Makalenin Konusu : Zarar Sigortaları Bakımından Sigorta Şirketlerince Ödenen Tazminat Bedelleri İçin Sigortalının Fatura İbraz Etme Mecburiyeti Var mıdır?
Hazırlayan : Serkan Özdemir
Ünvanı : Vergi Denetmeni
Görev Yeri : Tekirdağ Vergi Dairesi Başkanlığı
1- GİRİŞ :
Sigorta şirketleri, zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçeleri ile kasko sigorta poliçelerine dayanarak yaptıkları hasar ödemelerini sigorta eksperlerinin hazırladığı ekspertiz raporuna göre yapmaktadırlar. Uygulamada sigorta şirketleri, zarar sigortaları bakımından tazminat ödemeleri için sigortalıdan fatura ibrazı istemekte, bunun için de öncelikle zararın giderilmesini sağlamakta veya giderilmesini talep etmektedirler. Genellikle kara taşıtları kasko sigortası kapsamında yapılan hasar ödemelerinde uygulama bu şekildedir. Bu uygulamayı muvazaalı bir takım işlemlere karşı sigorta şirketlerinin kendilerini güvence altına almak için yaptıkları söylenebilir. Zaten, çoğu sigorta şirketinin hasar dosyaları içerisinde faturaların da bulunması, tazminat ödemelerinin genellikle faturaya bağlandığı gibi bir sonucu doğurmakta, bu sayede sigorta şirketleri fazla veya yersiz ödemelerden kaçınmaktadırlar.
Bu yazımızın konusunu, sigorta şirketlerinin hasar ödemeleri için sigortalıdan fatura ibrazı isteyip isteyemeyecekleri oluşturacak, konu sigorta hukuku ve vergi hukuku çerçevesinde değerlendirilmeye çalışılacaktır.
2- YASAL DÜZENLEMELER :
2.1-Sigorta Mevzuatındaki Düzenlemeler :
Sigorta Hukuku, sigorta akdi ile ilgili şahıslar arasındaki ilişkilerle, sigortacılıkla uğraşan müesseselerin çalışmalarını düzenleyen hukuk kurallarını bir sistem içinde inceleyen hukuk dalıdır. Bu kurallar esas itibariyle, Türk Ticaret Kanunu’nun 5. kitabı ile 7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanununda yer almıştır. Türkiye’de sigorta ve reasürans şirketlerinin kurulması, yabancı sigorta ve reasürans şirketlerinin Türkiye’de faaliyete başlaması ile bu şirketlerin çalışma usul ve esasları, 7397 sayılı “Sigorta Murakabe Kanunu” ve bu kanuna istinaden düzenlenen “Sigorta ve Reasürans Şirketlerinin Kuruluş ve Çalışma Esasları Yönetmeliği” ile belirlenmiştir. 7397 sayılı “Sigorta Murakabe Kanunu” aynı zamanda sigortacılıkla ilgili ihtisas komite ve kuruluşlarının teşkilini, eksperlik, aktüerlik, acentelik, brokerlik ve prodüktörlük faaliyetlerini ve özel sigortacılıkla ilgili diğer hususları da düzenlemektedir.
Türk Ticaret Kanunu’nun 1263’üncü maddesinin 1’inci fıkrasına göre sigorta akdi şu şekilde tanımlanmıştır: “Sigorta bir akittir ki, bununla sigortacı bir prim karşılığında diğer bir kimsenin para ile ölçülebilir bir menfaatini halele uğratan bir tehlikenin meydana gelmesi halinde tazminat vermeyi yahut bir veya birkaç kimsenin hayat müddetleri sebebiyle veya hayatlarında meydana gelen belli bir takım hadiseler dolayısıyla bir para ödemeyi veya sair edalarda bulunmayı üzerine alır.”
Türk Ticaret Kanunu’nun 1283’üncü maddesine göre; “Sigorta zararı, rizikonun gerçekleşmesi sonucu meydana gelen zararı ifade eder. Sigorta ettiren gerçekten uğradığı zararın üzerinde bir tazminat talep edemez.” Rizikonun gerçekleşmesi halinde poliçede yer alan şartlara uygun olarak sigortacıya veya acentasına gerekli ihbarın yapılması zorunludur. Hasarın ihbar edilmesine ilişkin düzenleme, zarar sigortaları bakımından Türk Ticaret Kanunu’nun 1292’inci maddesinde yapılmıştır.
