5766 SAYILI KANUN İLE AMME ALACAKLARI KONUSUNDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER
I. GİRİŞ
5766 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun 04.06.2008 tarihinde kabul edilmiş ve 06.06.2008 tarih ve 26898 mükerrer sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Yürürlüğe giren bu kanun ile Kamu alacaklarının tahsilini sağlamak üzere genel icra hukukunda yer alan düzenlemelerin dışında özel icra hukuku hükümleri içeren 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda bazı değişiklikler yapılmıştır.
II. AMME ALACAKLARIYLA İLGİLİ OLARAK YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER
A. Kanundaki Terimler
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 3’üncü maddesinde "Kanundaki terimler" düzenlenmiştir. 5766 sayılı kanunla 6183 sayılı kanunu’nun 3 üncü maddesinde değişiklik yapılmıştır. 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 3’ üncü maddesinde yer alan "Amme, tazminat, inzıbati mahiyette olsun olmasın bütün para cezalarını" ibaresi "Adli ve idari para cezalarını" şeklinde değiştirilmiştir. 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren ve ceza hukukunun yeniden düzenlenmesini temin eden temel ceza kanunları ile suç ve kabahatin tespiti, yargılanması, cezalandırılması ve infazı birbirinden ayrılmış ve suç için öngörülen para cezası adli para cezası olarak tanımlanmışken, kabahat için öngörülen para cezası idari para cezası olarak tanımlanmıştır.
Bu nedenle 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun kapsamına giren para cezalarının düzenlendiği Kanunun 3’ üncü maddesindeki tanımda; para cezaları mahiyetleri itibarıyla isimlendirilerek bir kaç örnekle tanımlanmıştır. Ancak, yeni ceza hukuku düzenlemelerine bağlı olarak para cezasının örnekle tanımlanma ihtiyacı ortadan kalktığından para cezaları terimi "Adli ve idari para cezalarını" şeklinde değiştirilmiştir. Diğer taraftan 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 3’üncü maddesine aşağıdaki terimler eklenmiştir.
“Tahsil edilemeyen amme alacağı terimi:
Amme borçlusunun bu Kanun hükümlerine göre yapılan mal varlığı araştırması sonucunda haczi kabil herhangi bir mal varlığının bulunmaması, haczedilen mal varlığının satılarak paraya çevrilmesine rağmen satış bedelinin amme alacağını karşılamaması gibi nedenlerle tahsil edilemeyen amme alacaklarını,
Tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağı terimi:
Amme borçlusunun haczedilen mal varlığına bu Kanun hükümlerine göre biçilen değerlerin amme alacağını karşılayamayacağının veya hakkında iflas kararı verilen amme borçlusundan aranılan amme alacağının iflas masasından tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması gibi nedenlerle tahsil dairelerince yürütülen takip muamelelerinin herhangi bir aşamasında amme borçlusundan tahsil edilemeyeceği ortaya çıkan amme alacaklarını, ifade eder.
6183 sayılı Kanunun kamu alacağının ödenmesinden sorumlu tuttuğu şahıslara yönelik bazı hükümlerinde, bu şahıslar hakkında takip işlemlerine başlanılmadan önce amme alacağının asıl amme borçlusundan tahsil edilememiş veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılmış olması şartı bulunmaktadır. Söz konusu kavramlara açıklık getirmek ve uygulamada meydana gelen veya gelebilecek olan ihtilafları azaltmak amacıyla Kanunun aradığı bu şartın neyi kapsadığını belirten bu terimler 6183 sayılı Kanun’un 3’üncü maddesine eklenmiştir.
B. Amme Borcu Olanların Devletten Alacakları Para, Yardım, Teşvik ve Desteklerle İlgili Düzenlemeler
6183 sayılı Kanuna 22’ nci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki 22/A maddesi eklenmiştir.
