KAÇAKÇILIK SUÇ ve CEZALARINDA YENİ DÜZENLEMELER, CEZA SORUMLULUĞUNA DAİR “BİLEREK” İBARESİNİN ANLAMI
Mustafa ÇOLAK-Maliye Bakanlığı Daire Başkanı
I. GİRİŞ
Bilindiği üzere, Yeni TCK’nın 01.04.2005 tarihi itibariyle yürürlüğe girmesiyle, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu yürürlükten kalkacağından; Vergi Usul Kanununda tanımlanan bazı suç ve cezalarında yeniden düzenleme yapılması kaçınılmaz hale gelmiştir.
Her ne kadar Yeni Türk Ceza Kanununun yürürlüğü ile ortaya çıkan boşluk, 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanununu[1] 3/(1) "mevzuatta, yürürlükten kaldırılan Türk Ceza Kanununa yapılan yollamalar 5237 sayılı Türk Ceza Kanunda bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelere yapılmış sayılır" hükmü ile çözüme kavuşturulmuş görünse dahi, yapılan bu atıfa rağmen fiilin kanundaki tanıma uygun tipte olmasının gerekliliği karşısında geçiş döneminde oluşabilecek farklı değerlendirmelerin engellenerek uygulama birliğini temin amacıyla TBMM’nce kabul edilen 23.01.2008 tarih ve 5728 sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun[2] tasarısıyla uyumlaştırma yoluna gidilmiştir.
Bu kapsamda kaçakçılık suç ve cezalarına dair mevcut tasnif şekli değiştirilerek yeni ceza kanunu düzenlemeleri de dikkate alınarak Vergi Usul Kanununun 359 uncu maddesi yeniden düzenlenmiştir.
Yapılan bu düzenleme neticesi ortaya çıkan yeni durum, uygulanacak cezalar ile cezaların uygulanmasında kasıt veya bilerek ifadesinin önemine dair açıklamalarda bulunulacak, bağlantılı olarak kaçakçılık suçlarından kaynaklanan cezaların ertelenmesi ve dava zamanaşımı sürelerine yer verilecektir.
II- KAÇAKÇILIK SUÇLARINDA YENİ DÜZENLEMELER
II.1. Yeni Ceza Kanunu İle Getirilen Genel Hükümler
Vergi Usul Hukukundan kaynaklanan vergi suç ve cezaları esas itibariyle Vergi Usul Kanunu’nun 359. maddesinde düzenlenmiş bulunmaktadır. Bu anlamda 213 sayılı Kanundaki düzenlemeler, özel ceza hükümleri niteliğinde olduğundan genel nitelikteki Türk Ceza Kanunu’na göre öncelik taşımaktadır.
Diğer taraftan, 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun[3] “Genel Hükümler” başlıklı 1. Kitabı (1 ila 75. madde) hükümleri, bu Kanun’un yürürlük ve uygulama şeklini belirleyen 5252 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesi hükmüne göre, tüm ceza içeren kanunlara uygulanacaktır. Nitekim bu hükümlere aykırı kanunlar en geç 31 Aralık 2008 tarihine kadar uygulanabilecek, bu tarihten sonra uygulanma kabiliyeti kalmayacaktır.[4]
Sonuç itibariyle ceza hukukunun temel prensiplerini belirleyen genel hükümler tüm ceza kanunları için cari hale gelecektir. Örneğin zamanaşımı, kast, tekerrür, müsadere, teşebbüs, suçların toplanması gibi genel hükümler mutlak suretle uygulanacaktır.[5]
Bu bağlamda genel hükümler faslında yer alan ve kaçakçılık suçları açısından da belirleyici bir vasfa haiz, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 21 inci maddesinde düzenlenen kast tanımında,
“(1) Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanunî tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir. ” denilmekte,
(2) Kişinin, suçun kanunî tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi hâlinde olası kast vardır. Bu hâlde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda müebbet hapis cezasına, müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur; diğer suçlarda ise temel ceza üçte birden yarısına kadar indirilir. “
22 inci maddesinde ise,
“Taksirle işlenen fiiller, kanunun açıkça belirttiği hallerde cezalandırılır.
Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir “
Hükümlerine yer verilmektedir.
