AMME ALACAĞININ TAHSİLİ İÇİN ÜLKE ÇAPINDA 17026 YAZIŞMA YAPILIYOR.
I. GİRİŞ
Amme alacaklarının tahsili amacıyla ülke çapında yapılan mal varlığı araştırmalarının çok büyük kaynak israfına neden olduğu bilinmektedir.
Amme alacağı niteliğinde bulunan ve tahsil daireleri tarafından takip edilen alacaklar amme borçlusunun sahip olduğu menkul, gayrimenkul tüm mallarına ve her çeşit hak ve alacaklarına haciz tatbik edilmek suretiyle tahsil edilmektedir. Bunun için amme borçlusuna borcunu ödemesi ya da mal bildiriminde bulunması için ödeme emri gönderilmektedir. Borçlu, borcunu ödemez ya da mal bildiriminde bulunmaz veya bildirdiği mallar borcunu karşılamazsa, tahsil dairesi borçlunun elindeki mal ve haklar veya üçüncü şahıslar elindeki mal ve haklar ile alacakları tespit etmeye yönelik araştırmalar yapmaktadır. Bu araştırmalar genel olarak banka ve özel finans kurumları ile tapu sicil müdürlükleri nezdinde yapılmaktadır.
Amme alacakları herhangi bir parasal had sınırlamasına tabi tutulmaksızın ülke çapında, tüm banka, özel finans kurumu şubeleri ve tapu sicil müdürlükleri ile yazışılarak takip edilmekte, yazışmalardan genel olarak sonuç alınamamakta ve bu yazışmaların idarelere yüklediği külfetin maddi boyutu, takip edilen amme alacağını kat kat aşabilmektedir.
II. 6183 SAYILI AMME ALACAKLARININ TAHSİL USULÜ HAKKINDA KANUNA GÖRE TAHSİL DAİRELERİNCE İZLENEN TAKİP YÖNTEMİ
Kanunun birinci maddesine göre devlete, il özel idarelerine ve belediyelere ait vergi, resim, harç, ceza tahkik ve takiplerine ait muhakeme masrafı, vergi cezası, para cezası gibi asli, gecikme zammı, faiz gibi feri amme alacakları ve aynı idarelerin akitten, haksız fiil ve haksız iktisaptan doğanlar dışında kalan ve amme hizmetleri tatbikatından mütevellit olan diğer alacakları ile bunların takip masrafları hakkında bu kanun hükümleri tatbik olunur.
Anılan Kanunun beşinci maddesine göre; alacaklı amme idaresi takibatı mahalli tahsil dairesi eliyle yapar. Borçlu veya malları başka mahallerde bulunduğu takdirde, tahsil dairesi borçlunun veya mallarının bulunduğu mahalde yapılacak takipleri o mahaldeki aynı neviden amme idaresinin tahsil dairesine niyabeten yaptırır.
Kanunun 54 üncü maddesinde, vadesinde ödenmeyen amme alacağının cebren tahsil olunacağı hüküm altına alınmıştır. Buna göre cebren tahsil şu yöntemlerle yapılabilir:
· Amme borçlusu tarafından teminat gösterilmişse, teminatın paraya çevrilmesi yada kefilin takibi,
· Borçlunun borcuna yetecek miktardaki malının haczedilerek paraya çevrilmesi,
· Gerekli şartların bulunması halinde borçlunun iflasının istenmesi.
Borcunu vadesinde ödemeyen borçluya Kanunun 55 inci maddesine göre borcunu ödemesi yada mal bildiriminde bulunması için ödeme emri gönderilir. Bunun üzerine borçlu borcunu ödemez yada mal bildiriminde bulunmaz veya bildirdiği mallar borcunu karşılamazsa, tahsil dairesi borçlunun elindeki mal ve haklar veya üçüncü şahıslar elindeki mal ve haklar ile alacakları tespit etmeye çalışır.
Bu amaçla tahsil dairesi tarafından bankalar, özel finans kurumlar ve tapu sicil müdürlükleri nezdinde çalışmalar yapılır.
· Mahalli tahsil dairesi, öncelikle elindeki bilgilerle amme borçlusunun adresinin olduğu yerde bulunan banka ve özel finans kurumlarının şubelerine ve tapu sicil müdürlüklerine birer yazı ile amme borcuna ilişkin bilgileri bildirerek borçlunun haczi kabil mal, hak veya alacağına haciz konulmaktadır.
