ŞİRKETLERİN YURTDIŞINDAN TEMİN ETTİKLERİ DOLAYLI KREDİLERDE TEVKİFAT UYGULAMASI
I. GİRİŞ:
Kurumlar vergisi mükelleflerinin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri gelir vergisinin mevzuuna giren kazanç ve iratlar kurum kazancını oluşturmakta ve kurumlar vergisine tabi bulunmaktadır. Kurumlar vergisi mükellefleri elde etmiş oldukları kurum kazançlarını genel olarak yıllık beyanname ile (dar mükellef kurumlarca elde edilen bir kısım kazanç ve iratların özel beyanname ile beyan edilmesi gerekmektedir) beyan etmeye mecbur olmakla birlikte elde ettikleri bir kısım kazançlar tevkifata tabi bulunmaktadır. Başka bir deyişle kurumlar vergisi mükelleflerine bir kısım kazanç ve iradı nakden veya hesaben ödeyenler; K.V.K.’nın 15 ve 30. maddeleri ile G.V.K.’nın Geçici 67. maddesi uyarınca tevkifat yapmak zorundadırlar.
Yazımızın izleyen bölümlerinde Türkiye’de yerleşik kurumların yurt dışından doğrudan finans kuruluşları yerine yurt dışında yerleşik ve finans kuruluşları dışında kalan diğer şirketlerden dolaylı olarak kullanmış oldukları kredilere ilişkin faiz giderlerinin K.V.K.’nın 30. maddesinde düzenlenmiş bulunan tevkifat uygulaması karşısındaki durumu ayrıntılı olarak açıklanacaktır.
II. SERMAYE HAREKETLERİNE İLİŞKİN DÜZENLEMELER;
Türkiye’de yerleşik kişilerin yurt dışından kredi kullanmalarının usul ve esaslarına ilişkin olarak Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karar ile bu Karara ilişkin (2008-32/34) no’lu tebliğde bir kısım düzenlemeler yapılmıştır. Ayrıca Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası A.Ş.’nin 2002/YB-1 ve 2002/ŞB-1 sayılı Genelgesinde de bu hususla ilgili olarak bir kısım düzenlemeler yapılmıştır. Anılan düzenlemeler çerçevesinde Türkiye’de yerleşik gerçek ve tüzel kişilerin yurt dışından kredi kullanmalarına ilişkin usul ve esaslar şu şekilde olacaktır.
a. T.P.K.K.H.K. Uyarınca Yurt Dışından Kredi Alınması;
Türk parasının kıymetini korumak amacıyla Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karar ile; Türk parasının yabancı paralar karşısındaki değerinin belirlenmesine, döviz ve dövizi temsil eden belgelere (menkul kıymetler ve diğer sermaye piyasası araçları dahil) ilişkin tüm işlemler ile dövizlerin tasarruf ve idaresine, Türk parası ve Türk parasını temsil eden belgelerin (menkul kıymetler ve diğer sermaye piyasası araçları dahil) ithal ve ihracına, kıymetli maden, taş ve eşyalara ilişkin işlemlere, ihracata, ithalata, özelliği olan ithalat ve ihracata, görünmeyen işlemlere, sermaye hareketlerine ilişkin kambiyo işlemlerine ait düzenleyici ve sınırlayıcı esaslar tayin edilmiştir. Anılan Kararın 2. maddesinde yurt dışında işçi, serbest meslek ve müstakil iş sahibi Türk vatandaşları dahil Türkiye’de kanuni yerleşim yeri bulunan gerçek ve tüzel kişilerin “Türkiye’de yerleşik kişi” olarak değerlendirileceği, Türkiye’de yerleşik sayılmayan gerçek ve tüzel kişilerin ise dışarıda yerleşik kişi olarak değerlendirileceği hüküm altına alınmıştır.
