Mehmet MAÇ
Yeminli Mali Müşavir
mehmet.mac@bdodenet.com.tr
MUHTASAR BEYANNAMENİN TEK YERDEN VERİLMESİ MÜMKÜNDÜR VE BOŞ MUHTASAR BEYANNAME VERİLMESİNE GEREK YOKTUR
Birden fazla işyeri bulunan gelir ve kurumlar vergisi stopaj sorumlularının, bu işyerlerinde çalışan personele tediye ettikleri ücretler ve stopaja tabî diğer ödemelerle ilgili kesintileri hangi Vergi Dairesine bildirecekleri, beyana konu herhangi bir kesinti olmasa dahî periyodik şekilde muhtasar beyanname verilmesi gerekip gerekmediği uygulamada tereddüt ve uyuşmazlıklara konu olabilmekte ve aşağıdaki bölümler bu konudaki görüşlerimizi içermektedir :
Açıklamalarımıza başlamadan önce, beyannamelerin dizaynında değişiklik yapıldığını, yeni tip beyannamelerin basılıp vergi dairelerine gönderildiğini, vergi beyannamelerinin
www.gelirler.gov.tr adresli siteden indirilerek bilgisayarda doldurulup printerde yazdırılmak suretiyle oluşturulabileceğini (2004/14 no.lu Uygulama İç Genelgesi) hatırlatmakta yarar görüyoruz. Yeni muhtasar beyanname, öncekine büyük ölçüde benzemektedir. Ancak eskiden aynı muhtasar beyannamede hem GVK’nın 94’üncü hem de KVK’nın 24’üncü maddesi kapsamında yapılan stopajlar, beyannamenin arka yüzündeki kodlar kullanılmak suretiyle gösterilebilmekteydi. Yeni muhtasar beyannamede, bu iki maddeye göre yapılmış tevkifatın bulunması halinde iki ayrı beyanname düzenlenmesi gerektiği belirtilmektedir.
1. MUHTASAR BEYANNAME HANGİ VERGİ DAİRESİNE VERİLMELİDİR ?
G.V.K. nun “Muhtasar Beyanname” başlıklı 98 inci maddesinde ;
“94 üncü madde gereğince vergi tevkifatı yapmaya mecbur olanlar bir ay içinde yaptıkları ödemeler veya tahakkuk ettirdikleri kârlar ve iratlar ile bunlardan tevkif ettikleri vergileri ertesi ayın 20 nci günü akşamına kadar ödeme VEYA tahakkukun yapıldığı yerin bağlı olduğu vergi dairesine bildirmeye mecburdurlar. Yıl sonlarında tahakkuk ettirilen mevduat faizlerinden kesilecek vergilerin bildirilmesi için bu süre bir ay uzatılır.
Aynı belediye hudutları içinde muhtelif yerlerde yapılan ödeme veya tahakkuklar ile bunlara ait vergilerin bir merkezden bildirilmesi caizdir.
Ziraî ürün bedelleri üzerinden tevkifat yapanlar hariç olmak üzere, çalıştırdıkları hizmet erbabı sayısı 10 ve daha az olanlar, 94 üncü maddeye göre yapacakları tevkifatla ilgili muhtasar beyannamelerini, bağlı bulundukları vergi dairesine önceden bildirmek şartıyla her ay yerine Ocak, Nisan Temmuz ve Ekim aylarının yirminci günü akşamına kadar verebilirler.”
hükmü yer almaktadır. Not: Ödeme, beyannamenin verildiği ayın 16 ncı günün akşamına kadar yapılır. (G.V.K. 119 uncu madde)
Yukarıdaki maddenin lafzî yorumu ile, tahakkukun ve ödemenin farklı yerlerde yapılması halinde mükelleflerin, dilerlerse stopaja tabî istihkakı tahakkuk ettirdikleri, dilerlerse bu istihkakları ödedikleri yerin bağlı bulunduğu Vergi Dairesine tevkifat bildiriminde bulunabilecekleri sonucuna ulaşılmaktadır. Bu düzenleme tarzı ile kanun koyucunun, mükellefe kolaylık sağlamayı, muhtasar beyannameyi neresi kolayına geliyorsa orada verebilmesini temin etmeyi amaçladığını düşünüyoruz.
Söz konusu maddedeki “tahakkukun yapıldığı yer” ve “ödemenin yapıldığı yer” kavramları konusundaki görüşlerimiz şöyledir :
Tahakkukun Yapıldığı Yer :
Şahsî kanaatimizce bir mükellefin, stopaja tabî bir istihkakı tahakkuk ettirmesi, o istihkakı resmî kayıtlarına geçirmesi demektir.