Bu çerçevede, suçlar, esas itibariyle ancak kasten işlenebilir. Kast, suçun maddi unsurlarının (illiyet bağı, fail, sonuç..) örnek olayda gerçekleşmesi yönündeki irade ve isteği ortaya koymakta, fail ile suç arasındaki psikolojik bağı kurmaktadır.
Yeni TCK’ nda “genel kast” – “özel kast” ayırımı terk edilerek kast doğrudan kast ve olası (Muhtemel/öngörülebilen) kast olarak ikiye ayrılmaktadır. Doğrudan kast, bir suçun kanuni tanımındaki unsurlarının örnek olayda muhakkak gerçekleşeceğinin bilinmesi ve isteyerek/bilerek yapılması iradesidir. Olası kast ise suçun kanuni tanımında yer alan unsurlarının somut olayda gerçekleşebileceği öngörülmesine rağmen, kişi fiili işleyerek suçun unsurlarının meydana gelmesini kabullenmektedir.
Yukarıda yapılan açıklamalar paralelinde, “bilerek” ibareli suçların ancak doğrudan kasıtla işlenebileceği, olası veya muhtemel kasıt veya taksirli halinin öngörülmediğinin kabulü gerekmektedir. Kaldı ki taksirli suçlar Türk ceza ve özel kanun sistematiğinde öngörülen suçlar hakkında uygulanabilecektir. Kasıtlı olarak işlenebileceği öngörülen bir suçun kasıt halinin objektif olarak ortaya konulamadığı durumlarda, ceza sorunluluğunun devamı açısından suçun taksirle işlenen bir suç vasfına konularak cezalandırılması yoluna ise gidilemeyecektir. Aynı anlayışın bir uzantısı olarak, “bilerek” veya “isteyerek” ibareli suç belirlemelerinde doğrudan kast dışında olası kast hükümlerine göre işlem yapılamayacağı da aşikardır.
II.2. Değiştirilen Kaçakçılık Suç ve Cezalarına Dair Hükümler
23.01.2008 tarih ve 5728 sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile kaçakçılık suçları ve cezalarının düzenlendiği 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 359 uncu maddesi değiştirilmekte ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ile paralel bir yapıda yeniden dizayn edilmektedir. Bu anlamda eski madde düzenlemesinde (a) ve (b) başlığı altında toplanan kaçakçılık suçları, 3 ana başlık halinde ele alınmakta, çokça tartışmalara neden olan suçun işlenmesinde kasıt unsuru konusunu tekrar gündeme taşıyacak tarzda “ bilerek” ifadesi yeniden metne işlenmektedir:
Bu bağlamda 5728 sayılı Kanunun 276 ncı maddesi ile 359 uncu maddesinin değişen halinde “kaçakçılık suçları ve bunlara öngörülen cezalar” aşağıdaki şekilde dizayn edilmektedir:
a) Vergi kanunlarına göre tutulan veya düzenlenen ve saklanma ve ibraz mecburiyeti bulunan;
1) Defter ve kayıtlarda hesap ve muhasebe hileleri yapanlar, gerçek olmayan veya kayda konu işlemlerle ilgisi bulunmayan kişiler adına hesap açanlar veya defterlere kaydı gereken hesap ve işlemleri vergi matrahının azalması sonucunu doğuracak şekilde tamamen veya kısmen başka defter, belge veya diğer kayıt ortamlarına kaydedenler,
2) Defter, kayıt ve belgeleri tahrif edenler veya gizleyenler veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar,
Hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Varlığı noter tasdik kayıtları veya sair suretlerle sabit olduğu halde, inceleme sırasında vergi incelemesine yetkili kimselere defter ve belgelerin ibraz edilmemesi, bu fıkra hükmünün uygulanmasında gizleme olarak kabul edilir. Gerçek bir muamele veya duruma dayanmakla birlikte bu muamele veya durumu mahiyet veya miktar itibariyle gerçeğe aykırı şekilde yansıtan belge ise, muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgedir.
b) Vergi kanunları uyarınca tutulan veya düzenlenen ve saklama ve ibraz mecburiyeti bulunan defter, kayıt ve belgeleri yok edenler veya defter sahifelerini yok ederek yerine başka yapraklar koyanlar veya hiç yaprak koymayanlar veya belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar, üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Gerçek bir muamele veya durum olmadığı halde bunlar varmış gibi düzenlenen belge, sahte belgedir.
c) Bu Kanun hükümlerine göre ancak Maliye Bakanlığı ile anlaşması bulunan kişilerin basabileceği belgeleri, Bakanlık ile anlaşması olmadığı halde basanlar veya bilerek kullananlar iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
371 inci maddedeki pişmanlık şartlarına uygun olarak durumu ilgili makamlara bildirenler hakkında bu madde hükmü uygulanmaz.
