DEĞERSİZ VE VAZGEÇİLEN ALACAKLAR İLE MUHASEBELEŞTİRİLMELERİ
I. GİRİŞ
İşletmeler faaliyetlerini idame ettirirken çoğu zaman içsel veya dışsal bazı sebeplerden ötürü yükümlülüklerini yerine getirememektedirler. Nitekim vadeli ve dövize endeksli satışların, yeterli sermaye olmaması dolayısıyla yoğun olmasından ötürü işletmeler bu tür risklere daha yoğun olarak maruz kalmaktadırlar. Gerek 1994 yılında gerekse 2000 Kasım ve 2001 Şubat aylarında yaşanan devalüasyon, işletmelerin yükümlülüklerini yerine getirmelerini zorlaştırmıştır. Şu halde bir yanda alacaklarını tahsil edemeyen, diğer yanda borçlarını ödeyemeyen işletmelerin bu alacak ve borçları ne şekilde işleme tabi tutacağı sorunu gündeme gelmektedir. Bu konu ile ilgili düzenlemeler Vergi Usul Kanununun “Alacaklar ve Sermayede Amortisman” bölümünde yapılmıştır.
Değersiz ve vazgeçilen alacaklar, “Vergi Usul Kanunu”nun “Alacaklarda ve Sermayede Amortisman” başlığı altında düzenlenmiş olup, alacaklarda amortisman; değersiz alacaklar, şüpheli alacaklar ve vazgeçilen alacaklar olarak üçlü bir ayrıma tabi tutulmuştur. Değersiz alacaklar, ticari ilişkide alacaklı yönünden hangi hallerde bir alacağın değersiz hale geldiğini ve hangi şartları taşıması halinde itfa edilmek suretiyle zarar yazılabileceği üzerinde dururken; vazgeçilen alacaklarda ise borçlu yönünden uygulanması gereken işlemler üzerinde durulmaktadır. Şüpheli alacaklar kısmında ise henüz tahsil olanağı ortadan kalkmamış alacaklar düzenlenmiştir.
II. DEĞERSİZ ALACAKLAR
Değersiz alacaklar VUK 322’nci maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre;
“Kazai bir hükme veya kanaat getirici bir vesikaya göre tahsiline artık imkan kalmayan alacaklar değersiz alacaktır.
Değersiz alacaklar, bu mahiyete girdikleri tarihte tasarruf değerlerini kaybederler ve mukayyet kıymetleriyle zarara geçirilerek yok edilirler.
İşletme hesabı esasına göre defter tutan mükelleflerin bu madde hükmüne giren değersiz alacakları gider kaydedilmek suretiyle yok edilirler.”
Madde hükmünden anlaşılacağı üzere bir alacağın değersiz hale gelebilmesi için bazı şartlar aranmıştır:
1- Değersiz alacakların gider yazılabilmesi için alacak sahibinin bilanço veya işletme hesabı esasına göre defter tutması gerekmektedir. Oysa şüpheli alacaklar için sadece bilanço esasına göre defter tutan mükellefler karşılık ayırabilmektedir. Zaten değersiz alacak kavramı da ancak tahakkuk esasının geçerli olduğu kazançlar için uygulanabilmektedir. Nitekim ancak tahakkuk esası gereğince işletmenin kasasına girmediği halde alacakları gelir olarak kaydedilebilmektedir. Bu durumda tahakkuk esasının geçerli olduğu ticari kazanç sahiplerinin bu uygulamadan yararlanması doğaldır. Ancak sadece bilanço ve işletme hesabına göre defter tutanlar değersiz alacak müessesinden yararlanacak, tahakkuk esasını uygulayarak kazancını basit usulde tespit eden mükellefler yararlanamayacaktır.
