Geçtiğimiz 7 Haziran seçimleri incelendiğinde ekonomik ve sosyal değerlendirmelerin ve beklentilerin bu seçimde en fazla gündemde olan husus olduğunu gördük.
Özellikle Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın Başbakanlığı döneminde yapılan ve yine Sayın Ahmet Davutoğlu'nun Başbakanlığı dönemlerinde de devam ettirilen birçok uygulama ile hem çalışanlar için başta asgari ücret, SGK emekli maaşları, sağlık ve sosyal güvenlik hakları, işletmelerin vergi ve SGK teşviklerine kadar birçok konuda önemli düzenlemeler ve haklar getirilmiştir.
3 Kasım 2002 tarihinde tek başına hükümet kuran ve bugüne kadar hep halktan ve doğrulardan yana kararlar alan AK Parti hükümetleri döneminde asgari ücretin ve emekli maaşlarının 2002 yılına oranla kaç kat arttığı rakamların incelenmesi halinde daha rahat görülebilecektir.
Ancak 7 Haziran seçimlerinde AK Parti'ye asgari ücret, emekli maaşları ve sosyal güvenlik üzerinden yapılan haksız eleştiriler seçmen üzerinde kısmen etkili olduğu görülmektedir.
Önümüzdeki seçimlerde de gündeme geleceğini düşündüğüm ekonomik ve sosyal vaatlere yönelik bazı değerlendirmeler yapılmalıdır.
Biz de önümüzdeki birkaç yazıda olası bir erken seçimde seçim beyannamelerinde yer verilmesinin yararlı olduğunu düşündüğümüz önerilerimizi paylaşalım istedik.
Yeni dönemde herkesin ortak beklentisi siyasi istikrarsızlığın sona ermesi, ekonomik açılımların gerçekleşmesi ve refah seviyesinin artmasıdır. Bunun için bir dizi öneride bulunmak mümkün olsa da, ülke kısıtlılıklarının dikkate alınması ve 'gerçekçi' çözüm üretmek yerinde olacaktır.
Çalışan emeklinin maaşında artış olmalı
Hem ticari faaliyetine devam eden Bağ-Kur'lular ve hem de işçiler için emeklilik sonrası çalışmaları halinde sosyal güvenlik destek primi ödemelerinin emekli maaşına emeklilik sonrası çalıştığı her 360 gün için yüzde 1 oranında katkıda bulunması gibi yasal değişikliklerin yapılması ile emekli maaşlarındaki sıkıntılar giderilebilecektir. Bu düzenlemelerle emekli aylığı artışı sağlanabileceği, emeklilik sonrası kayıtdışı çalışanların önemli bir kısmı kayıt altına alınabilecektir.
Odaların munzam aidatları kaldırılmalı
Geçtiğimiz günlerde her konuda ve her yatırımda açtığı dava ve itirazlar ile kaçak katıyla gündeme gelen Mimarlar Odası'nın da bulunduğu tüm odaların almış olduğu aidat ve diğer ücretler esnaf, sanayici, tüccar, mimar-mühendis-avukat gibi serbest meslek erbabı ve çiftçiler gibi toplumun neredeyse tüm kesimlerini ilgilendiriyor. Öyle ki, bu odalara kayıt yaptırmadığınız takdirde mesleğinizi icra etme şansınız hiç olmuyor.
Bu odaların en önemli gelir kaynaklarından birisinin munzam aidat olduğu biliniyor. Öyle ki, mimar ve mühendislerin yapmış oldukları işlemlerle ilgili belge ücretleri, giriş aidatı, yıllık aidat, munzam aidatlar çok yüksek rakamlara karşılık geliyor.
İşverenler işçilik maliyetlerine ek olarak, kurumlar vergisi, katma değer vergisi, sigorta primleri ve vergilerini ödemektedir. Ticaret yapan şirket ve gerçek kişiler, serbest meslek erbabı, esnaf ve tüccarlar, bağlı oldukları odalara 'zorunlu aidat' ödüyor. Bu aidatlar alınarak bir takım mesleki hizmetler verilmesi makul görülse de ayrıca belgeler üzerinden ücret alınması ve en önemlisi de bağlı olunan odalar tarafından alınan munzam aidatların yüksek ve haksız olmasıdır.
