VERGİ KAÇAKÇILIĞINI ÖNLEME AMACIYLA ALINMIŞ TEDBİRLERİN İŞLERLİĞİ
Maliye idaresi tarafından vergi hukukumuza 1980 li yıllardan sonra ve özellikle Katma Değer Vergisi Kanununun yürürlüğe girmesiyle bir dizi yeni tedbir getirildi. Bu tedbirler bu gün dahi hiç azalmadan aynı yoğunlukta devam ediyor. Yeni getirilen ve daha çok polisiye tedbirler denen düzenlemelerin neler olduğuna bakalım.
1) Her şehrin giriş ve çıkışında Maliye Yazılı minibüs ile irsaliye kontrolü ( mesai saatinden sonra sanki trafik duruyormuş gibi kontrol bitiyor).
2) Eskiden sadece Ticari defterler noter tasdikine tabi tutulurken bu defa fatura, irsaliye serbest meslek makbuzu gibi bir dizi evrakı da noter tasdikine tabi tutmak
3) Yasal dayanağı ve mantığı olmayan bir sabıka listesi ( Kod adı ile) tutmak
4) Yeminli Mali Müşavirleri müteselsil sorumlu tutmak
5) Yurt dışı seyahat yasağı uygulamasının yaygınlaştırılması
6) Hapis cezaları koymak ve uygulamak ( haklı veya haksız işliyor, on binlerce kişi hakkında ceza tatbik edildi)
7) Vergi denetim birimlerinin tarafsızlığı ilkesini kaldırarak mantıklı mantıksız her olaya ve mükellefe vergi tarh etmek ( bu raporların % 90 yargı mercilerinden geri dönüyor)
Bunlar benim hemen aklıma geliverenler. Belki hatırlamadığım tedbirler de vardır.
Biz şimdilik yukarda saydıklarımızı incelemeye başlayalım.
Minibüs ile irsaliye kontrolü:
Ben bu kontrol ile ne sağlandığını anlayamadım. Kontrol yapan elemanlar yol kenarında ellerine verilen irsaliyelerin naylon olup olmadığını anlama imkanına sahip değiller. Yakın mesafelerde, kontrol yapılmadan geçen taşıtlarla ve aynı irsaliye ile iki , üç veya daha fazla sefer yaparak mal taşınabilir. İrsaliyelerde daha sonra ekleme veya tahrifat yaparak miktar değiştirebilir. Bunlar bir çırpıda yapılabileceklerden akla gelenler. Peki bu uygulamadan elde edilen sonuçlara bakalım.
Pek çok ciddi firmaya irsaliyede saat yok , tarih yok, bir gün geçmiş, nüsha eksik vs sebeplerle yüz binlerce ceza kesildi. Bunlardan bazıları iş yeri kapama cezasını gerektiren fiiller olarak işlendi. Dava edilenlerin tamamını mükellefler kazandı. Zaten vergi kaçıran firmalara hiç ceza kesilmedi. Kargo şirketleri ile mal yollayanlar mutlaka ceza yedi. Çünkü kargo şirketinin taşıma irsaliyesi yetmediği için ana firmaya ceza yağdırdılar . Sanki kargo kamyonunun şoförü mal sevk eden firmanın elemanı imiş gibi. Yapılanlar ve yapılmaya devam eden saçmalıklar saymakla bitmez.
Bu uygulama yüzünden bazı ciddi ve uluslar arası kuruluşlar istedikleri modern tatbikatları gerçekleştiremiyorlar. Örneğin , beyaz eşya, elektronik veya otomotiv sektöründe faaliyette bulunan bazı firmalar seyyar onarım ekipleri kullanmak istiyorlar. Minibüs veya kamyonet tipi bir araca bazı tamir takımlarını ve en çok kullanılan bazı yedek parçaları yükleyerek sabit servis bulunmayan bölgelere gezici servis yollamak istiyorlar. Ancak bu araçlar yola çıktımı en az bir hafta, veya on beş gün geri dönmeyecek. Yol kontrolü sırasında bu araçlardaki parça ve ekipman için irsaliye kesilmesi gerekiyor. Ancak kesilmiş olan irsaliyeler aradan iki gün geçince bayatlayacak ve ceza yazılacak . Bu problemi firma için izin veya mukteza alarak halletmek mümkün değil. Çünkü Türkiye hudutları içindeki hangi ekibe anlatacaksınız. Kaldı ki maliye personelinin , Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından mükelleflere verilmiş muktezaları dikkate aldığını görmedim.