“Amme alacağı ödenmeden yapılmayacak işlemler ile işlem yapanların sorumlulukları:
MADDE 22/A- 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamına giren kurumların bu Kanun kapsamında hak sahiplerine yapacakları ödemeler ile kanun, kararname ve diğer mevzuatla nakdi olarak sağlanan Devlet yardımları, teşvikler ve destekler nedeniyle yapılacak ödemelerde ve 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanununa ekli tarifelerde yer alan ticaret sicil harçlarından kayıt ve tescil harçları, noter harçlarından senet, mukavelename ve kağıtlardan alınan harçlar, tapu ve kadastro harçlarından tapu işlemlerine ilişkin alınan harçlar, gemi ve liman harçları ile diploma harçları hariç olmak üzere (8) sayılı tarifeye konu harçlar ve trafik harçlarına mevzu işlemler ile 26/5/1981 tarihli ve 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununda yer alan bina inşaat harcı ve yapı kullanma izin harcına mevzu işlemlerde; Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerine vadesi geçmiş borcun bulunmadığına ilişkin belge aranılması zorunluluğu getirmeye, bu kapsama girecek amme alacaklarını tür, tutar ve işlemler itibarıyla topluca veya ayrı ayrı tespit etmeye, zorunluluk getirilen işlemlerde hangi hallerde bu zorunluluğun aranılmayacağını ve maddenin uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.
Takibata selahiyetli tahsil dairesince, bu madde kapsamında getirilen zorunluluğa rağmen borcun olmadığına dair belgeyi aramaksızın işlem tesis eden kurum ve kuruluşlara ikibin Yeni Türk Lirası idari para cezası verilir. İdari para cezası, ilgilisine tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde ödenir. İdari para cezasına karşı tebliğ tarihini takip eden otuz gün içinde idare mahkemesinde dava açılabilir.”
Kamu hizmetleri kamu tüzel kişileri tarafından kamu yararı gözetilerek topluma sunulan hizmetler olup, bu hizmetler genel ilke olarak ücretsiz olarak sunulmaktadır. Kamu tüzel kişilerinin bu hizmetlerin oluşturmuş olduğu maliyetlerin finansmanında kullanacağı temel kamu gelirleri, kamu hukukundan kaynaklı olarak elde edilen vergi, resim ve harç gibi gelirlerdir.
Gelişmiş ülkelerde kamu hizmetleri genel ilke olarak ücret aranılmaksızın sunulmaktadır. Ancak, bu hizmetlerin finansman araçları olan kamu gelirlerini süresinde ödemeyerek temerrüde düşen kişilerin, kamu hizmetlerinden yararlanabilmeleri için ön koşul olarak ve temel haklar ile çelişmemek kaydıyla, bu borçlarının ödenmesi şartı aranılabilmektedir. Bu sayede bir yandan kamu alacaklarının zamanında ödenmesine yönelik bilinç oluşturulmakta, diğer taraftan da kamu alacakları korunmaktadır.
Ülkemizde de bazı mevzuatta yer alan hükümlerle kamu alacaklarının korunması için bazı hizmetlerden yararlanmak veya bazı hakları kullanmak "vergi borçlusu olmama" şartına bağlanmıştır. Buna örnek olarak kamu ihalelerine katılacakların "vergi borçlusu olmama" şartını taşıması gerektiği gösterilebilir.
Bu madde ile kamu alacaklarının tahsil usullerini düzenleyen 6183 sayılı Kanunun koruma hükümleri içerisine bir madde eklenmek suretiyle, daha genel bir düzenleme yapılması öngörülmüştür. Bu sayede kamu alacağının süresinde ödenmesi bilinci oluşturulmasına katkıda bulunulması ve kamu alacağının korunması temin edilecektir.
Düzenlemeyle, kamu hizmetlerinden yararlanmak için amme borcu bulunmaması koşulu, bazı hizmetler için getirilmektedir. Özellikle yargı harçları, icra ve iflas harçları, diğer yargı harçları, vergi yargısı harçları ve konsolosluk harçları ile ilgili işlemler madde kapsamı dışında tutulmakta, kapsama 492 sayılı Harçlar Kanunu ile 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununda yer alan diğer harca mevzu işlemler alınmaktadır.
Diğer taraftan, hizmetten yararlanılabilmesi için ödenmiş olma şartı aranılan amme alacakları, Maliye Bakanlığı’na bağlı tahsil dairelerince takip edilen alacaklar olarak sınırlandırılmaktadır.
