Şüpheli Alacaklara Karşılık Ayrılması Uygulamasında Alacağın Dava veya İcra Safhasına Girmesi
Giriş :
Vergi Dünyası Dergisi’nin ...... 2002 sayısında “Döviz Cinsinden Şüpheli Alacaklar İçin Karşılık Ayrılması” başlığıyla yayımlanan makalemizde şüpheli alacağın tanımı yapıldı ve şüpheli alacağa karşılık ayrılmasının şartları belirtildi.
Anılan makalemizde de belirtildiği üzere, Vergi Usul Kanunu’nun 323. maddesi dava veya icra safhasındaki alacakların şüpheli alacak sayılacağını hükme bağlamış ve mükelleflere bu alacaklarına karşılık ayırabilme imkanı tanımıştır. Ancak sözkonusu maddede alacağın ne zaman dava veya icra safhasına gireceği konusunda herhangi bir belirleme yapılmamıştır. Bundan dolayı bu makalemizde alacakların ne zaman dava veya icra safhasına girdikleri hususu üzerinde durulacaktır.
1. Şüpheli Ticari Alacaklar :
Vergi Usul Kanunu’nun 323. maddesine göre, ticari ve zirai kazancın elde edilmesiyle ilgili olmak şartıyla dava veya icra safhasında bulunan alacaklar ile yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklar; şüpheli alacaktır.
VUK.’nun 323. maddesi hükmü gözönüne alındığında; şüpheli alacak karşılığı ayrılmasının şartları şunlardır:
-Alacak ticari veya zira kazancın elde edilmesiyle ilgili olmalıdır. Yani alacak hasılat hesaplarına intikal ettirilmiş olmalıdır.
-Alacak dava veya icra safhasında bulunmalı veya dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük olmalıdır.
-Alacak teminatsız olmalıdır. Alacağın kısmen teminatlı olması durumunda teminatsız kalan kısmı için karşılık ayrılır.
-Sadece bilanço esasında defter tutan ticari kazanç sahipleri şüpheli hale gelen alacakları için karşılık ayırabilirler.
-Alacak zamanında tahsil edilmemiş olmalıdır.
-Tahsil edilen şüpheli alacaklar için ayrılan karşılıklar gelir yazılmalıdır.
İlerleyen bölümlerde; yukarıda sayılan şartlardan birisi olan “ alacağın dava veya icra safhasında bulunması” üzerinde ayrıntılı olarak duracağız. Öncelikle ihtilaflı hale gelen alacaklarla ilgili davalara bakan mahkemelere kısaca değinmeyi yerinde görüyoruz.
2. İhtilaflı Hale Gelen Alacaklarla İlgili Davalara Bakmakla Görevli Mahkemeler :
2.1. İlk Derece Mahkemeleri
İlk derece mahkemeleri genel mahkemeler ve özel mahkemeler olarak ikiye ayrılırlar.
2.1.1. Genel Mahkeme
Bakacakları işler (davalar) belirli kişi ve iş gruplarına göre sınırlandırılmamış olan, bilakis, hilafı yazılı olmadıkça Medeni Usul Hukuku’na giren her türlü işe bakan mahkemelere genel mahkemeler denir. Yani özel mahkemede bakılamayacağına dair özel bir kanun hükmü bulunmayan her dava genel mahkemelerde görülür.
Genel mahkemeler Sulh Hukuk ve Asliye Hukuk Mahkemeleri olarak ikiye ayrılırlar.