Türk Ticaret Kanunu’nda hasarın ve zararın nasıl tayin ve tesbit olunacağına dair belirleyici bir hüküm bulunmamakta, poliçelerde sigortalıların uğradığı zararın miktarının sigortacı ile sigortalı arasında yapılacak anlaşma ile tespit edileceğine dair hüküm yer almaktadır. Bu konuda sigortacıya sigorta hasar eksperleri yardımcı olmaktadır.
Ülkemizde sigorta eksperleri, faaliyetlerini, 7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu’nun 38’inci maddesine dayanılarak hazırlanan “Sigorta Eksperleri Yönetmeliği” hükümleri dahilinde yapmaktadırlar. Gerek Sigorta Murakabe Kanunu’nun 38’inci maddesinde, gerekse Sigorta Eksperleri Yönetmeliğinin 8’inci maddesinde yer aldığı üzere eksperlerin görevleri; incelenmesi istenilen kayıp ve hasarın neden ve niteliği ile miktarını belirlemek, mutabakatlı kıymet ve ön ekspertiz raporlarını hazırlamak ve gözetim faaliyetlerinde bulunmak olarak açıklanmıştır. Yönetmeliğin 8’inci maddesine göre eksperler, görevlerini tarafsız yapmak zorunda olup, sigorta şirketlerinin ve sigortalıların, eksperlerin görevlerini sağlıklı ve tarafsız yapmalarında yardımcı olmaları şarttır.
Yukarıda yer alan açıklamalar değerlendirildiğinde, zarar sigortalarında sigorta tazminatının ödenmesindeki prosedürün; öncelikle rizikonun gerçekleşmesi ve sigortacıya ihbar, sigorta eksperinin zarar tespiti ve tarafların tespit edilen zarar miktarı üzerinde anlaşmaları ve tazminatın ödenmesi şeklinde olduğu görülecektir. Ödeme şekli hususuna gelince; Türk Ticaret Kanunu’nun 1266/4’üncü maddesine göre, sigorta tazminatı genellikle bir miktar paranın ödenmesinden ibarettir. Sigorta ettiren ile sigortacı arasında başka bir ödeme şekli kararlaştırılmadıkça, tazminatın nakden ödenmesi gerekir. Tazminatın ödeme süresi de Türk Ticaret Kanunu’nun 1299’uncu maddesi ve her branşın genel şartlarındaki ödeme yükümlülüğü kısmında belirlenmiştir.
Keza, Kara Taşıtları Kasko Sigortası Genel Şartlarının B.3 maddesine göre, sigortalının uğradığı zararın miktarı, sigortacı ile sigortalı arasında yapılacak anlaşmayla tespit edilir. Sigortacı ile sigortalı zarar miktarında anlaşamadıkları takdirde, zarar miktarı eksperlerce tayin edilir. Sigortacıdan tazminat talep veya dava edilmesi halinde zarar miktarıyla ilgili hakem-bilirkişi kararı tazminatın saptanmasında esas teşkil eder. Hakem bilirkişilerin zarar miktarı konusundaki kararları kesindir ve tarafları bağlar.
Kasko Sigortaları Genel Şartları incelendiğinde görülecektir ki, sigortalı araçların kazaya uğraması durumunda sigortalılar araçlarını tamir ettirmek zorunda değildirler. Tazminat, eksperin değerlemesine göre ödenir. Bu konuda Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin Esas 1995/8293 karar 1995/9395 sayılı kararıda açıktır. Karar özetle şu şekildedir; “Sigorta şirketi kendi eksperince belirlenen zarar miktarını benimsediği halde, davacı sigortalıya ödeme yapmamakla, davacıyı dava açmak zorunda bırakmıştır. Bir kısım faturanın ibraz edilmemesi ödememe nedeni olamaz. Zira sigortalının sigorta bedelini almadan önce aracını tamir ettirme yükümlülüğü altına sokulması mümkün değildir.”