T.P.K.K.H.K. 32 sayılı Kararın 2. maddesi uyarınca; “efektif”, banknot şeklindeki bütün yabancı ülke paralarını, “döviz (kambiyo)” ise efektif dahil yabancı parayla ödemeyi sağlayan her nev’i hesap, belge ve vasıtaları ifade edeceği, “Döviz” başlıklı 4. maddesinin (a) bendinde Türkiye’ye döviz ithalinin serbest olduğu, (b) bendinde ise Türkiye’de yerleşik kişilerin beraberlerinde döviz bulundurmalarının, bankalar, yetkili müesseseler, PTT, kıymetli maden kuruluşları ile yurt dışında döviz alım satımına yetkili kuruluşlardan döviz satın almalarının ve bunlara döviz satmalarının, dövizleri bankalarda açacakları döviz hesaplarında tutmalarının, efektif olarak kullanmalarının, bankalar vasıtasıyla yurt içinde ve yurt dışında tasarruf etmelerinin serbest olduğu hüküm altına alınmıştır.
T.P.K.K.H.K. 32 sayılı Kararın 17. maddesi uyarınca; Türkiye’de yerleşik kişilerin yurt dışından kredi temin etmeleri, bu kredileri bankalar aracılığıyla kullanmaları kaydıyla serbest olup, söz konusu kredilere ait ana para geri ödemeleri ile faiz ve diğer ödemelere ilişkin transferlerin bankalar aracılığıyla yapılması gerekmektedir.
T.P.K.K.H.K. 32 sayılı Kararın 19. maddesi uyarınca; Merkez bankası ve bankalar, Türkiye’de ve yurt dışında yerleşik kişiler adına döviz tevdiat hesapları ve altın depo hesapları açabilecekleri gibi bu hesaplar üzerinde sahipleri serbestçe tasarrufta bulunabilirler.
Öte yandan T.P.K.K.H.K. 32 sayılı Karara İlişkin (2008-32/34) no’lu tebliğin 11. maddesinde Türkiye’de yerleşik kişilerin yurt dışından sağladıkları kredileri bankalar aracılığıyla kullanacakları, ancak;
- Türkiye’de yerleşik kişilerin yurt dışındaki işleriyle ilgili olarak yurt dışından sağladıkları krediler,
- Türkiye’de yerleşik kişilerce ihracat kredi kurumlarından veya ihracat kredisi garanti kuruluşlarının garantisi kapsamında yurt dışından sağlanan ve doğrudan yurt dışındaki ihracatçı firmaya ödenen krediler,
- İhracat kredi veya garanti kuruluşu olmamakla birlikte, nakit kredi yerine malın peşin alımı ve vadeli finansman desteği sağlayan yurt dışındaki kalkınma bankalarından sadece mal ithaline yönelik sağlanan krediler,
- Türkiye’de yerleşik kişilerce yurt dışından gemi satın alınması amacıyla yapılacak ithalat kapsamında sağlanan krediler,
için bu şartın aranmayacağı belirtilmiştir. Ayrıca Türkiye’de yerleşik kişilerce yurt dışından temin edilen kredilerin kullanımı için borçlunun; kredinin vadesi, faiz oranı ve benzeri bilgileri içeren kredi sözleşmesi ile birlikte kullanıma aracılık eden bankaya başvurması gerekmektedir.
b. T.C.M.B. Genelgesi Uyarınca Yurt Dışından Kredi Alınması;
Türkiye’de yerleşik kişilerin yurt dışından kredi kullanmalarına ilişkin olarak Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası A.Ş.’nin 2002/YB-1 ve 2002/ŞB-1 sayılı Genelgesinde de bir kısım düzenlemeler yapılmıştır. Anılan genelge uyarınca, T.P.K.K.H.K.’ın 17/a maddesi hükmü çerçevesinde Türkiye’de yerleşik kişilerin, yurt dışından aşağıda belirtilen şekillerde nakdi kredi temin etmeleri, bu kredileri bankalar veya finans kurumları aracılığıyla (bu kurumlara garanti verilerek ya da verilmeksizin) kullanmaları kaydıyla serbesttir.