2- Alacak ticari işle ilgili olmalıdır. Bir alacağın değersiz hale gelebilmesi için daha öncesinden ticari kazancın tespit edilmesi aşamasında dikkate alınması gerekmektedir. Dolayısıyla işletme ile ilgisi olmayan bir alacağın değersiz alacak sayılmak suretiyle giderleştirilmesi mümkün değildir. Buna göre, işletme sahiplerine ait alacaklar, kanunda belirtilen şartları haiz olsalar dahi bu imkandan yararlanamayacaklardır. Hatır senetleri de bu kapsamda değerlendirildiğinden değersiz alacak mahiyeti taşımamaktadır. Danıştay’ın 30.04.1975 tarih ve 1974/1129 esas ve 1975/1545 sayılı kararına göre de “ticari ilişkiden doğmayan alacaklar için aciz vesikasına dayanarak bu alacaklar değersiz addedilip zarar kaydetmek mümkün değildir.” Öte yandan Hesap Uzmanları Danışma Komisyonu’nun 22.06.1960 gün ve 102 No’lu kararında alacağın, ticari ve zırai kazancın elde edilmesiyle ilgili olmasının yanı sıra gerçek bir faaliyete de dayanması gerektiği belirtilmiştir. Buna göre gerçek bir borç ilişkisine dayanmayan hatır senetlerinin değersiz alacak sayılmak suretiyle gider yazılması mümkün değildir.
3- Alacak değersiz hale geldiği dönemde gider yazılmalıdır. Zira değersiz hale gelen alacakların zarar yazılması alacağın amortismanı hükmündedir ve VUK’un “Alacaklarda ve Sermayede Amortisman” bölümü altında düzenlenmiştir. Şu halde amortismanlara ilişkin genel hükümler çerçevesinde alacakların değersiz alacak niteliği aldıkları dönem zarar yazılmak suretiyle muhasebeleştirilmeleri gerekmektedir.
4- Alacağın kazai bir hükme veya kanaat verici bir belgeye göre tahsiline imkan kalmamalıdır. Kazai hükümden maksat, alacağın tahsil edilme imkanının kalmadığını gösteren ve bunu mahkeme kararıyla hükme bağlayan belgedir. Kanaat verici vesika ise borçlunun borcunu ödemeyeceğini gösteren her türlü belge olarak tanımlanabilir. Görüldüğü üzere kanun koyucunun bu şartları aramasında ki maksadı, herhangi bir şekilde tahsil edilebilme olanağı olan alacaklar için değersiz alacak müessesesinin işletilmemesidir. Kanaat verici vesikaların neler olduğu kanunda açıkça belirlenmemiştir. Bu yüzden nelerin kanaat verici vesika olarak kabul edilip edilmeyeceği konusunda tereddütler oluşmaktadır. Uygulamada bu kapsamda değerlendirilebilecek bazı belgeler şunlardır.
ü Alacaklının alacaktan vazgeçtiğini gösteren konkordato anlaşması,
ü Borçlunun herhangi bir malvarlığı bırakmadan ölümü ve herhangi bir mirasçısının bulunmaması,
ü Medeni Kanun hükümleri gereğince mahkeme tarafından borçlu adına verilen gaiplik kararı,
ü Borçlunun adresinin saptanamaması nedeniyle icra takibat dosyasının kaldırıldığını gösteren belge,
ü Alacaklının, alacak ile ilgili açtığı davayı borçlunun kazandığını gösteren mahkeme kararı,
ü Borçlunun yurt dışına çıktığını ve haczi kabil malı olmadığını gösteren belgeler,
ü Sulh anlaşması ile alacaktan vazgeçildiğini gösteren belgeler.
A. Aciz Vesikasının Durumu:
Aciz vesikası, alacaklının icra takibi sonrasında borçlunun bütün varlığını hacze konu etmesinden sonra dahi haczedilen malların, borcun tamamını karşılamaması halinde ortaya çıkar. Bu duruma istinaden İcra ve İflas Kanunu gereğince verilen belgeye aciz vesikası denir. Aciz vesikasına tabi alacak için faiz talep edilemeyeceği gibi sözkonusu alacak zaman aşımına da tabi değildir. Öte yandan aciz vesikası, borçlu tarafından borcun ikrarı anlamına geldiğinden alacaklı herhangi bir ödeme emri düzenlemeden aciz vesikasına dayanarak borçlu tarafından edinilen malların derhal haczini isteyebilir. Görüldüğü üzere aciz vesikası, borcun ortadan kalktığı anlamına gelmemektedir. Dolayısıyla aciz belgesine bağlı alacaklar değersiz alacak sayılmamakta ancak değerleme günü itibariyle bilançoda şüpheli alacaklar hesabı altında göstermek suretiyle karşılık ayrılması gerekmektedir. Nitekim Danıştay 4. Dairesinin 10.01.1984 tarih ve E 1982/8216, K:1984/98 sayılı kararında da aciz vesikasının zaman aşımına tabi olmadığı hatta belli şartların gerçekleşmesi halinde mirasçılara karşı da ileri sürülebileceği dolayısıyla değersiz alacak olarak kabul edilmemesi gerektiği belirtilmiştir.