Kaçakçılık suçlarını işleyenler hakkında bu maddede yazılı cezaların uygulanması 344 üncü maddede yazılı vergi ziyaı cezasının ayrıca uygulanmasına engel teşkil etmez.
359 uncu maddede yazılı suçların işlenişine iştirak eden suç ortaklarının bu suçların işlenmesinde menfaatinin bulunmaması halinde, Türk Ceza Kanununun suça iştirak hükümlerine göre hakkında verilecek cezanın yarısı indirilir.
III. KAÇAKÇILIK SUÇLARININ MADDELER HALİNDE ANALİZİ
Kaçakçılık suçları, kanunun yasakladığı sonuca, ancak sayılan hareketlerle yol açılması halinde oluştuklarından, bu suçlar “bağlı hareketli” suç niteliği taşımaktadırlar.[6] Kaçakçılık suçlarında suçun genel unsurlarını kanuni unsur, maddi unsur, hukuka aykırılık unsuru ve manevi unsur oluşturmaktadır.
Kanuni unsur açısından konuya baktığımızda; bir hareketin kaçakçılık suçuna neden olabilmesi için ilk önce V.U.K.’nun 359’ncu maddesinde bulunan tanıma uygun olması gerektiği görülmektedir. Kısacası, kanunsuz suç ve ceza olamaz. Bu bağlamda, ceza hukuku açısından suçun varlığının o suçla ilgili olarak kanunda açık bir şekilde gösterilmiş kanuni tipin varlığına gereksinim duyulmaktadır.[7]
Maddi unsur yönünden; hareket ve sonuç öğelerini analiz etmek gerekmektedir. 4369 sayılı Kanunla, sonuç unsuru bakımından çok önemli bir farklılık yaratılmış olmakla birlikte, bu suçlar şekli suçlar olarak adlandırılmaktadır. Bir anlamıyla, bu tip suçlar “sonucu harekete bitişik suçlar” olarak tanımlanmaktadır.[8]
Hukuka aykırılık unsuru ise doğrudan doğruya hukuk düzenine olan aykırılığı temsil etmektedir. Manevi unsur, bu bağlamda isnat yeteneği ve kusurluluktan oluşmaktadır. Suçu oluşturan fiilin öngörülmesi ya da bilinmesi ve istenilmesi halinde kastın varlığına hükmolunacaktır.[9]
Kaçakçılık suçunun kanuni unsurlarını oluşturan suç tanımları ise, VUK’un 359’uncu maddesinde üç ana grup halinde yapılmaktadır.
İlk gruba giren kaçakçılık suçlarını oluşturan ve suçun maddi unsuru olarak anılan fiiller şunlardır:
(1) Defter ve kayıtlarda hesap ve muhasebe hileleri yapmak, gerçek olmayan veya kayda konu işlemlerle ilgisi bulunmayan kişiler adına hesap açmak veya defterlere kaydı gereken hesap ve işlemleri vergi matrahının azalması sonucunu doğuracak şekilde tamamen veya kısmen başka defter, belge veya diğer kayıt ortamlarına kaydetmek,
(2) Defter, kayıt ve belgeleri tahrif etmek veya gizlemek veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenlemek veya bu belgeleri kullanmak.