Düzenleme ile Maliye Bakanlığı’na bağlı tahsil dairelerine vadesi geçmiş borcun bulunmadığına ilişkin belge aranılması zorunluluğunu getirme, zorunluluk kapsamına girecek amme alacaklarını tür, tutar ve işlemler itibarıyla topluca veya ayrı ayrı tespit etme, zorunluluk getirilen işlemlerde hangi hallerde bu zorunluluğun aranılmayacağını ve maddenin uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirleme konularında Maliye Bakanlığı’na yetki verilmektedir.
Verilen yetki çerçevesinde vadesi geçmiş borcun bulunmadığına ilişkin belge aranılması zorunluluğunun öncelikle, silah taşınması ve bulundurulması, yapı kullanma izni alımı, eski eser ve define arama izni alımı, avcılık belgesi alımı, maden arama izni, özel yat kayıtları gibi işlemlerde getirilmesi öngörülmektedir. Ayrıca, belirlenecek olan işlemler sırasında bilişim teknolojisinden azami ölçüde yararlanılacak, kişilerin borçluluk durumlarına ilişkin belgeler elektronik ortamda verilebilecek ve böylece kamu hizmetinden yararlanmak isteyenlerin uygun zaman aralığı içinde bu hizmetten yararlandırılmaları sağlanacaktır. Ayrıca, maddeyle getirilen zorunluluğa uymayanlara iki bin Yeni Türk Lirası idari para cezası verilmesi öngörülmektedir.
C. Limited Şirket Borçlarıyla İlgili Değişiklikler
Limited şirketlerin borçlarıyla ilgili olarak ortakların sorumluluğu 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 35’inci maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde hükmü; “limited şirket ortakları, şirketten tahsil imkanı bulunmayan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar” şeklindeydi. 5766 sayılı yasa ile 6183 sayılı Kanunun 35’ inci maddesinde yer alan "şirketten tahsil imkanı bulunmayan" ibaresi "şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan" şeklinde değiştirilmiştir.
Yapılan ibare değişikliği ile limited şirketten tahsil edilemeyen dolayısıyla 6183 sayılı Kanunun 35 inci maddesi kapsamında takip edilmesi gereken kamu alacaklarından ikincil sorumlu olan şirket ortaklarının sorumluluklarının başlayabilmesi için açıklayıcı bir hüküm ihdas edilmiştir.
Ayrıca 5766 sayılı yasa ile Limited şirketin amme borçlarından, eski ve yeni ortakların ne şekilde sorumlu olacakları hususu da düzenlenmektedir. Bu amaçla 6183 sayılı Kanunun 35’ inci maddesine aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
"Ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur.
Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur.”
Yapılan bu düzenleme ile amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olması halinde bu şahısların, amme alacağının ödenmesinden müteselsilen sorumlu tutulacakları belirtilmekte ve bu sorumluluk uygulamasının 213 sayılı Vergi Usul Kanunu kapsamına giren amme alacaklarının, düzenlendikleri kanunlardaki kanuni ödeme sürelerinde ve/veya 213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre verilen özel ödeme süreleri içinde farklı şahısların ortak olması halini de kapsadığı ifade edilmektedir.
Limited şirket ortaklarının sorumluluğuna esas alınan amme alacaklarının doğduğu zamanlar, dönemleri ve ödeme zamanları kriterleri, yargı kararlarında da benimsenmiş, ancak bu zamanlarda farklı şahısların ortak olması halinde sorumlu tayininde kararlar içinde görüş birliğine varılamamıştır. Önerilen düzenleme, yargı kararları ile içtihat oluşturulamamış bu konulara açıklık getirerek ihtilafları azaltma amacını taşımaktadır.
Diğer taraftan yine yargı kararları da dikkate alınarak madde ile bu şahıslara müteselsil sorumluluk getirilmesi, bir yandan hisse devri yapan ortakların borcunu ödemesini sağlayacak, diğer yandan da devralan şahısların limited şirket hissesinin değerini borçluluk durumunu da göz önüne alarak belirlemesine imkan verecektir.
