Danıştay Üçüncü Daire
Bilançoda yeralan borç ve alacakların gerçek olmadığının anlaşılması halinde, dönem başı ve dönem sonu öz sermayelerinin yeniden hesaplanarak karşılaştırılması, aradaki farka işletmeden çekilen değerlerin ilavesi, ilave edilen değerlerin de düşülmesi suretiyle gerçek karın bulunması gerekir. 1983 takvim yılı işlemlerinden dolayı davacı adına re'sen salınan gelir vergisi ile kesilen kaçakçılık cezasına karşı açılan davayı; 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 38. maddesinde, bilanço esasına göre ticari kazancın, teşebbüsdeki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müsbet fark olduğu, bu dönem zarfında sahip veya sahiplerince işletmeye ilave olunan değerlerin bu farktan indirileceği, işletmeden çekilen değerlerin ise farka ilave olunacağı, ticari kazancın bu şekilde tesbit edilmesi sırasında Vergi Usul Kanunu'nun değerlemeye ait hükümleri ile bu kanunun 40 ve 41. maddeleri hükümlerine uyulacağının hükme bağlandığı, olayda inceleme elemanınca bilançoda görülen borçların gerçek olmadığı gizlenen kar olduğu kabul edilerek bulunan matrah farkı üzerinden tarhiyat yapılmış ise de, idari yargıda, çok sayılı haller dışında idarece iddia edilen şeyin tevsiki ve kanıtlanmasının gerektiği, gerçek olmadığı kabul edilen borç dışında davacının lunapark işletmeciliğinden elde ettiği kazancım kayıtlarına intikal ettirmeyi gizlediği yolunda yeterli herhangi bir tesbit yapılmadığı, salt bilançodaki borç alacaklar ve cari hesap gözönüne alınarak matrah farkı tesbit edilemeyeceği, kaldı ki, davacının borçlu görüldüğü M.B. ve M.Y.'ın adreslerinin mükellefçe bildirilmemesi sebebiyle ifadelerine başvurulmadığı, Z.T.'nun da borç ve alacak ilişkisine dair bilgi vermediği gerekçesiyle kabul ederek tarhiyatı kaldıran Vergi Mahkemesi kararının inceleme raporuyla bilançoda görülen borçların gerçek olmadığının tesbit edildiği ileri sürülerek bozulması istemidir.