Söz konusu kredilerin gerek doğrudan alınmış olsun gerekse bankalar aracılığı ile temin edilmiş olsun mutlaka Türkiye’deki bankalar ve özel finans kurumları aracılığı ile yurda getirilerek kullanılması gerekmektedir. Ancak,
1. Yurt dışındaki isleriyle ilgili olarak yurt dışından kredi sağlayan Türkiye’de yerleşik kişilerin bu kredileri doğrudan yurt dışında kullanmalarında,
2. İhracat kredi kurumlarından veya ihracat kredisi garanti kuruluşlarının garantisi kapsamında yurt dışından kredi sağlayanların bu krediyi doğrudan yurt dışındaki ihracatçı firmaya ödemeleri durumunda,
3. İhracat kredi veya garanti kurulusu olmamakla birlikte, nakit kredi yerine malın peşin alımı ve vadeli finansman desteği sağlayan İslam Kalkınma Bankası'ndan sadece mal ithaline yönelik sağlanan kredilerin doğrudan yurt dışındaki ihracatçıya ödenmesi durumunda,
bu şart aranmaz. Ayrıca bankalar ve özel finans kurumları, ithalatın finansmanı amacıyla doğrudan yurt dışındaki ihracatçıya ödenmek suretiyle kullanılacak döviz kredilerini ihracat kredi kurumları veya ihracat kredisi garanti kuruluşları dışındaki diğer finans kuruluşlarından da temin edebilirler.
b.1. T.C.M.B.’na Bildirim Yapılacak Krediler;
Türkiye'de yerleşik kişiler tarafından yurt dışındaki isleriyle ilgili olarak yurt dışından sağlanan krediler dışında, Türkiye'de yerleşik kişiler tarafından yurt dışından sağlanan bir yıldan (365 gün dahil) kısa ve uzun vadeli nakit krediler ile ithalatın finansmanında kullanılan ödeme şekillerine göre oluşan ayni kredilerden; mal mukabili ve kabul kredili mal mukabili olanlar haricindeki bir yıldan (365 günden) uzun vadeli ayni kredilere (kabul kredili akreditif, kabul kredili vesaik ve vadeli akreditif) ve Kıymetli Madenler Borsası üyesi bankalarca, kendileri veya müşterileri nam ve hesabına yurt dışından temin edilen altın, gümüş veya platin kredilerine ilişkin kullanım ve geri ödeme bilgileri, kredi bazında, işleme aracılık eden banka veya özel finans kurumları tarafından İstatistik Genel Müdürlüğü Ödemeler Dengesi Müdürlüğüne bildirilecektir.
b.2. Yurt Dışından Borçlanma Olarak Kabul Edilen ve Edilmeyen Krediler;
Türkiye'deki bankaların Bankalar Kanunu hükümleri çerçevesinde serbest bölgelerde faaliyet gösteren şubelerinin Türkiye'de yerleşik kişilere kullandırdıkları krediler, gerek bankacılık mevzuatı gerekse Türk Parası Kıymetini Koruma Mevzuatı uygulaması bakımından yurt içinden sağlanan kredi olarak kabul edilecektir. Bununla birlikte Türkiye'de yerleşik kişilerin Türkiye'deki bankaların yurt dışındaki şubelerinden (Off-Shore şubeler dahil, serbest bölgelerdeki şubeler hariç) temin ettikleri krediler kambiyo mevzuatı bakımından yurt dışından sağlanan kredi olarak kabul edilecektir. Türkiye'deki bankaların da katılımıyla yurt dışında yerleşik yabancı bankalar tarafından oluşturulacak bir konsorsiyumdan Türkiye'de yerleşik kişiler tarafından sağlanacak sendikasyon kredilerinde, bütün işlemlerin döviz olarak yürütülmesi, Türkiye'de faaliyette bulunan bankaların sendikasyon içindeki katılım payının yurt içine açılan döviz kredisi olarak muhasebeleştirilmesi, Türkiye’deki kullanıcı yönünden de bu payın yurt içinden alınmış döviz kredisi olarak nitelendirilerek muhasebeleştirilmesi, Türkiye’de yerleşik bankaların katılım payları için dış finansman numarası alınmaması, İstatistik Genel Müdürlüğü Ödemeler Dengesi Müdürlüğüne dış borç istatistik bildiriminin yapılmaması, bu kredilere ilişkin tüm işlemler yurt dışında yerleşik girişimci banka tarafından yapıldığından, bu kredilerin kullanım ve geri ödemesi yönünden yurt dışından temin edilen kredilere ilişkin esaslara tabi tutulması gerekmektedir.
