Dairesi
1-) ÖZEL BİR HÜKÜM NİTELİĞİNDE OLAN 1479 SAYILI KANUNUN 14.3.1985
Karar No
3096
Esas No
3239
Karar Tarihi
17-12-1991
 
Dairesi
Karar Yılı
Karar No
Esas Yılı
Esas No
Karar Tarihi
YEDİNCİ DAİRE
1991
3096
1987
3239
17/12/1991
 
KARAR METNİ

1-) ÖZEL BİR HÜKÜM NİTELİĞİNDE OLAN 1479 SAYILI KANUNUN 14.3.1985 TA-
RİHİNDE YÜRÜRLÜĞE GİREN 20.MADDESİ, ESNAF VE SANATKARLAR VE DİĞER BA-
ĞIMSIZ ÇALIŞANLAR SOSYAL SİGORTALAR KURUMUNA İLGİLİ KANUNLARDA VE KURU
LUŞ KANUNUN DA YAZILI OLMASA DAHİ HER TÜRLÜ VERGİ, RESİM VE HARÇTAN
MUAFİYET ÖNGÖRÜDÜĞÜNDEN, KURUMUN 1.1.1985 TARİHİNDE YÜRÜRLÜĞE GİREN
KATMA DEĞER VERGİSİNDEN DE BAĞIŞIK, BULUNDUĞU;

2-) YANSITMALI VERGİLERDE BÜTÜN VERGİLERİN TAHSİL VE GÜVENLİĞİ NEDENİY
LE YALNIZ YÜKÜMLÜ SAYILANLARIN DEĞİL VERGİ YÜKÜ ÜZERİNDE KALANLARIN DA
MENFAATİNİ İLGİLENDİRDİĞİ HK.

Belediyesine ait parseller tevhidi sonucu oluşan 720 M2 alanlı İl Mü-
dürlüğü hizmet ve lojman binası, yapımı amacıyla Kıymet Takdir Komisyo
nunca belirlenen değer üzerinden ihale yönetmeliği hükümleri çerçeve-
sinde alımı sırasında satış bedeli üzerinden %12 oranında ve ihtirazi
kayıtla tahsil edilen katma değer vergisinin, 1479 sayılı Esnaf ve Sa-
natkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu
nun 20.maddesinin 14.3.1985 tarih ve 3165 sayılı yasayla değişik son
fıkrasında ilgili kanunlarda kurumun adı ve kuruluş kanununda yazılı
olmasa dahi ithalde alınan vergi ve resimler dahil her türlü vergi, re
sim ve harçlar ile kurumun doğrudan doğruya hizmetlerinden faydalanma-
dığı fon ve kuruluşlara katkı paylarından muaf olduğunun hükme bağlan-
dığı, her ne kadar 1.1.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3065 sayılı Kat-
ma Değer Vergisi Kanununun 19.maddesinde diğer kanunlardaki vergi muaf
lık ve istisna hükümlerinin bu vergi bakımından geçersiz olduğu, katma
değer vergisine ilişkin istisna ve muafiyetlerin ancak bu kanuna hüküm
eklenmek veya bu kanunda değişiklik yapılmak suretiyle düzenleneceği
öngörülmüşse de; 1479 sayılı kanunun muafiyeti öngören, 20.maddesinde-
ki değişikliğin bu tarihten daha sonraki bir tarihi (14.3.1985) taşıma
sı nedeniyle kurumun katma değer vergisinden muaf olması gerektiği ge-
rekçesiyle ret ve iadesi yolundaki Afyon Vergi Mahkemesinin 29.4.1987
günlü, 1987/75 sayılı kararının; vergi dairesi tarafından Katma Değer
Vergisi Kanununun 1/3-d maddesine göre cebri icra, izale-i şuyu, ipote
ğin paraya çevrilmesi tasfiye gibi nedenlerle müzayede mahallerinde ya
pılan açık arttırma, pazarlık ve diğer şekillerdeki satışların katma
değer vergisine tabi bulunduğu, vergiyi doğuran olayın satışın yapıldı
ğı tarihte vuku bulduğu, vergi mükellefinin satışları düzenleyen özel
ve resmi kişi ve kuruluşlar olup belediyece satış bedeli olan matrah
üzerinden hesaplanarak tahsil edilen verginin kanuna uygun bulunduğu,
Katma Değer Vergisi Kanununun 19.maddesinin 1-a fıkrası uyarınca diğer
kanunlardaki muaflık ve istisna hükümleri bu kanun bakımından geçersiz
olup, bu kanunda da Bağ-Kur'la ilgili herhangi bir muafiyet hükmüne
yer verilmediği, yükümlü tarafından ise dava dilekçesinde ödenen mebla
ğın kanuni faiz ile birlikte davalı olarak gösterilen belediye ve ver-
gi dairesinden, müştereken ve müteselsilen tahsili talep olunduğu hal-
de, mahkemece faize hükmolunmadığı gibi kararın sadece vergi dairesi
aleyhine verildiği, nisbi vekalet ücretine hükmolunması gerektiği hal-
de maktu vekalet ücreti takdir edildiği öne sürülerek bozulması iste-
nilmektedir.