2.1.1.1. Sulh Hukuk Mahkemesi
Tek hakimli olan Sulh Hukuk Mahkemelerinin bakmakla görevli olduğu davalar Hukuk Usulu Muhakemeleri Kanunu’nun 8. maddesinde sayılmıştır. Buna göre: Sulh Hukuk Mahkemesi
I- İflas davalarıyla vakfa ilişkin davalar hariç olmak üzere mamelek hukukundan doğan değer veya miktarı yüz milyon lirayı (01.01.2000 tarihinden itibaren dört katı) geçmeyen davaları,
II- Dava konusu olan şeyin değerine bakılmaksızın:
1. İcra ve İflas Kanunu’nun onuncu babında yer alan 269 ve 272 nci ve sonraki maddeleri hükümleri hariç olmak üzere, kira sözleşmesine dayanan her türlü tahliye, aktin feshi yahut tesbit davaları, bu davalarla birlikte açılmış kira alacağı ve tazminat davaları ve bunlara karşılık olarak açılan davaları,
2. Taşınır veya taşınmaz mal veya hakkın paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine ait davaları,
3. Taşınır ve taşınmaz mallarda yalnız zilyetliğin korunması ile ilgili davaları,
4. Türk Kanunu Medenisinin 163 üncü maddesinde yazılı tedbirleri ve bunların değiştirilmesi veya kaldırılması isteklerini, aynı Kanunun 95, 159, 173 , 261, 271 inci maddeleri ile Borçlar Kanunu’nun 91, 92 inci maddelerinde mahkemeye veya hakime verilen işler,
5. Evlenmeye ve evlat edinmeye izin verilmesi isteklerini,
6. Mirasçılık belgesi verilmesi hakkındaki isteklerle, bu belgenin değiştirilmesi veya iptali davalarını,
III- Bu ve diğer kanunların sulh mahkemesi veya hakimlerini görevlendirdiği dava ve işleri,
görür.
2.1.1.2. Asliye Hukuk Mahkemesi
08.04.1924 tarih ve 469 sayılı Mehakimi Şer’iyenin İlgasına ve Mehakim Teşkilatına Ait Ahkamı Muaddil Kanunu’nun 3. maddesine göre “Asliye Mahkemeleri Sulh Mahkemelerinin salahiyetleri haricinde kalan bilcümle hukuk, ceza, ticaret davalarını usul ve kanuna tevkifan kabili temyiz olmak üzere görür.” Yani sulh mahkemesinin görevi dışında kalan bütün davalara asliye hukuk mahkemelerinde bakılır.
Her ilçe ve il merkezinde bir Asliye Hukuk Mahkemesi vardır. Ticaret davalarının çok olduğu bazı yerlerdeyse ayrı asliye ticaret mahkemeleri de vardır. Bu ticaret mahkemeleri o yer asliye hukuk mahkemesinin daireleri durumundadırlar. Yani ayrı bir asliye hukuk mahkemesi değildirler.
2.1.2. Özel Mahkeme
Hangi çeşit davalara bakacakları özel kanunları tarafından belli edilen mahkemelere özel mahkemeler denir. Özel mahkemelere örnek olarak İş Mahkemeleri ile Kadastro Mahkemeleri gösterilebilir.[1]
2.2. Ticari Davalar[2]
Hangi davaların ticari dava olduğu Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde sayılmıştır. Bunun dışında özel kanunlarda bazı davalara ticaret mahkemelerinde bakılacağı düzenlenmiştir. Ticari davalardan bazıları şunlardır :
-T.T.K.’nda yapılan düzenlemelerden doğan hukuk davaları(T.T.K. Md.4/1),
-Medeni Kanun’un 876-883. maddelerinde düzenlenmiş olan rehin ödünç verme işlerinden doğan hukuk davları (T.T.K. Md.4/2),
-Borçlar Kanunu’nun, bir işletmenin satılması veya diğerleriyle birleştirilmesi hakkındaki 179 ve 180, rekabet yasağına ilişkin 348 ve 352, ticari mümessiller ve diğer ticari vekiller hakkındaki 449-498. maddelerinde düzenlenen hususlardan doğan davaları (T.T.K. Md. 4/3),
-Markalar Kanunu ile İhtira Beratı Kanunu’nunda düzenlenen hususlardan doğan hukuk davaları (T.T.K. Md.4/4),
-İflas davaları,
-Finansal kiralama sözleşmesinden doğan davalar,
-Her iki taraf için ticari sayılan nedenlerle doğan davalar.
Değeri 400 milyon TL.’yi geçmeyen ticari davalara HUMK’nun 8. maddesinin I. fıkrasına göre sulh hukuk mahkemesi; bunun dışındaki bütün ticari davalara ise 469 sayılı Mehakimi Şer’iyenin İlgasına ve Mehakim Teşkilatına Ait Ahkamı Muaddil Kanunu’un 3. maddesine göre asliye ticaret mahkemeleri bakmaktadır.
