Okunma Sayısı : 2734
   
Mehmet MAÇ - VERGİ BARIŞI VE ARACILI İHRACAT
Yayımlanma Tarihi: 15.01.2003
 
Mehmet MAÇ
Yeminli Mali Müşavir
mehmet.mac@bdodenet.com.tr
 
 
VERGİ BARIŞI VE ARACILI İHRACAT
  
DÜNYA Gazetesi’nin 11 Aralık 2002 sayısında yer alan “Vergi Barışı Nasıl Olmalı ?” başlıklı yazımızda, AKP’nin seçim vaadi olan ve halen yasal düzenlemesi hazırlanmakta bulunan “vergi barışı” projesinde, Vergi Usul Kanunu’nun 359 ncu maddesine göre “hapis” veya “ağır hapis” cezası gerektiren, “sahte belge” yahut “muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge” olarak isimlendirilen belgelerin “düzenlenmesi” yahut “kullanılması” konularında, gerek yasal düzenleme, gerekse suçlama ve cezaya çarptırma açılarından, çok sayıda ve büyük oranda  hatalar yapıldığını, 359 ncu madde kapsamında ceza almış olanların 4616 sayılı Af Kanunu’ndan faydalandırılmadığını, “VERGİ BARIŞI” çalışmalarında, çoğu haksız yere olmak üzere bu fasıldan hüküm giymiş kişilerin af kapsamı içine alınması gerektiğini vurgulamıştık. 
 
Burada dile getirmek istediğimiz husus, ise “ARACI İHRACATÇI” konumundaki firmaların, bunların üzerinden, şeklen geçirilen ve asıl faili başkaları olan ihracatın hayali ihracat olması veya çeşitli açılardan ihracata ilişkin bilgilerde sağlıksızlık bulunması gerekçesiyle,
asıl faillerle aynı kefeye konularak” kovuşturulması şeklindeki müzmin hatadır. (“Müzmin” diyoruz, çünkü aynı hata 1980’li yıllarda da yapılmıştı.)
 
Ülkemizde yıllardır, ihracat taahhüdüne bağlı olarak bazı teşvik tedbirleri uygulanmıştır. İhracat taahhütleri iç piyasadan temin edilen malların ihracı suretiyle de kapatılabilmiştir. Hatta “aracılı ihracat” özel mevzuata bağlanmış ve uygulanmıştır. Bu yasal imkânlar çerçevesinde, başka firmalar tarafından organize edilen ihracatları kendi üstlerinden geçirmek suretiyle ihracat taahhütlerini yerine getiren firmaların yaptıkları bu işlem mevzuata uygundur.
 
Aracılı ihracat” ta, ihraç konusu malın tedarikinden, yurtdışındaki müşteriye teslimine ve ihraç bedelinin tahsiline kadar tüm safhalarda “asıl ihracatçı” olarak nitelendirilen imalatçı/tedarikçi yetkili ve sorumludur. Tüm işlemler onun tarafından yürütülür. “Aracı ihracatçı” ise pasif durumdadır. İhracat işlemleri onun adına, ancak “asıl ihracatçı” tarafından gerçekleştirilmektedir.
 
Yurt dışındaki alıcı, imalatçı/tedarikçi tabir edilen asıl ihracatçının müşterisidir. Aracı ihracatçı bu müşteriyi tanımaz, bilmez. Bu nedenledir ki yurt dışındaki müşteriye düzenlenen fatura aracı ihracatçının faturası olmasına rağmen bu faturayı düzenleyen ya aracı ihracatçının verdiği vekaletname ile imalatçı/tedarikçidir ya da imalatçı/tedarikçinin verdiği bilgiler, aracı ihracatçı tarafından aynen faturaya aktarılır.
 
Aracılı ihracat hayali ise veya malın cinsi, miktarı, ihraç bedeli gibi bilgilerde yahut ihraç olunan malın teminine ilişkin belge alt yapısında bir sorun görüldüğünde, parasal cezalar ve hapis cezaları için asıl muhatap olarak dikkate alınması gereken kişiler, aktif konumdaki asıl ihracatçıdır.
 
