderecatının kesinleşmesi sonucunu doğurup, vade farkı diğer tarafça kabul edildiği ve istenebileceği anlamına gelmeyeceği” yönünde karar vermiştir.
Her ne kadar, fatura münderecatında vade farkına yer verilmiş olması tek başına vade farkı istenebilmesi hakkı vermese de, tamamen önemsiz bir kayıt da değildir. Şöyle ki, taraflar arasında yazılı bir sözleşme yapılmadan, mal alım satımına ilişkin bir ticari teamül oluşmuş ve bu teamüle göre vade farkı istenmişse, bu kayıt, olası bir uyuşmazlıkta vade farkı talebinin haklılığı yönünde destekleyici bir isbat aracı olarak kullanılabilir. Konuya ilişkin olarak fatura ve vade farkı hakkında kısaca bilgi verilmesi yerinde olacaktır:
 
2. FATURA HAKKINDA GENEL BİLGİLER:
 
TTK’nın 23. maddesindeki “ Ticari işletmesi icabı bir mal satmış veya imal etmiş yahut iş görmüş yahut bir menfaat temin etmiş olan tacirden, diğer taraf kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.hükmünden, faturanın düzenlenmesinin ve istenmesinin sanki alıcının talebine bağlı olarak düzenlenen bir evrak olduğu izlenimi edinilmektedir. Bu sebeple, bu hükümleri, faturanın düzenlenme zorunluluğu bulunduğunu hüküm altına alan Vergi Usul Kanunu maddeleri ile beraber ele almak gerekmektedir.
 
TTK madde 23 , faturayı tanımlamamakta ve münderecatını tesbit etmemektedir. Yani TTK, faturanın şeklini ve münderecatını belirlememekle, bu konudaki boşluğu uygulamanın doldurmasını irade etmiştir. Buna göre faturanın içeriğinde nelerin bulunması gerektiği VUK. md. 230’da gösterilmiştir. Bu hüküm uyarınca:
 
a.     Faturanın düzenlenme tarihi, seri ve sıra numarası,
b.     Faturayı düzenleyenin adı, varsa ticaret unvanı, iş adresi, bağlı olduğu vergi dairesi ve hesap numarası,
c.     Müşterinin adı, ticaret unvanı ve iş adresi, varsa bağlı bulunduğu vergi dairesi ve hesap numarası,
d.     Malın ya da işin türü, miktarı; fiyatı ve tutarı,
e.     Satılan mallar faturanın düzenlenmesinden önce teslim edilmişse, teslim tarihi ve irsaliye numarası.
 
Görüldüğü gibi vade farkına ilişkin bilgi, faturada yasal olarak bulunması gereken bir bilgi değildir. Maliye Bakanlığı, faturaya 230. maddede belirtilen zorunlu bilgiler dışındaki bilgilerini de not edilebileceğini kabul etmektedir. Nitekim İstanbul Defterdarlığı’nın 26.5.1999 tarih ve 2459 sayılı muktezasında ;
 
“....... işin gereği olarak faturada başka bilgilerin de gösterilmesinde bir sakınca bulunmamaktadır.”
 
İfadesine yer verilmiştir.
 
Sonuç olarak, istenirse fatura üzerinde vade farkına ilişkin bilgilerin gösterilmesi mümkündür. Ancak bu bilginin gösterilmesi ve alıcının sekiz gün içinde faturaya itiraz etmemiş olması vade farkını kabullendiği anlamına gelmez.
 
3. VADE FARKININ TANIMI:
 
Vade farkı, kanunda tarif edilmiş bir kavram değildir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 14.04.1999 tarih, E. 1999/11-207 ve K. 1999/215 sayılı kararının karşı oy yazısında vade farkı ile ilgili olarak şu ifadeler bulunmaktadır: “Vade farkının ne olduğu yönünde yasalarımızda bir açıklama yoktur. Ticari hayatta uygulanan biçimi ve Dairemiz ile 11. Hukuk Dairesinin istikrar bulan kararlarında vade farkı ‘ borçluya mal bedelinin geç ödenmesi imkânına karşılık belirli bir vadeden sonra mal bedeline yüklenen ilave.....olarak tanımlanmaktadır. Bu tanıma göre vade farkı temerrüt faizi de değildir. Şimdi vade farkının istenebilmesi için taraflar arasında yazılı bir sözleşme veya teamül oluşması gereklidir. Ancak vade farkı içeren faturaya Türk Ticaret Kanunu’nun 23/2 hükmü gereği süresinde itiraz edilmemiş olması halinde de vade farkı istenebilir. Vade farkı ödenmeden mal bedelinin tahsil edilmiş olması vade farkından vazgeçildiği anlamına gelmez ve Borçlar Kanunu’nun 113.maddesinin tatbikini de gerektirmez.”
 
