Okunma Sayısı : 3280
   
Sizden Gelenler - TRANSFER FİYATLANDIRMASI
Yayımlanma Tarihi: 3.08.2006
 
TRANSFER FİYATLANDIRMASI
 
Genel Değerlendirme
 
Transfer Fiyatlandırması (Transfer Pricing), birbiriyle ilişkili şirketlerin kendi aralarındaki mal ve hizmet alım ve satımlarında uyguladıkları fiyatlardır. İlişkili şirketler farklı ülkelerde yerleşikse bu durunda da uluslararası transfer fiyatlandırmasından söz edilmektedir.
 
Mevcut küresel ekonomide şirketler giderek merkeziyetçilikten uzaklaşıp kendi alanlarında uzmanlaşarak esas faaliyetleri dışındaki tüm işlerini diğer şirketlere kaydırarak verimliliklerini ve rekabet güçlerini arttırma gayreti içerisindedirler. Bu ilişkinin ilişkili grup şirketlerinde gerçekleştiği her durumda da transfer fiyatlandırmasından söz etmek gerekir(tekstil ve konfenksiyon alanında çalışan bir grubun iplik, kumaş ve hazır mamul üretimini farklı şirketler arasında bölüştürmesi ve gerekli mamul ihtiyacının bu şirketler arasında sağlanması ya da her ikisi de televizyon üreticisi olan farklı iki grup şirketinden birinin siparişleri zamanında karşılayabilme kaygısıyla bir kısım televizyon tüpü ihtiyacını diğer şirketten karşılaması vb.).
 
Vergisel anlamda transfer fiyatlandırması ise esas olarak, uluslararası alanda, çok uluslu şirketlerin karlarını, değişik ülkelerde bulunan ana ve bağlı şirketleri arasında kaydırarak, çok uluslu şirketin toplam kazancını belli bir yerde toplayarak, verginin vergi oranlarının daha düşük olduğu ülkelerde ödenmesini sağlamayı amaçlamaktadır. Ulusal alanda da yine transfer fiyatlandırması yoluyla grup şirketleri arasında kar-zarar transferi sağlanarak, karlı grup şirketlerinin karının bir kısmını zarar eden grup şirketlerine aktarmasını ve bu suretle grubun ödeyeceği toplam verginin minimalize edilmesini amaçlamaktadır.
 
Yabancı ülkedeki grup şirketinin yerel rakiplerine karşı korunması, karın yabancı ülkeden getirilmesindeki sınırlamalar ya da söz konusu ülke ekonomisinin genel gidişatı da transfer fiyatlandırması politikalarının oluşturulmasında etkili olmaktadır.
 
            Gerek giderek artan doğrudan ve dolaylı yatırımlarla gerek Avrupa Birliği üyeliği yolunda attığı adımlarla uluslararası ekonomiye her geçen gün biraz daha açılan Türk ekonomisi için transfer fiyatlandırması konusunda da yeni bir düzenlemeye gidilmesi zorunluydu. Uluslararası vergilendirme sorunlarının arttığı ve bu sorunların çözümü için uluslararası işbirliğinin öneminin arttığı bir dönemde, uygulanabilirliği yüksek, objektif niteliği ağır basan ve genel kabul görmüş OECD transfer fiyatlandırması mevzuatının ülkemizce de benimsenmesi yerinde bir düzenleme olmuştur.
 
            Bu yazının konusu, transfer fiyatlandırmasının değişik amaçlarına ve teknik detaylarına girmeden sadece ülkemizde yapılan son kurumlar vergisi kanunu düzenlemesi çerçevesinde getirilen müesseseyi genel hatlarıyla kavramak ve işletmelerimize önlerindeki süreç ve riskler hakkında bir fikir verebilmektir.
 
