Danıştay Dördüncü Daire
Uydu aracılığı ile televizyon yayını için uydu işletmecisi olan yabancı kuruma yapılan ödeme ticari kazanç kapsamında olduğundan Kurumlar Vergisi Kanununun 24. maddesine göre tevkifata tabi bir ödeme olarak kabul edilemez. İstemin Özeti: Davacı şirketin Türkiye'ye yönelik televizyon yayını gerçekleştirebilmek için Almanya'da bulunan bir Alman firmasından kiralamış olduğu, uydu kanalı (transponder) üzerindeki kullanma hakkı veya kullanma imtiyazı gibi, bir hak olan uydu yayınından yararlanma hakkı için nakden veya hesaben yaptığı ödemeler veya tahakkuk ettirdiği bedeller üzerinden Kurumlar Vergisi Kanununun 24 maddesi uyarınca yapması gereken tevkifatı yapmadığının incelemeyle tespiti sonucunda, 1993/Eylüi Ekim dönemi için re'sen kurumlar (stopaj) vergisi salınıp fon hesaplanmış kaçakçılık cezası kesilmiştir. Vergi Mahkemesi kararıyla; Kurumlar Vergisi Kanununun 24. maddesi hükmü çerçevesinde olayın incelenmesiyle, bir uydudan yararlanmak suretiyle televizyon yayını yapabilmenin, belli bir süre ve bedel karşılığında uydu sahibinin iznine bağlı olacağı, uydu sahibinin bu suretle elde ettiği gelirin ise tam olarak bir hakkın kiralanması olmasa dahi ticari, zirai veya sair kazanç ve irat dışında kalan bir gelir niteliğinde olduğu ve dolayısıyla yukarıda anılan kanun hükmü kapsamında bir ödeme olarak kabulüyle tevkifata tabi tutulması gerekeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı şirket, televizyon yayını gerçekleştirebilmek için uydu sahibi, şirkete yapılan ödemenin Kurumlar Vergisi Kanununun 24. maddesinde sayılanlar niteliğinde bir ödeme olarak kabulü ile tevk.fata tabi tutulmasının mümkün olmadığım ileri sürerek, kararın bozulmasını istemektedir. Karar: Uyuşmazlık, uydu aracılığıyla Türkiye'ye yönelik televizyon yayını gerçekleştirebilmek için davacı şirket tarafından Almanya'da bulunan bir Alman firmasına uydu kanalı (transponder) üzerindeki kullanma hakkı karşılığında yapılan ödemelerin, Kurumlar Vergisi Kanununun 24. maddesi kapsamında bir ödeme olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir. Kurumlar Vergisi Kanununun 3239 sayılı Kanunla değişik 24. maddesinin birinci fıkrasında, dar mükellefiyete tabi kurumların ticari, zirai ve sair kazanç ve iratları dışında kalan kazanç ve iratları ile telif, imtiyaz, ihtira, işletme, ticaret unvanı alameti farika ve benzeri gayri maddi hakların satışı, devir ve temliki mukabilinde alınan bedellerin % 25 nispetinde kurumlar vergisi tevkifatına tabi tutulacağı öngörülmüştür. Bu hüküm uyarınca tevkifat sorumluluğundan söz edilebilmesi için dar mükellef kurumun, maddede sayılan türde bir gelir elde etmesi gerekli olup, bunun niteliğinin belirlenmesi ise sözkonusu gelirin dar mükellef kurum açısından hangi gelir grubuna dahil olduğunun saptanmasına bağlıdır. Olayda davacı şirket, Türkiye'ye yönelik televizyon yayını faaliyetinde bulunabilmek için, Almanya'da bulunan, asıl faaliyeti uydu üzerinde yer alan ve teknik anlamda yer istasyonundan gönderilen düşük frekanslı yayın sinyallerini güçlendirip frekans değişikliği suretiyle yayının izlenmesini elverişli hale dönüştürdükten sonra tekrar yeryüzünde tesis edilen verici ve yansıtıcılara aktarma işlevini üstlenen uydu kanalı (transponder) tahsis ve işletmeciliği olan bir Alman firmasına, bir uydu kanalı tahsisi için aralarında imzalanan sözleşme uyarınca ödeme yapmaktadır, inceleme elemanınca bu ödemelerin yukarıda anılan kanun hükmü kapsamında bir ödeme olduğu kabul edilerek davacı şirketin bu hüküm uyarınca tevkifat yapıp muhtasar beyanname ile bildirme yükümlülüğünde olduğu belirtilerek re'sen tarh yoluna gidilmişse de, sözkonusu gelirin elde eden Alman firması yönünden yapışı üzerinde hiç durulmadığı anlaşılmaktadır. Anılan firma yukarıda açıklanan uydu işletmeciliği işiyle uğraşmakta ve ticari faaliyeti münhasıran buna ilişkin bulunmaktadır. Davacı ile aralarında düzenlenen sözleşmeye göre yaptığı işin niteliği, gönderilen resim ve filmlerin frekans değişikliği için yapılan teknik hizmetler, kanal üzerindeki haklar ve sorumluluklar bunun Borçlar Kanununda belirlenen anlamda kira olmadığım gösterdiğinden bu faaliyetten sağladığı gelirinin de ticari kazanç olduğundan kuşku duymamak gerekir. Bu haliyle davacı şirketin anılan Alman firmasına ticari nitelikli hizmet karşılığı ödemede bulunduğunun kabulü gerekmektedir. Dolayısıyla bu tür bir ödeme için davacının Kurumlar Vergisi Kanununun 24. maddesinin birinci fıkrası uyarınca kurumlar vergisi tevkifatı yapıp muhtasar beyanname ile bildirme zorunluluğundan söz edilemeyeceğinden, Vergi Mahkemesince sözkonusu ödemenin elde eden yönünden yapışı irdelenmeksizin davanın reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, davacı temyiz isteminin kabulü ile Vergi Mahkemesi kararının bozulmasına oybirliğiyle karar verildi.