Bir ihracat sağlıksız ise ve aracı firma üzerinden geçilerek yapılmışsa, bu sağlıksızlığın hesabının asıl ihracatçıdan sorulması gerektiği açık olmakla beraber, sorumluluk yönüyle aracı ihracatçının da ifadesine başvurulması mümkündür ve doğaldır. Ancak yapılan araştırmada aracı ihracatçı konumundaki firmanın tamamen pasif konumda olduğu, gerçek suçlu olan asıl ihracatçı (aktif ve organizatör firma) ile işbirliği içinde bulunmadığı anlaşıldığında, daha doğrusu bu çeteye mensup olduğu yolunda bir delil yok ise, özellikle hürriyeti bağlayıcı cezalar açısından, aracı ihracatçının cürüm işlemediği gerçeği göz önünde tutularak işlem yapılmalıdır.
 
Halbuki ülkemizde, bir ihracatın sağlıksızlığı tespit edildiğinde “KOLAY MUHATAP” olarak doğrudan aracı ihracatçının üstüne gidilmekte, sanki suçun faili ve hatta gerçek ve tek faili imiş gibi muameleye maruz bırakılmaktadır.
 
Başka firmalara ait ihracatı kendi üstünden geçirmek suretiyle ihracat taahhüdünün kapanması bir yasal imkân olduğuna göre, bu imkândan yararlanan firmadan beklenen işlev, üstünden geçirilen bu ihracatın sağlıklılığı konusunda imkânları nispetinde araştırma yapmasıdır.
 
Söz konusu organizatörler tarafından Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre kurulmuş yüzlerce firma, mükellefiyetin ve işyerinin mevcudiyeti, kapasite raporu, yasal defterler, banka hesapları, alış belgeleri, gümrükleme ve taşıma belgeleri ve diğer birçok dökümanla, ihraç malının varlığı, ihracatın gerçekliği konusunda öylesine inandırıcı ve yasal belgelere dayanan bir ortam hazırlamışlardır ki, çoğu halde aracı ihracatçının bu ihraç işleminde bir sakatlık olduğunu teşhis etmesini imkânsız hale getirmişlerdir.
 
Üstelik, asıl suçlu olan bu organizatörler 4 – 5 yıl gibi uzun süre faaliyetlerini sürdürmüşler ve fakat Devlet dahi, bunca yıl, organizatörlerin çevirdiği, akıllara durgunluk veren dolapları tespit edememiş, fakat işin kokusu çıkınca aynı Devlet, gerçek ve tek suçlu imiş gibi aracı ihracatçı firmanın yakasına yapışmış, gerçek suçlular ise çoğunlukla ortalıktan kaybolmuşlardır.
 
Hayali İhracat” damgası yiyen birçok ihracat aslında gerçektir. Yani mal vardır. İhraç edilmiştir. Fakat bu mal yurt içinde faturasız temin edilmiş olduğu için bir sahte fatura ile faturalı hale getirilmiştir. İncelemeyi yapan kişi bu sahte faturayı görünce satın almanın hayal olduğunu dolayısıyla ihracın da hayal olduğunu ileri sürmüştür. Tedarik ve ihraç fiyatının şişirilmiş olması da hayali ihracat olarak isimlendirilen bir sahtekarlık türüdür. Bütün bunları yapıp yakıştıran, balina, örümcek gibi adlarla isimlendirilen organizatör firmalardır.
 
Birçok düzgün firma oyuna gelmiştir. Tek kusurları budur. Fakat ülke olarak çok ihtiyaç duyduğumuz, kayıtlı ekonominin temsilcisi olan, binlerce işçi çalıştıran, ekonomimizin temel taşlarını oluşturan birçok müessese bu şekilde aldatılmış olduğu halde, aktif suçlu muamelesine ve hapis cezası alma riskine maruzdur. Biz bunlardan hiçbirinin avukatı değiliz. Fakat bu yanlış suçlamalardan ülkemizin zarar göreceğine inandığımız için konuya dikkat çekmek istiyoruz.
 