Sonradan getirilen özel hukuk normunun, önceden var olan genel hukuk
normuna göre uygulanma önceliği taşıdığı yolundaki genel hukuk ilkesi
uyarınca, özel bir hüküm niteliğinde olan 1479 sayılı kanunun, 14.3.
1985 tarihinde yürürlüğe giren 20.maddesi, Esnaf ve Sanatkarlar ve Di-
ğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumuna ilgili kanunlarda
ve kuruluş kanununda yazılı olmasa dahi ithalde alınan her türlü vergi
ve resimler dahil, her türlü vergi, resim ve harçtan muafiyet öngördü-
ğünden, kurum, 1.1.1985 tarihinde 3065 sayılı kanunuyla hukuk alanında
varlık kazanan katma değer vergisinden de, keza, bağışık bulunmakta-
dır.

Öte yandan Katma Değer Vergisi Kanununun 1.maddesi 3.fıkrası (g) ben-
dinde belediyelerin ticari, sınai, zirai ve mesleki nitelikteki teslim
ve hizmetlerinin katma değer vergisine tabi olduğu, 8.maddesinin (a)
bendinde de mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde bu işlemi yapanla-
rın vergi mükellefi olduğu hükme bağlanmış olup, bu teslim ve hizmet-
ler nedeniyle katma değer vergisini alıcılardan tahsil ederek vergi
dairesine yatırmak görevi de belediyelere düşmektedir.

Ancak, kanunun 29.maddesinde yer alan, mükelleflerin, yaptıkları vergi
ye tabi işlemler üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden, bu ka-
nunda aksine hüküm olmadıkça, faaliyetlerine ilişkin olarak kendileri-
ne yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyle hesaplanarak düzenlenen fa-
tura ve benzeri vesikalarda gösterilen katma değer vergisini ithal olu
nan mal ve hizmet dolayısıyle ödenen katma değer vergisini, götürü ve
telafi edici usulde vergiye tabi mükelleflerden gerçek usulde vergilen
dirmeye geçenlerin, çıkarılan envantere göre hesap dönemi başındaki
mallara ait fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen katma değer vergi
sini indirebilecekleri yolundaki hükümden de anlaşılacağı üzere, katma
değer vergisi yansıtmalı bir vergidir. Mükelleflere tanınan vergi indi
rimi hakkı dolayısıyle vergi yükü tüketicide kalmaktadır. Vergi yüküm-
lüsü, mal ve hizmet teslimlerinde satış bedeli ile birlikte katma de-
ğer vergisi de tahsil etmekte ve tahsil ettiği bu vergiyi hazineye ya-
tırmakta, yani tüketici ile hazine arasında aracılık görevi yapmakta-
dır. Vergi, mükellefin mal varlığında değil, vergi yükü üzerinde kala-
nın mal varlığında azalma meydana getirmektedir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2.maddesi uyarınca idari
işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri
ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ih-
lal edilenler tarafından iptal; idari eylem ve işlemlerden dolayı hak-
ları muhtel olanlar tarafından ise tam yargı davası açılabilir, yansıt
malı vergilerde hakkın muhtel olması ve menfaat ihlali hali, sadece bu
tür vergilerin tahsil ve güvenliği nedeniyle mükellef sayılanlar için
değil, vergi yükü üzerinde kalanlar için de söz konusudur.

Herne kadar 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 377.maddesinde, mükellefle
rin ve kendisine vergi cezası kesilenlerin vergi mahkemesinde dava aça
bilecekleri belirtilmişse de; bu hüküm, 2577 sayılı kanunun yukarıda
değinilen 2.maddesi hükmünün uygulanması olanağını ortadan kaldırmamak
tadır.