O halde tahakkukun yapıldığı yerin, yasal defterlerin tutulduğu yer olduğunun kabulü gerekir.
Nitekim, tahakkuk benzeri bir eylem olan hesaben ödeme işlemi G.V.K nun 96 ncı maddesinde şöyle tarif edilmiştir :
“……….hesaben ödeme deyimi, vergi tevkifatına tabî kazanç ve iratları ödeyenleri istihkak sahiplerine karşı borçlu durumda gösteren her türlü kayıt ve işlemleri ifade eder.”
Türkiye’nin muhtelif yerlerinde işyeri bulunan bir mükellef, bu işyerlerindeki işlemlerin tümünü tek yerde muhasebeleştiriyor ve resmî kayıtlarına geçiriyorsa, söz konusu mükellef için tek bir tahakkuk yeri vardır ve o yer, bu kayıtların tutulduğu yerdir.
Eğer mükellef resmî kayıtların tutulduğu merkez muhasebe teşkilatının uzağında bulunan işyerlerinde ödeme ve tahsilata yetkili eleman bulunduruyorsa ve bu elemanlar gerek bizzat düzenledikleri gerekse üçüncü kişilerden aldıkları evrakı, resmî kayıtlara geçirilmek üzere merkez muhasebe birimine gönderiyorlarsa, yine mükellefin tek tahakkuk yeri olduğunun kabulü, (diğer işyerlerindeki evrak derleme işleminin yapıldığı yere tahakkuk yeri gözüyle bakılmaması) gerekir.
Söz konusu mükellef, muhtasar beyannameyi vereceği Vergi Dairesini tayin açısından tahakkukun yapıldığı yeri dikkate alma tercihinde bulunmak suretiyle stopaja tabi tüm işlemlerini, ana kayıtlarını tuttuğu yer Vergi Dairesine verebilmelidir.
Bu anlayış tarzının benimsenmesi ve uygulanması, özellikle bilgisayar kullanımının yaygınlaştığı, haberleşme ve ulaşımın kolaylaştığı ve dolayısıyla tahakkuk işlemlerinin tek merkezde yapılmaya başlandığı günümüzde ;
- Mükellefin kırtasiye yükünün azaltılmasını,
- Vergi Dairelerindeki işlem hacminin düşmesini ve bürokrasinin önlenmesini,
- Denetim fonksiyonunun etkinleşmesini,
- İşlemlerin tek vergi dairesinde yoğunlaşması sayesinde mahsup taleplerinin pratik şekilde sonuçlanmasını,
sağlayacaktır.
Ne var ki uygulamada, eğer bir işyeri açılmışsa, mutlak surette o işyerinin bulunduğu yer Vergi Dairesinde stopaj mükellefiyeti tesisi gerektiği şeklindeki yanlış anlayışlara sıklıkla rastlanmaktadır.
Bu yanlış anlayışın yerleşmesinde, özellikle taşra Vergi Dairelerinin vergi tahsilatlarını artırmak amacıyla kendi bölgelerinde iş yeri açanları, (bilhassa büyük ve muteber firmaları) stopaj mükellefiyeti tesis etmeye zorlamalarının büyük rolü vardır.
Bu yanlış anlayış tarzının yerleşmesine neden olan hususlardan biri de, G.V.K. nun 98 inci maddesindeki :
“ Aynı belediye hudutları içinde muhtelif yerlerde yapılan ödeme veya tahakkuklar ile bunlara ait vergilerin bir merkezden bildirilmesi caizdir.”
şeklindeki hükmün, hatalı şekilde algılanmasıdır. Çoğu kimse bu hükmü farklı belediye hudutları içinde iş yeri bulunanların, her bir işyeri için mutlaka stopaj mükellefiyeti tesis ettirmesi gerektiği şeklinde anlamakta veya öyle bilmektedir.
Halbuki tüm tahakkuklarını tek yerde yapan ve muhtasar beyannameyi vereceği Vergi Dairesini tesbit açısından tahakkuk esasını benimseyen bir mükellef, farklı belediye hudutları içinde birden fazla işyeri olsa dahî tüm stopajlarını resmî kayıtlarını tuttuğu yerdeki ana Vergi Dairesine bildirebilir.