Peki bu uygulama ile vergi kaçakçılığı kalktı veya azaldı mı? Koca bir hayır. Yerinden bile kıpırdamadı.
Fatura ve benzerlerinin noter tasdikine tabi tutulması:
Bütün dünya fatura ve benzeri evrakı, malı satan kişinin kimliğinin ispatı ve bilgi notu olarak kullanırken, Türk Maliyesi bu evrakı vergi kaçakçılığını bitirecek sihirli evrak olarak gördü ve çok daha büyük bir vergi kaçakçılığının yolunu açtı. Eskiden böyle bir uygulama yoktu ve sahte fatura da yoktu. İnceleme elemanları hemen karşıt inceleme ile ana firmanın kesilen faturayı kayda geçirip geçirmediğine bakar ve sonuca varırdı. Emin olun vergi oranları çok daha ağır olmasına rağmen fatura sahtekarlığı yoluyla vergi kaçırma işi bu günkü sahtekarlık oranına göre on kat daha azdı. Eline maliye onaylı bir fatura cildi geçiren yakayı ele verinceye kadar yapmadığını bırakmıyor. Ondan fatura alanlar da maliye onaylı faturayı bir yere kadar garantili evrak olarak sayıyorlar. Hatalı bir düşünce tarzı ama gerçek. Binlerce personel kullanan büyük firmalar seyahat eden, mal ve hizmet satın alan bu elemanlar nedeniyle her an sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullanma fiilini işlemek korkusuyla yaşıyorlar. Adı bir biçimde kod listesine girmemiş firma kalmadı.
Siz bir firmadan 2004 yılında mal veya hizmet alıyorsunuz. Firma adı kod listesinde yok. Paranızı banka kanalıyla ödüyorsunuz. 2005 yılında yapılan bir inceleme ile firmanın 2004 yılında ve daha sonra bazı firmalara gerçek bedelin üstünde veya altında miktar veya tutar bulunan faturalar kestiğini tespit ediyorlar. Bu durumda derhal satıcı firmanın kestiği bütün faturaları sahte belge sayarak mal ve hizmet alan firmaları takibe başlıyorlar. Ben ödemelerini banka kanalıyla yapan firmalara dahi hem vergi hem de ceza tatbik edildiğini gördüm. Yani Maliye personeli sadece muktezaları değil genel tebliğ hükümlerini dahi tanımazdan geliyor.
Bu şartlar altında mükellefin hakları nasıl korunacak, aradan geçen zaman içinde uğranılan zararı kim tazmin edecek?
Aynı soruyu bu konuda da soralım . Bu uygulama ile vergi kaçakçılığı kalktı veya azaldı mı? HAYIR. Yerinden bile kıpırdamadı. Aksine arttı.
Sabıka listesi uygulaması:
Maliye idaresi SMİYB uygulamasına bağlı olarak bir dizi sabıka kodu üretti. Bunlardan bazıları müebbet hapis bazıları tecile tabi para cezası gibi. Sabıka kodları 5 sıra ve ayrıca (a) sı, (b) si, var. Tamam var da sokaktaki adamın bu listeden haberi yok. Liste gizli. Maliye biliyor. Sen malı aldıktan sonra başına denetçiler üşüşünce anlıyorsun anyayı konyayı. Sonra o sabıka listesi çok açık değil ki. Bazılarından mal alabilirsin bazılarından alamazsın. Nereden bileceksin. Bir de onun altının altından mesul olmak var ki dünyada eşi menendi görülmemiş bir uygulama. Bütün bunlar nereden çıktı. İhracatta KDV iadesi işinden . Niye ihracatçılara bir belge vererek onların düşük oranlı KDV ile mal almalarına imkan vermedin? Niçin ihracatta nakit KDV iadesini asgariye indirip , onu da Maliye Denetim elemanlarının tetkikine bağlamadın? Niçin yıllar boyu ülkenin trilyonlarını üç kağıtçılara saçtın ? Üstelik hayatı dürüst insanlara zehir ettin? Ve hala etmeye devam ediyorsun? Tekstildeki KDV oranını %8 e indirince zarar mı ettin ? Bu uygulamaya yıllar boyu tekstil ihracatçıları karşı çıktı. Anlayamadınız mı adamların menfaatinin nerede olduğunu?
