Bu köşede zaman zaman çalışma hayatı ve sosyal güvenlik uygulamalarında yaşanan sorunları ve mağduriyetleri, çözüm yollarını ve yönetmelerini de yazarak yapıcı bir üslupla eleştiriyorum. Neden ve niçin yapıldığı, hangi amaca hizmet ettiği bilinmeyen ve adeta çalışanların ve işverenlerin üzerine karabasan gibi çöken yanlış ve hatalı SGK uygulamalarına getirdiğim eleştirilerde amacımız kimseyi kırmak ve üzmek değildir. Sorunların çözülmesine karınca misali bir nebze de olsa katkı sunmaktır.
SGK'nın bazı uygulamalarının sanki vatandaşı canından bezdirmeye yönelik ve insanları adeta eyleme ve protestoya teşvik ettiğini gördüğümde dayanamıyorum. Bir kısım SGK yöneticilerinin belli bir mekanizma ve yapı ile hareket ederek, hatta daha da kötüsü sonuçlarını bilerek ve isteyerek vatandaşları mağdur ettiklerini düşünüyorum. Buradaki temel amacın vatandaşı mağdur ederek tahrik etmek olduğu dikkate alındığında, tavsiye edilen çözümlere de sıcak bakılmıyor.
Net bir şekilde belirtelim ki, hiç kimsenin haksızlığa uğramadığı bir sistem olması arzusundayız. Bunun da temel yolu idarelerin hatalarını bir an önce düzeltmelerinden geçiyor. Sosyal güvenlikte birkaç yıldır yaşanan ve bu köşeden bir çok kez uyarmamıza rağmen düzeltilmeyen bir yanlışlığı (artan mağduriyetlerin çok sayıda olması nedeniyle) bugün yeniden dile getirmek istiyorum.
Sorun SGK'nın mevzuat ve sisteminde
Sosyal güvenlikte sigortalıların yararlandığı yardımlardan birisi de hastalık, analık, iş kazası ve meslek hastalığına ilişkin doktor raporuyla istirahatli olunan dönemlerde SGK tarafından geçici iş göremezlik ödeneği (rapor parası) verilmesidir. Doktor raporuyla istirahatli kılınan dönemlerde rapor parası alabilmek için fiilen işyerinde çalışılmaması gerekmektedir.
Eskiden kağıt ortamında verilen ve hiçbir cezası olmadığı gibi uygulamada da sorun yaşanmayan raporlu olunan dönemde çalışılmadığına dair yazılar, gelişen teknoloji ile birlikte SGK çalışılmadığına dair bildirimlerin elektronik ortamda yapılması uygulamasına geçti. Sağlık hizmet sunucusu başhekimi tarafından onaylanan ve elektronik ortamda işverene gönderilen raporlar, işverene ait çalışılmadığına dair bildirim ekranında görülebilmektedir. Söz konusu raporlar, Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinde yapılan değişiklik uyarınca aynı zamanda tebligat niteliği de taşımaktadır. Bu nedenle kendisine sigortalının istirahat raporu ulaşan işverenin çalışılmadığına dair bildirim girişini yapması istenmektedir.
02.03.2013 tarih ve 28575 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan tebliğ değişikliği ile, çalışılmadığına dair bildirim girişi ile ilgili iki önemli değişiklik yapılmıştır;
1- Çalışamazlık kaydının Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirilme süresi; "sigortalılarca hak edilen istirahat süresini takip eden 5 iş gününden, "sigortalıların hak ettikleri istirahat süresinin bitim tarihinin içinde bulunduğu aya ait aylık prim hizmet belgesinin verileceği son gün mesai bitimine kadar" uzatılmıştır.
2- Aylık prim hizmet belgesinde eksik gün nedeni 01 kodu (istirahat) veya 12 kodu (birden çok) ile bildirilen sigortalılar için bu bildirimin çalışılmadığına dair bildirim yerine geçeceği hükmü eklenmiş ve aylık prim ve hizmet belgesinde 01 (istirahatlı) veya 12 (birden çok) kodu ile Kuruma bildirilen sigortalılar için ayrıca çalışamazlık kaydı girilmesi zorunluluğu kaldırılmıştır.
Ayrıca 06.04.2013 sayılı 2013/19 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu genelgesi ile yapılan tebliğ değişikliğine ilave yeni düzenlemeler yapılarak çalışılmadığına dair bildirim girişi zorunluluğu büyük ölçüde ortadan kaldırılmış ancak idari para cezası uygulanması için Kurumca tebligat gönderme zorunluluğu kaldırılarak yasal sürede bildirim yapmayanlara doğrudan ceza uygulanacağı bildirilmiştir.
