Danıştay Üçüncü Daire
Yapılan işin özelliği gereği, yılın belli bir döneminde mevsimlik olarak (kist) faaliyette bulunanlara hayat standardının yıllık olarak uygulanması gerekir. 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 2772 sayılı Kanunla eklenen 'Hayat Standardı Esası' başlıklı mükerrer 116. maddesinin 1. fıkrasında; gerçek usulde gelir vergisine tabi ticari, zirai ve mesleki kazanç sahiplerinin beyan ettikleri gelir (zarar beyan edilmesi hali dahil) fıkrada yazılı miktarlara sonraki fıkrada belirtilen hayat standardı göstergelerine göre tespit olunan ilavelerin yapılmasından sonra bulunacak tutardan düşük olduğu takdirde, bu şekilde tespit olunan tutardan 31. maddedeki indirimler yapıldıktan sonra kalan miktarın vergi tarhına esas olacağı, ticari, zirai ve mesleki kazanç sahiplerinin bu faaliyetleri dolayısıyla hayat standardı esasına göre vergi tarhına esas alınacak gelirinin yukarıda yazılı tutarlardan aşağı olamayacağı hükme bağlanmış olup, uyuşmazlık da bu hükmün uygulanmasında her sene aynı aylarda kist dönem (mevsimlik) olarak ticari faaliyette bulunan davacı adına hayat standardı esasına göre yapılacak tarhiyatın çalışılan aylara göre mi yoksa yıllık olarak mı uygulanacağına ilişkin bulunmaktadır. Her ne kadar, aynı kanun maddesinin 4. fıkrasında, 'yıl içinde işe başlayan veya işi bırakan mükellefler için faaliyette bulunulan süreler gözönünde tutulur' denilmekte ise de 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun işi bırakmanın tarifi başlıklı 161. maddesinde; vergiye tabi olmayı gerektiren muamelelerin tamamen durdurulması ve sona erdirilmesinin işi bırakmayı ifade edeceği, işlerin herhangi bir sebep yüzünden geçici bir süre için durdurulmasının işi bırakma sayılmayacağı hükme bağlanmıştır. Olayda her sene ve yılın belli aylarında ticari faaliyette bulunan davacının sörf okulu işletmeciliğim her yılın belli bir döneminde ve genellikle yaz aylarında yapmasının ve belli aydan sonra bu işe ara vermesinin yukarıda sözü edilen 161. madde hükmü uyarınca ticari faaliyette işi bırakma olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Nitekim dava dosyasındaki Vergi Dairesi savunmasından da davacının bu işi 1985 yılında da aynı şekilde icra ettiği anlaşılmaktadır. Bu itibarla hayat standardı esasına göre temel gösterge rakamları uygulanmak suretiyle yıllık olarak yapılan dava konuşu tarh işleminde kanuna aykırılık bulunmadığında bu tarh işlemine karşı açılan davayı kabul ederek tarhiyatı kabul ederek tarhriyatı kaldıran Vergi Mahkemesi kararında isabet görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulü ile Vergi Mahkemesi kararının bozulmasına, 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinin 2. fıkrası uyarınca davanın reddine oyçokluğu ile karar verildi.