Bir alacağın şüpheli alacak sayılması ve bu alacağa karşılık ayrılabilmesi için alacağın ticari veya zirai kazancın elde edilmesiyle ilgili bulunması gerekmektedir. Yani alacak ticari işlerle ilgili olmalıdır. Yukarıda da anlatıldığı gibi ticari işlerle ilgili davalara sulh hukuk mahkemeleri veya asliye ticaret mahkemeleri bakmaktadır Dolayısıyla şüpheli alacaklarla ilgili davalara da ticari bir dava sözkonusu olduğundan sulh hukuk veya asliye ticaret mahkemelerinde bakılmaktadır.
3. Alacağın Dava Safhasında Bulunması
Sulh ve asliye ticaret mahkemelerinin muhakeme süreci HUMK’nda düzenlenmiştir. Bu süreç dava açılmasıyla başlamaktadır. HUMK’nun 178. maddesi şöyledir : “Arzuhallerin mahkeme kalemine kaydı tarihinde dava ikame edilmiş addolunur.” Yani dilekçe mahkeme kalemine kaydedildiği tarihte dava açılmış sayılır. Dilekçenin mahkeme kalemine kaydedilmesi; dava dilekçesinin davaya doğrudan bakacak mahkemenin esas defterine kaydedilmesidir. Dava dilekçesi, davaya bakacak mahkemeye gönderilmek üzere başka bir mahkemeye verilmiş ise, o mahkemenin muhabere defterine kaydedilmektedir. Dava, dava dilekçesinin esas veya muhabere defterine kaydedildiği tarihte açılmış olur.
HUMK’nun 178. maddesindeki açık hükme rağmen, davanın ne zaman açılmış sayılacağı uygulamada bazı tereddütlere yol açmaktadır.
Dava dilekçesinin mahkemeye verilmesi uygulamada şöyle olmaktadır. Dava dilekçesi davacı veya vekili tarafından hakime verilir. Hakim dilekçeyi mahkeme kalemine havale eder. Dava dilekçesinin hakim tarafından tasdik ve havale edildiği tarih ile kalemde esas defterine kaydedildiği tarih aynı ise dava o tarihte açılmış sayılır. Ancak dava dilekçesi hakimin dilekçeyi havale ettiği tarihten sonra esas defterine kaydedilirse dava ne zaman açılmış sayılacaktır. 19.03.1984 tarih ve 18346 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 06.02.1984 tarih ve 7/3 sayılı İçhitadı Birleştirme Kararı’na göre böyle bir durumda dava, hakimin dava dilekçesinin verildiğini tasdik ettiği ve dilekçeyi kaleme havale ettiği tarihte açılmış sayılır.
Düşüncemize göre VUK’nun 323. maddesi hükmündeki “Alacağın dava safhasında bulunması” ibaresinden anlaşılması gereken şudur: İhtilaflı bir alacak için, dava dilekçesinin mahkemenin esas veya muhabere defterine kaydedilmek üzere hakim tarafından havale edildiği gün dava safhası başlamıştır. Dava safhasına giren bu alacak VUK’na göre artık şüpheli bir alacak haline gelmiş sayılmalıdır. Dolayısıyla bir alacağın şüpheli alacak olarak değerlenmesi işlemi sözkonusu alacak için verilen dava dilekçesinin mahkemenin esas veya muhabere defterine kaydedilmek üzere havale edildiği tarih olarak dikkate alınmalıdır.
4. Alacağın İcra Safhasında Bulunması
4.1. İcra Hukukun Bölümleri
Herhangi bir alacak icra yoluna gidilerek de takip edilebilir. İcra ile ilgili düzenlemeler 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nda yapılmıştır. Bir alacak için başvurulacak haciz yolları da aynı Kanunda düzenlenmiştir. Konumuzu yakından ilgilendirdiğini düşündüğümüz bazı haciz yollarına aşağıda kısaca değinilmiştir.
İcra Hukuku iki ana bölüme ayrılır:
4.1.1. İlamlı İcra
İlamlı icrada, alacaklının elinde borçlusuna karşı almış olduğu bir mahkeme ilamı (hükmü) vardır. Alacaklı, bu mahkeme ilamını icra dairesine vererek ilamlı icra takibine başlar. Buradaki ilamdan maksat, sulh hukuk ve ticaret mahkemelerinden alınmış olan ve mahkemedeki her iki tarafa mühürlü olarak verilen mahkeme kararıdır.
4.1.2. İlamsız İcra
Alacaklının mahkemeye başvurup ilam almadan icra takibine başlamasıdır. İlamsız icrada icra takibi yapılabilmesi için alacaklının alacağının bir senede (belgeye) bağlı olması şart değildir.
