6183 SAYILI KANUNUN MÜKERRER 35 İNCİ MADDESİNİN VERGİ USUL KANUNU KAPSAMINDA OLMAYAN KAMU ALACAĞININ TAHSİLİ AMACIYLA DÜZENLENDİĞİ VERGİ VE BUNA BAĞLI ALACAKLARDA BU KANUN HÜKMÜNÜN UYGULANMA OLANAĞI BULUNMADIĞI HK.
Temyiz Eden : ... Vergi Dairesi Müdürlüğü
Karşı Taraf : ..., ..
Vekili : Av. ...
İstemin Özeti : Yönetim kurulu üyesi oldukları ... Ticaret Anonim Şirketinin 1991 ve 1992 yılının çeşitli dönemlerine ilişkin katma değer vergisi borçlarının tahsili amacıyla 6183 sayılı Yasanın mükerrer 35 inci maddesi uyarınca davacılar adına ödeme emri düzenlenmiştir.
Ödeme emrine karşı açılan davayı inceleyen ... Vergi Mahkemesi ... günlü ve ... sayılı kararıyla ödeme emrini iptal etmiştir.
Vergi idaresinin temyiz istemini inceleyen Danıştay Onbirinci Dairesi ... günlü ve ... sayılı kararıyla; 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun mükerrer 35 inci maddesiyle, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10 uncu maddesinin birlikte incelenmesinden, vergi ve buna bağlı cezaların tahsili yönünden her iki yasal düzenleme uyarınca da kanuni temsilcilerin takip edilebileceği, ancak kanunların zaman bakımından uygulanmasında temel ilkenin,kanunların geriye yürümemesi, diğer bir ifadeyle yürürlüğe girdiği tarihten sonra meydana gelen olaylara uygulanması olduğu, bu itibarla 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35 inci maddesinin yürürlük tarihi itibariyla ödeme emri içeriği vergi borçlarının ilişkin olduğu 1991 ve 1992 yılının muhtelif dönemleri için uygulanmasına olanak bulunmadığı, durum böyle olunca ödeme emrinin, davacılar adına kanuni temsilci sıfatıyla ve 213 sayılı yasanın 10 uncu maddesine göre düzenlendiğinin kabulü gerektiği, bu durumda, mahkemece davacıların uyuşmazlık konusu vergi alacağının ilişkin olduğu dönemlerde kanuni temsilci konumunda bulunmadıkları yolundaki iddialarının araştırılarak belgelendirilmesi, temsil yetkilerinin bulunduğunun anlaşılması halinde ise alacağın şirket tüzel kişiliğinden tahsil imkanının bulunup bulunmadığının irdelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle verilen kararda isabet bulunmadığı gerekçesiyle kararı bozmuştur.
Bozma kararına uymayan ... Vergi Mahkemesi ... günlü ve ... sayılı kararıyla; 6183 sayılı Yasaya, 4108 sayılı Yasayla eklenen mükerrer 35 inci maddenin gerekçesinden, Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergi ve buna bağlı alacakların ödenmesinden bu Kanunun 10 uncu maddesi uyarınca sorumlu olan kanuni temsilcilerin, diğer amme alacaklarının ödenmesinden de bu esaslara göre sorumlu olmalarının amaçlandığının anlaşıldığı, 6183 sayılı Yasayla, 1 inci maddesinde sayılan vergiler dahil tüm amme alacaklarının tahsil usulü düzenlendiğinden, mükerrer 35 inci madde vergi ve buna bağlı alacaklar için uygulanabilir görünse de, Vergi Usul Kanununun 10 uncu maddesinin özel nitelikli bir tahsil hükmü olan ikinci fıkrası zımnen veya açık olarak ilga edilmediği için vergi ve buna bağlı alacaklarda 6183 sayılı Yasanın mükerrer 35 inci maddesinin uygulanma olanağının bulunmadığı, nitekim Yasanın gerekçesinde de Vergi Usul Kanununun 10 uncu maddesine atıfta bulunularak, 35 inc maddenin diğer amme alacakları için getirildiği belirtilerek paralel bir düzenlemeyle bu ayrıma gidildiği, bu durumda vergi ve buna bağlı alacaklarda kanuni temsilcilerin takibi için 213 sayılı Yasanın 10 uncu maddesinin uygulanacağı, 6183 sayılı Yasanın mükerrer 35 inci maddesinin ancak diğer amme alacakları için uygulanabileceği gerekçesiyle kararında direnmiştir.
