Danıştay Dördüncü Daire
Diş protezciliğinin, ticari nitelikli bir faaliyet olarak kabul edilmesi gerekir. Uyuşmazlık, diş protezciliği faaliyetinde bulunan yükümlünün bu faaliyeti nedeniyle elde ettiği kazancın, ticari kazanç mı yoksa serbest meslek kazancı mı olduğunun belirlenmesine ilişkin bulunmaktadır. 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 65. maddesinde sermayeden ziyade şahsi mesaiye, ilmi veya mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanan ve ticari mahiyette olmayan işlerin işveren tabi olmaksızın şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılmasının serbest meslek faaliyeti olduğu, aynı Kanunun 37. maddesinde de her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazançların ticari kazanç olduğu hükme bağlanmıştır. Adı geçen Kanunun 202 sayılı Kanunun 34. maddesiyle değişik 69. maddesinin birinci fıkrasında ise; ebeler, sünnetçiler, sağlık memurları ve arzuhalcilerin safi kazançlarının götürü olarak tesbiti öngörülürken 2361 sayılı Kanunun 48. maddesiyle değişik ikinci fıkrasında, diş protezcilerinin götürü usulden yararlanamayacakları hükme bağlanmıştır. Açıklanan Kanun hükümleri ve diş protezciliği faaliyetinde, şahsi mesai, ilmi veya mesleki bilgi ve uzmanlık unsurlarından çok sermaye unsurunun hakim olması ve yapılan işte kullanılan ham ve yardımcı maddelerin makine ve mesleki bilgiye dayanarak el emeği ile diş protezine dönüştürülmekte olması karşısında, faaliyetin imalat faaliyeti niteliğinde bulunduğu, bu nedenle de diş protezciliğinin ticari nitelikli bir faaliyet olduğunun kabulü gerekmektedir. Bu durumda, diş protezciliği ile uğraşan yükümlünün, serbest meslek erbabı için kabul edilen Hayat Standardı göstergelerine göre vergilendirilmesi gerektiğinin kabulünde isabet bulunmamaktadır.