B. Borçlunun İflası Durumu:
İflasın açılması ile birlikte İcra İflas Kanununun 195’inci maddesi gereğince borçlunun borçları muaccel hale gelir. Bu durumda müflisin henüz vadesi gelmemiş borçları iç iskonto hesabıyla indirgenir ve o günkü değeri bulunur. Böylece alacaklılar tarafından borçlunun bütün borçları talep edilebilir hale gelmektedir. Dolayısıyla iflas ile borç ortadan kalkmamakta; alacaklıların iflas masasında sıraya girmeleriyle birlikte şüpheli hale gelmektedir. Nitekim iflas masasında ki malların satışı bütün alacaklıların alacaklarını karşılamaya yetmeyebilir. Öte yandan alacağın tahsil imkanının kalmadığının kazai bir hükümle kesinleşmesi halinde ise, alacak değersiz sayılacaktır.
Bir örnek yardımıyla konuyu açıklayacak olursak;
Meltem A.Ş. Mayıs 2006 tarihinde yapmış olduğu mal teslimi neticesinde Deniz A.Ş.’den 10.000 YTL alacaklıdır. Ağustos 2006 tarihinde de Deniz A.Ş. hakkında iflas takibatına başlandığını ve Meltem A.Ş.’nin iflas masasına da aynı tarihte girdiğini varsayalım. İflasın Şubat 2007 tarihinde sonuçlandığını ve Meltem A.Ş.’nin alacağının sadece 6.000 YTL olan bölümünü tahsil edebildiğini kalanı için Ticaret Mahkemesinin tahsiline imkan bulunmadığına hükmettiğini düşünelim.
Böyle bir durumda; Meltem A.Ş.’nin 2006 yılı değerleme günü itibariyle yapması gereken, alacağı şüpheli alacaklar hesabında izlenmek ve karşılık ayırarak tamamını gider yazmaktır. Zira şirket iflas masasına başvurmuş ve alacak henüz tamamiyle ortadan kalkmamıştır. Meltem A.Ş. tarafından yapılması gereken muhasebe kaydını gösterecek olursak;
____________________________ Ağustos 2006_____________________________
128- Şüpheli Ticari Alacaklar 10.000
(Deniz A.Ş.’den alacaklar)
120- Alıcılar 10.000
(Deniz A.Ş.’den alacaklar)
_____________________________ / _____________________________
654- Karşılık Giderleri 10.000
129- Şüpheli Ticari Alacak Karşılığı 10.000
_____________________________ / _____________________________
_________________________ Aralık 2006 ___________________________
690- Dönem Kar/Zarar 10.000
654- Karşılık Giderleri 10.000
_____________________________ / ___________________________
İflasın sonuçlanması ve Meltem A.Ş.’nin alacağının bir kısmını tahsil etmesi;
____________________________ Şubat 2007 _____________________________
102- Bankalar 6.000
128- Şüpheli Ticari Alacaklar 6.000
(Deniz A.Ş.’den alacaklar)
_____________________________ Şubat 2007 ___________________________
129- Şüpheli Ticari Alacak Karşılığı 6.000
644- Konusu Kalmayan Karşılıklar 6.000
_____________________________ / ___________________________
Alacağın bir bölümünün tahsilinin imkansız hale gelmesi;
____________________________ Şubat 2007 _____________________________
689- Diğer Olağandışı Gider ve Zararlar 4.000
128- Şüpheli Ticari Alacaklar 4.000
(Deniz A.Ş.’den alacaklar)
- Daha önce şüpheli olan alacağın olağandışı gider hesabına atılması
_____________________________ / ___________________________
129- Şüpheli Ticari Alacak Karşılığı 4.000
644- Konusu Kalmayan Karşılıklar 4.000
- Önceki dönem ayrılan şüpheli alacak karşılığının iptal edilmesi
_____________________________ / ___________________________
Öte yandan, alacaklı adını iflas masasına yazdırmadığı halde iflas masasının kapanmasına dayanarak değersiz alacak müessesesinden yararlanabilecek midir? Herşeyden evvel alacaklının borcun ödenmesini sağlayacak bütün yolları tüketmediği ve böylece basiretli bir tüccar gibi hareket etmediği durumunun ortaya çıktığı düşünülebilir. Ancak buna rağmen önemli olan, işletmenin değerleme günü itibariyle bu alacağı tahsil edip etmemesine imkan bulunup bulunmadığıdır ki, bu şekilde kazai bir hükmün de bulunması halinde alacaklının alacağını tahsil etmek için neler yaptığının bir önemi kalmayacaktır.