5520 Sayılı Yeni Kurumlar Vergi Kanunu İle Getirilen Düzenleme
 
            Yerli ve yabancı işletmelerin faaliyetlerini daha öngörülebilir ve uluslararası standartlara uyumlu bir ortamda yürütebilmeleri ve bir vergi güvenlik müessesesi olarak vergi mükelleflerinin vergiden kaçınmalarını önleyebilme amacıyla, 5422 sayılı eski Kurumlar Vergisi Kanunu’nunda yer alan örtülü kazanç müessesesi, eksikleri bertaraf edilerek ve sistem uluslararası uygulamalar esas alınarak ve OECD (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü) modeline uyumlu hale getirilerek 5520 sayılı yeni Kurumlar Vergisi Kanunu’nunda “Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı” başlığı altında yeniden düzenlenmiştir. Yazının izleyen bölümlerinde yeni kanunla birlikte getirilen düzenleme eski hükümlerle benzerlikleri ve farkları açısından karşılaştırılarak izah edilecektir.
 
            Yeni düzenleme uyarınca, kurumlar ilişkili kişilerle emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit edilen bedel veya fiyat üzerinden mal veya hizmet alım ya da satımında bulunursa, kazanç tamamen veya kısmen transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılmış sayılacaktır. Alım, satım, imalat ve inşaat işlemleri, kiralama ve kiraya verme işlemleri, ödünç para alınması ve verilmesi, ikramiye, ücret ve benzeri ödemeleri gerektiren işlemler her hal ve şartta mal veya hizmet alım ya da satımı olarak değerlendirilecektir.
 
İlişkili kişiden kasıt; kurumların kendi ortakları, kurumların veya ortaklarının ilgili bulunduğu gerçek kişi veya kurum ile idaresi, denetimi veya sermayesi bakımından doğrudan veya dolaylı olarak bağlı bulunduğu ya da nüfuzu altında bulundurduğu gerçek kişi veya kurumlardır. Ortakların eşleri, ortakların veya eşlerinin üstsoy ve altsoyu ile üçüncü derece dahil yansoy hısımları ve kayın hısımları da ilişkili kişi sayılacaktır. Gerçek kişiden kasıt, Gelir Vergisi Kanununun uygulanmasında gerçek kişi olarak kabul edilip vergiye tabi tutulan şahıslar ile şahıs şirketleri ya da adi ortaklıkları; kurum ifadesinden kasıt ise sermaye şirketleri, kooperatifler, iktisadi kamu kuruluşları, dernek veya vakıflar ile bunlara ait iktisadi işletmeler ve iş ortaklıklarıdır.
 
Ayrıca, kazancın elde edildiği ülke vergi sisteminin, Türk vergi sisteminin yarattığı vergilendirme kapasitesi ile aynı düzeyde bir vergilendirme imkanı sağlayıp sağlamadığı ve bilgi değişimi hususunun göz önünde bulundurulması suretiyle, Bakanlar Kurulunca ilan edilen ülkelerde veya bölgelerde bulunan kişilerle yapılmış tüm işlemler, kötüye kullanımların önlenmesi amacıyla ilişkili kişilerle yapılmış sayılacaktır.
 
Emsallere uygunluk ilkesinin tanımı, OECD’nin “Uluslararası Şirketler ve Vergi İdareleri İçin Transfer Fiyatlandırması Rehberi” esas alınarak yapılmıştır. “Emsallere Uygunluk İlkesi”nin tanımı, ilişkili kişilerle yapılan mal veya hizmet alım veya satımında uygulanan fiyat ya da bedelin, aralarında böyle bir ilişkinin bulunmaması durumunda oluşacak fiyat ya da bedele uygun olmasını ifade eder” şeklindedir. Burada, emsallere uygun fiyat ya da bedel, aralarında ilişkili kişi tanımı kapsamında söz konusu bu fiyat ya da bedeli etkileyecek herhangi bir bağ, ilişki olmayan kişilerin, tamamen işlemin gerçekleştiği andaki koşullar altında oluşturduğu, piyasa ya da pazar fiyatı olarak da adlandırılan tutarı ifade etmektedir. Bu şekilde oluşan fiyat ya da bedel, işlem anında hiç bir etki olmaksızın objektif olarak belirlenen ideal tutardır.
 