b.3. Kredilerin Geri Ödenmesi;
Türkiye’de yerleşik kişilerin yurt dışından sağladıkları ve Türkiye’deki bir banka ve özel finans kurumu aracılığı ile kullandıkları döviz kredilerinin geri ödemelerinin, Türk lirası karşılıklarının ödenmesi suretiyle banka ve özel finans kurumları kaynaklarından yapılması ya da bankaların aracılık etmesi kaydıyla ilgililerin bankalar nezdindeki döviz tevdiat hesabından karşılanmak suretiyle yurt dışına havale edilebilmesi mümkündür. Ancak yurt dışından sağlanan kredilerin Türkiye’ye getirilerek kullanılmasını sağlamak amacıyla, bankalar ve özel finans kurumlarınca, yurt dışından sağlanan kredilerin geri ödemesi sırasında, kredinin Türkiye’deki bir banka veya özel finans kurumu aracılığı ile kullanılıp kullanılmadığının tespit edilebilmesini teminen firmalardan krediye ilişkin bilgi ve belgeler istenecektir. Kredinin, Türkiye’de yerleşik bir banka veya özel finans kurumu aracılığı olmaksızın doğrudan yurt dışında kullanıldığının tespit edilmesi halinde, bu kredileri kullanan firmalar haklarında yasal işlemin yapılmasını teminen, bankalar ve özel finans kurumlarının genel müdürlükleri tarafından Hazine Müsteşarlığı Banka ve Kambiyo Genel Müdürlüğü’ne bildirilecek ve kredi geri ödemesi gerçekleştirilecektir. Türkiye’de yerleşik kişilerin yurt dışındaki işleriyle ilgili olarak yurt dışından sağladıkları krediler ile ihracat kredi kurumlarından veya ihracat kredisi garanti kuruluşlarının garantisi kapsamında ve İslam Kalkınma Bankasından sağlanarak yurt dışındaki ihracatçı firmaya ödenecek olan krediler bu kapsamda değerlendirilmeyecektir. Yurt dışından sağlanan kredilerin, kredi lehdarı kişiler tarafından (kurum ve kuruluşlarca) yurt dışında kendi imkanlarıyla (yurt dışındaki varlıkları, yurt dışındaki faaliyetleri sonucunda kazandıkları döviz gelirleri ve yurda getirmek zorunda olmadıkları dövizlerle) ödenmesi de mümkündür. Bu durumda yapılan ödemeye ilişkin bilgi ve belgeler Türkiye’de kredi kullanımına aracılık eden bankaya bildirilecektir.
Yurt dışından bir yıldan kısa veya uzun vadeli olarak sağlanan ve takibi İstatistik Genel Müdürlüğü Ödemeler Dengesi Müdürlüğü tarafından yapılan kredilerin vadelerinde geri ödenmemesi veya yurt dışında ilgililerin kendi imkanları ile ödendiğinin tespiti durumunda, bu duruma ilişkin bilgiler de konuya ilişkin talimatları çerçevesinde adı geçen Müdürlüğe bildirilecektir.
III. YURT DIŞINDAN TEMİN EDİLEN DOLAYLI KREDİLERDE TEVKİFAT UYGULAMASI
a. Ana Hatlarıyla Tevkifat Uygulaması
K.V.K.’nın “Tam ve Dar Mükellefiyet” başlıklı 3. maddesi uyarınca kanuni ve iş merkezlerinin her ikisi de Türkiye'de bulunmayan kurumlar “dar mükellef” olarak adlandırılmakta ve sadece Türkiye'de elde ettikleri kazançları üzerinden vergilendirilmektedirler.[1] Dar mükellefiyeti haiz kurumların Türkiye’de elde ettikleri kurum kazancı, aşağıdaki kazanç ve iratlardan oluşur;
- V.U.K. hükümlerine uygun Türkiye'de iş yeri olan veya daimi temsilci bulunduran yabancı kurumlar tarafından bu yerlerde veya bu temsilciler vasıtasıyla yapılan işlerden elde edilen ticari kazançlar, (Bu şartları taşısalar bile kurumların ihraç edilmek üzere Türkiye'de satın aldıkları malları Türkiye'de satmaksızın yabancı ülkelere göndermelerinden doğan kazançlar, Türkiye'de elde edilmiş sayılmaz. Türkiye'de satmaktan maksat, alıcı veya satıcının ya da her ikisinin Türkiye'de olması veya satış sözleşmesinin Türkiye'de yapılmasıdır.)
- Türkiye'de bulunan zirai işletmeden elde edilen kazançlar.
