Danıştay Üçüncü Daire
Küçük çiftçi muaflığının kaybında, satış tutarı ölçüsünün aşıldığının tesbitinde fiili satış tutarlarının esas alınması gerekir. Uyuşmazlık, küçük çiftçi muaflığından yararlanan ve işletme büyüklüğü ölçüşü bakımından muafiyet şartlarım ihlal etmediği sabit olan davacının, satış tutarı ölçüşü bakımından muafiyet şartlarım ihlal edip etmediği hususuna ilişkin bulunmaktadır. 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun satış tutarı ölçüşü başlıklı 13. maddesinin olay tarihinde yürürlükte bulunan şeklinde, küçük çiftçi muaflığından faydalanabilmek için zirai mahsullerin bir takvim yılı içinde satış bedelleri tutarının 50.000 TL'yi geçmemesinin şart olduğu hükme bağlanmıştır. Öte yandan; aynı Kanunun 112. maddesinde yer alan asgari zirai kazanç esası ise, zirai kazanç ölçülerine göre tesbit edilecek hasılat yönünden öngörülmüş olup, bu şekilde tesbit edilen hasılat gerçek satış bedelini gösteren bir ölçü değildir. Oysa, yukarıda sözü edilen 13. maddede ise, küçük çiftçi muaf Ilgından faydalanabilme koşulunu öngören satış bedeli tutarı ölçüşü, gerçekleşen fiili satış tutarım ifade etmektedir. Bu bakımdan, muaflıktan mükellefliğe geçişte aranacak satış bedeli tutarının gerçekleşen fiili satış tutarı olması gerekmektedir. Olayda ise, davacının ihtilaflı dönemde, kanunda öngörülen haddin üzeinde bir zirai mahsul satışı yaptığı saptanamadığından muafiyetten yararlanması gerektiği cihetle yapılan tarhiyatta isabet görülmemiş ise de, Vergi Mahkemesi kararı davacı tarafından temyiz edilmemiş olduğundan bu hususun bozma sebebi olarak kabul edilmesi olanağı yoktur. Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin reddine. Vergi Mahkemesi kararının bu gerekçe ile onanmasına oybirliğiyle karar verildi.