4.1.2.1. Genel Haciz Yolu
Rehinle temin edilmemiş olan ve bir kambiyo senedine de dayanmayan, para alacakları için başvurulan bir ilamsız haciz yoludur. Yani herhangi bir senede dayanmayan alacaklar ile adi senetlere bağlı alacaklar için genel haciz yoluna başvurulabilir. Yine kambiyo senedine bağlı alacaklar için de genel haciz yoluna başvurulabilmektedir.
4.1.2.2. Kambiyo Senetlerine Mahsus Haciz Yolu
Alacaklının elindeki kambiyo senedine bağlı alacağı için başvurduğu ilamsız bir haciz yoludur.
İcra takipleri alacaklının icra dairesine yapacağı bir takip talebi ile başlar. Takip talebini alan icra dairesi, borçluya bir ödeme emri gönderir. Borçlu ödeme emrine belli bir süre içinde (genellikle 7 gün) itiraz etmezse ödeme emri kesinleşir. Daha sonra icra dairesi borçlunun mallarını haczeder, bu malları satar ve satış bedelinden alacaklının alacağını öder.
4.2. Alacak İçin İcra Safhasının Başlaması
Yukarıda da anlatıldığı gibi, icra safhası alacaklının icra dairesine yapacağı bir takip talebi ile başlamaktadır İlamlı, ilamsız bütün takip yolları, bir takip talebi ile başlamaktadır. Bütün takip yolları için takip talebi kural olarak aynıdır. (Bu nedenle bütün takip talepleri için aynı basılı örnek kullanılmaktadır.)[3]
Düşüncemize göre icra dairesine hakkında takip talebi verilen bir alacak, takip talebinin icra dairesine verildiği gün itibariyle şüpheli hale gelmektedir. Sözkonusu alacak, takip talebinin icra dairesine verildiği tarihten itibaren şüpheli alacak olarak değerlenebilir.
4.3. İcra Takibinden Vazgeçme, İcra Takibinin İptali ve Ertelenmesi
İcra Takip İşlemi : Ödeme emri, itirazın kaldırılması, haciz işlemleri, paraya çevirme işlemleri, borçluya süre verilmesi ve depo kararı gibi işlemler icra takip işlemleridir.
Bir icra dosyasının takip işlemlerinin durması 3 şekilde olmaktadır. Öncelikle alacaklı, borçlunun rızasına gerek duymaksızın icra takibinden vazgeçebilir.
Ya da Borçlu bir belgeyle borcunu ödediğini veya zamanaşımı defini ileri sürerek icra tetkik merciine başvurabilir. Bu başvuru sonucu icra tetkik mercii icra takibinin iptaline karar verebilir. Son olarak icra tetkik mercii, borçlunun gösterdiği bir belgeden, alacaklının borçluya bir süre verdiği kanısına varırsa, icra takibinin ertelenmesine karar verir. Bu kararla icra takibi durur. Bu süre içinde hiçbir icra takip işlemi yapılmaz. Bu süre geçince alacaklının talebi üzerine icra dairesi icra takibine devam eder.
Yukarıda sayılan 3 durumda da icra takip işlemleri yapılmamaktadır. Alacaklının icra takibinden vazgeçmesi borcun ödenmesi nedeniyle olabileceği gibi alacaklı alacağından vazgeçmiş de olabilir. Bu durumda alacağın şüpheli olması niteliği ortadan kalmaktadır.
İcra tetkik mercii icra takibini iptal etmişse, artık o alacak için icra safhasından bahsetme olanağı yoktur. Dolayısıyla sözkonusu alacağın da şüpheli olma niteliği ortadan kalkmıştır.
Tetkik merci icra takibini ertelemiş olabilir. Yukarıda da değinildiği gibi icra takibini erteleme nedeni borçluya süre verilmesidir. Alacaklı tarafından borçluya borcunu ödemesi için süre verilmiş olması sözkonusu alacağın takas yoluyla ödendiğini gösterir. Artık yeni bir alacak sözkonusudur. Dolayısıyla bu durumda da alacağın şüpheli olma niteliği ortadan kalkmaktadır.
Sonuç olarak, icra takibinden vazgeçilen, icra takibi iptal edilen veya ertelenen bir alacağın icra safhasında olduğu ileri sürülemez.