Diğer taraftan İcra İflas Kanununun 310 ve 311’inci maddelerinde düzenlenen taksiratlı ve hileli iflas hallerinde de alacaklının kazai bir hükme dayanarak alacağını değersiz alacak saymak suretiyle yok etmesi mümkündür. Nitekim taksiratlı ve hileli iflas halleri borçlu açısından getirilen düzenlemelerdir ki alacaklının bu durumu bilmesi muvazaa halleri dışında söz konusu değildir.
III. VAZGEÇİLEN ALACAKLAR:
Vazgeçilen alacaklar müessesesi de “Alacaklar ve Sermayede Amortisman” başlığı altında VUK’un 324’üncü maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, konkordato veya sulh yoluyla tahsil edilmeyen alacaklar, vazgeçilen alacaklardır. Değersiz alacaklarda alacaklı yönünden yapılan düzenlemenin paraleli borçlu yönünden vazgeçilen alacaklar kısmında yapılmıştır. Zaten konkordato veya sulh yolu ile vazgeçilen alacakların aynı zamanda kanaat getirici vesika sayılarak değersiz alacak niteliği taşıdığı da makalenin önceki bölümlerinde vurgulanmıştı.
Bu şekilde tahsilinden vazgeçilen alacaklar, borçlunun defterinde özel bir karşılık hesabına alınarak alacaktan vazgeçildiği yılın sonundan başlayarak üç yıl içinde zararla itfa edilir. Zararla itfa edilememeleri halinde kar hesabına naklolunurlar. Ancak zarar mahsubunun diğer kazanç unsurlarından yapılması mümkün değildir. Diğer bir deyişle borçlunun ticari kazanç dışında da yıl içerisinde gelir elde etmesi halinde bu gelir unsurları mahsuba konu olmayacaktır. Pasifte üç yıl bu karşılığı bekletme imkanına sadece bilanço esasına göre defter tutan mükellefler sahip bulunmaktadır. Dolayısıyla işletme hesabı esasına göre defter tutan ticari kazanç sahiplerinin vazgeçilen alacak tutarını, alacaktan vazgeçilen dönemin kazancına mı yoksa üç yıl sonrasının kazancına mı dahil edecekleri sorunu ortaya çıkmaktadır. Doğru olan işletme hesabı esasına göre defter tutan mükelleflerin de aynen bilanço esasına göre defter tutan mükellefler gibi bu imkandan yararlanmaları gerektiğidir. Her ne kadar pasifte karşılık ayırma imkanına bilanço esasına göre defter tutan mükellefler sahipse de bu imkan sadece bilanço esasına göre defter tutan mükelleflere getirilmemiştir. Vazgeçilen alacaklar da değersiz alacaklar gibi yok edilirler. Diğer bir deyişle pasifte karşılık ayrılacak dönem, alacağın konkordato veya sulh yolu ile vazgeçildiği dönemdir.
A. Konkordato Yolu ile Alacaktan Vazgeçme:
Konkordato, elde olmayan nedenlerle mali durumu bozulan iyi niyetli borçluları korumak amacıyla getirilen bir düzenlemedir. Nitekim borçlunun iflası halinde alacaklıların hepsinin alacaklarını tahsil edememe riski mevcuttur. Buna dayanarak borçlunun iki tür konkordato uygulama olasılığı vardır. Bunlardan birincisi, alacağın bir kısmının tenzil edildiği yani tahsilinden vazgeçildiği tenzilat veya yüzde konkordatosudur. Bu şekilde hem alacaklılar hem borçlu müzakere ederek alacağın bir kısmı tenzil edilir ve böylece tahsil edememe riski de ortadan kalkmış olur. Diğeri ise, alacakta herhangi bir indirime gidilmeden vadesinin uzatıldığı vade konkordatosudur.