D. Kanuni Temsilcilerin Sorumluluğundaki Değişiklik
Kanuni temsilcilerin sorumluluğu 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun mükerrer 35’inci maddesinde düzenlenmiştir. 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35 inci maddesine aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
“Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda kanuni temsilci veya teşekkülü idare edenlerin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden müteselsilen sorumlu tutulur.
Kanuni temsilcilerin sorumluluklarına dair 213 sayılı Vergi Usul Kanununda yer alan hükümler, bu maddede düzenlenen sorumluluğu ortadan kaldırmaz.”
Yapılan bu düzenleme ile amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda kanuni temsilci veya teşekkülü idare edenlerin farklı şahıslar olması halinde bu şahısların, amme alacağının ödenmesinden müteselsilen sorumlu tutulacakları belirtilmekte ve bu sorumluluk uygulamasının 213 sayılı Vergi Usul Kanunu kapsamına giren amme alacaklarının, düzenlendikleri kanunlardaki kanuni ödeme sürelerinde veya 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’na göre verilen özel ödeme süreleri içinde farklı şahısların kanuni temsilci veya teşekkülü idare eden olması halini de kapsadığı ifade edilmektedir.
E. Yurtdışı Çıkış Yasağı
Bilindiği üzere, Anayasa mahkemesi tarafından Pasaport Kanunu’nda yer alan ve kişilerin vergi borcuyla yurtdışına çıkışını sınırlayan hükümler iptal edilmiştir. Yurt dışına çıkış tahdidi uygulamasına yönelik 5682 sayılı Pasaport Kanununun 22 nci maddesinde yer alan "... vergiden borçlu olduğu pasaport vermeye yetkili makamlara bildirilenlere pasaport veya seyahat vesikası verilmez." şeklindeki hüküm, "vergi borcu" ibaresinin amme alacaklarının tamamını kapsayıp kapsamadığı, hangi aşamada tahdit uygulanacağı, borcun limiti, tahdidin ne şekilde kaldırılacağı gibi hususları içermemektedir. Anayasanın temel hak ve hürriyetlerin ancak Kanunla sınırlandırılabileceği ilkesi gereğince tahdidin sınırlarının Kanunla belirlenmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
Anayasa ilkeleri çerçevesinde, kamu alacaklarının tahsil güvenliğini sağlamak üzere "Yurt Dışına Çıkış Tahdidi" müessese olarak yeniden düzenlenmekte ve getirilen bu madde ile 6183 sayılı Kanunun kapsamına alınmaktadır. 6183 sayılı Kanuna; Kanunun 36 ncı maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki 36/A maddesi eklenmiştir.
“Yurt dışı çıkış tahdidi:
MADDE 36/A- Devlete ait olup 213 sayılı Vergi Usul Kanunu ile 4458 sayılı Gümrük Kanunu kapsamına giren amme alacakları ile bunlara ait zam ve cezalarını ödeme emrinin tebliğ tarihini takip eden yedi gün içerisinde ödemeyen ya da bu Kanun hükümleri uyarınca hakkında bu alacaklar nedeniyle ihtiyati haciz kararı alınan amme borçlusunun yurt dışına çıkışı, alacaklı tahsil dairesinin talebi halinde ilgili makamlarca engellenir.
Yurt dışı çıkış tahdidi, yüzbin Yeni Türk Lirası ve üzerinde olan teminat altına alınmamış amme alacağı için uygulanır. Bakanlar Kurulu, bu tutarı on katına kadar artırmaya, yarısına kadar indirmeye ve yeniden kanuni tutarına getirmeye yetkilidir.
Amme alacağına karşılık teminat alınması, alacağın tecil edilmesi, borçlunun aciz halinin tespit edilmesi, yargı mercilerince amme alacağının takibinin durdurulmasına karar verilmesi veya takibin kanunen durdurulması gereken diğer hallerde yurt dışı çıkış tahdidi, alacaklı tahsil dairesinin talebi üzerine ilgili makamlarca kaldırılır.
Amme borçlusu hakkında uygulanan yurt dışı çıkış tahdidi, hastalık, iş bağlantısı gibi hallerde alacaklı tahsil dairesinin uygun görmesi ve bildirimi üzerine ilgili makamlar tarafından kaldırılır. Bu fıkraya göre yurt dışı çıkış tahdidinin kaldırılmış olması yeniden tatbikine mani değildir.