- Türkiye'de elde edilen serbest meslek kazançları.
- Taşınır ve taşınmazlar ile hakların Türkiye'de kiralanmasından elde edilen iratlar.
- Türkiye'de elde edilen menkul sermaye iratları.
- Türkiye'de elde edilen diğer kazanç ve iratlar.
Dar mükellef kurumların yukarıda belirtilen kazanç veya iratlar ile gelir unsurlarını Türkiye'de elde etmeleri ve Türkiye'de daimi temsilci bulundurmaları konularında, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun ilgili hükümleri uygulanacaktır.
Dar mükellefiyeti haiz kurumların Türkiye’de elde ettikleri bir kısım kazanç ve iratlar üzerinden bu kazanç ve iratları avanslar da dahil olmak üzere nakden veya hesaben ödeyen veya tahakkuk ettirenler tarafından K.V.K.’nın 30. maddesi uyarınca vergi tevkifatı yapılması gerekmektedir. Ayrıca gerek tam gerekse dar mükellefiyeti haiz kurumların 2006-2015 yılları arasında menkul kıymetler ve diğer sermaye piyasası araçlarının elde tutulması ve elden çıkarılmasından sağlamış oldukları kazanç ve iratlar üzerinden G.V.K.’nın Geçici 67. maddesi uyarınca tevkifat yapılması gerekmektedir. K.V.K.’nın 30. maddesi uyarınca dar mükellefiyeti haiz kurumlar tarafından Türkiye’de elde edilen kazanç ve iratlardan tevkifata tabi olanlar şunlardır;
- G.V.K.’nda belirtilen esaslara göre birden fazla takvim yılına yaygın inşaat ve onarım işleri ile uğraşan kurumlara bu işleri ile ilgili olarak yapılan hakediş ödemeleri,
- Serbest meslek kazançları,
- Gayrimenkul sermaye iratları,
- G.V.K.’nun 75. maddesinin ikinci fıkrasının (1), (2), (3) ve (4) numaralı bentlerinde sayılanlar hariç olmak üzere menkul sermaye iratları,
- Ticari veya zirai kazanca dahil olup olmadığına bakılmaksızın telif, imtiyaz, ihtira, işletme, ticaret unvanı, marka ve benzeri gayrimaddi hakların satışı, devir ve temliki karşılığında nakden veya hesaben ödenen veya tahakkuk ettirilen bedeller,
- Tam mükellef kurumlar tarafından, Türkiye'de bir iş yeri veya daimî temsilci aracılığıyla kâr payı elde edenler hariç olmak üzere dar mükellef kurumlara veya kurumlar vergisinden muaf olan dar mükelleflere dağıtılan (Kârın sermayeye eklenmesi kâr dağıtımı sayılmaz.) ve G.V.K.’nın 75. maddesinin ikinci fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı bentlerinde sayılan kâr payları,
- Türkiye'de iş yeri ve daimi temsilcisi bulunmayan mükelleflerin, yetkili makamların izniyle açılan sergi ve panayırlarda yaptıkları ticari faaliyetlerden elde ettikleri kazançlar,
- Yıllık veya özel beyanname veren dar mükellef kurumların, indirim ve istisnalar düşülmeden önceki kurum kazancından, hesaplanan kurumlar vergisi düşüldükten sonra kalan kısımdan ana merkeze aktardıkları tutar,
- Kazancın elde edildiği ülke vergi sisteminin, Türk vergi sisteminin yarattığı vergilendirme kapasitesi ile aynı düzeyde bir vergilendirme imkanı sağlayıp sağlamadığı ve bilgi değişimi hususunun göz önünde bulundurulması suretiyle Bakanlar Kurulunca ilan edilen ülkelerde yerleşik olan veya faaliyette bulunan kurumlara (tam mükellef kurumların bu nitelikteki ülkelerde bulunan iş yerleri dahil) nakden veya hesaben yapılan veya tahakkuk ettirilen her türlü ödemeler üzerinden, bu ödemelerin verginin konusuna girip girmediğine veya ödeme yapılan kurumun mükellef olup olmadığına bakılmaksızın % 30 oranında vergi kesintisi yapılır. Ancak yurtdışındaki finans kuruluşlarından temin edilen borçlanmalara ilişkin ana para, faiz ve kar payı ödemeleri ile sigorta ve reasürans ödemeleri üzerinden bu fıkra uyarınca vergi kesintisi yapılmaz. Ayrıca emsaline uygun fiyatlarla satın alınan mal ve iştirak hisseleri için yapılan ödemeler, emsaline uygun fiyatlarla deniz ve hava ulaştırma araçlarının kiralanması için yapılan ödemeler ile yapılan işin tamamlanabilmesi bakımından zorunluluk arz eden geçiş ücreti, liman ücreti gibi ödemeler üzerinden yapılacak kesinti oranını; her bir ödeme türü, faaliyet konusu ya da sektör itibarıyla ayrı ayrı belirlemeye, sıfıra kadar indirmeye veya kanuni seviyesine kadar getirmeye Bakanlar Kurulu yetkilidir.
