Dairesi
işletmeden çekilerek şahsi servete katılan taşınmazın emsal bedeli takdir esasına göre değerlendirilebilir.
Karar No
1985/371
Esas No
1984/1912
Karar Tarihi
13-02-1985
Danıştay Dördüncü Daire 

işletmeden çekilerek şahsi servete katılan taşınmazın emsal bedeli takdir esasına göre değerlendirilebilir. Uyuşmazlığın konusu, işletmeden çekilerek şahsi servete katılan işhanının maliyet bedeliyle mi yoksa emsal bedeliyle mi değerlendirileceğinin saptanmasına ilişkin bulunmaktadır. Olayda kollektif şirketin işletmesine kayıtlı işhanının 1980 yılında ortaklarca işletmeden çekilerek kendi şahsi servetlerine intikal ettirildiği ve binanın arsa bedeli de dahil olmak üzere maliyet bedeli ile değerlendirildiği inceleme raporundan ve Vergi Mahkemesi’nce yükümlü defterleri Üzerinde yapılan inceleme sonucunda düzenlenen tutanakla sabittir. 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 38. maddesinde, bilanço esasına göre ticari kazanç, teşebbüsteki özsermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki olumlu fark olup, bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce işletmeden çekilen değerlerin bu farka ekleneceği, 41. maddesinin 1. bendinde ise teşebbüs sahibinin işletmeden çektiği paralar ile aynen aldıkları sair değerlerin gider olarak indirilemiyeceği, aynen alınan bu değerlerin emsal bedeli ile değerlenerek teşebbüs sahibinin çektiklerine ilave olunacağı belirtilmiştir. Diğer taraftan 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 267. maddesinde ise emsal bedel, gerçek bedeli belli olmayan veya bilinmeyen veyahut doğru olarak saptanamayan bir malın değerleme gününde satılması halinde emsaline nazaran haiz olacağı değer olarak tanımlanmıştır. Bu tanımlama ile emsal bedele, rayiç değere eş bir değer verildiği açıktır. Bu nedenle gayri menkullerin değerlemesinde 267. maddenin 1. ve 2. bent hükümlerinde yer alan ortalama fiyat esası ile maliyet bedelinin esas alınmasına olanak bulunmadığı ortaya çıkmaktadır. Anılan madde hükmünden anlaşılacağı üzere emsal bedel malın satış bedeli yerine geçecek bir ölçü niteliğinde olup, malın maliyet bedeli veya iptidai maddelerin değerinin doğrudan emsal bedeli olarak kabulüne olanak bulunmamaktadır. Ayrıca takdir esasına göre emsal bedeli saptanırken, emsal bedelinin bir satış bedeli olduğu düşünülerek takdirde kullanılacak donelerin gerçek satış fiyatının tesbitine yönelik bulunması gerekmektedir. Bu durumda ortaklarca işletmeden çekilen işhanının Vergi Usul Kanunu’nun 267. maddesinin 3. bendinde yer alan takdir esasına göre değerlenmesi gerekirken maliyet bedeli ile değerlenmesi ve mahkemece de bu esastan hareketle karar verilmesinde yasaya uyarlık bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle Vergi Dairesi temyiz iddialarının kabulüne, Vergi Mahkemesi kararının bozulmasına, tarhjyatin re’sen onanmasına oybirliğiyle karar verildi.
 
Ücretsiz üyelik
Şifremi Unuttum
USD
Euro
Üfe & Tüfe Oranlarını görmek için aşağıdaki excel ikonuna tıklayınız.

*Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileridir.​

ÜFE & TÜFE
Endeks Arşivi

Excel Dokümanı
     
  Copyright ® 2013 Esenlik Yeminli Mali Müşavirlik Ltd. Şti. Web Tasarımı