Amme borçlusuyla birlikte amme alacağının ödenmesinden sorumlu olan ve bu Kanuna göre amme borçlusu sayılan kişiler hakkında da bu maddede yer alan esaslara göre yurt dışı çıkış tahdidi uygulanır.
Bu maddenin uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.”
Yapılan düzenlemeye göre yurt dışına çıkış tahdidi, 6183 sayılı Kanunun 1 inci maddesine göre alacaklarını alacaklı amme idaresi sıfatıyla takip ve tahsil edebilen Devlet, il özel idaresi ve belediyeden yalnızca Devletin, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu ile 4458 sayılı Gümrük Kanunu kapsamına giren amme alacakları ile bunlara ait zam ve cezalarını ödeme emrinin tebliğini takip eden yedi gün içerisinde ödemeyen amme borçluları ile haklarında bu alacaklar nedeniyle ihtiyati haciz kararı alınan amme borçluları hakkında uygulanabilecektir. Maddede tahdidin uygulanabilmesi için gerekli olan asgari amme alacağı tutarı (yüzbin YTL) belirlenmekte ve tutara yönelik belli oranlar çerçevesinde Bakanlar Kuruluna yetki verilmektedir.
Ayrıca, yurt dışına çıkış tahdidinin hangi hallerde kaldırılacağı madde metninde açıkça belirtilmekte, yurt dışına çıkış tahdidinin kaldırılmış olmasının gerekli koşulların varlığı halinde yeniden tatbikine mani olmadığı madde metninde ifade edilmektedir. Diğer taraftan madde ile daha önceki uygulamada da olduğu gibi, amme borcunun ödenmesinden amme borçlusu ile beraber ödeme sorumluluğu bulunan ve 6183 sayılı Kanunun amme borçlusu saydığı kişiler hakkında da bu tahdidin uygulanacağı belirtilerek açıklayıcı düzenleme yapılmakta, maddenin uygulamasına yönelik usul ve esasları belirlemek hususunda Maliye Bakanlığına yetki verilmektedir.
F. Tecil ile İlgili Değişiklikler
Daha önce 6183 sayılı Kanun’un 48’inci maddesinin birinci fıkrasına göre; vergi, resim, harç, ceza tahkik ve takiplerine ait muhakeme masrafı, vergi cezası, para cezası ve gecikme zammı alacakları iki yılı, bu alacaklar dışında kalan amme alacakları ise beş yılı geçmemek üzere ve faiz alınarak tecil edilebilirdi. 5766 sayılı yasa ile “vergi, resim, harç, ceza tahkik ve takiplerine ait muhakeme masrafı, vergi cezası, para cezası ve gecikme zammı alacakları iki yılı, bu alacaklar dışında kalan amme alacakları ise beş yılı” ibaresi “amme alacağı 36 ayı” şeklinde değiştirilmiştir. Böylece artık tüm kamu alacakları 36 ayı geçmemek üzere ve faiz alınarak tecil edilebilecektir.
5766 sayılı yasa ile 6183 sayılı Kanunun 48 inci maddesine, birinci fıkrasından sonra gelmek üzere yeni bir fıkra eklenerek belli bir tutarın (Ellibin Yeni Türk Lirası (bu tutar dahil)) altında yer alan amme alacaklarının tecilinde teminat şartı kaldırılmakta, bu tutarın üzerindeki amme alacaklarının tecilinde ise teminat Ellibin YTL yi aşan kısmın yarısı olarak tayin edilmektedir. Böylece çok zor durumda olduğu halde teminat gösteremeyen amme borçlularına da tecil kapsamında borçlarını ödemeleri imkanı tanınmaktadır. Teminat şartı aranılmayacak tecillerle ilgili olarak bu tutarı on katına kadar arttırmaya, yarısına kadar indirmeye, yeniden kanuni tutarına getirmeye ve alacaklı amme idareleri itibarıyla bu hadler arasında farklı tutar belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkili kılınmaktadır.
6183 sayılı yasanın dördüncü ve beşinci fıkraları aşağıdaki gibiydi.
