Okurlarımdan
her gün yüzlerce e-posta alıyorum. Gelen sorunları da bu köşeden duyurmaya
çalışıyorum. Ama ilk defa köşe yazımı ağlayarak yazıyorum. Her gün yüzlerce
özürlüyü mağdur eden SGK’nın öyle bir vicdansız uygulamaları var ki, insanın bu
kadar da olmaz diyesi geliyor. Ne de olsa ateş düştüğü yeri yakıyor. Konu çok
basit, özürlü olduğu için anne-babası üzerinden sağlık yardımı alanlar,
anne-baba öldüğünde sağlık yardımı alamıyor. Oysa anne-babaları sağken sağlıktan
yararlanan bu özürlülerin bir kısmının etrafında onlar için koşturacak hiç kimse
yok. Daha dün sağlık yardımı verilen özürlüler, anne-babası ölünce bir günde
sağlam mı oldular?
Çünkü
onbinlerce özürlünün raporu eften püften nedenlerle gereken şartları taşımadığı
gerekçesiyle red ediliyor. Yani, kişi yüzde 70-80 özürlü olmasına rağmen SGK
diyor ki, “Aslan
gibisin, git çalış!” Yahu adam tek başına sokağa bile çıkamayacak
durumda. Taş gibi de raporu var. Eğer rapora inanmıyorsan iş ver, al kurumunda
özürlü kadrosunda çalıştır o zaman
Kıymayın
özürlü yetimlere
Ne
zaman bir öksüz/yetim çocuk görsem duygulanırım. Herkesin boynuna sarılacağı bir
anne-babası varken, boynu bükük yetimlere kim duygulanmaz, kim üzülmez ki. Hele
hele hem öksüz ve yetim, hem de özürlü ise..... Bugün yazımın konusu özürlü
okurumun yaşam mücadelesini konu alıyor. Aslında okurum dediğime bakmayın,
okurumun okuma yazması olmadığı gibi, kendini ifade edip, hakkını savunacak bir
yanı da yok. Babasını daha doğmadan beş ay önce kaybeden, doğuştan engelli olup,
okul yüzü görmeyen, askerlikten muaf tutulan, doğduğu günden beri vefat eden
annesi üzerinden sağlık yardımından alanöksüz
ve yetim Bilal’den bahsediyorum.
SGK
mevzuatına göre, sigortalıların vefat etmesi halinde erkek çocuklara üniversite
öğrencisi olması halinde en fazla 25 yaşını dolduruncaya kadar yetim aylığı
bağlanmakta ve sağlık yardımı verilmektedir. Ancak erkek çocuğun SGK Sağlık
Kurulu kararı ile çalışma gücünü en az yüzde 60 oranında yitirip malûl olduğu
anlaşılması halinde hem yetim aylığı bağlanmakta hem de sağlık hizmeti
verilmektedir. Okurlarımızın, “ bunda
ne var, ne güzel sağlık hizmeti veriliyor işte” dediklerini duyar gibiyim.
Ama gel gelelim işin uygulamasına. Her ne kadar mevzuat hazretleri böyle diyorsa
da, SGK hazretleri çoğu zaman olduğu gibi, mevzuat hazretlerini pek takmıyor.
SGK
yöneticilerinde bunu okuyacak
vicdan
var mıdır?
Öksüz
ve yetim Bilal’in ağabeyi olan Mersinli okurumuz İbrahim
Akel’in ibretlik yazısını kısaltarak yayınlıyorum; “Özürlü
kardeşim ....230 TC kimlik numaralı 01.10.1966 doğumlu kardeşim Bilal Nihat Akel
doğuştan mental olarak dünyaya gelmiş ve yoğun çabalarımız sonucu 5 yaşında
ancak yürümeye başlamıştır. Sayısal hiçbir şeyi kavrama yeteneği bulunmadığı
gibi, doğuştan üst dudağı yarık olduğu için halen konuşmaları net olarak
anlaşılamamaktadır. ayrıca askerliğe elverişli olmadığı için askerlik vazifesini
de yapamamıştır. Babam, kardeşim doğmadan 4,5 ay önce karaciğer yetmezliği
(siroz) hastalığı nedeniyle vefat etmiştir. Dolayısı ile kardeşim doğduğu günden
beri annemin sağlık güvencesinden yararlanmakta idi. Ancak, annemin Temmuz 2010
yılında vefat etmesinden sonra 44 sene annemin sağlık imkanlarından yararlanan
kardeşim, nasıl oluyorsa annem öldükten sonra SGK tarafından sağlam bir insan
gibi değerlendirmeye başlanıyor.
2
kez Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesinden %70 rapor verilmesine rağmen SGK
tarafından hangi kritere dayandığını bilmediğimiz bir şekilde kardeşime kurum
tarafından maaş bağlanmamış ve sağlık hizmetlerinden yararlanmaya hak
kazanamamıştır. Dava açmak için avukata vekalet vermeye gittiğimizde de ilgili
noter kardeşimin vekalet vermeye ehliyetli olmadığından dolayı vekaleti
hazırlamamıştır. Düştüğümüz durumu en azından vicdanlı ve hakkaniyetli bir insan
olarak sizin anlayacağınızı tahmin ediyorum.”diyor. Köşem bu kadarına izin
veriyor. Ama SGK Başkanı Fatih Acar isterse dosyayı kendisine de yollarım. Tabi,
“Resul
bey bu bilgileri nereden aldı” diye SGK müdürlüklerini arayan emrindeki
memurlara vermeyip, kendisi okuyacaksa.
Ey SGK
yöneticileri, Hz. Ömer’in, çölün ortasında yetim torunları için taş
kaynatan nineye sorduğu “Nereden
bilsin Halife Ömer, senin çöl ortasında çektiğin ızdırabı...” sorusuna
ninenin “eğer
halifeyse bilmeli, iki elim Ömer’in yakasındadır...” cevabını mutlaka duymuşsunuzdur. Emin olun
bu özürlü öksüz ve yetimlerin iki eli de yakanızdadır.