Okunma Sayısı : 4242
   
Mehmet MAÇ - KDV İADESİ TUTARININ TESPİT YÖNTEMİ KONUSUNDAKİ ÖNERİMİZ
Yayımlanma Tarihi: 1.05.2005
 
Mehmet MAÇ
Yeminli Mali Müşavir
mehmet.mac@bdodenet.com.tr
 
KDV İADESİ TUTARININ TESPİT YÖNTEMİ
KONUSUNDAKİ ÖNERİMİZ
 
Bilindiği üzere KDV mükellefleri, iade hakkı doğuran işlem yaptıkları ayda, indirimle giderilemeyen KDV durumu varsa, KDV iadesi isteme hakkına sahiptirler.
 
İade edilecek KDV nin hesaplanması konusunda halen devam eden uygulama, “istisnaya konu işlem için yüklenilen KDV” nin ölçü alınması şeklinde olup, bu uygulama KDV Kanununun 32 inci maddesi hükmüne dayandırılmaktadır.
 
İade edilecek KDV’nin hesabında “Yüklenilen” KDV’nin ölçü alınması ise ;
 
-          Hesaplama güçlükleri nedeniyle KDV iadesi isteyen mükellefler (bilhassa imalatçılar) için başlı başına bir eziyet teşkil etmekte,
 
-          Yine hesaplamanın karmaşıklığı nedeniyle denetim güçlükleri yaşanmakta,
 
-          Daha da önemlisi Maliye Bakanlığı’nca uygulatılan bu yöntem temelde yanlış olup, mükellef hakkının zedelenmesine sebebiyet vermektedir.
 
Yukarıda sayılan mahzurları dolayısıyla iadesi istenebilecek KDV nin hesabında “Yüklenilen KDV” anlayışının bir an önce terk edilmesini ve bunun yerine daha kolay ve doğru olan “ tahsilinden mahrum kalınan KDV” ölçüsünün uygulanmaya başlanmasını öneriyoruz.
 
Başka bir anlatımla ;
 
İADE EDİLECEK KDV NİN ÖLÇÜSÜ, MÜKELLEFİN TAHSİLİNDEN MAHRUM BIRAKILDIĞI KDV OLMALIDIR.
 
Tabiatıyla bu rakam, indirimle giderilemeyen KDV ile mukayese edilecek, bunlardan küçük olanı iade olunacaktır.
 
ÖRNEK :
 
Ürettiği malı bizzat ihraç eden bir mükellefin belli bir aydaki ihraç hasılatı 100.000 YTL. ve o aydaki indirimde gideremediği KDV 14.000 YTL. ise bu mükellefin iade hakkının (100.000 X 0,18 =) 18.000 YTL.olduğu kabul edilmelidir. Fakat indirimle gideremediği KDV 14.000 YTL. olduğu için iadenin de 14.000 YTL. ile sınırlı tutulacağı tabiidir. (Dikkat edilirse bu yöntemde, tespiti ve denetlenmesi son derece güç olan, “ihraç edilen malın imalinde yüklenilmiş olan KDV” nin hesaplanmasına gerek bulunmamaktadır.
 
Bu önerinin gerekçeleri şöyle sıralanabilir ;
 
·        Mükellefi iade istemek zorunda bırakan husus;  
 
-           Yaptığı işlemin yasa ile KDV’den istisna edilmiş olması,
 
-           Yaptığı işleme ilişkin KDV oranın indirilmiş olması veya
 
-           Eline geçmesi gereken KDV nin kesintiye uğratılmış olmasıdır.
 
Yasal düzenlemeden kaynaklanan KDV tahsilatı eksiklerinin Maliye İdaresince -indirimle giderilemeyen KDV yi aşmamak üzere- iade yoluyla   giderilmesi gerekir.
 
İadenin, ilgili işlem nedeniyle yüklenilen KDV ile sınırlı tutulması, tahsilinden mahrum kalınan KDV yi telafi etmeyebilmekte ve bu durum mükellefin, istisna, oran indirimi veya KDV kesintisi yüzünden mağdur edilmesine yol açmaktadır.
 
Dolayısıyla iadesi istenebilecek KDV nin tespitinde, yasal düzenlemeler nedeniyle alıcıdan genel KDV oranına göre tahsil edilemeyen KDV tutarının ölçü alınması hem pratik hem de çok isabetli olacaktır.
 