İkinci gruba giren kaçakçılık suçlarını oluşturan ve suçun maddi unsuru olarak anılan fiiller şunlardır:
(1)Defter, kayıt ve belgeleri yok etmek veya defter sahifelerini yok ederek yerine başka yapraklar koymak veya hiç yaprak koymamak veya belgelerin asıl ve suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenlemek veya bu belgeleri kullanmak,
Buna göre, birinci ve ikinci gruba giren ve maddi unsuru “sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullanmak” fiili olan kaçakçılık suçunda suçun manevi unsurunun “kasıt” olup olmadığı hususunda bulunan tartışmalar, 5728 sayılı Kanunla bertaraf edilmiştir. Bu kapsamda yukarıda yapılan açıklamalar da dikkate alındığında, ceza kanununun genel hükümlerinin ceza öngören diğer özel kanunlar hakkında da uygulanmasını emreden 5237 sayılı Kanunun 5 ila 5252 sayılı Kanunun geçici 1 nci maddeleri çerçevesinde, 359 ncu maddenin (a) ve (b) bentleri kapsamında yer alan suçların ancak ve ancak kasıt altında/kasten (doğrudan veya olası kast) işlenebilecekleri, taksirli durumlarına kanunda yer verilmediği değerlendirmelerini yapmak yanlış olmayacaktır.
Üçüncü gruba giren kaçakçılık suçunda ise suçun maddi unsuru, Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre ancak Maliye Bakanlığı ile anlaşması bulunan kişilerin basabileceği belgeleri, Bakanlık ile anlaşması olmadığı halde basmak veya bilerek kullanmak
Olarak tasnif edilmektedir.
Bu grup suçlar açısından getirilen bilerek ifadesinin, 5237 sayılı Kanunun 21 nci maddesinde düzenlenen “Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanunî tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir. ” hükmü ile birlikte değerlendirildiğinde ayrıca bilerek ifadesinin yerleştirilmesinin iki olası sonucu olabilecektir:
1- Bilerek ibaresinin yerleştirilmesi ile Maliye Bakanlığı ile anlaşması olmadığı halde kişilerce basılan belgeleri kullananların bundan dolayı cezai sorumlulukları doğrudan kast (TCK 21/1) altında gerçekleşebilecektir. Yani kişinin gerekli özen ve dikkati göstermeyecek, bilmeden veya istemeyerek anılan belgeleri kullanması durumunda 359/c bendinde belirtilen ceza uygulanamayacaktır. Uygulanabilecek olan, şartları dahilinde 344 üncü maddede yazılı vergi ziyaı cezasıdır.
2- Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre ancak Maliye Bakanlığı ile anlaşması bulunan kişilerin basabileceği belgeleri, Bakanlık ile anlaşması olmadığı halde basanlar hakkında ise “bilerek” ibaresi yer almadığından bunlar için ise doğrudan veya olası kast hükümleri (TCK 21/1 ve 2) altında ceza sorumluluğundan bahsedilecektir. Bu suç tipinde, taksirli hal öngörülmediğinden kişi anlaşması olmadığı halde belgeleri bilerek veya isteyerek basarak maddi unsurları yerine getirmekte ve neticeyi istemekte iken olası kast durumunda ise kişi maddi unsurları yerine getirerek neticenin ortaya çıkabileceğini öngörmesine karşın bu durumu göze alarak hareketine veya belge basım eylemine devam ettiği durumlarda sözkonusu olabilecektir. Her iki halde de örnek olayların faillerin psikolojik durumlarına ve eylem anındaki iradelerinin ayrıntılı değerlendirilmesi ile öngörülecek cezanın belirlenmesi kaçınılmaz olacaktır.
Sonuç itibariyle, 3 grup halinde belirtilen kaçakçılık suçlarına öngörülen cezaları eski ve yeni haliyle aşağıdaki gibi sınıflandırmak mümkün olacaktır:
Suçun Kanuni Dayanağı
|
Mevcut Durum
|
Yeni Kanun ile Getirilen
|
Birinci gruba giren kaçakçılık suçlarına öngörülen ceza (359/a)
|
altı aydan üç yıla kadar hapis cezası
|
bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası
|
İkinci gruba giren kaçakçılık suçlarına öngörülen ceza (359/b-1)
|
on sekiz aydan üç yıla kadar ağır hapis cezası
|
Üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası
|
Üçüncü gruba giren kaçakçılık suçları (359/b-2, 359/c)
|
on sekiz aydan üç yıla kadar ağır hapis cezası
|
İki yıldan beş yıla kadar hapis cezası
|
IV- DAVA ZAMANAŞIMI SÜRELERİ
Yeni Türk Ceza Kanununun 66. maddesinde dava zamanaşımı süreleri düzenlenmiştir.