Buna mukabil merkezi İstanbul’da olup Antalya’daki turistik tesisi işleten ve o tesis için ayrı yevmiye defteri tasdik ettirmiş müstakil muhasebe düzeni kurmuş olan, bu tesisle ilgili ödemelerini de Antalya’da yapan bir kurum, bu iki iş yeri farklı belediye hudutları içinde olduğundan Antalya’da stopaj mükellefiyeti tesis ettirmek ve Antalya’daki stopaja tabî işlemlerini Antalya’da beyan etmek zorundadır. Aynı turistik tesis Antalya’da değil de İstanbul büyük şehir belediyesi hudutları içinde olsaydı, muhtasar beyanname merkez olarak bağlı olunan vergi dairesine verilebilirdi.
Ödemenin Yapıldığı Yer :
Yine şahsî kanaatimizce ödemenin yapıldığı yer, ödemeye konu iktisadî kıymetin, ödemeyi yapanın tasarrufundan çıktığı yer olarak tanımlanmalıdır.
Mesela bir mükellef, İstanbul’daki bir banka şubesindeki hesabından Erzurum’a havale yaptığında ödeme yeri İstanbul’dur. Çünkü mükellef havale talimatını İstanbul’da vermiş ve ödemeye konu para bu şehirde mükellefin tasarrufundan çıkmıştır.
Aynı şekilde, yine İstanbul’daki bir mükellef Bursa’daki işyerinde çalışan elemanlarına dağıtılmak üzere İstanbul’da mutemete para teslim eder veya Bursa’ya mutemet emrine havale yaparsa, ödeme işleminin yapıldığı yer yine İstanbul’dur.
Mükellefler, haklı sebeplerle mümkün olduğu kadar az sayıda Vergi Dairesiyle muhatap olmak isterler.
Bu nedenle muhtasar beyannamenin verileceği Vergi Dairesinin tayininde daha çok tahakkukun yapıldığı yer dikkate alınmakta ve ödemenin nerede yapıldığı konusu fazlaca önem taşımaktadır.
Konunun daha iyi anlaşılmasına yardımcı olacağına inandığımız iki örnek olay, aşağıda sayın okuyucuların dikkatine sunulmuştur.
Birinci OIay :
Kanunî merkezi İstanbul’da olan ve İzmit’te fabrikası bulunan bir şirket, hem merkezde hem de fabrikada çalışan tüm personelin ücretlerinden yaptığı stopajı, tek muhtasar beyanname ile İstanbul’daki Vergi Dairesi’ne beyan etmiş ve ödemiştir.
Fabrikanın bulunduğu yerdeki Vergi Dairesi, fabrika personeli ile ilgili kesintilerin İzmit’te beyanı gerektiği iddiasıyla, Takdir Komisyonuna başvurmuş ve re’sen tarhedilen mükerrer stopajı, cezası ile birlikte Şirketten talep etmiştir.
Mükellefin şikayeti üzerine Bakanlık, Kocaeli Defterdarlığı’na gönderdiği yazıda, fabrika personeline ait stopajın İzmit’te beyanı gerektiğini fakat, stopajın yetkili olmasa dahî, bir başka Vergi Dairesine ödenmiş olması dolayısıyla İzmit’te yapılan stopaj tarhiyatının mükerrer olduğunu, ortada vergi kaçağı bulunmadığından kesilen cezanın da kaldırılması gerektiğini belirtmiştir. (23.11.1983 gün ve VUK 1-24460-341-55/105015 sayılı yazı)
Bakanlığın, bu olayda re’sen tarh edilen stopajın ve buna bağlı cezanın kaldırılması gerektiği yönündeki görüşüne aynen katılıyoruz. Fakat, yukarıda açıkladığımız nedenlerle, sadece fabrikanın İzmit’te bulunuyor olmasının fabrika personeli ile ilgili kesintilerin İzmit’te beyanı mecburî kılamayacağını, ancak fabrikada müstakil muhasebe teşkilatı bulunması ve münferit yasal defter tutulması halinde böyle bir mecburiyetten söz edilebileceğini, tüm kayıtlar (dolayısıyla tahakkuk işlemleri) İstanbul’da yapılmakta ise, mükellefin davranışını tenkide mahal bulunmadığını düşünüyoruz.
