T.C.
DANIŞTAY
VERGİ DAVA DAİRELERİ GENEL KURULU
o MAHSUP (İade Alacağından Mükellef Adına Tahakkuk Eden Gecikme Faizinin Mahsubu)
o GECİKME FAİZİ (Mükellefin KDV iade Alacağından Mahsubu)
Özet : Tahakkuk eden gecikme faizinin, davacının iade edilmesi gereken vergi alacağına mahsup edilmesi gerekirken, tahakkuk etmiş gecikme faizinin istenmesi hukuka aykırı olduğu hakkında.
İstemin Özeti: ... Bankası Genel Müdürlüğü, ... Limited Şirketinin tüm hisselerini devraldıktan sonra tasfiyesini istemiş ve tasfiye 1988 yılında tamamlanmıştır. Tasfiye kurulu 21.6.1988 gününde vergi dairesine başvurarak şirket yükümlülük kaydının kapatılmasını ve gerekli vergi incelemesinin yapılmasını istemiştir. İnceleme raporu 27.6.1991 gününde düzenlenmiş, 26.11.1991 gününde yapılan tarhiyat öncesi uzlaşma sonucu 1987 ve 1988 yıllarına ilişkin toplam 106.250.590.- lira vergi tahakkuk ettirilmiş ve tahakkuk eden vergiye gecikme faizi uygulanmıştır.
Limited şirket tasfiye kurulunun 11.12.1991 tarihli başvurusu üzerine 8.07.1992 günlü düzeltme fişiyle 1987-1988 yıllarında tahsil edilen ancak zarar beyanı nedeniyle mahsup edilemeyen 123.036.255.- lira dahili tevkifat, uzlaşma tutanaklarına göre tahakkuk eden vergiden mahsup edilmiştir.
Vergi dairesi müdürlüğü, tahakkuk ettirilen gecikme faizinin kaldırılmasına ilişkin 10.7.1992 tarihli başvuruyu, 23.7.1992 günlü yazısıyla reddetmiştir.
Maliye Bakanlığına yapılan şikayet başvurusuna cevap alınamaması üzerine açılan davayı inceleyen Danıştay Dördüncü Dairesi 17.11.1993 günlü ve E:1993/54, K:1993/5324 sayılı kararıyla; 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununa 3505 sayılı Yasayla eklenen geçici 33 üncü maddede, mahsuplara rağmen kalan dahili tevkifat varsa 1989 yılı sonuna kadar yazılı olarak istenmesi halinde ret ve iade olunacağının belirtildiği, davacı şirket 4.7.1989 tarihinde alacağın iadesini istediği ve anılan geçici 33 üncü madde uyarınca iadenin yapılması gerektiğinden, tasfiyenin kapandığı dönem itibariyle davacının iade edilecek vergi alacağının bulunduğu, bu nedenle de inceleme elemanınca hesaplanan vergiden iadesi gereken vergi mahsup edildikten sonra tahakkuk işlemi yapılması gerekirken bu yola gidilmediği, tasfiye beyannamesinin verildiği ve verginin tahakkuk ettiği tarihte dahili tevkifat suretiyle ödenmiş vergi alacağı bulunduğu ve tahakkuk ettirilen vergi borcuna mahsubu istendiği ihtilafsız olduğuna ve düzeltme yoluyla mahsup işlemi gerçekleştirildiğine göre, uzlaşma tarihinde yeni vade tarihi esas alınıp gecikme faizi tahakkuk ettirilerek istenmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle, dava konusu işlemi iptal etmiştir.
Karar, Maliye Bakanlığı tarafından temyiz edilmiştir.
Savunmanın Özeti: Müdahil savunma vermemiş, yükümlü ise temyiz isteminin reddini savunmuştur.
Danıştay Tetkik Hakimi Dr. A.Ö.`nün Düşüncesi: 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununa 3505 sayılı Kanunla eklenen geçici 17 nci maddede mahsuplara rağmen kalan dahili tevkifatın 1989 yılı sonuna kadar istenmesi halinde iade olunacağı belirtilmiştir. Tahakkuk tarihinde yükümlünün dahili tevkifat alacağı bulunduğu ve iadesinin istenmiş olduğu anlaşıldığından, istenen gecikme faizinin kaldırılması isteminin reddine ilişkin işlemin iptali hakkındaki Danıştay Dördüncü Dairesi kararının hukuka uygun olduğu, bu nedenle temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı A.G.`nin Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu`nun 49 uncu maddesinin 1 inci fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp, Danıştay Dördüncü Dairesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin reddiyle daire kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
Türk Milleti Adına hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü: Dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçesi kararın özet bölümünde yazılı Danıştay Dördüncü Dairesinin 17.11.1993 günlü ve E:1993/54, K:1993/5324 sayılı kararı aynı gerekçe ve nedenlerle kurulumuzca da uygun bulunmuş ve temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek durumda görülmemiştir.
Bu nedenlerle temyiz isteminin REDDİNE, 24.2.1995 gününde oybirliği ile karar verildi.