Ticaret ve Sanayi Odaları 'Kayıt Ücreti ile Yıllık Aidat ve Munzam Aidatın Tespiti ve Ödenmesi Hakkında Yönetmelik' hükümlerine göre, üyeler (şirket veya gerçek kişiler) oda veya borsaya kayıt sırasında kayıt ücreti ve her yıl için yıllık aidat ödemekle yükümlü tutulmuştur. Ayrıca bilanço kârı üzerinden bir de munzam aidat ödenmesi isteniyor. Ticaret ve Sanayi Odalarınca her yıl için; gerçek kişi tacir ve sanayicilerin gelir vergisine ilişkin beyannamelerinde gösterilen ticarî kazanç toplamı; tüzel kişi tacir ve sanayicilerin ise ödeyecekleri kurumlar vergisine ilişkin beyannamelerinde gösterilen ticarî bilanço kârı üzerinden binde beş oranında munzam aidat tahsil olunmaktadır.
İş dünyasını, tüccarı, sanayiciyi, mimar-mühendis-avukat gibi serbest meslek erbabını, çiftçiyi rahatlatmak ve yatırımların önünü açmak için mutlaka odalar tarafından alınan munzam aidatlar kaldırılmalı ve ayrıca belge veya onay ücretleri sembolik rakamlara indirilmelidir.
Emeklilikte yaşa takılana sağlık yardımı
Emeklilikte Yaşa Takılanlar'la ilgili çok sayıda talep gelmektedir. Emeklilik yaşının düşürülmesi mümkün olmamakla birlikte, sigortalılık süresi ve prim gününü doldurup çalışmayanların ilave olarak ödediği Genel Sağlık Sigortası (GSS) Primi mağduriyetlere yol açmaktadır.
Bu nedenle, Emeklilikte Yaşa Takılanlar'ın, sigortalılık süresi ve prim gününü doldurup emeklilik yaşını beklemeleri halinde çalışmadıkları dönemlerde Genel Sağlık Sigortası (GSS) Primi alınmayacağı yönünde bir düzenleme olumlu olacaktır.
Part-time çalışanların GSS primi sorunu çözülmeli
Kısmi süreli çalışanların eksik günleri '06-Kısmi istihdam' seçeneği işaretlenerek SGK'ya bildirilmektedir. Bu eksik günlere ait GSS primleri işçiler tarafından 30 güne tamamlanmakta bu durum da işçinin ücretinde önemli bir kayba sebep olmaktadır.
Part-time veya çağrı usulüyle çalışanların büyük bir bölümü, üniversite öğrencilerinden oluşuyor. Bu kişiler hem çalışarak ülke ekonomisine katkıda bulunuyor, hem de vergi ve sigorta primi ödüyor hem de kimseye muhtaç olmadan eğitimlerini kendi çabalarıyla devam ettiriyorlar.
Bunun için önerimiz 5510 sayılı Kanunun 88. maddesinde yer alan kısmi süreli veya çağrı üzerine çalışanlar ile ev hizmetlerinde ay içerisinde 30 günden az çalışan sigortalılar için eksik günlerine ait genel sağlık sigortası primlerinin 30 güne tamamlanması zorunluluğunun kaldırılmasıdır.
Bu hüküm kaldırıldığında hem part-time çalışanlar için 30 güne tamamlama zorunluluğu olmayacağından sigortasız çalışılmayacak hem de SGK prim kaybına, maliye de vergi kaybına uğramayacaktır.
Önümüzdeki yazılarda vatandaşlarımızın beklediği ekonomik ve sosyal konulara yönelik beklenti ve önerileri açıklamaya devam edeceğiz.
Bu makalenin içeriği www.resulkurt.com adresinden alınmaktadır.