·        Zaten bazı iade hesapları tahsilinden mahrum kalınan KDV ölçü alınarak yapılmaktadır.
 
İhraç kayıtlı teslimlere ilişkin iade miktarında ölçü, teslim KDV sidir. 
 
Keza KDV kesintisine uğrayan mükelleflerin iade alacakları da kesintiye uğrayan (tahsilinden mahrum kalınan) KDV ölçüsüne tabidir.
 
İade hakkı doğuran diğer işlemlerde de, tahsilinden mahrum kalınan KDV nin ölçü alınmaması için bir neden göremiyoruz.
 
·        KDV iadelerinin yüklenilmiş KDV ile sınırlı tutulması, ihracatın iç piyasaya satışa nazaran dezavantajlı konumda olmasına yol açmaktadır.
 
Yukarıdaki örnekte bahsi geçen ihracatçı aynı satışı yurt içine yapsaydı, müşterisinden 18.000 YTL. KDV tahsil edecek, vergi dairesine (18.000 -14.000=) 4.000 YTL. KDV ödeyecek, KDV yükü sıfırlanacaktı. Halbuki mevcut uygulamaya ve ihraç ettiği mal için yüklendiği KDV nin  6.000 YTL olduğu varsayımına göre sadece 6.000 YTL. KDV iadesi alabilmekte, (14.000 -6.000=) 8.000 YTL. devrolan KDV nin yükünü taşımaya devam etmektedir.
 
Benzer mağduriyet, ihracat dışındaki KDV istisnaları ile KDV oranı indirilen teslim ve hizmetler açısından da söz konusudur.
 
Mesela, ilaç KDV oranının %8’e düşürülmesi, ilaç üreticilerini (18 – 8 =) %10 oranında KDV tahsilatından mahrum bırakmıştır. Teslim KDV’sindeki bu azalma, ilaç imalatçılarının devrolan KDV sorununa maruz kalmasına yol açmıştır.
 
Hernekadar KDV oranı indirilmiş teslim ve hizmetlerde bulunan mükelleflere yıllık bazda KDV iadesi yapılmakta ise de, hem iade edilecek KDV’nin hesap yöntemindeki yanlışlık, hem de iade alabilmek için mükelleflerin aylarca (takvim yılı sonuna kadar) bekletilmesi nedeniyle bu mağduriyet tam olarak telafi edilmemektedir.
 
ÖRNEK :
 
İlaç üretip satan bir firmanın 2004 yılı boyunca yaptığı 10.000.000.000.000 TL.’lik satışta % 8 oran üzerinden tahsil ettiği KDV 800.000.000.000 TL.’dir. Firmanın satışa konu bu ilaçlar için yüklendiği KDV 1.100.000.000.000 TL.’dir. Aralık 2004 ayı KDV beyannamesindeki devrolan KDV tutarı ise, 1.700.000.000.000 TL.’dir.
 
Maliye Bakanlığı’nca konulan kurala göre, bu mükellefe yapılacak iadenin miktarı (1.100.000 – 800.000 =) 300.000 – 9.100 = 290.900 YTL.’dir.
 
Önerdiğimiz yönteme göre, iadesi gereken tutar ise,
10.000.000 YTL. x (%18 - %8) = 1.000.000-9.100 = 990.900 YTL. olmalıdır.
 
Zira bu mükellef yıl boyunca satışlarını % 8 değil, % 18 KDV tahsil ederek yapsaydı Aralık ayındaki devrolan KDV’si 1.700.000.000.000 TL değil 700.000.000.000 TL olacaktı. Oran düşüklüğü devrolan KDV üzerinde 1.000.000.000.000 TL. artırıcı etki yapmış olup, bu etkinin 1.000.000 YTL.ye göre iade yapılmak suretiyle giderilmesi gerekirken, Maliye İdaresi’ne yanlış hesaplama yaptırması yüzünden iade tutarı 300.000 YTL.ye göre yapılmakta ve mükellef mağdur edilmektedir. (Yıllık KDV iadelerinde dikkate alınan ve 2004 yılı için 9.100 YTL. olarak uygulanan had ise ayrı bir mağduriyettir.)
 
(KDV oranı indirilen mal ve hizmetlere ilişkin olarak aylık bazda ve mahsup yoluyla KDV iade imkanını getiren yasa hükmü 2004 başından itibaren yürürlükte olmasına rağmen bu hükmün, Bakanlar Kurulu’nca limit tespit edilmemek ve Maliye Bakanlığı’nca düzenleme yapılmamak suretiyle işlemez halde bırakılması şeklindeki kanun hükmünün engellemesine anlam veremiyoruz.)
 