· Mahalli tahsil dairesi amme borçlusunun ikametgahında bulunan banka ve özel finans kurumlarının şubelerinden ve tapu sicil müdürlüklerinden borçlunun haczi kabil mal, hak veya alacağını tespit edememişse mükellefle ilgili bilgileri bağlı olduğu defterdarlık aracılığıyla tüm defterdarlıklara bildirmekte ve ilgili defterdarlıklar da kendisine bağlı tüm tahsil dairelerine borçlu mükellefler hakkında bilgi vermektedir.
· Tüm ülke çapında yapılan malvarlığı araştırmaları için 81 il defterdarlığında buna ilişkin birer dosya açılmaktadır. Her defterdarlık kendisine gelen talepler için birer yazıyla kendisine bağlı tahsil dairelerine bilgi vermekte ve tüm sonuçlar eline ulaştığında sonucunu malvarlığı araştırması talep eden defterdarlığa iletmektedir. Türkiye çapında yapılan araştırmaların maliyetlerini görmek açısından her il defterdarlığının kaç birim nezdinde araştırma yaptığına bakmak gerekir.
Nezdinde araştırma yapılan birim sayısı şu şekildedir:
Tahsil dairesi sayısı : 1021
a) Bağımsız vergi dairesi sayısı : 437
b) Bağlı vergi dairesi sayısı : 584
Banka sayısı : 6296 ticari banka şubesi
Özel finans kurumu sayısı : 113 özel finans kurumu şubesi
Tapu sicil müdürlüğü sayısı : 1003
Görüldüğü gibi her bir borçlu mükellef için defterdarlıklarca diğer 80 il defterdarlığına yazı yazılmakta, Defterdarlıklar kendilerine bağlı 1021 tahsil dairesine (vergi daireleri) vergi daireleri ise 6296 banka şubesi, 113 özel finans kurumu ve 1003 tapu sicil müdürlüğüne yazı yazmaktadır. Bu aşamaya kadar bir amme borçlusu için 8513 yazı yazılmış olmakta ve tüm bu yerlerden aynı miktarda cevap alınmaktadır. Toplam sayıları 7412 olan bankalar, tapu sicil müdürlükleri ve özel finans kurumlarından alınan 7412 yazı ilgili tahsil dairelerince bağlı olduğu defterdarlıklara bildirilmektedir. Bu aşamada 1021 tahsil dairesince yazı yazılmaktadır. Kendilerine gelen yazıları malvarlığı araştırmasını başlatan defterdarlığa gönderen 80 defterdarlık 80 tane yazı yazmış olmaktadır.
Bir mükellefin malvarlığı araştırması için sadece Maliye Bakanlığı 9614 yazı yazmaktadır. Bankalar, tapu sicil müdürlükleri ve özel finans kurumları ise, 7412 yazı ile ilgili tahsil dairelerine cevap vermektedir. Bu iki rakamı topladığımızda toplam 17026 adet yazı yazılmış olmaktadır.
III. 401 SERİ NUMARALI TAHSİLAT GENEL TEBLİĞİ
6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 79 uncu maddesi uyarınca borçlunun üçüncü şahıslar nezdindeki hak ve alacakları ile fiilen zabıt tanzimi suretiyle haczi kabil olmayan menkul mallarının haczi, bunları nezdinde bulunduran hakiki ve hükmi şahıslara, kurumlara haciz keyfiyetinin tebliği suretiyle yapılmaktadır. Ödeme müddeti içerisinde ödenmeyen kamu alacaklarının cebren tahsilini temin etmek ya da alacağın tahsil güvenliğini sağlamak amacıyla tahsil dairelerince alınan haciz ve ihtiyati haciz kararları üzerine, bu hükme dayanılarak borçlunun bankalar nezdindeki hak ve alacaklarının da haczi yoluna gidilmektedir.
Borçlu mükelleflerin bankalar nezdindeki hak ve alacaklarına yönelik haciz ve ihtiyati haciz bildirilerinin, bankaların bütün teşkilatına şamil olmak üzere banka hükmi şahsiyetini temsil eden merkezlerine tebliğ edilmesi mümkün bulunmakla birlikte, 290 Seri numaralı Tahsilat Genel Tebliği ile bankaların o tarihteki yapılarının istenilen sürede gerekli araştırma yapmaya elverişli olmaması sebebiyle zaruri ve acele haller dışında bu uygulamaya gidilmemekteydi.