Bu uygulama ile vergi kaçakçılığı kalktı veya azaldı mı? HAYIR. Yerinden bile kıpırdamadı.
Yeminli Mali Müşavirleri müteselsil sorumlu tutmak:
Bu uygulamanın dünya hukuk tarihinde bir benzeri maalesef yok. Yani hiçbir ülkede mali müşavir, mükellefin vergi borcu ve cezalarından dolayı sorumlu tutulmuyor. Onlar için derece derece belirlenmiş meslekten men cezasına varan idari veya mali cezalar var ama borcun ekleriyle birlikte tamamından sorumluluk diye bir ceza yok. Limited şirketlerde ortaklar sadece kendi sermaye payları oranında sorumlu. Anonim şirketlerde sadece yönetim kurulu üyeleri kararına katıldıkları veya amil oldukları kamu borçlarından sorumlu. Özel hukuk da kefiller kefalet senedinde yazan tutarla sınırlı olmak üzere sorumlu. Sınırsız sorumluluk hukuken geçerli değil. Peki Yeminli Mali Müşavirlerin sınırsız sorumluluğu nereden çıkıyor? Uygulamada pek çok varlıklı yeminli mali müşavir tam tasdik yaptıkları mükelleflerin raporlarını imzalamıyor ve bu raporları daha fakir, muhtaç arkadaşlarına imzalatıyorlar. Pek çok yeminli mali müşavir kendi üstünde hiç mal varlığı bırakmıyor. Çünkü belanın nereden ne zaman geleceği belli değil.
Peki bu uygulama vergi kaçakçılığını kaldırdı veya azalttı mı? HAYIR. Yerinden bile kıpırdamadı.
Yurt dışı seyahat yasağı uygulaması:
Bu konu 1950 tarihli Pasaport Kanunundan kaynaklanmaktadır. Ancak Türkiye hukuk özürlü bir ülke olduğu için yürürlüğe giren bir kanunun bazen Anayasa ya bazen de uluslar arası anlaşmalar hükümlerine aykırı olduğu dikkat çekmemektedir. Açıkça ifade edelim bir kişinin temel haklarından olan seyahat özgürlüğünün ekonomik nedenlerle kısıtlanması, Türkiye Cumhuriyeti tarafından imzalanmış bulunan Birleşmiş Milletler Kuruluş sözleşmesi ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi hükümlerine aykırıdır. Üstelik bu yasak sadece vergi kaçıran ve yakalanan mükelleflere değil vergisini beyan ettiği halde ekonomik nedenlerle ödeyemeyen dürüst mükelleflere de uygulanmaktadır. Söylenebilecek hiçbir şey yoktur. Ben bu tür uygulamalara kamu ayıbı adını taktım. Eğer bu ülke bir gün gerçekten hukuk devleti olabilirse eminim bu saçmalıklar da biter.
Diğer tedbirlerle ilgili olarak fazla bir şey söylemek istemiyorum.
Sonuç olarak, Kamu Maliyesinin aldığı tedbirlerin hiç biri tek bir kuruşluk fayda sağlamamıştır. Hepsi yanlış ve kötüdür. Faydası olmayan her şeyin zararı vardır. Modern sistemlerde vergi mükellefleri tonlarca kağıt harcayarak defter basmazlar. Fatura onaylatmazlar. Yollarda saçma sapan irsaliye kontrolü yapılmaz. Vergi kanunları açık seçiktir. İnceleme elemanları dürüst ve tarafsızdır. Vergi yasalarını lastik gibi çekiştirerek ve mükellefler aleyhine yorumlayarak matrah farkı yaratmazlar. İyi eğitilmiş, bilgili ve güvenilir kişilerdir. Vergi kaçağı ,para hareketleri ve servet kontrolü yoluyla yakalanır. Vergi mükelleflerinin onda dokuzu bizim ülkemizde olduğu gibi asgari ücret kadar para kazandığını iddia etmez. Edemez.
Orhan İyiler
Yeminli Mali Müşavir