Dairesi
Hazineye intikal etmeyen vergiden, Kanunda belirtilen sorumluluk kapsamını genişletmek suretiyle müteselsilen sorumlu tutulmasının öngörüldüğü, Hazineye intikal etmeyen vergiden müteselsilen sorumlu tutulacak kişi ve kuruluşun, sözkonusu vergiyi Hazineye intikal ettirmeyenlerle doğrudan veya dolaylı
Karar No
2001/20
Esas No
2000/238
Karar Tarihi
12-01-2001
Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu

Hazineye intikal etmeyen vergiden, Kanunda belirtilen sorumluluk kapsamını genişletmek suretiyle müteselsilen sorumlu tutulmasının öngörüldüğü, Hazineye intikal etmeyen vergiden müteselsilen sorumlu tutulacak kişi ve kuruluşun, sözkonusu vergiyi Hazineye intikal ettirmeyenlerle doğrudan veya dolaylı bir ilişkisinin bulunması gerektiği aksi halde mevcut bir alımsatım veya hizmet ifası ilişkisinin doğrudan tarafı olmayan, bu ilişkinin daha alt kademelerinde yeralan üçüncü bir kişinin tahsil ettiği vergiyi hazineye intikal ettirmeme şeklinde gerçekleşecek bir davranışı yüzünden, bu alımsatım ilişkisinin en son kademesinde bulunan iyi niyetli bir mükellefin indirim ve iadelerinin kabul edilmemesinin, böyle bir mükellefin bu şekilde fiilen müteselsil sorumluluk kapsamına alınması sonucunu doğuracağı, bu sonucun Kanuna aykırı olması yanında, hukukun temel ilkeleriyle bağdaşmadığı, bu durumda, iptali istenilen tebliğ hükmüyle, müteselsil sorumluluk kapsamına girmeyen bir mükellefin, herhangi bir nedenle Hazineye intikal etmeyen vergi dolayısıyla indirim ve iadelerinin kabul edilmemesi suretiyle müteselsil sorumluluk kapsamının genişletildiği, böylece Kanunun öngördüğü yetki sınırlarının aşılarak Kanunda öngörülmeyen bir yükümlülük yaratıldığı sonucuna ulaşıldığı gerekçesiyle 70 seri no.lu KDV Genel Tebliği’nin dava konusu paragrafını iptal eden Danıştay 11. Dairesi’nin kararı, aynı hukuksal nedenler ve gerekçeler ile Kurumumuzca da uygun bulunmuştur. İstemin Özeti: 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 11. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak Maliye Bakanlığı’nca 10.09.1998 günlü ve 23459 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 70 seri numaralı Katma Değer Vergisi Genel Tebliğinin ’Müteselsil Sorumluluk’ başlıklı 5. bölümünde yeralan sondan bir önceki paragrafın iptali istemiyle dava açılmıştır. Davayı inceleyen Danıştay Onbirinci Dairesi kararıyla; 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 11. maddesiyle, kanun koyucunun, müteselsil sorumluluk kapsamına aldığı kişi ve kuruluşların mutlaka mal alım satımı ve hizmet ifası dolayısıyla vergi kesintisi yapmak ve vergi dairesine yatırmak zorunda olanlarla doğrudan veya dolaylı ilişkilerinin mevcudiyetini bir ön koşul olarak aradığı, bu ilişkinin alım satıma taraf olmak, hizmetten yararlanmak, sermaye, organizasyon ve yönetime katılmak veya menfaat sağlamak şeklinde açıklandığı, ancak böyle bir ilişkinin varlığı halinde vergi kesintisi yapmak ve vergi dairesine yatırmak gibi yükümlülüklerin yerine getirilmemesi durumunda, bunlarla belirtilen şekilde bir ilişkisi olanların müteselsil sorumluluğun gündeme gelebileceği, 70 Seri No.lu Katma Değer Vergisi Genel Tebliği’nin iptali istenen beşinci bölümünde yeralan ’Öte yandan müteselsil sorumluluk herhangi bir nedenle Hazineye intikal etmeyen vergi, Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 29. ve 32. maddelerine göre indirim ve iade konusu yapılmayacaktır.’ şeklinde düzenlenen paragrafla, müteselsilen sorumlu tutulamayacak birinin, diğer bir deyişle mal alım satımı ve hizmet ifası dolayısıyla vergi kesintisi yapmak ve vergi dairesine yatırmak zorunda olan biriyle yukarıda açıklanan şekilde ilişkisi bulunmayan bir mükellefin, sözkonusu yükümlülüklerin yerine getirilmemesi sonucu, Hazineye intikal etmeyen vergiden, Kanunda belirtilen sorumluluk kapsamını genişletmek suretiyle müteselsilen sorumlu tutulmasının öngörüldüğü, Hazineye intikal etmeyen vergiden müteselsilen sorumlu tutulacak kişi ve kuruluşun, sözkonusu vergiyi Hazineye intikal ettirmeyenlerle doğrudan veya dolaylı bir ilişkisinin bulunması gerektiği aksi halde mevcut bir alımsatım veya hizmet ifası ilişkisinin doğrudan tarafı olmayan, bu