Yarım sistem paradan ediyor
Şimdi öyle bir sistem düşünün ki, yarım yamalak çalışıyor ve birçok eksiği var. Çalışılmadığına dair bildirim girişleri yapılan farklı ekranlardaki veriler birleştirilemiyor, elektronik raporlar tebliğ edilemiyor, takibi yapılamıyor, işverenlere herhangi bir bildirim gelmiyor, işverenin alınan rapordan haberi yok ve haberdar olmadığı bir yazıdan/rapordan dolayı da binlerce lira para cezası uygulanıyor.
Rapor alındığında sistem hatalı ve yanlış kurgulandığı için işverenlere herhangi bir tebligat yada bildirim yapılmıyor, başhekim onayı çok geç yapılabiliyor ve bundan dolayı işverenler rapordan haberdar olamıyor, en kötüsü de işverene kendisini ifade fırsatı verilmesi için mevzuata göre önce idari para cezasının tebliği ve itiraz sonrası sisteme borç kaydı girilmesi gerekirken işverenin haberi olmadan tamamen oldu bittiye getirilerek borç kaydı girilmekte ve işverenlerin en tabii hakkı olan prim teşviklerinden faydalanmaları engellenmektedir. Yaşanan teknik aksaklıkların faturası işverenlere çıkarılıyor. SGK yenilikçi bir uygulama yaparken işverenleri ceza ödeme hükümlüsü gibi görüyor ve yargısız infaz yapıyor.
Çözüm için ne yapmalı?
Bu sorunun ortadan kalkması için SGK öncelikle raporlu olmasına rağmen çalışanlarını 30 gün bildiren işverenlerin çalışamazlık kaydı giriş zorunluluğunu kaldırmalıdır. Çünkü bu kaydı yapmayan işveren zaten çalışanlarına ücreti tam ödediği için uygulanan idari para cezasına dayanak gösterilen çalışanların mağduriyeti söz konusu olmamaktadır. Özellikle raporlu personele ücretini tam olarak ödeyen işverenlerin mahsuplaşmaları (raporlu dönemde ücreti tam ödeyen) tüm işverenleri kapsayacak şekilde genişletilmelidir. Halen bir türlü doğru düzgün çalışmayan mahsuplaşma programındaki hatalar ve yanlışlıklar giderilerek uygulama kolaylığı da sağlanmalıdır.
Buna ek olarak çalışamazlık kaydı girmeyen diğer işverenlere de eskiden olduğu gibi mutlaka kağıt ortamında çalışamazlık kaydı girişi yapması için uyarı yazısı gönderilmeli ve bu tebligatı aldığı halde 15 gün içinde çalışamazlık kaydı girişi yapmayan işverenlere ceza uygulanmalıdır. Buradan bir önemli uyarıda daha bulunmak istiyorum; işverenlere sigortalı mağdur olmasın gerekçesiyle 10 günden uzun raporların 10'ar günlük dilimler halinde girilmesini dayatırken, MOSİP üzerinden yapılacak ödemelerin her ayın 8'i ile 14'ü arasında yapılmasından vazgeçilmeli ve ayın her günü ödeme yapılması uygulamasına geri dönülmelidir. Cezanın mantığı insanların bilerek ve isteyerek yaptığı davranışların sonucuna katlanmasıdır. İşverenlere çeşitli nedenlerle kendilerine iletilmeyen raporlar için ceza uygulanması tek kelimeyle zulümdür.
Bu ülkede bir çok kişiyi hukuksuz dinleyerek elde ettiği bilgilerle korku imparatorluğu kuran ve her fırsatta Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakanımız sayın Ahmet Davutoğlu'nun dile getirdiği paralel yapının hukuksuz uygulamalarının SGK tarafından örnek alınmasından vazgeçilmelidir. Haksız ve hukuksuz uygulamaları yürürlüğe koyarak vatandaşı devletle karşı karşıya getirmekten, işveren ve sigortalıları tahrik etmekten vazgeçilmelidir. SGK yönetimi "ben yaptım oldu" mantığını değiştirmeli, her zaman dile getirdiğimiz üzere hukuk esas alınmalıdır.
Bu makalenin içeriği www.resulkurt.com adresinden alınmaktadır.