4. VADE FARKI KAYDININ FATURADA YER ALMASININ NETİCELERİ:
 
Uygulamada vade farkı talep etme yollarında birisi de bu hususu, düzenlenen faturaya dercetmek ve faturaya itiraz edilmemesi halinde, TTK 23/2 ‘deki karineden yararlanmak suretiyle, bu kayda dayanarak vade farkı istemektir.
 
Vade farkının sözleşmede baştan kararlaştırıldığı ya da sonradan sözleşmenin bir unsuru olarak kabul edilmiş sayıldığı hallerde, faturada yer alan vade farkı kaydına ayrıca ihtiyaç bulunmadığından, faturadaki vade farkı kaydı, sadece bir ihbar vazifesi görmektedir. Bu halde, vade farkı alacağının doğumu yönünden, faturaya itiraz edilip edilmemesinin bir önemi yoktur. Zira alacaklı, talebini TTK 23/2 ‘deki karineye değil; doğrudan sözleşmeye dayandırma hakkına sahiptir.
 
Vade farkı kaydının sadece faturada yer alması ve bu faturanın münderecatına borçlunun sekiz gün içinde itiraz etmemesi halinde alacaklı, TTK 23/2 ‘deki kariden yararlanacak mıdır?
 
TTK 23/2 ‘nin faturanın mutad münderecatı hakkında geçerli olması gerektiği ve mutat münderecatın ifa ile sınırlı olduğu genellikle kabul edilmektedir. Bu şekilde düşünüldüğünde yukarıdaki soruya olumsuz cevap verilmesi gerekmektedir. Ancak soruna bir de bu kaydın sözleşmeye etkisi yönünden yaklaşmak gerekmektedir. Zira baştan kararlaştırılmış olmayan vade farkının faturaya not konularak istenebileceğini kabul ya da reddetmek, sözleşme şartlarının değiştirilmesini kabul ya da reddetmek niteliğindedir. Sözleşmelerin sonradan değiştirilmesi mümkündür. Ancak ahde vefa (sözleşmeye bağlılık) ilkesi gereğince bu değişiklik ancak her iki tarafın sonradan karşılıklı uyuşması ile gerçekleştirilebilir.
 
Vade farkı kaydını içeren bir faturayı veren ya da genellikle yapıldığı üzere gönderen taraf, sözleşme şartlarına bir ilâve yapma veya şart belirleme konusundaki iradesini karşı tarafa yöneltmiş demektir. Kural olarak bir icapla karşılaşan kişinin cevap verme zorunluluğu yoktur. Cevap vermediği takdirde icabı reddetmiş sayılır. Zira “sükut ikrardan gelir ” kuralı burada geçerli değildir. Hiç kimse sorulmasına kendisinin sebep olmadığı sorulara cevap vermek zorunda değildir. Buna karşılık TTK 23/2, faturayı alan borçluya, fatura münderecatını sekiz gün içinde inceleme ve uygun görmediği hususlar nedeniyle bu sürede itirazda bulunma yükümlülüğünü yüklemektedir. Diğer deyişle bu hüküm yönünden sükut ikrarı ifade eder. Olayın, Yargıtay’da içtihadın birleştirilmesi gereğine sebebiyet veren yönü de, alıcının vade farkı kaydına karşı sükut etmiş olmasının, vade farkını ikrar ettiği anlamına gelip gelmediğidir.
 
5. FATURADA YER ALAN VADE FARKI KAYDI KONUSUNDA YARGITAY’IN ANLAYIŞI VE SONUÇ:
 
Vade farkı istenebilmesi için: Yazılı sözleşmede vade farkına ilişkin bir hüküm bulunmalıdır veya yazılı sözleşmede hüküm yoksa taraflar arasında süre gelen ticari teamülün buna cevaz vermesi gerekmektedir. Bu iki koşuldan herhangi birisinin bulunduğu durumlarda vade farkı istenmesi hususunda Yargıtay Daireleri arasında herhangi bir görüş ayrılığı yoktur.
 