K.V.K.’nın 30. maddesinin 5766 sayılı Kanunla değişik (9) numaralı fıkrası uyarınca ticari ve zirai kazançlar hariç olmak üzere vergisi kesinti yoluyla alınan kazanç ve iratlar için mezkur Kanunun 24 veya 26. maddelerine göre beyanname verilmesi veya bu madde kapsamına girmeyen kazanç ve iratlar için verilecek beyannamelere söz konusu kazanç ve iratların dahil edilmesi genel olarak ihtiyaridir. Ancak, G.V.K.’nın 75. maddesinin ikinci fıkrasının (5), (7) ve (14) numaralı bentlerinde yer alan menkul sermaye iratları ile fonların katılma belgelerinden ve yatırım ortaklıklarının hisse senetlerinden elde edilen kar paylarının verilecek beyannamelere dahil edilmesi zorunludur.
b. Yurt Dışından Temin Edilen Kredilere İlişkin Faizlerde Tevkifat Uygulaması;
Türkiye’de yerleşik kişilerin yurtdışından kredi temini işlemlerine ilişkin usul ve esaslar Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkındaki 32 sayılı Karar ve bu Karara ilişkin Tebliğler ve Merkez Bankası Genelgeleri ile düzenlenmiş olup; 32 sayılı Kararın 17. maddesinin (a) bendinde; Türkiye’de yerleşik kişilerin yurtdışından ayni ve nakdi kredi temin etmelerinin, bu kredileri bankalar ve özel finans kurumları aracılığıyla kullanmaları kaydıyla serbest olduğu belirtilmiştir. Anılan düzenlemeler dolayısıyla, bankalar ve özel finans kurumları, Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkındaki 32 sayılı Kararın 17. maddesi gereğince kredi teminine, garanti vererek ya da vermeksizin aracılık edebilmektedirler.
K.V.K.’nın 30. maddesi uyarınca dar mükellefiyeti haiz kurumların ticari, zirai ve diğer kazanç ve iratları dışında kalan kazanç ve iratları tevkif suretiyle vergilendirilmektedir. Bu kapsamda, nitelik itibariyle menkul sermaye iradı olan yurtdışındaki kurumlardan temin edilen krediler nedeniyle ödenen faizler de tevkifata tabidir. K.V.K.’nın 30. maddesi kapsamında yapılacak tevkifatın oranı esas itibariyle %15’tir. Ancak Bakanları Kurulu bu oranları ayrı ayrı belirlemeye ve sıfıra kadar indirmeye yetkilidir. Halen yürürlükte bulunan ve K.V.K.’nın 30. maddesine göre dar mükellefiyete tabi kurumların tevkifata tabi kazanç ve iratlarından yapılacak tevkifat nispetlerini belirleyen 2006/11447 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 2. maddesinde her nevi alacak faizlerinden yapılacak tevkifat düzenlenmiştir. Buna göre;
- Yabancı devletler, uluslararası kurumlar veya yabancı banka ve kurumlardan alınan her türlü krediler için ödenecek faizlerden (katılım bankalarının kendi usullerine göre yurt dışından sağladıkları fonlar ve benzeri kaynaklar için ödedikleri kâr payları dahil) % 0,
- Diğerlerinden % 10,
oranında tevkifat yapılacaktır.
