|
Dairesi
Ortaklarca işletmeden çekilen taşınmazın takdir esasına göre değerleneceği ve KDV ’nin de buna göre bulunan matrah üzerinden hesaplanacağı hk.
|
|
Karar No
1991/2476
|
|
Esas No
1990/6529
|
|
Karar Tarihi
08-10-1991
|
|
|
Danıştay Yedinci Daire
Ortaklarca işletmeden çekilen taşınmazın takdir esasına göre değerleneceği ve KDV ’nin de buna göre bulunan matrah üzerinden hesaplanacağı hk. Uyuşmazlık; adi ortaklığın arsa karşılığı yapmış olduğu binadan anlaşmaya göre ortaklıkta kalan bağımsız bölümlerden, uyuşmazlık döneminde işletmeden çekilen 1. kat 3 nolu bağımsız bölümün katma değer vergisi matrahına esas olacak teslim bedelinin; maliyet bedeli esasına göre mi, yoksa emsal bedel esasına göre mi tesbit edileceğine ilişkin bulunmaktadır. 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 27. maddesinin birinci fıkrasında, bedeli bulunmayan veya bilinmeyen işlemler ile bedelin mal, menfaat, hizmet gibi paradan başka değer ler olması halinde matrahın işlemin mahiyetine göre emsal bedel olduğu, 3. fıkrasında da, emsal bedelin Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre tesbit olunacağı kurala bağlanmış, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 267. maddesinde ise, emsal bedel gerçek bedeli belli olmayan veya bilinmeyen veyahut doğru olarak saptanamayan bir malın değerleme gününde satılması halinde emsaline nazaran haiz olacağı değer olarak tanımlanmış olup, bu tanımlama ile emsal bedele rayiç bedele eş bir değer verildiği anlaşılmaktadır. Buna göre emsal bedel malın satış bedeli yerine geçecek bir ölçü niteliği taşıdığı cihetle taşınmaz değerlemesinde, anılan Kanun’un 267. maddesinin birinci ve ikinci sıralarında yer alan ortalama fiyat esası ile maliyet bedeli esasinin değerleme ölçüşü olarak dikkate alınması hukuken mümkün değildir. Olayda, ortaklarca işletmeden çekilen taşınmazın 213 sayılı Yasa’nın 267. maddesinin 3. sırasında er alan takdir esasına göre değerlendirilmesi yasa gereği olup, mahkemece maliyet bedeli esas alınmak suretiyle yapılan değerleme sonucu kararda isabet bulunmamaktadır. Diğer taraftan, takdir esasına göre emsal bedel saptanırken emsal bedelin bir satış bedeli olduğu düşünülerek takdirde kullanılacak donelerin gerçek satış bedelinin tesbitine yönelik bulunması gerekmekte olup, temyiz konusu mahkeme kararında bu husus incelenmediğinden, mahkemece yeniden karar verilirken taşınmazın teslim ve tarihi itibariyle, yapı özelliği de gözönünde bulundurularak ve emsal araştırılması yapılmak suretiyle takdir esasına göre saptanan değerin yerinde olup olmadığı hususunun da araştırılması gerekeceği tabiidir. Cezaya ilişkin yükümlü temyiz istemine gelince; yükümlü adi ortaklıkça uyuşmazlık konusu dönem için katma değer vergisi beyannamesinin verilmediği anlaşıldığından, beyanname vermeme suretiyle vergi ziyaına neden olan yükümlüler adına 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 344. maddesi gereğince kaçakçılık cezası kesilmesinde isabetsizlik bulunmadığından aksi yönde yükümlü iddialarının kabulü mümkün değildir. Açıklanan nedenlerle, ceza yönünden yapılan yükümlü temyiz isteminin reddine, Vergi Dairesi temyiz isteminin kabulü ile, yukarıda açıklanan hususlar gözönünde bulundurulmak suretiyle yeniden yapılacak inceleme sonucunda bir karar verilmek üzere Vergi Mahkemesi kararının bozulmasına oybirliğiyle karar verildi.
|
|