            Emsal bedelin hesaplanmasında işletme dışı emsal aramak zorunlu değildir. İşletme içi emsal de alınabilir. Örneğin, işleme konu A şirketinin ilişkili kişi tanımına girmeyen herhangi bir B şirketine yaptığı satışlar göz önüne alınarak emsal bedel bulunuyorsa işletme içi emsal bedel tayini sözkonusudur. İşletme dışı emsal bedel tayininde ise tamamen farklı bir C şirketi ile yine bu şirket ile ilişkisi bulunmayan D şirketi arasındaki satışlar dikkate alınmaktadır. Gerek işletme içi emsal bedel tayininde gerek işletme dışı emsal bedel tayininde, şirketlerden herhangi biri yurtdışında bulunabilir. Ülke dışı işlemlerin emsal bedel olarak dikkate alınmasına dair bir engel bulunmamaktadır.
 
Emsallere uygun fiyat ya da bedelin tespitinde mükelleflerin uygulayabileceği üç ayrı yöntem öngörülmüştür. Karşılaştırılabilir fiyat yöntemi, maliyet artı yöntemi ve yeniden satış fiyatı yöntemi. Bu yöntemler, OECD’nin “Uluslararası Şirketler ve Vergi İdareleri İçin Transfer Fiyatlandırması Rehberi”nde “geleneksel işlem yöntemleri” olarak öncelikle önerilen temel yöntemlerdir. Mükellefler, ilişkili kişilerle yaptıkları işlemlerde bu yöntemlerden işlemin niteliğine en uygun olanını seçerek, söz konusu yöntem doğrultusunda fiyat ya da bedeli belirleyeceklerdir. Bu yöntemlerden hiç birisi yukarıda açıklanan emsallere uygunluk ilkesi çerçevesinde fiyat ya da bedel tespitine olanak vermiyorsa, mükellefler kendi belirleyecekleri bir yöntem ile anılan fiyat ya da bedeli belirleyebileceklerdir. Ancak, bu şekilde bir belirleme yapabilmeleri için kanunda öngörülen üç yönteme de başvurabilme olanağının olmaması gerekmektedir. Bu durum, kanunda dördüncü yöntem olarak belirtilmiştir. Bu yöntemler arasında uygulama açısından herhangi bir öncelik sırası yoktur, uygulama kıstası, “işlemin niteliğine en uygun yöntem”dir. Bu bağlamda, işleme uygulanacak yöntemlerden birisi, emsallere uygun fiyat ya da bedeli yansıtma açısından diğer yöntemlerden daha belirleyici ise yani “işlemin niteliğine en uygun yöntem” ise, uygulanacak yöntem olarak söz konusu bu yöntem seçilecek, diğer yöntemlere kesinlikle başvurulmayacaktır.
 
Karşılaştırılabilir fiyat yöntemi, bir mükellefin uygulayacağı emsallere uygun satış fiyatının, karşılaştırılabilir mal veya hizmet alım veya satımında bulunan ve aralarında herhangi bir şekilde ilişki bulunmayan gerçek ya da tüzel kişilerin birbirleriyle yaptıkları işlemlerde uygulayacağı piyasa fiyatı ile karşılaştırılarak tespit edilmesini ifade etmektedir. Bu yöntemin uygulanabilmesi için ilişkili kişilerle yapılan işlemin, birbiriyle ilişkili olmayan kişilerin yaptıkları işlem ile karşılaştırılabilir nitelikte olması gerekmektedir. Burada karşılaştırılabilir nitelik kavramı, işleme konu mal veya hizmet ile işlemin koşullarının gerek ilişkili kişiler arasındaki işlemlerde, gerekse aralarında ilişki bulunmayan kişilerin arasındaki işlemlerde benzer nitelikte olmasını ifade etmektedir. Söz konusu işlemler arasında, ölçülebilir nitelikte küçük farklılıklar varsa, bu farklılıklar düzeltilerek yöntemin uygulanması mümkündür. Ancak, farklılıkların büyük olması ya da farklılıkların ölçülebilmesinin yani somut bir biçimde, tespit işlemlerinde dikkate alınabilme olanağının mümkün olmaması halinde, yöntemin de uygulanabilmesi mümkün olamayacaktır. Doğrudan karşılaştırma yapılmasına olanak veren bu yöntem, karşılaştırılabilir kontrol dışı işlemler için uygulamada en sık kullanılan yöntemdir.
 