Yukarıdaki iki koşuldan hiçbirinin bulunmadığı durumlarda vade farkı doğacak mıdır? Yani vade farkı konusunda yazılı bir sözleşme ve bir ticari teamül de yoksa vade farkı doğacak mıdır? Özellikle, gönderilen faturada vade farkı uygulanmasına ilişkin ibareye yer verilip, alıcının da bu faturaya TTK 23/2 uyarınca sekiz gün içerisinde itiraz etmemesi halinde, vade farkı alacağının doğup doğmayacağı konusunda Yargıtay’ın farklı daireleri arasında görüş ayrılığı oluşmuştur.
 
Yargıtay 19. Hukuk Dairesi, vade farkı kaydı fatura metnine dahilse, vade farkı fatura münderecatından sayılır, TTK 23/2 ‘deki kanuni kariden yararlanır ve vade farkı alacağı doğar, ancak vade farkı kaydı fatura arkasında, fatura metni dışında faturanın alt kısmında dipnot şeklinde ise, bu kayıt fatura münderecatından sayılmaz, TTK 23/2 ‘deki kanuni karineden yararlanmaz görüşündeydi.
 
 
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, faturanın arkasına kaşe ile basılmış vade farkının uygulanacağına ilişkin kaydın varlığı halinde dahi TTK 23/2 ‘deki kanuni karineden yararlanabileceği görüşündeydi.
 
Yargıtay 13. Hukuk dairesi, sözleşmede vade farkı kaydı yoksa vade farkı uygulanmaz görüşünde idi.
 
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi, faturada yer alan vade farkı kaydına itiraz edilip edilmemesinin vade farkı alacağının doğumu konusunda hiçbir önemi olmadığı görüşünde idi. Zira bu Daire faturadaki vade farkı kaydının, faturanın zorunlu içeriğinden olmadığı hususunu ön plana çıkarıyordu.
 
Yukarıda da belirttiğimiz gibi, bu tartışmalı konu Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulu tarafından çözülmüştür.( E.2001/1 K.2003/1 sayı ve 27.6.2003 günlü karar)
 
Kurul bu karara varırken, fatura münderecatından maksadın ne olduğu sorusuna da yanıt aramış ve Türk Ticaret Kanunu'nda fatura münderecatının ne olduğunun açık olarak düzenlenmemiş bulunması dolayısıyla, bu boşluğun Vergi Usul Kanunu'ndaki faturaya ilişkin hükümlerden hareketle doldurulması gerektiğine karar vermiştir.
 
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre, vade farkı kaydı, faturanın zorunlu içeriğinden değildir, yasal sürede itiraz edilmemesi durumunda TTK 23/2 ‘deki karineden yararlanamaz, çünkü fatura sözleşme olmadığı gibi, faturaya itiraz edilmemesi ona, sözleşmenin asli unsuru olan semeni değiştirme hakkı da vermez. Fatura sözleşmenin ifa aşamasıyla ilgilidir. Bu nedenle TTK 23/2 maddesine göre süresinde itiraz edilmemek suretiyle kabul edildiği varsayılan hususlar ancak sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak faturada yer alması olağan sayılan; satılan malı cinsi, yapılan işin adedi, türü, bedeli gibi hususlara ilişkin olabilir. Sözleşmenin kuruluşu aşamasında başlangıçta varolmayıp ifa ile ilgili hususlarda sözleşmeyi değiştiren kayıtların sonradan faturaya konulması ve bu kaydın faturanın zorunlu ve olağan içeriğinden sayılması mümkün değildir. Faturadaki mutad münderecat ifa ile ilgili hususlarla sınırlıdır. Faturaya sözleşmeyi değiştiren veya diğer tarafın durumunu ağırlaştıran kayıtlar konulsa bile, mutad olmayan bu hususlara itiraz edilmemesi, itiraz etmeyenin bu kayıtları kabul ettiği anlamına gelmez.
 
Bilindiği gibi Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kurulu Kararları, Yargıtay Kanunu'nun 45. maddesine göre, benzer hukuki konularda Yargıtay Genel Kurulları'nı, dairelerini ve adliye mahkemelerini bağlar. Dolayısıyla bu tartışma artık doktrinde sürse de, uygulama açısından sona ermiştir.
 
 
 
Ücretsiz üyelik
Şifremi Unuttum
USD
Euro
Üfe & Tüfe Oranlarını görmek için aşağıdaki excel ikonuna tıklayınız.

*Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileridir.​

ÜFE & TÜFE
Endeks Arşivi

Excel Dokümanı
     
  Copyright ® 2013 Esenlik Yeminli Mali Müşavirlik Ltd. Şti. Web Tasarımı