401 seri numaralı Tahsilat Genel Tebliği ile Maliye Bakanlığı, bankaların teknolojik yapılarındaki gelişmeleri de dikkate alarak;
1- Maliye Bakanlığının belirleyeceği limitin üzerinde borçlu bulunanlar için,
2- Maliye Bakanlığının izni alınarak, belirlenen limitin altında borcu bulunsa da bankalar nezdinde Türkiye genelinde hak ve alacak araştırması yapılmasında zorunluluk görülenler için, düzenlenen haciz ve/veya ihtiyati haciz bildirilerinin mevduat kabul eden bankaların genel müdürlüklerine alacaklı tahsil dairelerince doğrudan tebliğ edilmesi uygun görülmüştür. Bu tebliğin yayımını müteakip 290 Seri No.lu Tahsilat Genel Tebliği yürürlükten kaldırılmıştır.
Maliye Bakanlığı bu tebliğle belirlenecek limiti aşan amme alacaklarının ve bu limiti aşmasa da Türkiye çapında araştırılması gereken amme alacaklarının, Bakanlığın izniyle bankaların genel müdürlüklerine alacaklı tahsil dairelerince doğrudan tebliğ edileceğini belirtmiştir. 1998/3 seri numaralı Tahsilat İç Genelgesiyle bu limit 30 milyar TL olarak belirlenmişti. Fakat tebliğin iptali amacıyla açılan davanın sonucunda Danıştay 4. Dairesi tarafından verilen kararla,[1] düzenlenen haciz bildirimlerinin doğrudan bankaların genel müdürlüklerine tebliğ edileceğine dair düzenleme iptal edilmiştir. Bakanlık 2001/2 seri numaralı Tahsilat İç Genelgesiyle bu durumu tüm teşkilata duyurmuş ve bundan sonra tahsil dairelerince haciz bildirimlerinin bankaların genel müdürlüklerine bildirilmeyeceğini belirtmiştir. İç genelgeye göre bundan sonra haciz bildirileri tahsil dairelerince amme borçlusunun hak ve alacaklarının bulunduğu veya bulunabileceği banka şubelerine doğrudan veya o mahaldeki tahsil daireleri aracılığıyla tebliğ edilecektir.
401 seri numaralı Tahsilat Genel Tebliğine karşı T.C. Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü tarafından “alacakla ilgisi bulunmayan üçüncü şahıslar alacak ve hak araştırması yapmak zorunda bırakılmakta her türlü yetkiye sahip tahsil daireleri ise herhangi bir araştırma yapmadan ve borç miktarı dahi gözetilmeden haciz bildirilerini genel müdürlüklere tebliğ etme yetkisine sahip olmaktadırlar ki bu durum kanunla verilen yetkinin aşılması anlamındadır.” şeklindeki gerekçeyle dava açılmıştır.
Danıştay Dördüncü Dairenin 18.11.1998 tarih, E.No.1997/5834;K.No.1998/4320 numaralı kararında, “6183 sayılı Kanun'un 62 nci maddesi ancak tahsil dairesince tespit edilen alacak ve haklar için haciz imkanı tanımıştır. Dava konusu yapılan genel tebliğde ise, tespit edilme şartı aranmaksızın hak ve alacağın var olup olmadığı dahi bilinmeden haciz uygulaması yapılabileceği belirtilmektedir. Nitekim dosya içerisinde yeralan haciz bildirilerinin incelenmesinden de, haciz bildirilerinin hiç bir alacak ve hak araştırması yapılmadan ve borç miktarı da gözetilmeksizin tüm alacak ve haklara uygulandığı anlaşılmaktadır. Bu durumda Kanunun emredici hükmüyle belirlenen şartlar gözardı edilerek idareye Kanun hükmünü aşan nitelikte yetki tanıyan dava konusu genel tebliğ ile yapılan düzenleme ve bu Tebliğe dayanılarak davacı kuruma tebliğ edilen haciz bildirilerinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir. Bu karar Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu tarafından da uygun bulunmuştur.
IV. UYGULAMA
Maliye Bakanlığı bugün itibariyle, 401 seri numaralı Tahsilat Genel Tebliği yargı kararı ile iptal edildiği için bankalar ve özel finans kurumları nezdinde ülke çapında malvarlığı araştırmalarını 6296 ticari banka ve 113 özel finans kurumu şubesine ayrı ayrı sorarak yapmaktadır. Banka ve özel finans kurumları genel müdürlükleri müşterilerine ait hesapları genel merkezden izleyebilmesine rağmen hesap araştırmaları şubeler nezdinde yapılmakta ve netice olarak hem amme alacağı sürüncemede kalmakta ve daha geç tahsil edilmekte hem de banka ve özel finans kurumları kümülatif olarak daha fazla zaman ve kaynak harcamaktadır.