Maliyet artı yöntemi, emsallere uygun fiyatın, ilgili mal ya da hizmet maliyet bedelinin makul bir brüt kar oranı kadar artırılması suretiyle hesaplanmasını ifade etmektedir. Buradaki uygun brüt kar oranı, sözkonusu mal veya hizmet alım veya satım anında ilişkisiz kişilere satılması halinde uygulanacak fiyatı yansıtan kar oranını ifade etmektedir. Eğer koşullar uygunsa, işlemi yapan mükellefin bu mal veya hizmetlere ilişkin olarak ilişkisiz kişilerle yaptığı işlemlerde uyguladığı genel brüt kar marjı (iç emsal), ideal oran olacaktır. Karşılaştırma için gerekli işlem sayısı yetersizse, uygun brüt kar oranı kıstası, söz konusu mal veya hizmetin ilişkisiz kişilere satılması halinde uygulanacak fiyatı yansıtan kar oranı olarak dikkate alınacaktır. Bu yöntem özellikle hammadde ve yarı mamul satışlarında, uzun vadeli alım-satım anlaşması yapılan durumlarda uygulama alanı bulmaktadır.
 
Yeniden satış fiyatı yöntemi, emsallere uygun fiyatın, işlem konusu mal veya hizmetlerin aralarında herhangi bir bağlantı bulunmayan gerçek veya tüzel kişilere yeniden satılması halinde uygulanacak fiyattan makul bir brüt satış karı düşülerek hesaplanmasını ifade etmektedir. Bu yöntemde emsallere uygun fiyat ya da bedele ulaşmak için temel alınan unsur, aralarında herhangi bir bağlantı bulunmayan gerçek veya tüzel kişilere yapılması muhtemel satış ve bu satışta uygulanacak fiyat ya da bedeldir. Varsayımlara dayalı olarak saptanan söz konusu fiyat ya da bedelden uygun bir brüt satış karı düşülerek ilgili işlem için emsallere uygun fiyata ulaşılacaktır. Buradaki uygun brüt satış karı, söz konusu mal ya da hizmet için işlem anında uygulanabilecek, piyasa koşullarına göre belirlenen ya da belirlenebilecek objektif nitelikte bir oran ile saptanan karı ifade etmektedir. Bu kar tutarı düşüldükten sonra da mal ya da hizmetin ilişkili kişilere satılmasında uygulanabilecek emsallere uygun fiyata ulaşılacaktır.
 
Emsallere uygun fiyata ulaşmada bu yöntemlerin hiç birisi uygulanamıyorsa, mükellef kendi belirleyebileceği ve daha doğru sonuç verdiğine inandığı bir yöntemi de transfer fiyatlandırmasına konu işlemlere uygulayabilir. Mükellefler, bu kapsamda uygulayabilecekleri yöntemleri tamamen kendileri belirleyecekleri gibi, maddede sayılmayan ancak OECD’nin “Uluslararası Şirketler ve Vergi İdareleri İçin Transfer Fiyatlandırması Rehberi” nde belirtilen ya da diğer ülkelerin uygulamalarında karşılaşılabilen yöntemleri de kullanabileceklerdir. Bu bağlamda uygulama olanağı bulabilecek yöntemlerin en önemlileri, OECD’nin Uluslararası Şirketler ve Vergi İdareleri İçin Transfer Fiyatlandırması Rehberi’nde “geleneksel işlem yöntemleri”ne başvurma olanağının olmadığı haller için “diğer yöntemler” başlığı altında önerilen kar bölüşüm yöntemi ve işleme dayalı net kar marjı yöntemidir. Bu yöntemler, bağlantılı şirketler arasındaki işlemlerden doğan karı temel almaktadır.
 