Tenzilat konkordatosunda tahsil edilen alacak kısmı, alacaklı ve borçlu açısından normal bir alacak borç işlemi görmekte; tahsilinden vazgeçilen kısım borçlu için vazgeçilen alacak, alacaklı için de konkordato anlaşmasının daha önceki bölümlerde belirttiğimiz üzere kanaat verici vesika olması hasebiyle değersiz alacak hükmündedir. Dolayısıyla alacaklı, konkordato anlaşması ile vazgeçilen kısmı zarar yazmak suretiyle tamamen kayıtlarından çıkararak yok ederken, borçlu ise, aynı tutarı zararla itfa edene kadar pasifte 3 yıl süre ile bekletecektir.
Ayrıca konkordato anlaşmasından evvel icra veya iflas takibine başlanmış ve alacaklı bunun üzerine VUK 323’üncü maddesi gereğince karşılık ayırmışsa, konkordato anlaşması ile daha önce bu şekilde ayrılmış olan karşılık hesabı kapatılırken, tahsil edilemeyen kısım zarar yazılmak suretiyle kayıtlardan çıkarılacaktır. Konuyu kapsamlı bir örnekle irdeleyecek olursak;
Örnek:
Kaya AŞ’nin 30.06.2005 tarihli bilançosunda görünen borç kalemleri aşağıdaki gibidir.
1-
|
Bulut A.Ş.
|
60.000-YTL
|
2-
|
Toprak A.Ş
|
80.000-YTL
|
3-
|
Nesil A.Ş
|
30.000-YTL.
|
Bunlar içerisinde Bulut AŞ ve Toprak AŞ’ye olan borçların vadesi geçmiş, Nesil AŞ’ye olan borcun vade tarihi ise henüz gelmemiştir. Bulut A.Ş., aynı tarihte alacağını tahsil edememesi üzerine icra takibine başvurmuş ve V.U.K. 323’üncü maddesine dayanarak alacağı için karşılık ayırarak gider hesaplarına intikal ettirmiştir. Kaya A.Ş. ise icra safhası devam ederken 01.08.2005 tarihinde alacaklılara konkordato teklifinde bulunmuş ancak Nesil AŞ., konkordatoya red oyu vermiş ve adını anlaşmaya yazdırmamıştır. Bulut ve Toprak AŞ ise konkordatoya katılmışlar ve anlaşma 01.03.2006 tarihinde kesinleşmiş olup ödemelerin tamamı aynı tarihte gerçekleşmiştir. Buna göre, Kaya A.Ş. borçlarının %75’ini ödemek suretiyle borçlarından kurtulacaktır. Kaya A.Ş. 2005 ve 2006 yıllarını karla 2007 yılını ise 200.000 YTL zararla kapatmıştır.
Kaya AŞ’nin Muhasebe Kayıtları:
Kaya AŞ. açısından konkordato anlaşması ile ödenmeyen alacaklar, vazgeçilen alacak hükmündedir.
01.03.2006 _________
320- Satıcılar
|
127.500
|
|
Bulut AŞ
|
45.000.000.000
|
|
Toprak A:Ş.
|
60.000.000.000
|
|
Nesil A.Ş.
|
22.500.000.000
|
|
102- Bankalar
|
127.500
|
/ _________
320- Satıcılar
|
42.500
|
|
Bulut AŞ
|
15.000.000.000
|
|
Toprak A:Ş.
|
20.000.000.000
|
|
Nesil A.Ş.
|
7.500.000.000
549- Özel Fonlar
|
42.500
|
Kaya A.Ş. tarafından 2007 yılına kadar kar açıklandığından, mahsup işlemi işletmenin zarar beyan ettiği 2007 yılında gerçekleştirilecektir.