Buna göre, Kanun’da başka türlü yazılmış olan hâller dışında kamu davası;
a) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda otuz yıl,
b) Müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi beş yıl,
c) Yirmi yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıl,
d) Beş yıldan fazla ve yirmi yıldan az hapis cezasını gerektiren suçlarda on beş yıl,
e) Beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adlî para cezasını gerektiren suçlarda sekiz yıl
geçmesiyle düşer.
Yukarıdaki fıkralarda yer alan sürelerin belirlenmesinde suçun Kanun’da yer alan cezasının yukarı sınırı göz önünde bulundurulur; seçimlik cezaları gerektiren suçlarda zamanaşımı bakımından hapis cezası esas alınır.
Vergi Usul Kanunu’nun 359. maddesinde sayılan ve hürriyeti bağlayıcı ceza gerektiren fiiller için dava zamanaşımı süreleri, anılan maddenin (a) , (b) ve (c) bentleri halinde incelendiğinde durum şu şekilde ortaya çıkmaktadır:
1. VUK’un 359/a Maddesinde Yer Alan Fiillere Öngörülen Cezalar Bakımından
VUK’un 359/a maddesinde belirtilen fiiller için aynı Kanun’da bir yıldan 3 yıla kadar hapis cezası öngörülmüştür. Bu ceza miktarları yeni Türk Ceza Kanunu’nun yukarıda belirttiğimiz 66. maddesinin (e) bendindeki sınırlar içinde yer aldığından bu fiiller için dava zamanaşımı süresi sekiz yıl olarak hesaplanacaktır.
2. VUK’un 359/b Maddesinde Yer Alan Fiillere Öngörülen Cezalar Bakımından
VUK 359/b maddesinde belirtilen fiiller için aynı Kanun’da 3 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası öngörülmüştür. Bu fiiller için öngörülen hapis cezaları da yeni TCK’nın 66/e bendi kapsamında yer aldığımdan bu fiiller için dava zamanaşımı süresi VUK 359/a’da yer alan fiillerde olduğu gibi, sekiz yıldır.
3. VUK’un 359/c Maddesinde Yer Alan Fiillere Öngörülen Cezalar Bakımından
VUK 359/b maddesinde belirtilen fiiller için aynı Kanun’da 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası öngörülmüştür. Bu fiiller için öngörülen hapis cezaları da yeni TCK’nın 66/e bendi kapsamında yer aldığından bu fiiller için dava zamanaşımı süresi VUK 359/a ve b’de yer alan fiillerde olduğu gibi, sekiz yıl olarak tatbik edilecektir.
4. VUK 360 ncı Maddesine Göre İştirak ve Azmettirme Fiillere Öngörülen Cezalar Bakımından
359 uncu maddede yazılı suçların işlenişine iştirak eden suç ortaklarının bu suçların işlenmesinde menfaatinin bulunmaması halinde, Türk Ceza Kanununun suça iştirak hükümlerine göre hakkında verilecek cezanın yarısı indirilir. Bu durumda, menfaat gözeterek veya menfaat temin etme amacıyla iştirak ve azmettirme hallerinde ceza miktarlarında bir değişiklik olmadığından zamanaşımı süresi de değişmeyecek ve süre sekiz yıl olacaktır.
V- KAÇAKÇILIK SUÇLARINA DAİR CEZALARIN PARAYA ÇEVRİLMESİ
213 sayılı Kanunun 359 ncu maddesinde yapılan değişiklikle birinci gruba yani 359/a bendi kapsamında giren suçlara öngörülen cezaların paraya çevrilmesine dair hükümler kaldırılarak hapis cezalarının paraya çevrilmesinde Türk Ceza Kanunu hükümlerinin uygulanabilmesinin önü açılmıştır.
Bu bağlamda, Türk Ceza Kanunun 49 ve 50 nci maddelerinde kısa süreli hapis cezaları ve bunların paraya çevrilmesine dair hükümlere yer verilmektedir. Anılan maddelere göre;
(1)Süreli hapis cezası, kanunda aksi belirtilmeyen hallerde bir aydan az, yirmi yıldan fazla olamaz.
