Cumhuriyet
Yahya Arıkan
Bugün 1 Mayıs. Günün anlam ve önemine yakışan bir özgürlük platformu içinde kutlanabilmesi dileğiyle işçi ve emekçilerimizin bayramını kutluyorum. Tabii ki demokrasinin, reformların sadece lafta kalmaması dileğim, sadece bu konuyla da sınırlı değil. Reformlar her alanda gerekli.
Türk Dil Kurumunun Büyük Türkçe Sözlüğünde, reform kelimesinin anlamı düzeltme, düzeltim olarak verilir.
Önceki hafta Maliye Bakanımız müjde niteliğinde bir açıklama yaptı ve katma değer vergisinde (KDV) reform yapılacağını söyledi. Geçen cuma günü de düzenlediği basın toplantısında KDV reformunu açıkladı.
Reformun temelini aslında tek tebliğ uygulaması oluşturuyor. 1985 yılından itibaren uygulanan Katma Değer Vergisi Kanunu ile ilgili bugüne kadar yayımlanmış 123 adet genel tebliğ bulunuyordu. Artık 26 Nisan 2014 tarih ve 28983 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliği ile iş yürüyecek.
1 Mayıs 2014 tarihinden itibaren KDV uygulamaları bu tebliğde belirlendiği şekilde yapılacak. Tebliğ ile yapılan düzenlemeleri, eski uygulamadan farklarını, getirilen yenilikleri ilerleyen yazılarımızda irdeleriz. Gelin bu yazıda kısaca, gerçek bir reform yapılıp yapılmadığını tartışalım.
2001 yılından beri 4 bin lira olarak uygulanan incelemesiz, YMM raporsuz ve teminatsız iade limiti 5 bin liraya yükseltildi. Yıllardır değiştirilmeden, artırılmadan uygulanan rakam, nihayet artırıldı. Ancak, yeterli bir artıştan bahsetmek mümkün değil. Yani bu konuda reformdan söz etmek mümkün değil.
Maliye Bakanımızın basın toplantısında kullandığı ifadeler de dikkat çekiciydi:
iade süreçlerinin hızlandırılması ve haksız iadelerin önlenmesine yönelik önemli bir uygulamayı hayata geçirmiş olacağız ,
bu tebliğ ile ana hedefimizin KDV iadelerini daha etkin, doğru ve hızlı şekilde gerçekleştirmek. Tebliği bu şekilde hazırladık.
Tebliğ bir bütün olarak incelendiğinde, KDV iade sürecini hızlandıracak bazı düzenlemeler göze çarpıyor. Özellikle hızlandırılmış iade sisteminden yararlanabilecek mükelleflerin ve indirimli teminat uygulamasının kapsamının genişletilmesi bu çerçevede değerlendirilebilir. Ancak incelemesiz, YMM raporsuz ve teminatsız iade limitinde yapılan küçük artışı reform olarak değerlendirmek mümkün değil.
Koddan çıkmak kolaylaşıyor
Sayın bakanın ön plana çıkardığı konulardan biri de özel esaslara tabi mükellefler listesiydi ve şu ifadeleri kullandı: Özel esaslara alınmadan önce mükelleflerimize, yaptıkları işlemin gerçekliğini, delil serbestisi içerisinde, her türlü delil ile ispat etme imkânını sağladık, özel esaslar kapsamından çıkış için daha net belirlemeler yaptık.
Ne yazık ki bu ifadeleri üzüntü ile dinledik. Özel esaslar, yani kod uygulamasının, hiçbir yasal dayanak olmadan sürdürüldüğünü biliyoruz. Bütün yargı kararlarında, bu tür uygulamaların yersiz olduğu, mükelleflerin bu şekilde kategorize edilemeyecekleri açık olarak ifade edilir.
Bizce, eğer bir reformdan bahsedilecekse bu, ancak haksız kod uygulamasının tereddütsüz, tamamen ortadan kaldırılmasıyla mümkün olur.
Kıdemde devlet rolünü hatırladı!
Çalışma hayatının en önemli sorunları listelense, kuşkusuz ki taşeron işçilik bu sıralamada kendisine önlerde yer bulur. Verilere göre, Türkiyede 585 bini kamu, 420 bini özel sektör olmak üzere yaklaşık 1 milyon taşeron işçi istihdam ediliyor.
Taşeron işçilerle ilgili en temel sıkıntı, ücret düşüklüğü ve çalışma saatlerinin yanı sıra özellikle kıdem tazminatı konusunda yaşanıyor.
Özellikle belediye, hastane ve sosyal hizmet kurumlarında yoğun bir şekilde faaliyette bulunan taşeron şirketlerde her yıl yenilenen ihaleler nedeniyle işçiler, yıllık izin kullanamadığı gibi ihbar-kıdem tazminatı haklarını alamadığından büyük mağduriyet yaşıyor.
Yakında TBMMde görüşülmesi beklenen torba yasa taslağı bu açıdan taşeron işçilere önemli bir kazanım sağlayacak gibi. Yasa hükmüne göre, kamu taşeron işçisi kıdem tazminatını asıl işveren olan devletten isteyecek.
Yine aynı taslakla, kamu işyerlerine ait süreklilik arz eden hizmet alım sözleşmelerinin süreleri de üç yıla çıkarılıyor. Böylece çalışanların kıdeme bağlı haklarını kaybetmeleri önlenebilecek. Taslağa göre ayrıca kamuya hizmet veren taşeron tarafından ödenmeyen ücretin doğrudan işçinin banka hesabına yatırılmasından alt değil, asıl işveren sorumlu olacak. Ayrıca toplusözleşmeden faydalanamayan kamu taşeron işçisine de toplusözleşmeden faydalanan devlet işçisine yapılan zam kadar ücret zammı ödenecek. Böylece kamu taşeron işçisinin, aynı işyerinde ilk işe girdiği tarih esas alınarak, alt işveren değişse bile, yıllık ücretli izne hak kazanması da sağlanmış olacak.