“Teminat, asli ve ferî amme alacaklarını karşılayacak miktarda olur. Haciz yapılmışsa mahcuz mal değeri tutarınca teminat yerine geçer.
Tecilde taksit zamanları ve diğer şartlar tecile selahiyetli makamlarca tespit olunur.”
5766 sayılı yasa ile bu fıkralar aşağıdaki gibi değiştirilmiştir.
“Haciz yapılmışsa mahcuz mal, değeri tutarınca teminat yerine geçer. Tecil edilen amme alacakları ile ilgili olarak daha önce tatbik edilen ve borcun tamamını karşılayacak değerde olan hacizler, yapılan ödemeler nispetinde kaldırılır ve buna isabet eden teminat iade edilir. Ancak, mahcuz malların değeri tecil edilen borç tutarından az, zorunlu teminat tutarından fazla olması halinde, tatbik edilen hacizler, tecil şartlarına uygun olarak yapılan ödemeler neticesinde kalan tecilli borç tutarı mahcuz mal değerinin altına inmediği müddetçe kaldırılmaz. Tecilli borca karşılık alınan teminat ise, tecil şartlarına uygun olarak yapılan ödemeler neticesinde kalan tecilli borç tutarının zorunlu teminat tutarının altına inmesi durumunda, yapılan ödemeler nispetinde kaldırılır.
Tecil salahiyetini kullanacak ve bu salahiyeti devredecek olan makamlar; tecil edilecek amme alacaklarını tür ve tutar olarak belirlemeye, amme borçlusunun faaliyetine devam edip etmediğini esas alarak tecil edilecek alacakları tespit etmeye, tecilde taksit zamanlarını ve diğer şartları tayin etmeye yetkilidir.”
Dördüncü fıkrada yapılan değişiklik ile, haciz yapılmışsa hacz edilen malın değeri tutarınca teminat yerine geçeceği kuralı korunmakta, ancak bu durumda hacizlerin hangi hallerde kaldırılacağı ve istenilmesi gereken teminat tutarına açıklık getirilmektedir. Yapılan düzenlemenin Kanunun teminata ilişkin hükümleri çerçevesinde teminat değişikliğine engel teşkil etmediği tabiidir. Beşinci fıkrada yapılan değişiklikle ise, tecil yetkisini kullanacak ve bu yetkiyi devredecek olan makamların yetkileri genişletilmektedir. 5766 sayılı Kanun’un 27’nci maddesi uyarınca tecile ilişkin hükümler 01.07.2008 tarihinden itibaren uygulanacaktır.
Öte yandan 5766 sayılı yasa ile 6183 sayılı Kanunun 49’ uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "iki senelik tecil müddeti (süresi)" ibaresi Kanunun 48 inci maddesinde yer alan azami tecil süresine uyum sağlamak amacıyla "kanuni tecil müddeti (süresi)" şeklinde değiştirilmekte, ayrıca uygulama süresi 31/12/2007 tarihinde sona ermekte olan geçici 8 inci maddenin uygulama süresi 31.12.2007 tarihinden geçerli olmak üzere 31.12.2009 tarihine kadar uzatılmaktadır.
G. Değişikliklerin Uygulama Süresi
5766 sayılı yasanını Geçici birinci maddesiyle, 6183 sayılı Kanunda yapılan değişiklikler ve eklenen hükümler, hükümlerin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla tahsil edilmemiş bulunan amme alacakları hakkında da uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Ayrıca tecile ilişkin hükümler 01.07.2008 tarihinden itibaren uygulanacaktır.
6183 sayılı Kanun, bir usul kanunu ve yapılan değişikliklerin takip usulüne ilişkin bir kanundur. Bu nedenle, bu değişiklikler 5766 sayılı kanunun yürürlüğe girdiği tarih olan 06.06.2008 itibarıyla tahsil edilememiş alacaklar hakkında da uygulanacaktır. Ayrıca, 5766 sayılı yasanın 6183 sayılı Kanunun 48 inci maddesinde değişiklik öngören düzenlemeleri de, bu düzenlemelerin yürürlüğe girdiği tarihten sonraki müracaatlar ile bu tarihten önce yapılmış müracaatlara dayanılarak bu tarihten sonra yapılacak teciller için de tatbik edilecektir.