Anılan B.K.K.’nın 2/d numaralı alt bendinde yabancı banka ve kurumlardan alınan krediler dolayısıyla ödenen faizlerde tevkifat oranının sıfır olduğu belirtilmiştir. Ancak burada geçen kurum ifadesinin anlamı tam olarak açık değildir. Ancak maddenin düzenleniş şeklinde yabancı devletler, uluslararası kurumlar (Dünya Bankası, IMF gibi) veya yabancı banka ve kurumlar ifadesi kullanılmıştır. Yabancı banka ifadesinden sonra kullanılan kurum ifadesi her türlü kurum olarak kabul edilirse (b) alt bendindeki diğerlerinden ifadesi herhangi bir anlam ifade etmeyecektir. Bakanlar Kurulu Kararında yer alan “yabancı banka ve kurumlar” ifadesi ile bankalar ve bunlara benzer finans kurumlarını kastedilmektedir. Aksi takdirde her türlü kredi veya alacak faizi için %0 oranında tevkifat uygulamak gerekir ki bu takdirde belirlenen %10 oranının uygulanacağı alan bulunamayacaktır. Bakanlar Kurulu Kararının 2/d alt bendinde geçen kurum ifadesi bankalar haricinde kredi işlemi yapabilen finans kurumlarını kapsamaktadır. Diğerlerinden ibaresi ise banka ve finans kurumu haricinde kredi işlemleri ile münhasıran iştigal etmeyen kurumları ifade etmektedir. Buna göre münhasıran finansman hizmeti vermeyen kuruluşlardan alınan krediler dolayısıyla ödenen faizler üzerinden K.V.K.’nın 30. maddesi ve 2006/11447 sayılı BKK uyarınca %10 oranında tevkifat yapılması gerekmektedir.
Bununla birlikte yurt dışında yerleşik ana firma tarafından yine yurt dışında mukim bir finans kurumundan temin edilerek aynı şartlarda Türkiye’deki başka bir kuruma kredi kullandırılması uygulamada sıkça karşılaşılan durumlardandır. Bu mahiyetteki kredilere ilişkin olarak Türkiye’de yerleşik ve krediyi asıl kullanan şirket tarafından nakden veya hesaben ödenen kredi faizleri üzerinden tevkifat yapılıp yapılmayacağı hususu özellik arzetmektedir. Yurt dışından dolaylı olarak temin edilerek kullanılan kredilerin yurt dışındaki finans kurumundan direkt olarak temin edilmemiş olması ve kredilere ilişkin ödenen ana para ile faiz ödemelerinin; kullanılan krediye ilişkin finans kurumu müşterisi ana firma olması nedeniyle, Türkiye’de kredi kullanan şirket tarafından ana firmaya veya ana firmanın ödemelerine karşılık finans kurumuna yapılmasında ödenen faiz tutarları üzerinden sorumlu sıfatıyla Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 30. maddesinin 1/ça.ii bendi uyarınca %10 oranında kurumlar vergisi tevkifatı yapılması gerekmektedir. Doğal olarak kredi işlemine taraf olan yabancı kurumun yerleşik olduğu ülke ile Türkiye Cumhuriyeti arasında çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmasının mevcut olması halinde anlaşma hükümleri dikkate alınmak suretiyle tevkifat yapılacaktır. Ayrıca kredi faizine ilişkin tevkif edilen vergilerin ilgili finans kurumundan istenilmesinin mümkün olmaması ve tevkif edilen vergilerin Türkiye’deki şirket tarafından üstlenilmesi durumunda vergi kesintisi, ödenen tutar ile krediyi kullanan şirketin yüklendiği verginin toplamı üzerinden hesaplanması gerekecektir.
Öte yandan söz konusu kredinin yabancı finans kurumundan yurt dışında mukim ana firmanın aracılığı ile direkt olarak Türkiye’deki asıl kredi kullanıcısı konumunda bulunan şirket tarafından temin edilmesi yani yabancı ülke mukimi finans kurumunun müşterisi konumunda Türkiye’deki şirketin olması durumunda bu kredilere ilişkin yapılacak faiz ödemeleri üzerinden %0 oranında tevkifat yapılması gerekecektir.