ilişkinin daha alt kademelerinde yeralan üçüncü bir kişinin tahsil ettiği vergiyi hazineye intikal ettirmeme şeklinde gerçekleşecek bir davranışı yüzünden, bu alımsatım ilişkisinin en son kademesinde bulunan iyi niyetli bir mükellefin indirim ve iadelerinin kabul edilmemesinin, böyle bir mükellefin bu şekilde fiilen müteselsil sorumluluk kapsamına alınması sonucunu doğuracağı, bu sonucun Kanuna aykırı olması yanında, hukukun temel ilkeleriyle bağdaşmadığı, bu durumda, iptali istenilen tebliğ hükmüyle, müteselsil sorumluluk kapsamına girmeyen bir mükellefin, herhangi bir nedenle Hazineye intikal etmeyen vergi dolayısıyla indirim ve iadelerinin kabul edilmemesi suretiyle müteselsil sorumluluk kapsamının genişletildiği, böylece Kanunun öngördüğü yetki sınırlarının aşılarak Kanunda öngörülmeyen bir yükümlülük yaratıldığı sonucuna ulaşıldığı gerekçesiyle tebliğin dava konusu paragrafını iptal etmiştir. Karar Maliye Bakanlığınca temyiz edilmiş ve sözkonusu düzenlemenin Yasaya aykırı olmadığı ileri sürülerek kararın bozulması istenmiştir. Karar: Dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçesi Kararın özet bölümünde yazılı Danıştay Onbirinci Dairesi’nin kararı, aynı hukuksal nedenler ve gerekçe ile Kurulumuzca da uygun bulunmuş ve temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, kararın bozulmasını gerektirecek durumda görülmemiştir. Bu nedenlerle, temyiz isteminin reddine oyçokluğu ile karar verildi. Karşı Oy : Dosyada; Maliye Bakanlınca 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 11. maddesince verilen yetkiye dayanılarak yayımlanan 70 Seri No.lu Katma Değer Vergisi Genel Tebliğinin ’Müteselsil Sorumluluk’ başlıklı 5. bölümünün sondan bir önceki paragrafının iptaline dair Danıştay Onbirinci Dairesince ilk derece mahkemesi sıfatıyla verilen kararın temyizen bozulması istenilmektedir. Danıştay’ın ilk derece mahkemesi sıfatıyla bakabileceği davalar, 2575 sayılı Danıştay Kanunu’nun 4575 sayılı Kanunla değişik 24. maddesinin 1. fıkrasında gösterilmiştir. Bu fıkranın konumuzu ilgilendiren (c ) bendinde, bakanlıkların düzenleyici işlemleri ile kamu kuruluşları veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarca çıkarılan ve ülke çapında uygulanacak düzenleyici işlemlere karşı açılacak iptal ve tam yargı davaları bunlar arasında sayılmıştır. Görüldüğü üzere, anılan bentler uyarınca bir davanın ilk derece mahkemesi sıfatıyla Danıştay’da görülebilmesinin ilk koşulu, idari davaya konu edilen idari işlemin düzenleyici nitelikte olmasıdır. İdare Hukuku’nda, düzenleyici işlem, idarenin aynı durumda olan idare edilenler için bağlayıcı soyut hukuk kuralı koyan, yani normatif nitelikte olan tek yanlı tasarruflarına verilen addır. Bu nitelikte olmayan, daha önce yürürlüğe giren üst hukuk normunu yineleyen veya bu üst hukuk normunun nasıl anlaşılması gerektiği konusunda alt idari birimlere ya da idare edilenlere açıklamalar getiren idari tasarruflar, Hukuk düzeninde herhangi bir değişiklik oluşturamayacaklarından idare edilenler yönünden bağlayıcı, dolayısıyla da, düzenleyici değildirler. İdarenin bu nitelikteki bir işleminin idari yargı denetimine tabi tutulması, bu denetimin varlık nedenine uygun düşmez. 70 Seri No.lu Katma Değer Vergisi Genel Tebliğinin davada iptali istenilen ve temyize konu kararla iptaline karar verilen paragrafı da, yeni bir hukuki durum yaratmayan, yalnızca, esasen Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 29 ve 32. maddeleriyle yaratılan hukuki durumu alt idari birimlere ve vergi mükelleflerine açıklayan metin niteliğindedir. Bu nedenle, davanın, ortada idari davaya konu edilebilecek düzenleyici nitelikte bir işlem olmadığı gerekçesiyle 2577 sayılı Kanunun 15. maddeisne göre incelenmeksizin reddi gerekirken, esasın incelenmesiyle verilen temyize konu kararın bozulmasının gerekeceği oyu ile karara katılmıyorum.
 
Ücretsiz üyelik
Şifremi Unuttum
USD
Euro
Üfe & Tüfe Oranlarını görmek için aşağıdaki excel ikonuna tıklayınız.

*Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileridir.​

ÜFE & TÜFE
Endeks Arşivi

Excel Dokümanı
     
  Copyright ® 2013 Esenlik Yeminli Mali Müşavirlik Ltd. Şti. Web Tasarımı