Yukarıda yer alan gerekçeler incelendiğinde, Sigorta Şirketlerinin, sigortalı ile tamirci arasındaki ilişkiye ve fatura kesilip kesilmediğine müdahil olmadıkları görülmektedir. Mevzuatta, tazminat ödenmesi için zararın tespiti yeterli görülmüş ve tazminat ödemesini takiben, hasarlı malın onarımının yapılıp yapılmaması tamamen sigortalının tasarrufuna bırakılmıştır. Eğer onarım yaptırıldı ise, onarım hizmeti çerçevesinde yapılan mal ve hizmet teslimleri sigorta şirketine değil, sigortalıya yapıldığından faturanın da sigortalı adına düzenlenmesi gerekmekte, faturanın muhatabı sigortalı olmaktadır.
2.2-Vergi Mevzuatındaki Düzenlemeler :
Bilindiği üzere, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu 21.06.2006 tarih ve 26205 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş bulunmaktadır. Yazımızın bu bölümünde değineceğimiz 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununda yer alan hükümlerle paralel hükümlere, yürürlükten kaldırılan 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununda da yer verildiği hatırlatmasını yaptıktan sonra konu yeni Kurumlar Vergisi Kanunu ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu çerçevesinde değerlendirilecektir.
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 1’inci maddesinde sermaye şirketleri kurumlar vergisi mükellefleri arasında sayılmış olup, aynı kanunun 2’inci maddesinde de, Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre kurulmuş olan anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketler ile benzer nitelikteki yabancı kurumların sermaye şirketleri olduğu belirtilmiştir. 7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu’nun 2’inci maddesine göre, Türkiye’de kurulacak sigorta ve reasürans şirketlerinin münhasıran sigortacılık veya reasürans işleri yapmak üzere anonim ortaklık şeklinde kurulmaları şarttır.
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 6’ncı maddesine göre, safî kurum kazancının tespitinde, Gelir Vergisi Kanununun ticarî kazanç hakkındaki hükümleri uygulanır. Aynı kanunun 8’inci maddesinin birinci fıkrasına göre; kurum kazancı, ticari kazancın hesaplanması ile ilgili esaslara göre tespit edileceğinden öncelikle Gelir Vergisi Kanunu’nun ticari kazançla ilgili 40’ıncı maddesinde yer alan giderler hasılattan indirim konusu yapılacaktır. İkinci aşamada, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 8’inci maddesinde 6 bent halinde sayılan giderler hasılattan indirim konusu yapılacaktır. Kurum kazancının tespitinde indirilecek giderleri belirleyen, gerek Gelir Vergisi Kanunu’nun 40’ıncı madde hükmü, gerekse Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 8’inci madde hükmü, birer sınırlama hükümleridir. Dolayısıyla bu maddelerde yer almayan giderler indirim konusu yapılamaz.
Ayrıca, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 8’inci maddesinin (e) bendinde; sadece sigorta şirketlerinin gider yazabilecekleri ihtiyatlara yer verilmiştir. Maddenin incelenmesinde görüleceği üzere, bu fıkrada tahakkuk etmiş ve hesaben tespit edilmiş hasar ve tazminat bedelleri veya bu hesap yapılmamışsa hasar ve tazminatın ve bunlarla ilgili tüm masrafların tahmini değerlerinin karşılık ayrılmak suretiyle dönem giderleri arasında yer alabileceği vurgulanmıştır. Burada da, tazminat ödemesinin dönem giderleri arasında gösterilmesi için tespit edilme ve tahakkuk etme yeterli görülmüş, tazminatın faturaya bağlanacağına dair herhangi bir belirleme yapılmamıştır.
Bilindiği üzere, Vergi Usul Kanunu'nun 227 nci maddesinde, bu kanunda aksine hüküm olmadıkça bu kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait kayıtların tevsikinin mecburi olduğu hükme bağlanmış; aynı kanunun 229-242’nci maddelerinde de bu kanuna göre düzenlenmesi ve alınması gereken fatura ve fatura yerine geçen vesikalar, serbest meslek makbuzu, ücretlere ait kayıt ve vesikalar ile diğer evrak ve vesikalara ait hükümlere yer verilmiştir.