31.12.2007 __ ___
549- Özel Fonlar
|
42.500
|
|
690- Dönem Kar /Zarar
|
42.500
|
|
|
|
/ _________
Bulut AŞ’nin Muhasebe Kayıtları:
Alacağın icraya verilmesi üzerine VUK 323 gereği şüpheli ticari alacak karşılığı ayrılması;
30.6.2005 _________
128-Şüpheli Ticari Alacaklar
|
60.000
|
|
-Kaya A. Ş.’den alacaklar
|
|
|
120-Alıcılar
- Kaya A.Ş.den alacaklar
|
60.000
|
31.12.2005 _________
654 Karşılık Giderleri
|
60.000
|
|
129 Şüpheli Ticari Alacak karşılığı
|
60.000
|
|
|
|
|
/ _________
690 Dönem Kar/Zarar
|
60.000
|
|
654 Karşılık Giderleri
|
60.000
|
|
|
|
/ _______ ___
Konkordatonun kesinleşmesi ile birlikte alacağın değersiz hale gelmesi;
01.03.2006 _________
120 Alıcılar
-Kaya AŞ’den alacaklar
128-Şüpheli ticari alacaklar
|
60.000
60.000
|
/ _________
129 Şüpheli Ticari Alacaklar karşılığı
671-Önceki Dönem Gelir Karlar
|
60.000
60.000
|
/ _________
102 Bankalar
120. Alıcılar
-Kaya AŞ’den alacaklar
|
45.000
45.000
|
|
/ ________
689 Diğer olağandışı gider ve zararlar
120. Alıcılar
-Kaya AŞ’den alacaklar
|
15.000
15.000
|
|
31.12.2006 ___ ___
671 Önceki dönem gelir ve karlar
|
60.000
|
|
|
689 Diğer Olağandışı gider ve zarar
|
15.000
|
|
|
690 Dönem Kar/Zarar
|
45.000
|
|
|
|
|
|
|
|
Toprak AŞ’nin Muhasebe Kayıtları:
Toprak A.Ş. icra safhasına katılmadığından o aşama ile ilgili herhangi bir kayıt yapmayacaktır.
01.03.2006 ___ ___
102 Bankalar
120 Alıcılar
-Kaya AŞ’den alacaklar
|
60.000
60.000
|
|
/ ___
689 Diğer olağandışı gider ve zararlar
120 Alıcılar
-Kaya AŞ’den alacaklar
|
20.000
20.000
|
|
31.12.2006 ___
690 Dönem Kar ve Zarar
|
20.000
|
|
|
689 Diğer olağandışı gider ve zararlar
|
20.000
|
|
|
|
|
|
|
|
/ _____________________
Konkordato alacakların en az 2/3 çoğunluğu ve toptan alacak tutarının 2/3’sine ulaştığı anda geçerli olur ve bütün alacaklar için hüküm ifade eder. Diğer bir deyişle konkordatoya red oyu veren alacaklılar için de konkordato hükümleri caridir. Ancak bu kuralın.istisnaları mevcuttur Bunlar,
ü Rehinli Alacaklar,
ü Amme Alacakları,
ü İmtiyazlı Alacaklardır.
Dolayısıyla Nesil AŞ için de konkordato hüküm ifade etmektedir.
Nesil AŞ’nin Muhasebe Kayıtları:
01.03.2006 ___
102 Bankalar
120 Alıcılar
-Kaya AŞ’den alacaklar
|
22.500
22.500
|
|
/ ___
689 Diğer olağandışı gider ve zararlar
120 Alıcılar
-Kaya AŞ’den alacaklar
|
7.500
7.500
|
|
31.12.2006 ___
690 Dönem Kar ve Zarar
689Diğerolağandışı gider zararlar
|
7.500
7.500
|
|
/ __
B. Sulh Yolu ile Vazgeçilen Alacaklar:
Tarafların karşılıklı anlaşmaya vararak borcun bir kısmından vazgeçilmesi halidir. Yapılması gereken işlemler, sulh yolu ile vazgeçilen alacakların da aynı zamanda kanaat getirici vesika olması nedeniyle yukarıda konkordato yolu ile vazgeçilen alacaklar kısmında anlatılanlarla aynıdır. Ancak, madde metninde geçen sulh yolu ile vazgeçilen alacaklar ifadesinde bazı tereddütler oluşmaktadır. Nitekim örtülü kazanç dağıtımında olduğu gibi mükelleflerin kendi aralarında yaptıkları bir anlaşma ile zararlı olan şirketin diğeri lehine alacağından sulh yolu ile vazgeçmesi halinde hazine kaybı söz konusu olabilmektedir. Bu konuya ilişkin olarak “Hesap Uzmanları Kurulu Danışma Komisyonu” 169 Sıra No’lu kararında konuya açıklık getirmiştir. Karara göre, sulh yolu ile alınmasından vazgeçilen bir alacağın değersiz alacak olarak zarar yazılabilmesi için diğer bütün vesikalarda olduğu gibi olayın incelemesi yapılmalı ve inceleme elemanı söz konusu vesikaya kanaat verdiği takdirde kabul edilmelidir. Yani bir olayı tevsik eden her belge gibi alacaktan vazgeçildiğini gösteren ve bunu ispatlama maksadıyla ibraz olunan belgeler de soyut olarak yeterli bulunmazlar. Belgeler, ilişkin bulundukları olaylarla birlikte ve olayın mahiyet ve özü incelenerek değerlendirilir. Bu itibarla alacaktan vazgeçmeyi peşin ve şekli bir belgeye bağlamak mümkün değildir.