H. Sportif Kuruluşların Borçlarıyla İlgili Düzenlemeler
06.06.2008 tarihli ve mükerrer 26898 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 5766 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi ile Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, Türkiye Futbol Federasyonu ve özerk spor federasyonlarına tescil edilmiş olan ve Türkiye'de sportif alanda faaliyette bulunan spor kulüplerinin 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamında takip ve tahsil edilen bazı borçlarının anılan Kanunun 48 inci maddesi uyarınca taksitlendirilmesine yönelik düzenlemeler yapılmıştır.
5766 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesi ile yapılan düzenlemeden; Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, Türkiye Futbol Federasyonu ve özerk spor federasyonlarına tescil edilmiş olan ve Türkiye'de sportif alanda faaliyette bulunan spor kulüpleri yararlanabilecektir. Spor kulüplerinin dernek ya da şirket şeklinde örgütlenmiş olması madde hükmünden yararlanmalarına engel teşkil etmemektedir.
5766 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesi ile yapılan düzenleme, Devlete ait olup Maliye Bakanlığına bağlı vergi dairelerine ve Sosyal Güvenlik Kurumuna bağlı sigorta müdürlüklerine ödenmesi gereken alacakları kapsadığından, bu madde hükmü çerçevesinde diğer alacaklı amme idarelerinin tecil yapmaları mümkün değildir.
5766 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesi çerçevesinde yapılan müracaatlar üzerine tecil edilebilecek alacaklar; maddenin yürürlüğe girdiği 06.06.2008 tarihi itibarıyla (ödeme süresi başlamış vadesi geçmemiş olan alacaklar dahil) vadesi geldiği halde bu tarih itibarıyla ödenmemiş olan ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre takip edilen amme alacakları ile sigorta primi, sosyal güvenlik destek primi, işsizlik sigortası primi, idari para cezaları borçları ve bunlara ilişkin gecikme zammı ve gecikme cezasından oluşan borçları ve 4306 sayılı Kanuna göre alınan eğitime katkı payı ve buna bağlı gecikme zamlarıdır.
5766 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesinde, madde kapsamına alınan borçların 6183 sayılı Kanunun 48 inci maddesinde aranılan şartlar çerçevesinde tecil edilebileceği belirtilmiştir. Bununla birlikte, 6183 sayılı Kanunun 48 inci maddesi hükmünden farklı olarak, 5766 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesi çerçevesinde yapılacak tecillerde;
- Tecil süresi, müracaat tarihinden itibaren azami 10 yıl olarak uygulanabilecektir.
- Teminat aranılmayacaktır.
- Taksitlerle birlikte tahsili gereken tecil faizi oranı, azami tecil süresine ilişkin uygulanmakta olan faiz oranının 1/6'sı olarak dikkate alınacaktır.
6183 sayılı Kanunun 48 inci maddesi uyarınca yapılacak tecillere halen yıllık % 24 oranında tecil faizi uygulandığından, azami tecil süresine uygulanan tecil faizi oranında değişiklik yapılmadığı sürece 5766 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesi çerçevesinde yapılacak tecillerde uygulanacak yıllık tecil faizi oranı (%24/6=) %4 olacaktır.
I. DİĞER GEÇİCİ DÜZENLEMELER
Maliye Bakanlığı 5766 sayılı kanuna eklediği geçici maddelerle ilgili olarak bazı kamu kurum ve kuruluşlarıyla diğer bazı kurumların amme borçları için bazı düzenlemeler yapmıştır. Bu düzenlemelere ait hükümler 6183 sayılı yasanın mevcut hükümlerini değiştirmediği gibi bahsi geçen kanuna herhangi bir ekleme de sözkonusu değildir.