(2) Hükmedilen bir yıl veya daha az süreli hapis cezası, kısa süreli hapis cezasıdır.
Kısa süreli hapis cezası, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre;
a) Adlî para cezasına,
b) Mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle, tamamen giderilmesine,
c) En az iki yıl süreyle, bir meslek veya sanat edinmeyi sağlamak amacıyla, gerektiğinde barınma imkanı da bulunan bir eğitim kurumuna devam etmeye,
d) Mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, belirli yerlere gitmekten veya belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklanmaya,
e) Sağladığı hak ve yetkiler kötüye kullanılmak suretiyle veya gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranılarak suç işlenmiş olması durumunda; mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, ilgili ehliyet ve ruhsat belgelerinin geri alınmasına, belli bir meslek ve sanatı yapmaktan yasaklanmaya,
f) Mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle ve gönüllü olmak koşuluyla kamuya yararlı bir işte çalıştırılmaya,
Çevrilebilir.
Ancak Suç tanımında hapis cezası ile adlî para cezasının seçenek olarak öngörüldüğü hallerde, hapis cezasına hükmedilmişse; bu ceza artık adlî para cezasına çevrilmez.
Bu çerçevede, sadece ilk gruba giren kaçakçılık suçlarında (359/a) hükmedilen hapis cezasının bir yıldan fazla olmaması halinde para cezasına çevrilmesi mümkün olacaktır.
VI- SONUÇ
Temel ceza kanunlarına uyum amacıyla hazırlanan ve TBMM de yasalaşan kanun tasarısı ile Vergi Usul Kanununda tanımlanan hürriyeti bağlayıcı ceza öngören suçlarda da yeni birtakım düzenlemelere gidilmiştir. Bu anlamda, genel hükümler konusunda Türk Ceza sistemi geçerliliği temin edilerek buna aykırı hükümler (ceza ertelemesi, iştirak v.s) metinlerden çıkarılmıştır.
Öte yandan türk vergi sistematiğinde hürriyeti bağlayıcı cezalar açısından sıklıkla tartışma konusu “ kasıt” unsurunun aranılıp aranılmayacağı noktasında ise eski düzenlemelere nazaran sadece belge basım ile ilgili olarak “bilerek” ifadesi metne dahil edilmiştir. Bunun ise suçların oluşumunu sağlayan kasıt unsuru tanımında bilerek ve isteyerek fiili işleme amacının bulunduğu dikkate alındığında hangi amaç ve gereksinim ile konulduğu tereddütlere mahal verecek nitelik taşıyabilecektir.
Görünen odur ki zaman içerisinde uygulamalarla beraber suç unsurlarının tespiti ve ilgili makamlara intikali aşamasında detaylı ve ayrıntılı incelemeler yapılabileceği, nihayetinde uygulama birliğini sağlayacak tarzda idari açıklamalarla konunun açıklığa kavuşturulabileceği değerlendirilmektedir.
[1] 13.11.2004 tarih ve 25642 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
[2] 8 Şubat 2008 Tarihli ve 26781 Sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.
[3] 12.10.2004 tarih ve 25611 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
[4] 5237 sayılı Kanunun “Özel Kanunlarla İlişki” başlıklı 5 nci maddesinde de Kanunun genel hükümlerinin, özel ceza kanunları ve ceza içeren kanunlardaki suçlar hakkında da uygulanacağı belirtilmektedir.
[5] Engin AKIN, Engin (2006) “ Türk Ceza Kanunu’na Uyum Çalışmaları Bağlamında Vergi Suçlarında Yapılacak Değişiklik Çalışmaları”, www.yaklasim.com/mevzuat/dergi/read_frame.asp?file_name=2006118602.htm” Sayı: 167. (12.12.2007)
[6] Sulhi DÖNMEZER,Sahir ERMAN,“Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku”,Cilt:1,Yeniden Gözden Geçirilmiş Onikinci Bası,Beta Basım Yayım Dağıtım,İstanbul,1997,s:362
[7] Nurullah KUNTER, “Suçun Kanuni Unsurları Nazariyesi”,İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi yayını, İstanbul,1949,s:45
[8] Nurullah KUNTER, “Suçun Maddi Unsurları Nazariyesi ”,İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi yayını; İstanbul,1955,s:90-91.