Alacaktan mahkeme kararı ile vazgeçilmesi halinde dahi olayın gerçek mahiyeti araştırılmalı ve buna dayanarak karar verilmelidir.
IV. ŞÜPHELİ VE DEĞERSİZ ALACAKLARIN BİRLİKTE DEĞERLENDİRİLMESİ
VUK’un 322 ve 323’üncü maddeleri birlikte değerlendirildiğinde karşımıza iki soru çıkmaktadır. Daha önce hasılat yazılmayan bir alacak için şüpheli alacak karşılığı ayrılabilir mi veya bu alacak değersiz alacak sayılır mı?
Bir alacağın şüpheli hale gelebilmesi için öncelikle ticari veya zirai kazancın elde edilmesi veya idame ettirilmesi ile ilgili olması gerekmektedir. Dolayısıyla kanun metninde daha önceden hasılat yazılması gerekeceği türden bir ifade bulunmamaktadır. Ancak kanun gerekçesinde karşılık ayırmak suretiyle zarara intikal ettirilecek alacağın ticari ve zirai faaliyetin elde edilmesi veya idame ettirilmesi ile ilgili olması, diğer bir ifade ile alacağın daha önce hasılat hesaplarına intikal ettirilmiş olması gerekeceği belirtilmiştir. Dolayısıyla kanun koyucu bu madde kapsamında kanun lafzında ifade edilen ticari veya zirai kazancın elde edilmesi veya idame ettirilmesi ile ilgili olmasından ne kastettiğini gerekçede açıkça ifade etmiştir. Öte yandan bir alacağın değersiz hale gelmesi için yine o alacağın ticari faaliyetle ilgili olması gerekeceği halde kanun metninde ve gerekçesinde bir düzenleme yapılmamıştır. Buradan hareketle daha önce hasılat yazılmayan bir alacağın şüpheli hale gelerek karşılık ayrılması mümkün değilken aynı alacağın kanunda belirtilen şartları taşıması halinde değersiz alacak sayılmak suretiyle yok edilerek zarar yazılması mümkündür. Dolayısıyla kanun koyucu ödendiği halde karşılığı alınamayan avanslar için sadece süpheli alacak karşılığı ayrılmasını engellemiş ancak bunların değersiz alacak olarak yok edilmelerinin önüne geçmemiştir. Nitekim böyle bir anlayışın da kanun ruhuna ters düşeceği açıktır.
KAYNAKLAR:
1- AKYOL M. Emin, KÜÇÜK Muzaffer, “Tekdüzen Hesap Planı ve Mali Tablolar” Yaklaşım Yayınları (2001)
2- YILMAZ Kazım, “Değerleme”, Maliye Hesap Uzmanları Derneği Yayınları
3- ERKAN Mehmet, “Vergi Hukukunda Değersiz ve Vazgeçilen Alacaklar” Vergi Dünyası Sayı:232
4- DUMAN Ömer, “Değersiz Alacaklar ve Vazgeçilen Alacaklar” Vergi Dünyası Sayı:244
5- ŞİŞMAN Bülent, “Hasılat Yazılmayan Ticari Nitelikteki Alacaklar Değersiz Alacak Yoluyla Zarar Yazılabilir” Vergi Dünyası Sayı:237
6- ÖCAL M. Sait, EMEKSİZ Turan, “İcra İflas Hukukunun VUK’daki Şüpheli Alacak ve Değersiz Alacak Müesseseleri ile İlişkisi.