Danıştay tarafından verilen kararda “ancak tahsil dairesince tespit edilen alacak ve haklar” için haciz imkanı tanındığı ve dava konusu yapılan genel tebliğle, “tespit edilme şartı aranmaksızın hak ve alacağın var olup olmadığı dahi bilinmeden haciz uygulaması yapılabileceği belirtilerek anılan Genel Tebliğ iptal edilmiştir.
Halbuki Vergi Daireleri tarafından bankalara gönderilen haciz bildirileri hem bir malvarlığı araştırması hem de haciz bildirisi mahiyetindedir. Hesap araştırmasının ayrı bir yazıyla istenip eğer amme borçlusunun o bankada hesabına rastlanırsa haciz bildirisi gönderilmesinin pratik bir faydası bulunmamaktadır.
6183 sayılı Kanunun 6 ncı maddesine göre, Tahsil dairelerince bu kanuna göre yapılan tebliğ ve verilen emirleri derhal yapmaya ve neticesini geciktirmeksizin tahsil dairesine bildirmeye alâkadarlar mecburdurlar. Makbul bir özre dayanmadan bu mecburiyeti ifa etmeyenler hakkında Cumhuriyet Savcılığınca umumi hükümlere göre doğrudan doğruya takibat yapılır. Kanunun genel sistematiği ve bu maddenin konuluş amacı amme alacağının kendine özgü niteliğini gözler önüne sermektedir. Çünkü Kanunun 79 uncu maddesine göre amme borçlusunun hâmiline yazılı olmayan veya cirosu kabil senede dayanmayan alacakları ile, maaş, ücret, kira vesaire gibi her türlü hakları ve fiilen zabıt tanzimi suretiyle haczi kabil olmayan üçüncü şahıslardaki menkul mallarının haczi, borçlu veya zilyed olan veyahut alacak ve hakları ödemesi gereken hakikî, hükmi şahıslara, kurumlara haciz keyfiyetinin tebliği suretiyle yapılır. Mevcut teknolojik koşullar sayesinde (Özellikle ATM ler ve internet bankacılığı dikkate alındığında) bankacılık işlemlerini yapmak daha da kolaylaşmıştır.
V. 5228 SAYILI KANUNLA YAPILAN DEĞİŞİKLİK
5228 Sayılı Kanunun 12 nci maddesiyle 21.7.1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 62 nci maddesine birinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“Maliye Bakanlığı amme alacaklarının takibinde haczolunacak malların tespiti amacıyla yapılacak mal varlığı araştırmasının şekli, alanı ve kapsamı ile araştırma yapılacak amme alacaklarının türü ve tutarını belirlemeye yetkilidir. Bu yetki alacaklı amme idaresi itibarıyla da kullanılabilir.”
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun (1/840) bu değişiklikle ilgili gerekçesi şu şekildedir.
“Madde 12. - 6183 sayılı Kanunun 62 nci maddesi hükmü uyarınca, kamu alacaklarının takip ve tahsili amacıyla, amme borçlusunun mal varlığının tespit edilebilmesi için yurt çapında mal varlığı araştırması yapılması gerekmektedir. Borçlunun aciz halinin tespiti dahi bu araştırma sonucuna bağlanmıştır.
Mal varlığı araştırması bankaların şubeleri, belediyeler, tapu sicil müdürlükleri ve ilgili diğer kurumlar ile yazışarak yapılmaktadır. Bankaların genel müdürlükleri nezdinde haciz uygulaması yapılamaması, her ilde şubelerle ayrı ayrı ve doğrudan yazışmayı gerektirmektedir. Bir çok kurum ve kuruluş bilgisayar ve otomasyon sistemlerine henüz geçmediği için manyetik ortamda bilgi alışverişi mümkün olmamaktadır. Bu nedenle mal varlığı araştırması yapılırken ilgili kurum ve kuruluşlar ile tek tek yazışma yapılması gerekmektedir.