Bu konuda suçlamada bulunan ve yargılama yapan kamu görevlilerinin, ya bu gerçekleri göremedikleri veya şartlanmış oldukları yahut yetki kullanmak istemedikleri için hatalı suçlama ve mahkum etme eğilimi içinde oldukları görülmektedir.
 
NELER YAPILMALI :
 
Bu konuda ortaya çıkan kargaşanın ana nedeni, yasal düzenleme yetersizliği, hatalı uygulamalar ve Devletin olayların gerisinde kalmasıdır.
 
Geleceğe matuf olarak alınması gereken tedbirler şöyle sıralanabilir :
 
·         İhracatın teşviki açısından “Aracılı İhracat” müessesesinde fayda görüldüğü takdirde, bu müessese ile ilgili özel bir düzenleme yapılmalı, sorumluluklar olayın esasına ve hakkaniyete uygun olarak net bir şekilde tanımlanmalı ve sınırları belirlenmelidir.
·         Bu müessesenin, kötü niyetli kişilerce KDV hortumlaması için kullanılmamasını teminen, aracı ihracatçı tarafından ödenmiş bulunan KDV’nin Hazine’ye intikalini sağlayacak tedbirler alınmalıdır. Örnek vermek gerekirse, hurda metal teslimleri ve fason imalatta olduğu gibi, KDV’nin bir kısmının hatta tamamının tevkif edilebilmesine imkan tanınmalıdır.
·         Geçmiş dönemlere ilişkin ihracat taahhütlerinde, kapatma süreleri bir kez daha, ancak son kez olduğu vurgulanarak uzatılmalıdır.
·         Buna rağmen, taahhüdünü kapatamamış olan firmalara sağlanmış olan vergisel avantajlar, belirli bir cezai farkla geri alınmalıdır.
·         Yapılan inceleme ve soruşturmalarla saptanan gerçek failler yasalarda öngörülen en ağır cezalarla cezalandırılmalıdırlar.
·         Vergi Hukuku’nun temel ilkelerine uygun olarak, vergisel kayıplar, buna bilerek ve isteyerek neden olanlardan aranmalıdır.
·         Yine Ceza Hukuku’nun temel ilkelerine uygun olarak, cezai yaptırımların muhatabı sadece organizatörler olmalıdır.
·         Herhangi bir kastı olmadığı halde, ismi kullanılmış firma ve kişiler, titizlikle tespit edilmeli, bunlar istemeden de olsa kötü niyetli kişilere alet olmalarının karşılığını, kusurları ile mütenasip maddi bir müeyyide ile Devlet’e ödemelidir.
·         Gündemdeki vergi barışını sağlamaya yönelik pakette, vergi ve ceza hukukunun temel ilkelerine uygun bir şekilde, suçsuz ve aldatılmış kişiler üzerindeki mevcut yükü ve tehditleri kaldıracak düzenlemelere de yer verilmelidir.
 
Haksızlıkların önlenmesi ve ekonomimizin zarar görmemesi adına, verilmiş veya verilebilecek haksız cezaların önlenmesi için “vergi barışıprojesi çok önemli bir fırsattır.
 
Geçmişi temizlemek adına bu fırsatın iyi değerlendirilmesi, gerçek suçluları ayırdedip bunların kurtulmasını önleyecek, aktif konumda olmayan, aldatılmış fakat belgeleri kullanıldığı için bizzat ve bilerek hayali ihracat yapmış ve sahte belge düzenlemiş gibi görünen, üretken ve yararlı insanların, böylesine aşırı cezalandırmaların önüne geçecek bir düzenlemeye şiddetle ihtiyaç vardır.  Aynı şekilde aktif suçlu olmayan bu firmaların Mali Müşavirleri ve profesyonel yöneticileri üzerindeki haksız baskı da kaldırılmalıdır.
  
 
 
Ücretsiz üyelik
Şifremi Unuttum
USD
Euro
Üfe & Tüfe Oranlarını görmek için aşağıdaki excel ikonuna tıklayınız.

*Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileridir.​

ÜFE & TÜFE
Endeks Arşivi

Excel Dokümanı
     
  Copyright ® 2013 Esenlik Yeminli Mali Müşavirlik Ltd. Şti. Web Tasarımı