Emsallere uygun fiyat ya da bedele ulaşmak için bu yöntemlere başvurulmasında en güvenilir karşılaştırma unsuru olması açısından öncelikle mükellefin ilişkisiz kişilerle yaptığı işlemlerde kullandığı fiyat ya da bedel (iç emsal) karşılaştırmaya esas ölçü olarak alınacaktır. Bu şekilde kullanılan fiyat ya da bedellerin bulunmaması ya da güvenilir olmaması halinde doğrudan benzeri nitelikteki mükellef ya da kurumların işlemleri (dış emsal) karşılaştırmada esas alınacaktır. Bu belirleme, iç emsallerin ya da dış emsallerin birbirlerinin karşıt seçeneği olduğu, yani bu emsallerden yalnızca birisinin kullanılması gerektiği anlamına gelmemektedir. Emsallere uygunluğun saptanması amacıyla karşılaştırma yapılması esnasında, gerek iç emsallerin gerekse dış emsallerin birlikte kullanılması her zaman mümkündür. Amaç, en doğru ve güvenilir şekilde emsallere uygun fiyat ya da bedeli tespit etmektir.
 
Emsallere uygunluk ilkesi doğrultusunda tespit edilen fiyat veya bedellere ilişkin hesaplamalara ait kayıt, cetvel ve belgelerin ispat edici kağıtlar olarak saklanması zorunludur. Bu doğrultuda, seçilen yöntem ve uygulanmasına ilişkin bütün hesaplama ve işlemler ayrıntılı olarak tutulmalı ve saklanmalıdır. Bu hesaplama ve belgeler, yöntemin seçilme gerekçelerini açıklayan en önemli unsurlardır. Dolayısıyla mutlaka tutarlı, istikrarlı, iktisadi ve teknik icaplara uygun olmalıdırlar.
 
Mükellefin ilişkili taraflarla yaptığı işlemlere ilişkin olarak belirleyeceği yöntem konusunda Maliye Bakanlığına başvurarak anlaşma yapma olanağı getirilmiştir. İlişkili kişilerle yapılan mal veya hizmet alım ya da satımında uygulanacak fiyat veya bedelin tespitine ilişkin yöntemler, mükellefin talebi üzerine Maliye Bakanlığı ile anlaşılarak belirlenebilecektir. Bu şekilde belirlenen yöntem, üç yılı aşmamak üzere anlaşmada tespit edilen süre ve şartlar dahilinde kesinlik taşıyacaktır.
 
Tamamen veya kısmen transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılan kazanç, gelir ve kurumlar vergisi kanunlarının uygulamasında, şartların gerçekleştiği hesap döneminin son günü itibarıyla dağıtılmış kar payı veya dar mükellefler için ana merkeze aktarılan tutar sayılacaktır. Bu hükmün getirilmesindeki temel amaç, transfer fiyatlandırması nedeniyle örtülü kazanç dağıtımı yapan mükellef nezdinde bir eleştiri getirildiği zaman, örtülü kazanç dağıtılan mükellef nezdinde de bir düzeltmenin yapılmasını sağlamaktır. Örtülü olarak dağıtılan kazancın kar payı sayılması ile mükellefler bu kar payına ilişkin olarak istisna hükümlerinden yararlanacağından, “karşı taraf düzeltmesi” bu şekilde, işleme taraf olanlar arasında gerçekleşmiş olacaktır. Böylece, aynı işlem üzerinden mükerrer vergilemenin önüne de geçilmektedir. Bu şekilde dağıtılmış kar payının net kar payı tutarı olarak kabul edilmesi ve brüte tamamlanması sonucu bulunan tutar üzerinden ortakların hukuki niteliğine göre belirlenen oranlarda vergi kesintisi yapılacaktır.
 