Vergi dairelerinin gönderdiği mal varlığı araştırması/haciz yazılarının yanıtlanması, gerek gönderen gerekse işlemi yapacak olan kurum açısından zaman ve işgücü kaybına neden olmaktadır. Bunun yanı sıra her bir yazışmanın tamamlanması için gerekli olan kırtasiye ve posta masrafları toplamı bugün itibarıyla yalnızca Ankara ili için yaklaşık iki milyar lira civarında tutmaktadır. Bu araştırmanın ülke düzeyinde yapılması nedeniyle toplam masrafın yaklaşık olarak 40 milyar lirayı bulacağı tahmin edilmektedir. Mal varlığı araştırması/haciz yazılarına konu olan amme alacağı çoğu zaman bu rakamın altında olduğu için, amme alacağının tahsili için yapılacak giderler alacaktan fazla olmaktadır.
Maddeye eklenen fıkra ile, mal varlığı araştırması; araştırmanın şekli, alanı, kapsamı, alacağın türü ve tutarı itibarıyla sınırlandırılmak suretiyle yapılabilecek, bu sayede araştırmaya ilişkin yazışmaların sayısının azalmasıyla zaman ve işgücü kayıpları azaltılarak verimlik arttırılacak, buna paralel olarak amme alacaklarının tahsili daha da hız kazanacaktır. E-devlet projesinin sonuçlarının ortaya çıkmaya başlamasıyla birlikte, halen yazışma yapılmak durumunda kalınan kurum ve kuruluşların otomasyon sistemleri kullanılmaya başlanacak, Maliye Bakanlığına tanınan bu yetki ile birlikte, bilfiil yazışmaya gerek kalmadan yapılacak araştırmalar bilgisayar ortamında sonuçlandırılabilecektir.
Diğer taraftan, Maliye Bakanlığına verilen yetki çerçevesinde amme alacağının türü ve alacaklı amme idareleri itibarıyla farklı düzenleme yapılabilecektir.
Ayrıca Maliye Bakanlığı bu yetkisini kullandığı takdirde amme alacağının takibi için yapılacak mal varlığı araştırması borçlunun sadece iş ve ikametgâh adreslerinin bulunduğu iller ile sınırlı olabilecektir.
Buna paralel olarak da 6183 sayılı Kanunda düzenlenen aciz halinin tespitinde de bu sınırlama çerçevesinde yapılan mal varlığı araştırması dikkate alınacaktır.
6183 sayılı Kanunun tahsil zamanaşımı ve tahsil zamanaşımını kesen sebeplere ilişkin hükümleri bütün olarak ele alındığında, getirilen düzenleme ile verilen yetkiye istinaden, mal varlığı araştırmasının sınırlandırılmasına bağlı olarak bir kısım alacaklar zamanaşımına uğrayabilecektir. Ancak getirilen düzenleme ile hedeflenen amaçlar dikkate alındığında, bu alacakların takibi için yapılacak masrafların azaltılması ile alacağın zamanaşımına uğramasından doğabilecek kayıplar dengelenmiş olacaktır.”[2]
VI. DEĞERLENDİRME ve SONUÇ
Ülke çapında yapılan malvarlığı araştırmaları kimi zaman amme alacağının tahsilini sürüncemede bırakmakta ve hem amme idaresinin hem de nezdinde araştırma yapılan banka ve özel finans kurumlarının gereksiz zaman ve kaynak harcamasına neden olmaktadır. Tahsil daireleri tarafından yapılan borç araştırmaları sırasında borç miktarının borcun tahsili için yapılacak masrafları karşılayıp karşılamayacağı değerlendirilmemekte, mükellefin mal varlığı veya banka hesabının hangi illerde olabileceğine ilişkin herhangi bir araştırma yapılmaksızın tüm il defterdarlıkları nezdinde malvarlığı araştırılmaktadır.
5228 sayılı Kanunla 6183 sayılı Kanunun 62 nci maddesine eklenen ikinci fıkraya göre, Maliye Bakanlığı amme alacaklarının takibinde haczolunacak malların tespiti amacıyla yapılacak mal varlığı araştırmasının şekli, alanı ve kapsamı ile araştırma yapılacak amme alacaklarının türü ve tutarını belirlemeye yetkilidir. Bu yetki alacaklı amme idaresi itibarıyla da kullanılabilecektir.
5228 sayılı Kanunla Maliye Bakanlığına verilen bu yetki kullanıldığında vergi dairelerinin gereksiz iş yükünün hafifleyeceği ve amme alacaklarının daha kolay tahsil edileceği tabiidir.
Şaban KÜÇÜK
Maliye Müfettişi
Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunun 01.12.2000 gün ve 2000/385 sayılı kararıyla kesinleşen 18.11.1998 gün ve 1998/ 4320 sayılı Danıştay 4. Daire kararı
[2] http://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem22/yil01/ss645m.htm