İkinci Olay :
Yıllara sarî taahhüt işleri yapmakta olan bir firma, Edirne’den Ankara’ya kadar uzanan demiryolu hattındaki sinyalizasyon sisteminin yenilenmesi işini üstlenmiştir. Bu işle ilgili olarak hat üzerinde muhtelif şantiyeler veya irtibat yerleri oluşturmuştur. Çerkezköy’deki iş yeri de bunlardan biridir. Çerkezköy Vergi Dairesi söz konusu iş yerinin mevcudiyetinden hareketle stopaj mükellefiyeti tesis etmeye kalkışmıştır. Firma, olayı Tekirdağ Defterdarlığı’na intikal ettirmiş ve Defterdarlık, 03.05.1990 gün ve 606-GVK-75-1990/3263 sayılı yazısında yer alan ;
“Dosyanın tetkikinde, T.C.D.D Yolları Haydarpaşa-Ankara-Kayaş, Halkalı-Çerkezköy-Hudud (Kapıkule) hattı sinyallenmesi ve mevcut sinyalizasyon tesislerinin tevsii ve yenilenmesi işinde çalışan personele ödenen ücretlerin tahakkuk ve ödemelerin Merkezde yapıldığı, şantiyede çalışan ücretlilerin ödendiği belirlendiğinden, Çerkezköy Şantiyesinde mutemediniz tarafından ödenen net ücretler için Çerkezköy Vergi Dairesince tescil edilen mükellefiyetinizin terkini gerekmektedir.”
şeklinde ifade ile stopaj mükellefiyetinin kaldırılmasını sağlamıştır.
2. MUHTASAR BEYANNAMENİN TEK MERKEZDEN VERİLMESİ İMKÂNI VE ŞARTLARI :
Maliye İdaresi, stopaj beyanının, tahakkukun yapıldığı yer vergi dairesine verilebileceğini kabul etmekte fakat bunun için ödemenin de tahakkukun yapıldığı yerde gerçekleşmesini şart koşmaktadır.
Bu konuda Ankara Defterdarlığınca verilmiş olan 16.02.2004 tarih ve 1391 sayılı muktezanın metni şöyledir :
“193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 98 inci maddesinin birinci fıkrasında: “94’üncü madde gereğince vergi tevkifatı yapmaya mecbur olanlar bir ay içerisinde yaptıkları ödemeler veya tahakkuk ettirdikleri karlar ve iratlar ile bunlardan tevkif ettikleri vergileri ertesi ayın yirminci günü akşamına kadar, ödeme veya tahakkukun yapıldığı yerin bağlı olduğu vergi dairesine bildirmeye mecburdur. Yıl sonlarında tahakkuk ettirilen mevduat faizlerinden kesilecek vergilerin bildirilmesi için bu süre bir ay uzatılır.
Aynı belediye hudutları içinde muhtelif yerlerde yapılan ödeme ve tahakkuklar ile bunlara ait vergilerin bir merkezden bildirilmesi caizdir.” Hükmü yer almaktadır.
Bu hükümlere göre, şirket merkezinizin bulunduğu yer dışında çalışan personelin ücretlerinin, işyeri kira ödemelerinin, avukat vekalet ücretlerinin ve tevkifata tabi diğer ödemelerin, merkezinizden tahakkuk ettirilerek ilgililerin her birine banka havalesi ile gönderilmesi veya hesabına yatırılması halinde, bu ödemelere ait muhtasar beyannamenin merkezinizin bağlı bulunduğu vergi dairesine verilmesi gerekir.”
Görüldüğü gibi Maliye İdaresi açık kanun hükmüne rağmen tahakkuk ile yetinmemekte, muhtasar beyannamenin tahakkukun yapıldığı yerde verilebilmesi için ödemenin de banka yoluyla tahakkukun yapıldığı yerden gerçekleşmiş olması şartını aramaktadır.
Türkiye’nin muhtelif yerlerinde muhtasar beyanname vermekte olan ve bu işlemi merkezîleştirmek isteyen firmalar, stopaj gerektiren tüm ödemelerini merkezden yapacakları banka havaleleri suretiyle her bir istihkak sahibinin banka hesabına göndermeye başlamaları ve diğer vergi dairelerine dilekçe yazarak belli bir aydan itibaren stopajların hangi vergi dairesine beyan edileceğini ve stopaj gerektiren ödemelerin ilgililere merkezden banka yoluyla yapılacağını belirterek mükellefiyetlerinin kapatılmasını talep etmeleri mümkündür.
Maliye İdaresi merkez dışındaki şehirlerde bulanan işyerlerinde çalışan personelin ücret netlerinin merkezden bir mutemedin banka hesabına havale edilmesi ve ücret netlerinin mutemetçe ücretlilere dağıtılması halinde dahi, bu ücretlere ilişkin muhtasar beyannamenin ücretin dağıtıldığı yer vergi dairesine verilmesi gerektiği görüşündedir. Dolayısıyla muhtasar beyanların tek yere verilebilmesi için ücret netlerinin her bir ücretli adına açılmış banka hesaplarına merkezden havale edilmesi istenmektedir.
