Bir işadamı dostum önceki gün aradı. Bazı çalışanları iş kanununda yer alan eylem izni haklarını kullanmak istediklerini söylemiş. Var mı böyle bir şey deyince gülümsedim. Öncelikle belirtmek gerekiyor ki, İş Kanunu veya bir başka Kanunda mesai saatlerinde "EYLEM İZNİ" yoktur.
Bir haftadır ardı arkası kesilmiyor eylemlerin. Kimileri direniş diyor, kimileri kanunsuz eylem. Ancak ne olursa olsun bu ülkeyi seven hiç kimse bir semtin yakılıp yıkılmasından zevk almaz, memnun olmaz. Eylemcilere sorduğunuzda onlarda yakılıp yıkılmasından mutlu olmuyor, şiddetin polisin aşırı güç kullanımından kaynaklandığını ifade ediyorlar. Polisimize sorduğumuzda ise onlarda şiddetten mutlu olmadıklarını, ancak kamusal alanlara zarar verilmesi nedeniyle müdahale ettiklerini ve aşırı güç kullandıklarını söylüyorlar. Haklılar, kesinlikle maksadını aşan bir müdahale olduğu ve bu kadar orantısız güç kullanılmasını gerektiren bir durum olmadığını belirtmeliyiz.
Sosyal medyada, eylemci-eylemci olmayan ayrımı başladı, ben silerim, sen beni sil diyor bazıları. Neler oluyor bize, anlayamıyorum.
İnsancıl kişiliğini yakından bildiğim bir polis müdürü dostum diyor ki, "Polis arkadaşlar 66 saattir uykusuz, evine gidemeden, dinlenmeden ve büyük bir stres altında çalışıyor." diyor. Gerçekten hem eylemciler hem de polisler başta olmak üzere kamu görevlileri için zor günlerden geçiyoruz. Karşılıklı anlayış, saygı ve tahammül, kesinlikle daha kötü senaryoları ve toplum mühendisliği çalışmalarını önleyecektir.
****
Kavganın nedeni varlık barışı mı?
Sokağa çıkabilirsin, demokratik şekilde tepkini gösterebilirsin, Taksim'de yoga yapıp, halay çekebilirsin. Bunların demokratik ve insani hakların olduğunu belirtmeliyiz. Fakat, kamu malına zarar verme, özel işyeri ve binaları, araçları yakıp yıkma. Bir haftanın kaybı ekonomik olarak borsa, döviz, turizm ve piyasalara verilen zarar dikkate alındığında milyarlarca dolardır.
Özellikle varlık barışına ilişkin düzenlemelerin de yer aldığı torba kanunun yasalaşmasından sonra bu eylemlerin maksatlı bir şekilde yönlendirilmesiyle birlikte iş çığırından çıktı. Yaklaşık 100 milyar doların üzerinde bir tutarın Türkiye'ye gelecek olmasından endişe duyulması, bu eylemleri tırmandırmış ve sanki Türkiye'de bir iç savaş varmış gibi parasını Türkiye'ye getireceklere göz dağı verilmiş olabilir mi? Bunu da bir yere not edin lütfen.
Mutlaka hem polisimizin, hem de eylemci aktivistlerin özellikle provokatörlere dikkat etmesi gerekiyor. Bu ülke hepimizin
.
*****
MUCİT VE YAZARA "ZENGİN VERGİSİ"
Geçen hafta bazı kısımlarını ele aldığımız yeni gelir vergisi taslağında bir konu var ki, mutlaka çözüme kavuşturulması gerekiyor. Hatta basında da sanatçıya, yazara zengin vergisi geleceği yönünde eleştiriler yapıldı.
Borsada milyonlarca kazananlar vergi ödemeyecek, hazine bonosu ve devlet tahvili alıp, yüzbinlerce veya milyonlarca lira faiz geliri elde edenler, banka mevduat faizi, repo, döviz tevdiat hesabı, a tipi fon, b tipi fonlardan milyonlarca geliri olanlar sadece yüzde 10-15 vergi ödeyecek
Yeni taslakta "ZENGİN VERGİSİ" adı altında sanatçılara, yazarlara, ressamlara, bestekâr ve heykeltıraşlara, mucitlere beyanname verme, hatta yüzde 35'i bulan vergi ödeme yükümlülüğü geliyor. Ressam, bestekâr, heykeltıraş, mucit ve yazarlar, brüt gelirleri üzerinden yüzde 17 vergi ödüyorlar. Yeni yasa ile yüzde 35'e kadar artan bir vergiyi ödeyecekler. Bu çok yanlış bir uygulama olur. Mutlaka yazar, sanatçı ve mucitlerin bu anlamda bir pozitif ayrımcılığa tabi tutulması gerekir.
Bu makalenin içeriği www.resulkurt.com adresinden alınmaktadır.