|
Dairesi
ihracattan sağlanan ve hesap dönemi sonunda henüz yurda getirilmeyen döviz karşılığı alacağın VUK 280. Madde uyarınca değerlenmesinde isabetsizlik yoktur.
|
|
Karar No
1988/3628
|
|
Esas No
1986/3289
|
|
Karar Tarihi
27-10-1988
|
|
|
Danıştay Dördüncü Daire
ihracattan sağlanan ve hesap dönemi sonunda henüz yurda getirilmeyen döviz karşılığı alacağın VUK 280. Madde uyarınca değerlenmesinde isabetsizlik yoktur. Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün temyiz dilekçesinde ve yükümlü şirket vekilince verilen cevap dilekçesinde yer alan duruşma yapılması yolundaki istemler, idari Yargılama Usulü Kanunu’nun 17/2. maddesi hükmü karşısında yerinde görülmeyerek temyiz istemi dosya üzerinden incelendi. Uyuşmazlığın esasının, ihracattan sağlanan ve hesap dönemi sonunda henüz yurda getirilemediği için Türk parasına çevrilmeyen döviz karşılığı alacağı, Vergi Usul Kanunu’nun 280. maddesi uyarınca değerlenip değerlenemiyeceği hususu oluşturmaktadır. Vergi Usul Kanunu’nun söz konusu 280. maddesinde, yabancı paraların, borsa rayici ile değerleneceği, borsa rayicinin tekerrüründe muvazaa olduğunun anlaşılması halinde bu rayiç yerine alış bedelinin esas alınacağı, yabancı paranın borsada rayici bulunmadığı takdirde, değerlemeye uygulanacak kurum Maliye Bakanlığımca tespit olunacağı belirtildikten sonra bu madde hükmünün yabancı para ile olan senetli ve senetsiz alacaklar ve borçlar hakkında da cari olacağı hükme bağlanmıştır. Olayda, yükümlü kurumun yaptığı ihracattan sağladığı ve hesap dönemi sonu itibariyle yurda getiremediği döviz karşılığı alacağının bulunduğu hususu tartışmasız olduğuna göre, diğer bilanço kalemleri gibi bu alacakların da bilanço günü itibariyle Vergi Usul Kanunu’nun değerleme ile ilgili hükümleri çerçevesinde değerlenmesi yasal bir zorunluluktur. Bu dövizlerin, Türk parasının kıymetini koruma hakkında Kanun ve ilgili mevzuat dahilinde belli süreler sonunda yurda getirilip Türk Lirasına çevrilmesi sırasında meydana gelen kur farkının gelir olarak kaydedildiği yolundaki yükümlü şirket vekilince dava dilekçesinde ileri sürülen iddia ve aynı yöndeki mahkeme karar gerekçesi Vergi Usul Kanunu’nun anılan hükümlerini bertaraf edici nitelikte kabul edilemez. Yine dava dilekçesinde ileri sürülen bu alacakların döviz olarak tahsil edilmediği, dolayısıyla yabancı para cinsinden alacak olarak kabul edilemiyeceği yolundaki iddia da, alacağın yabancı para olarak yurda geldiği ve alacaklısına o günkü kur üzerinden Türk parası olarak ödendiği dikkati alındığında yerinde değildir. Yapılan vergi incelemesinde, söz konusu dövizli alacakların, Türk parasının kıymetin) koruma hakkındaki kanun ve ilgili mevzuatla belirlenen yurda getirilme süreleri dikkate alınarak değerleme ve hesaplama yapıldığından, bu mevzuattan yükümlü şirket aleyhine kaynaklanan bir durumun da söz konusu olmadığı anlaşıldığından bu çerçevede belirlenen matrah farkı üzerinden salınan kurumlar vergisinde yasaya aykırı bir husus bulunmamaktadır. Ancak, matrah farkının belirleniş biçimi dikkate alındığında olayda, Vergi Usul Kanunu’nun 344 ve Mükerrer 347. maddelerinde yer alan fiillerin gerçekleşmediği sonucuna varıldığından kesilen kaçakçılık cezasının kusur cezasına dönüştürülmesi gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kısmen kabulüyle Vergi Mahkemesi kararının bozularak ikmalen salınan kurumlar vergisinin aynen kesilen kaçakçılık cezasının da kusur cezasına çevrilmek suretiyle değişiklikle onanmasına oybirliğiyle karar verildi.
|
|