Yurt dışından dolaylı olarak temin edilen kredilere ilişkin faiz giderleri üzerinden tevkifat yapılmasına ilişkin olarak İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından verilen 02.01.2008 tarih ve 07.1.GİB.4.34.l6.01/KVK-30/11 sayılı muktezanın ilgili kısmı şu şekildedir;
“Bu hüküm ve açıklamalara göre yurt dışında yerleşik ana firmanız tarafından yine yurt dışında mukim bir finans kurumundan temin edilerek aynı şartlarda Şirketinize kullandırılan krediler 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 12. maddesi kapsamında örtülü sermaye olarak değerlendirilmeyeceği gibi, söz konusu kredilerin finans kurumundan direkt olarak Şirketinizce temin edilmemiş olması ve kredilere ilişkin ödenen ana para ile faiz ödemelerinin; kullanılan krediye ilişkin finans kurumu müşterisi ana firma olması nedeniyle, tarafınızdan ana firmaya veya tarafınızdan olsa bile ana firmanın ödemelerine karşılık finans kurumuna yapılmasında ödenen faiz tutarları üzerinden sorumlu sıfatıyla Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 30. maddesinin 1/ça.ii bendi uyarınca (bu yabancı finans kurumunun mukimi olduğu ülke ile Türkiye Cumhuriyeti arasında çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmasının mevcut olması halinde anlaşma hükümleri de dikkate alınarak) %10 oranında kurumlar vergisi tevkifatı yapılması gerekmektedir.
Ancak söz konusu kredinin yabancı finans kurumundan yurt dışında mukim ana firmanın aracılığı ile direkt olarak Şirketiniz tarafından temin edilmesi yani yabancı ülke mukimi finans kurumunun müşterisi konumunda Şirketinizin olması durumunda bu kredilere ilişkin yapılacak faiz ödemeleri üzerinden %0 oranında tevkifat yapılması gerekeceği hususu ise tabiidir.”
IV. SONUÇ:
K.V.K.’nın 30. maddesi uyarınca dar mükellefiyeti haiz kurumların Türkiye’de elde ettikleri ticari, zirai ve diğer kazanç ve iratları dışında kalan kazanç ve iratları tevkif suretiyle vergilendirilmektedir. Bu kapsamda, 2006/11447 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 2. maddesi uyarınca; yabancı devletler, uluslararası kurumlar veya yabancı banka ve kurumlardan alınan her türlü krediler için ödenecek faizlerden (katılım bankalarının kendi usullerine göre yurt dışından sağladıkları fonlar ve benzeri kaynaklar için ödedikleri kâr payları dahil) % 0, diğerlerinden % 10 oranında tevkifat yapılması gerekmektedir. Buna karşılık Türkiye’deki kurumlarca yurt dışından temin edilerek kullanılan dolaylı kredilere ilişkin faiz ödemeleri üzerinden tevkifat yapılıp yapılmayacağı hususu özellik arzetmektedir. Yurt dışından dolaylı olarak temin edilerek kullanılan kredilerin yurt dışındaki finans kurumundan direkt olarak temin edilmemiş olması ve kredilere ilişkin ödenen ana para ile faiz ödemelerinin; kullanılan krediye ilişkin finans kurumu müşterisi ana firma olması nedeniyle, Türkiye’de kredi kullanan şirket tarafından ana firmaya veya ana firmanın ödemelerine karşılık finans kurumuna yapılmasında ödenen faiz tutarları üzerinden sorumlu sıfatıyla K.V.K.’nın 30. maddesi uyarınca %10 oranında kurumlar vergisi tevkifatı yapılması gerekmektedir. Ancak söz konusu kredinin yabancı finans kurumundan yurt dışında mukim ana firma aracılığı ile direkt olarak Türkiye’deki asıl kredi kullanıcısı konumunda bulunan şirket tarafından temin edilmesi yani yabancı ülke mukimi finans kurumunun müşterisi konumunda Türkiye’deki şirketin olması durumunda bu kredilere ilişkin yapılacak faiz ödemeleri üzerinden %0 oranında tevkifat yapılması gerekecektir.
Cem TEKİN
Gelirler Kontrolörü
[1] K.V.K. uygulaması açısından “Kanuni merkez” vergiye tabi kurumların kuruluş kanunlarında, tüzüklerinde, ana statülerinde veya sözleşmelerinde gösterilen merkez, “İş merkezi” ise iş bakımından işlemlerin fiilen toplandığı ve yönetildiği merkezdir.