Nitekim bu husus, 2577 sayılı kanunun 31.maddesi 2.fıkrasında yer alan
"Bu kanun ve yukarıdaki fıkra uyarınca atıfta bulunulan haller saklı
kalmak üzere, vergi uyuşmazlıklarının çözümünde Vergi Usul Kanununun
ilgili hükümleri uygulanır" kuralı ile vurgulanmıştır.

Aksi görüşün menfaatleri ihlal edilenlerle, hakları muhtel olanların
dava açma hakkını ortadan kaldıracağı, bunun da Anayasamızın hak arama
hürriyetine aykırılık teşkil edeceği açıktır.

Diğer taraftan idari davalarda hasım, işlemi yapan ve yürüten idare
olup, olayda belediye işlem tesis eden idare konumunda değildir. Zira
Vergi Usul Kanununun 4.maddesi uyarınca mükellefi tesbit, vergiyi
tarh, tahakkuk ve tahsil eden 110.maddesi uyarınca verginin ödenmesi
gereken, 120, 121, 122 ve 123.maddeleri uyarınca da vergi hatalarının
düzeltilmesi için başvurulacak ve bu hataları düzeltecek daire vergi
dairesidir. Daha önce de değinildiği gibi, belediyenin görevi sadece
verginin tüketiciden alınarak vergi dairesine yatırılmasına aracılık
etmekten ibarettir. O nedenle davanın belediyenin husumetiyle incelene
rek sonuçlandırılması mümkün bulunmadığından 2577 sayılı Kanunun 15.
maddesi 1.fıkrası (c) bendi ile 14.maddesi 3/f ve 6.fıkraları uyarınca
hasım mevkiinden çıkarılarak davanın vergi dairesi husumetiyle sonuç-
landırılması mevzuat gereğidir.

Yükümlünün faiz ve nisbi vekalet ücretine yönelik istemlerine gelince;
Arsa alımı sırasında tahsil edilen katma değer vergisinin, kurumun anı
lan vergiden muaf olduğu, vergi tevkifinin kanuna aykırı bir işlem ol-
duğu öne sürülerek ret ve iadesi istemiyle açılan davanın 2577 sayılı
İdari Yargılama Usulü Kanununun 2.maddesinin 1/a fıkrasında yazılı
olan iptal davası olması, iptal davalarının özelliği gereği yargı ye-
rince davaya konu işlemin öğelerinde hukuka aykırılık olup olmadığı
araştırılarak, aykırılık saptandığından idari işlem iptal edilmekle ye
tinildiğinden, niteliği gereği bir alacak davası olmayan bu davada fa-
iz isteminin hüküm altına alınmasına olanak bulunmadığı gibi karar ta-
rihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifeleri İkinci
Kısım Birinci Bölüm 4.madde uyarınca ikinci gruba dahil Afyon İkinci
Vergi Mahkemesinde takip edilen duruşmalı dava ve işler için 5.500 li-
ra maktu vekalet ücreti takdirinde de hukuki isabetsizlik görülmemiş-
tir.

Açıklanan nedenlerle taraflar temyiz isteminin reddine karar verildi.

KARŞI OY:

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 377.maddesinde, mükelleflerin ve kendi
lerine vergi cezası kesilenlerin tarh edilen vergilere ve kesilen ceza
lara karşı vergi mahkemesinde dava açabilecekleri belirtilmiş, keza ay
nı kanunun 122.maddesinde, mükelleflerin vergi muamelelerindeki hatala
rın düzeltilmesini vergi dairesinden yazı ile isteyebilecekleri hükmü
yer almıştır.

Olayda Bağ-Kur satın aldığı bina nedeniyle katma değer vergisi mükelle
fi olmadığından tarhiyata karşı dava açması veya düzeltme yolu ile ia-
de isteminde bulunması mümkün değildir.

Bu nedenle kararın bozulması gerekeceği oyu ile karara katılmıyorum.


BŞ/SE






 
 
Ücretsiz üyelik
Şifremi Unuttum
USD
Euro
Üfe & Tüfe Oranlarını görmek için aşağıdaki excel ikonuna tıklayınız.

*Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileridir.​

ÜFE & TÜFE
Endeks Arşivi

Excel Dokümanı
     
  Copyright ® 2013 Esenlik Yeminli Mali Müşavirlik Ltd. Şti. Web Tasarımı