·        İade edilecek KDV nin tespitinde, iade hakkı doğuran işlem nedeniyle yüklenilmiş olan KDV nin ölçü alınması başlı başına belirsizlikler ve sorunlarla dolu olan (hesaplama güçlüğüne sebebiyet veren) mükellefi de idareyi de bunaltan, teorik bakımdan da hata içeren bir yaklaşım olup iade hakkı doğuran işleme ilişkin olarak ne kadar KDV yüklenildiğinin tesbitindeki güçlük, bu tesbitin denetimi açısından da güçlük bulunduğu anlamındadır.
 
İade hakkı doğuran işlem için “yüklenilen” KDV tutarı muhasebe sisteminin otomatik olarak verebildiği bir bilgi değildir. Bu tutarın haricen tespiti gerekmektedir. Maliye İdaresi bu tespitin doğru olarak yapılmasını istemekte ve kolay bir hesap yöntemi göstermemektedir. (Söz konusu tespitin özellikle imalatçı firmalarda ne kadar güçlükle yapılabildiğini detaylı olarak anlamak için, Sayın Başhesap Uzmanı Nihat UZUNOĞLU’nun Vergi Dünyası dergisinin Kasım 2001 sayısındaki yazısına bakınız.)
 
Halbuki önerdiğimiz, tahsilinden mahrum kalınan KDV yönteminde, iade edilecek KDV’nin tesbiti ve denetimi kolayca yapılabilmektedir.  
 
·        İade edilecek KDV nin hesabında bu kadar titizlenilmesinin nedeni, indirimle giderilemeyen KDV nin ne kadarının iade edileceği ne kadarının devrolan KDV olarak kalacağı konusundaki hassasiyettir.
 
Halbuki KDV nin uygulandığı diğer ülkelerde indirimle giderilemeyen KDV nin tamamı mükelleflere iade edilmektedir.
 
İade hesabında eksik kalan teslim KDV sinin ölçü alınması, devrolan KDV olması gereken tutarın, iadesi gereken KDV tutarına kaymasına sebebiyet verdiği varsayılsa bile, devrolan KDV nin ülkemize has ve hatalı bir uygulama olması nedeniyle üzerinde durulmamalıdır. (Kaldı ki, bu varsayım doğru değildir.)
 
Öte yandan, KDV iadesine konu işlemlerin birçoğu Devletçe desteklenen işlemler olup, iade tutarının bir miktar fazla çıkması bir nevi destek unsuru olarak düşünülebilir.
 
KDV Kanununun 32 nci maddesi, bu Kanunun 11,13,14,15 inci maddeleri ile KDV den istisna edilmiş olan işlemlerle ilgili KDV yüklenimlerinin indirim konusu yapılacağını, “indirimle giderilemeyen” KDV nin iade edileceğini hükme bağlamaktadır.
 
Bu hüküm karşısında Maliye İdaresince iade hesabında uygulatılmakta olan, “istisnaya konu işlem için yüklenilen KDV” ölçüsü yasaya uygun bir ölçü olarak görülmektedir.
 
Öteden beri belirtmekte olduğumuz yukarıdaki önerimiz, mevcut yasal hükme uymamakla beraber, yaklaşık 20 yıldan beri yasa değişikliği yapılmak suretiyle, şimdiki anlayışa göre çok daha pratik ve hakkaniyete uygun olan “tahsilinden mahrum kalınan KDV” ölçüsünün, niçin bir yasa değişikliği ile hayata geçirilmediğini sorabilmek durumundayız.
 
Yukarıda açıkladığımız nedenlerle, gerekli yasal düzenlemeler yapılmak suretiyle, tüm KDV iadeleri için “tahsilinden mahrum kalınan KDV” ölçüsünün uygulanmaya başlanmasını temenni ediyoruz.
 
 
 
 
Ücretsiz üyelik
Şifremi Unuttum
USD
Euro
Üfe & Tüfe Oranlarını görmek için aşağıdaki excel ikonuna tıklayınız.

*Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileridir.​

ÜFE & TÜFE
Endeks Arşivi

Excel Dokümanı
     
  Copyright ® 2013 Esenlik Yeminli Mali Müşavirlik Ltd. Şti. Web Tasarımı