Eski Düzenleme İle Yeni Düzenlemenin Karşılaştırılması
 
            Yeni düzenleme ile örtülü kazanç dağıtımına ilişkin esaslar somut ilkelere bağlanmaktadır. Özellikle ilişkili kişinin belirlenmesi ve emsal bedelin tespiti konusunda kapsamlı belirlemeler yapılmıştır.
 
İlişkili kişilerin belirlenmesinde mevcut düzenlemeye bir ilave yapılarak kazancın elde edildiği ülke vergi sisteminin, Türk vergi sisteminin yarattığı vergilendirme kapasitesi ile aynı düzeyde bir vergilendirme imkanı sağlayıp sağlamadığı ve bilgi değişimi hususunun göz önünde bulundurulması suretiyle Bakanlar Kurulunca ilan edilen ülkelerde veya bölgelerde bulunan kişilerle yapılmış tüm işlemlerin, kötüye kullanımların önlenmesi amacıyla ilişkili kişilerle yapılmış sayılacağı belirtilmiştir. Bu hükümle zararlı vergi rekabetine yol açtığı kabul edilen ülkelerdeki şirketlerle kurulan ilişkiler önlenmek istenmektedir. Bu düzenleme ile gerçekte ilişkili bir şirketin aracılar ve naylon şirketler vasıtasıyla kağıt üzerinde mükellef şirketle bir ilişkisi yokmuş gibi göstermenin önüne geçilmektedir. Gerçekten de çoğu zaman bu şirketler arasındaki muvazaalı fiyatlarla yapılan mal ve hizmet alım satımlarının ilişkili kişilerle gerçekleştirildiğini ispat etmek fiilen mümkün olmuyordu ve bu durum idarenin elini kolunu bağlamaktaydı. Yeni düzenleme ispat için gerekli karineyi idarenin eline vererek “ilişkili kişi” yönünden ilave bir inceleme yapılması zorunluluğunu ortadan kaldırmaktadır.
 
Emsal bedelin tanımı ve belirlenmesi hususunda önemli düzenlemeler yapılmıştır. Eski düzenlemede emsal bedelin tanımı yapılmayarak sadece “emsaline göre göze çarpacak derecede” ifadesine yer veriliyordu. Bu belirsizlik, içerisinde barındırdığı subjektiflik dolayısıyla farklı yorumlara yol açıyordu. Sizin emsaline göre göze çarpacak derecede bulmadığınız bir farklılık bir başkasının, özellikle de inceleme elemanlarının gözüne pekala batabiliyordu. Diğer taraftan emsal bedelin tespitine ilişkin herhangi bir yöntem de kanunda belirtilmemişti. Yeni düzenleme emsal bedeli, OECD modeli çerçevesinde “emsallere uygunluk ilkesi” olarak belirleyerek yeni bir tanım da getirmiştir: “İlişkili kişilerle yapılan mal veya hizmet alım veya satımında uygulanan fiyat ya da bedelin, aralarında böyle bir ilişkinin bulunmaması durumunda oluşacak fiyat ya da bedele uygun olması”. Bu tanımla, işlem anında, hiç bir etki olmaksızın, objektif olarak belirlenen ideal tutar, emsal bedel olarak tespit edilmektedir. Ayrıca emsal bedeli tespit yöntemleri de yine OECD düzenlemeleri çerçevesinde tek tek sayılarak ve açıklanarak mevzuatımıza kazandırılmıştır. Uygulanacak yöntemin seçimi de, işlemin mahiyeti doğrultusunda, mükelleflere bırakılarak bu konuda da bir serbestlik kazandırılmıştır.
 