T.C. Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğünün yol bakım ve onarım giderleri karşılığı olarak 31/12/2007 tarihi itibarıyla Ulaştırma Bakanlığından olan ve bu Bakanlıkça tespit edilen alacaklarına karşılık, bu Genel Müdürlüğün ve bağlı ortaklıklarının 31/12/2007 tarihine (bu tarih dahil) kadar vadesi geldiği halde maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla ödenmemiş ve Maliye Bakanlığına bağlı vergi dairelerince takip ve tahsil edilen her türlü vergi, fon ve paylar ile vergi cezaları, bunlara ilişkin gecikme zammı ve gecikme faizlerinden oluşan borçlarının; merkezi yönetim bütçesinin gelir ve gider hesaplarıyla ilişkilendirilmeksizin mahsup suretiyle terkin edilmesine, Ulaştırma Bakanının teklifi üzerine Maliye Bakanı yetkilidir. Madde kapsamında mahsuba konu olacak borçlara 31/12/2007 tarihinden sonra gecikme zammı hesaplanmaz.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 79 uncu maddesi uyarınca elektronik ortamda haciz bildirisi tebliği kapsamına alınmış olan üçüncü şahıslardan, 30/9/2007 tarihinden bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar Maliye Bakanlığına bağlı vergi daireleri tarafından tebliğ edilen haciz bildirilerine, nezdlerinde amme borçlusunun mal, hak ve alacağı bulunmadığı veya haciz bildirisinde belirtilen tutar kadar olmadığı halde anılan maddede yer alan sürede itiraz etmemiş olanların, haciz bildirisinin tebliğ edildiği tarihte amme borçlusunun nezdlerinde olan mal, hak ve alacak durumunu bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihi takip eden ayın sonuna kadar ilgili vergi dairesine bildirmeleri halinde, bu bildirimler anılan Kanunun 79 uncu maddesi uyarınca süresinde yapılmış bildirim kabul edilir.
Üçüncü şahısların bu madde kapsamındaki bildirimlerinin gerçeğe aykırı olduğunun idarece tespiti halinde, 79 uncu maddenin altıncı fıkrasında öngörülen dava açılmaksızın, haciz bildirisi ile tebliğ edilen amme alacağı bu şahıslardan 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre takip ve tahsil edilir. Bu madde hükmü, yeni bir bildirime gerek bulunmaksızın, 30/9/2007 ila bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar tebliğ edilmiş haciz bildirilerine süresinden sonra verilmiş cevapları da kapsar.
III. SONUÇ
1954 yılında yürürlüğe giren 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda, zaman içerisinde çeşitli değişiklikler yapılmış olmakla birlikte, Kanunun temel felsefesi korunmuş, söz konusu değişiklikler daha ziyade teknolojik ve ekonomik alanda ortaya çıkan gelişmelerin Kanuna yansıtılması biçiminde gerçekleştirilmiştir. Yine bu çerçevede; 6183 sayılı Kanunun temel felsefesi korunarak ve tamamen kamu alacağının süratle tahsili amacına matuf olarak, 5766 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun 04.06.2008 tarihinde kabul edilmiş ve 06.06.2008 tarih ve 26898 mükerrer sayılı resmi gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.
Yürürlüğe giren bu kanun ile kanuna yeni bazı terimler eklenmiş, bazı işlemlerin yapılabilmesi için kişi veya kurumun borçlu olmaması şartı getirilmiştir. Ayrıca kamu borçlusunun yurt dışına çıkışına ilişkin sınırlamalar yeniden belirlenmiş, yargı kararları da dikkate alınmak suretiyle uygulamada karşılaşılan sorunların giderilmesine yönelik düzenlemeler yapılmıştır. Yine amme alacağına yönelik tecil müessesesi yeniden düzenlenerek borçlulara borcunu ödemede kolaylıklar sağlanmıştır. 6183 sayılı yasada yapılan değişikliklerle; limited şirket ortaklarının ve Kanuni temsilcilerin sorumlulukları yeniden düzenlenmiştir. 5766 sayılı Kanunu’un geçici ikinci maddesiyle sportif kuruluşların borçlarına ilişkin geçici bazı düzenlemeler yapılmıştır.
YARARLANILAN KAYNAKLAR
1- 5766 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve Gerekçesi
2- Seri B: 2 sıra Nolu Tahsilat Genel Tebliği
Ergun ŞENLİK
Yeminli Mali Müşavir
Eski Hesap Uzmanı