Nitekim Maliye Bakanlığınca verilen 07.03.1995 tarih ve 12206 sayılı muktezada şöyle denilmiştir :
“………. söz konusu şirketin, iş merkezinin bulunduğu belediye hudutları dışında çalışan personelin ücretlerini, iş merkezinde tahakkuk ettirerek, hizmet erbabının her birine banka havalesi ile göndermesi halinde, bu ücretlere ait muhtasar beyannamenin, iş merkezinin bulunduğu yer vergi dairesine verilmesi mümkün bulunmaktadır.
Ancak, söz konusu ücretlerin, hizmet erbabının hesabına değil de, personele ödenmek üzere şirketin bir temsilcisinin hesabına ödenmesi halinde, bu şekilde ödenen ücretlere ait muhtasar beyannamenin, ödeminin fiilen gerçekleştiği yer vergi dairesine verilmesi gerekir.”
3. STOPAJA TABÎ HERHANGİ BİR ÖDEME YOKSA MUHTASAR BEYANNAME VERİLMESİ GEREKLİ DEĞİLDİR :
Muhtasar beyanname stopaja tabî tahakkuk veya ödemeler dolayısıyla kesilen vergilerin beyanına mahsustur.
Eğer belli bir dönemde stopaja tabî hiçbir ödeme veya tahakkuk olmamışsa yani ortada beyan edilecek bir şey yoksa, muhtasar beyanname verilmesine de gerek yoktur.
KDV Kanunu’nun, 40/3 üncü maddesindeki ;
“Herhangi bir vergilendirme döneminde vergiye tabî işlemleri bulunmayan mükellefler de beyanname vermek mecburiyetindedir.”
hükmü dolayısıyla KDV beyannamesinin, mükellefiyet devam ettiği sürece her ay muntazaman verilmesi zorunludur. Aynı şekilde gelir vergisi ve kurumlar vergisi beyannamesinin (ve geçici vergi beyannamelerinin) mükellefiyet devam ettiği sürece faaliyetsiz geçen yıllar için dahî verilmesi gerekir. Çünkü her üç beyanname türünde de bir evvelki veya bir sonraki dönemle irtibat hali vardır.
Halbuki muhtasar beyannamenin, beyana konu tevkifat olsun olmasın muntazaman verilmesini zorunlu kılan bir hüküm mevcut olmadığı gibi, dönemlerin birbiri ile irtibatlandırılmasına ihtiyaç bulunmadığından teknik açıdan da periyodik beyana gerek yoktur.
18.04.1983 gün ve 25582-3389 sayılı Bakanlık Muktezasında özetle şu ifadeler yer almaktadır :
“Bilindiği gibi, Gelir Vergisi Kanununun 98 inci maddesinde, 94 ve 96 ncı maddeler gereğince vergi tevkifatı yapmaya mecbur olanların bir ay içinde yaptıkları ödemeler veya tahakkuk ettirdikleri kârlar ve iratlar ile bunlardan tevkif ettikleri vergileri ertesi ayın 20 nci günü akşamına kadar ödeme veya tahakkukun yapıldığı yerin bağlı olduğu vergi dairesine bildirmeye mecbur oldukları hükme bağlanmıştır.
Bu hükme göre tevkifata tabi herhangi bir ödemenin veya tahakkukun olmadığı aylar için muhtasar beyanname verilmemesi gerekmektedir.”
Danıştay’ın görüşü de, beyan edilecek stopaj yoksa boş beyanname verilmesine gerek bulunmadığı yönündedir.
Danıştay 3. Dairesinin 08.06.1988 tarih ve E:1987/1793 – K:1988/1646 sayılı kararı, muhtasar beyanname vermediği için 1 inci derece usulsüzlük cezası kesilen bir mükellefin bu cezaya karşı açtığı dava ile ilgili olup beyan edilecek bir stopaj bulunduğuna dair bir tespit olmaksızın, boş beyanname verilmediği gerekçesi ile usulsüzlük cezası kesilemeyeceği yönündedir.