            Yapılan önemli bir değişiklik de transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılan kazançların dağıtılmış kar payı sayılarak stopaj kapsamına alınmasıdır. Örtülü olarak dağıtılan kazancın, gelir ve kurumlar vergisi kanunlarının uygulamasında, şartların gerçekleştiği hesap döneminin son günü itibarıyla dağıtılmış kar payı veya dar mükellefler için ana merkeze aktarılan tutar sayılması ile bu konudaki farklı değerlendirmelere son verilmektedir. Ayrıca, örtülü olarak dağıtılan kazancın kar payı sayılması ile mükellefler bu kar payına ilişkin olarak istisna hükümlerinden yararlanacağından, “karşı taraf düzeltmesi” bu şekilde, işleme taraf olanlar arasında gerçekleşmiş olacaktır. Eski kanunda bu tür bir düzenleme yoktu. Eskiden örtülü kazanç dağıtımına yönelik tespitlerde tek taraflı değerlendirme yapılmakta ve ilişkili taraf açısından ilave bir düzeltmeye gidilmemekteydi. Yeni düzenleme ile bir anlamda mükerrer vergileme de önlenmiş olmaktadır. Son olarak, örtülü olarak dağıtılan kazanç tıpkı eski düzenlemede olduğu gibi yeni düzenlemede de bu kazancı dağıtan şirket açısından gider olarak dikkate alınmayacak, bu durumun tespit edilmesi halinde ödenmeyen vergi, cezası ve gecikme faizi ile birlikte örtülü kazancı dağıtan şirketten aranacaktır.
 
Sonuç
 
Örtülü kazanç dağıtımı müessesesinin, 5520 sayılı yeni Kurumlar Vergisi Kanunu’nunda “Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı” başlığı altında eski düzenlemenin eksiklikleri giderilerek ve sistem OECD modeline uyumlu hale getirilerek yeniden düzenlenmesi vergi mevzuatımızdaki önemli bir açığı da kapatmaktadır.
 
5520 sayılı yeni Kurumlar Vergisi Kanunu’nun transfer fiyatlandırması ile ilgili hükümleri 01.01.2007 tarihinden itibaren yürürlüğe girecektir. Dolayısıyla mükellefler için kendi durumlarını yeni düzenlemeye uygun hale getirebilmeleri için yeterli bir süre tanınmıştır. Bu süre zarfında transfer fiyatlandırması ile ilgili usuller ilerleyen günlerde Bakanlar Kurulunca ayrıca belirlenecektir. Vergi idaresinin de kanunda belirtilen temel ilkelerden yola çıkarak, OECD düzenlemeleri doğrultusunda ilave belirleme ve açıklamalar yapacağı muhakkaktır.
 
Şirketlere tavsiyemiz, önemi giderek artan ve muhtemelen de denetim elemanları tarafından sürekli incelenecek bir alan haline gelecek transfer fiyatlandırması konusunda, bu alana giren ticari faaliyetleri çerçevesinde iktisadi, ticari ve mantıki esaslara uygun fiyatlandırmanın yapılması, en doğru sonucu verebilecek yöntemin belirlenmesi ve seçilen yöntemin uygulamasına ilişkin belgelendirmenin sağlanması konusunda kısa ve uzun vadeli çalışmalarına şimdiden başlamalarıdır.
 
Onur ELELE
Hesap Uzmanı
 
 
Ücretsiz üyelik
Şifremi Unuttum
USD
Euro
Üfe & Tüfe Oranlarını görmek için aşağıdaki excel ikonuna tıklayınız.

*Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileridir.​

ÜFE & TÜFE
Endeks Arşivi

Excel Dokümanı
     
  Copyright ® 2013 Esenlik Yeminli Mali Müşavirlik Ltd. Şti. Web Tasarımı