5. Davanın veya İcra Takibinin Göstermelik Olarak Başlatılması
Dava veya icra takibi için sadece şekli bir müracaat yapılmış olması bir alacağın şüpheli alacak olarak kabul edilmesi için yeterli değildir. Davanın veya icra takibinin müracaattan sonra ciddi şekilde izlenmediği anlaşılırsa ayrılan şüpheli alacak karşılığının zarar kaydedilmesi kabul edilemez.[4]
Danıştay üçüncü dairesi 10.06.1987 tarih ve E: 1986/2768, K: 1987/1552 sayılı kararında, icra takibinin ciddi olarak takip edilmemesi nedeniyle dosyası takipten düşen bir alacağı şüpheli alacak olarak kabul etmemiştir.
Düşüncemize göre icra takiplerinin ciddi olarak izlenmesi yanında şüpheli alacaklar için açılan davaların da ciddi olarak takip edilmesi gerekmektedir. Sadece şekilsel olarak açılan davalar ve başlanılan icra takipleri bir alacağa şüpheli alacak niteliğini kazandıramaz. Yukarıdaki Danıştay kararının da bu görüşümüzü desteklediğini düşünmekteyiz.
Sonuç :
İhtilaflı ticari alacaklarla ilgili davalara sulh hukuk veya asliye hukuk mahkemeleri bakmaktadır. Sözkonusu mahkemelerin muhakeme süreci ise dava açılmasıyla başlamaktadır. HUMK’nun 178. maddesine göre; dava, dava dilekçesinin mahkemenin esas veya muhabere defterine kaydedildiği tarihte açılmış sayılır. Dolayısıyla bir alacak, dava dilekçesinin mahkemenin esas veya muhabere defterine kaydedildiği gün dava safhasına girmiştir.
Ancak dava dilekçesinin hakim tarafından tasdik ve havale edildiği tarih ile kalemde esas veya muhabere defterine kaydedildiği tarih farklı ise; dava, hakimin dava dilekçesinin verildiğini tasdik ettiği ve dilekçeyi kaleme havale ettiği tarihte açılmış sayılır. Bu şekilde dava safhasına giren bir alacak VUK’na göre diğer şartları haiz ise şüpheli alacak haline gelmiştir.
Bir alacak için icra safhası, alacaklının icra dairesine yapacağı bir takip talebi ile başlamaktadır. Dolayısıyla sözkonusu alacak takip talebinin icra dairesine verildiği tarihte şüpheli hale gelmiş sayılmalıdır. Yukarıda sayılan nedenlerden birisinden dolayı icra takibinin durması halinde sözkonusu alacak artık icra safhasında sayılmayacaktır. İcra safhasında olmayan bu alacak şüpheli alacak niteliğini kaybetmiştir.
Dava ve icra takibi için sadece şekli bir müracaat yapılmış olması bir alacağın şüpheli alacak olarak kabul edilmesi için yeterli değildir. Dava veya icra safhasındaki alacakların ciddi şekilde izlenmesi de gerekmektedir.
Yararlanılan Kaynaklar
1)
|
Bıyık, Recep/Kıratlı, Aydın, Vergi Teşvikleri ve Korumaları, Hesap Uzmanları Derneği Yayınları, İstanbul, 2001
|
2)
|
Kuru, Baki, Hukuk Usulu Muhakemeleri El Kitabı, Alfa Yayınları, İstanbul, 1995
|
3)
|
Kuru, Baki/Arslan, Ramazan/ Yılmaz, Ejder, İcra ve İflas Hukuku, Yetkin Yayınları, Ankara, 2000
|
4)
|
Kuru, Baki/Arslan, Ramazan/ Yılmaz, Ejder, Medeni Usul Hukuku, Yetkin Yayınları, Ankara, 2000
|
[1] Bkz. Kuru, Baki/ Arslan, Ramazan/Yılmaz, Ejder, Medeni Usul Hukuku, Yetkin Yayınları, Ankara 2000,s.84-87.
[2] Bkz.a.g.e.,s.217-219.
[3] Kuru, Baki/Arslan,Ramazan/Yılmaz, Ejder, İcra ve İflas Hukuku, Yetkin Yayınları, Ankara 2000,s.134.
[4] Özbalcı, Yılmaz,Vergi Usul Kanunu Yorum Ve Açıklamaları, Oluş Yayıncılık, Ankara