Diğer taraftan, Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre tutulan veya düzenlenen defter ve belgelere ilaveten, muhtelif sektörlerde faaliyet gösteren mükelleflerle ilgili diğer mevzuatta da bu mükelleflerce tutulması veya düzenlenmesi gereken defter veya belgelere ilişkin düzenlemeler ve bu konuda muhtelif kamu idarelerine düzenleme yapma yetkisi tanıyan hükümler yer almaktadır. Bunun sonucunda da mükellefler bazı durumlarda aynı amaca hizmet eden birden fazla belge düzenlemek zorunda kalmaktadır.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 257’nci maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak mükerrer belge düzenleme mecburiyetinin yarattığı külfetleri azaltmak amacıyla bankalar, sigorta şirketleri ve acenteleri, sermaye piyasası aracı kurumları ile ikrazatçılıkla uğraşanların faaliyetleri sırasında düzenleyecekleri belgelerle ilgili yayınlanan 243 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’nde; sigorta şirketleri tarafından düzenlenen sigorta poliçileri (ek belgeler "-zeyilnameler-" dahil) Vergi Usul Kanunu uyarınca düzenlenmesi zorunlu belgeler kapsamına alınmış, sigorta şirketlerinin bu poliçeler ve ek belgelere (zeyilnameler) konu işlemlere ait tutarlar için ayrıca fatura düzenlemeyecekleri belirtilmiştir. Poliçelerde Sigorta Murakebe Kanunu ve bununla ilgili yönetmelikler ile Türk Ticaret Kanunu uyarınca bulunması gerekli bilgilere ilave olarak, sigorta şirketinin kurumlar vergisi yönünden bağlı bulunduğu vergi dairesi ve vergi numarası ile poliçe seri ve sıra numarasının da bulunması zorunlu tutulmuştur. Görüldüğü üzere, sigorta poliçesinin kendisi tevsik edici belge kapsamına alınmış, sigorta hasar ödemelerinin faturaya bağlanması gerektiğine yönelik bir düzenleme ne vergi kanunlarında ne de tebliğlerde yapılmıştır. Bu durumda, hasarın ödenmesine dayanak teşkil eden ekspertiz raporu ve ödemeye ilişkin makbuzun tevsik edici belge olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Çünkü, tevsik edici belge sadece fatura, gider pusulası vb. vesikalar değildir. Örneğin; kira sözleşmeleri, banka dekontları, ödeme makbuzları, mahkeme ilamları vs. gibi belgelerde tevsik edici belge olarak değerlendirilebilir.
3- SONUÇ :
Yukarıda yer alan, gerek sigorta ile ilgili mevzuat hükümleri ve gerekse bu konuda vergi kanunlarında yer alan hükümler birlikte değerlendirildiğinde, sigorta kapsamına giren bir hasarın ortaya çıkması halinde sigorta şirketinin poliçede öngörülen şartlarda hasar bedelini ödemesi gerektiği anlaşılmaktadır. Bu gibi durumlarda ödenmiş veya tahakkuk etmiş olan tazminat bedeli ticari kazancın tespiti hakkındaki esaslar dahilinde aynı dönem giderlerine intikal ettirilir. Sigorta şirketlerinin bu ödemelerini sigorta poliçesi ve bu poliçeye istinaden düzenlenen ekspertiz raporu ve ödeme makbuzu ile tevsik etmeleri yeterli olacaktır. Zira, burada ekspertiz raporu ve ödeme makbuzu tevsik edici belge mahiyetindedir. Bu konuda sigorta şirketlerinin tazminat ödemeleri karşılığında sigortalıyı fatura ibrazına yöneltmeleri yanlış bir uygulama olacaktır.
YARARLANILAN KAYNAKLAR
- 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu
- 213 sayılı Vergi Usul Kanunu
- 243 sıra Numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği
- 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu
- 7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu
- 11.05.1992 tarih ve 21225 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Sigorta Eksperleri Yönetmeliği”
- 26.12.1994 tarih ve 22153 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Sigorta ve Reasürans Şirketlerinin Kuruluş ve Çalışma Esasları Yönetmeliği”
- 01.01.1994 tarihinde yürürlüğe giren “Kara Taşıtları Kasko Sigortası Genel Şartları”
- Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin Esas; 1999/8293 karar; 1995/9395 sayılı kararı