Yine oğlu ile birlikte çalışan, başkaca personeli bulunmayan ve muhtasar beyanname vermeyen bir mükellefe takdir yoluyla re’sen stopaj tarh edilmesi olayında Danıştay, yükümlünün yanında çalıştırdığı oğluna ücret ödediği yönünde bir tespit olmaksızın böyle bir tarhiyat yapılamayacağı yönünde karar vermiştir. (Danıştay 4. Dairesinin 10.10.2000 tarih ve E:2000/61 – K:2000/4001 sayılı kararı)
Ne var ki uygulamada mükellefler boş muhtasar beyanname vermedikleri için taciz edilebilmektedir.
Bu nedenle, personel istihdam etmeyen küçük işletme sahipleri veya gayrifaal durumdaki firma ilgilileri her ay muntazaman boş muhtasar beyanname vermek külfetinden kurtulmak istiyorsa, Vergi Dairelerine bir dilekçe vererek, durumlarını izah edip, sadece stopaja tabî işlem olan dönemler için muhtasar beyanname vereceklerini, beyana konu tevkifat olmayan dönemler için boş beyanname vermeyeceklerini bildirmelerinde yarar vardır.
Not : 12 No.lu Damga Vergisi Genel Tebliği’nin I/A-4 no.lu bölümünde, beyan edilecek damga vergisi yoksa, damga vergisi beyannamesi verilmeyeceği, ancak o ay için beyanı gereken damga vergisi bulunmadığına dair dilekçe verilmesi gerektiği hükme bağlanmıştır. Bu hüküm muhtasar beyanname için geçerli olmamakla beraber, beyan edilecek stopajı bulunmayan mükelleflerin de bu durumu dilekçe ile vergi dairesine bildirmeleri, çıkabilecek muhtemel sorunları peşinen önlemek bakımından tavsiyeye şayandır.
4. KURUMLAR VERGİSİ KANUNU’NUN 24 ÜNCÜ MADDESİNE GÖRE YAPILAN KESİNTİLER NASIL BEYAN EDİLİR :
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 24 üncü maddesi uyarınca, dar mükellefiyete tabî kurumlardan yapılan tevkifat muhtasar beyanname ile, stopajın yapıldığı ayı izleyen ayın ilk yirmi günü içinde beyan edilmektedir.
Yeni muhtasar beyannamenin altındaki not uyarınca KVK’nın 24’üncü maddesi kapsamında yapılan stopajlar için ayrı bir muhtasar beyanname düzenlenmesi gerekmektedir.
K.V.K. nun 24 üncü maddesi uyarınca yapılan stopajların hangi Vergi Dairesine beyan edilmesi gerektiği konusuna gelince :
K.V.K. nun sondan üçüncü fıkrası şöyle düzenlenmiştir :
“Bu madde gereğince vergi tevkifatı yapanlar bir ay içinde nakden veya hesaben ödedikleri veya tahakkuk ettirdikleri kazanç ve iratları ile bunlardan kestikleri kurumlar vergisini müteakip ayın yirminci günü akşamına kadar bağlı bulundukları vergi dairesine muhtasar beyanname ile bildirirler.
Bu tabir ile kesintiyi yapanın gelir veya kurumlar vergisi bakımından bağlı bulunduğu Vergi Dairesi işaret edilmektedir.
Çünkü ;
- G.V.K. nun 98 inci maddesinde ödeme veya tahakkukun yapıldığı yer Vergi Dairesi’nin beyanname kabulüne yetkili olduğu açıkça belirtilmiş iken, K.V.K. nun 24 üncü maddesinde ödeme veya tahakkukun yapıldığı yerden söz edilmeksizin doğrudan doğruya “bağlı bulundukları Vergi Dairesi” tabirine yer verilmiştir. Bağlı bulunulan Vergi Dairesi kavramı da G.V. veya K.V. bakımından bağlı bulunulan ana Vergi Dairesini ifade etmektedir.
- K.V.K. nun 24 üncü maddesine göre stopaja tabi ödemeler çoğu zaman K.D.V. Kanunu’nun 9 uncu maddesine göre sorumlu sıfatıyla 2 No.lu K.D.V. beyannamesi verilmesini gerektirmekte ve aynı Kanunu’nun 43 üncü maddesine göre K.D.V. beyannamelerinin, gelir veya kurumlar vergisi bakımından bağlı olunan Vergi Dairesine verilmesi gerekmektedir.
Bu anlayış tarzının benimsenmesi, birbiri ile irtibatlı bulunan bu iki beyannamenin aynı Vergi Dairesine gelmesini, böylelikle takip kolaylığı teminini mümkün kılacak, işlemlerin tek Vergi Dairesinde toplanmasından kaynaklanan diğer avantajlardan istifade edilmesini sağlayacaktır.