Direnme kararı vergi idaresince temyiz edilmiş ve vadesinde ödenmeyen kamu alacağının tahsili için davacılar adına ödeme emri düzenlemesinde Yasaya aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek bozulması istenmiştir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi Ali ALPAN'ın Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar ısrar kararının bozulmasını sağlayacak durumda görülmediğinden istemin reddi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Sadri BOZKURT'un Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49.maddesinin 1.fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp Vergi Mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenle temyiz isteminin reddi ile Vergi Mahkemesi ısrar kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
Dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçesi kararın özet bölümünde yazılı ... Vergi Mahkemesinin ... günlü ve ... sayılı ısrar kararı, aynı hukuksal nedenler ve gerekçe ile Kurulumuzca da uygun bulunmuş ve temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, Kararın bozulmasını gerektirecek durumda görülmemiştir.
Bu nedenlerle temyiz isteminin reddine, 26.1.2001 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
X - K A R Ş I O Y
Dava; yönetim kurulu üyesi bulunduğu anonim şirketten tahsil edilemeyen eylül ve Ekim 1991 dönemlerine ilişkin katma değer vergisi alacaklarının tahsiliamacıyla düzenlenen ve borcun yedi gün içinde ödenmesi veya borcu karşılayacak mal bildiriminde bulunulması, aksi halde 6183 sayılı Yasanın 55, 60, 111 ve 114'üncü maddelerinin uygulanacağı duyurulan ödeme emrine karşı açılmıştır. Ödeme emrindeki bu bildirimlerden sonra ve en alt kesimdeki boşluğa el yazısı ile "6183 sayılı A.A.T.U.H.K. mük.35.mad." ibarelerinin eklendiği görülmektedir. Dava dilekçesinde, esasa ilişkin iddialar yanında, alacağın ilişkin bulunduğu vergilendirme dönemi itibarıyla 1995 yılında yürürlüğe giren 6183 sayılı Yasanın mükerrer 35'inci maddesinin uygulanamayacağı da ileri sürülmüştür.
Bilindiği gibi tüzel kişilerin mal varlığından tahsil imkanı kalmayan ya da tahsil edilemeyen kamu alacaklarının, bu kuruluşların yasal temsilcilerinden tahsili amacıyla 6183 sayılı Yasanın 55'inci maddesine göre düzenlendiği, metnindeki ihtarlardan açıkça anlaşılan ödeme emirlerinin temel metninin açığına ve el yazısı ile yukarıda belirtildiği şekilde ya da daha kısa "mük.35.md." gibi notlar yazan vergi idaresi yetkilileri, 4108 sayılı Yasa ile 6183 sayılı Yasaya eklenen mükerrer 35'inci maddede ilk bakışta göze çarpan geniş sorumluluktan yararlanma iradesini açıklamış olmaktalar. Ancak, bütünüyle 6183 sayılı Yasanın 55'inci maddesine dayandığı, 55'inci maddeye göre ödemeye veya mal bildiriminde bulunmaya davet eden, aksi halde diğer yaptırımların uygulanacağı ihtarını taşıyan ödeme emrine konulan bu tür kısa notların anılan işlemin hukuki niteliğini değiştirdiği düşünülemez.
Esasen 4108 sayılı Yasa, 6183 sayılı Yasa ile birlikte 213 sayılı Vergi Usul Kanununun pek çok kuralına ek ve değişiklik getirmişken, Vergi Usul Kanununun, kanuni temcilcinin ödevi ve sorumluluğuna ilişkin 10'uncu maddesine dokunmamış, dolayısıyla bu son kural korunmuştur. Yasa yapıcının temel görevi kural çatışmasını önlemek ve düzenleme yapmak olduğuna göre mevzuatımızda yer alan ve temel ayrılıklar içeren bu iki kuralın bir arada nasıl uygulanacağının çözümlenmesi gerekir. Bu çözümleme, 4108 sayılı Yasanın 11'inci madde gerekçesinde yer almaktadır. Mükerrer 35'inci madde metninden anlaşılmamakla birlikte bu maddenin, Vergi Usul Kanunu kapsamı dışında kalan kamu alacaklarının, tüzel kişiler ya da tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin yasal temsilcilerinden tahsilini sağlamak amacıyla öngörüldüğü, bu yüzden Vergi Usul Kanununun 10'uncu maddesinin korunduğu açıkça ifade edilmiştir. Kaldı ki Vergi Usul Kanununun 10'uncu maddesi, tüzel kişilerin yasal temcilcilerini saptayan, sorumluluğun sınırlarını belirleyen düzenlemesiyle tahsilata ilişkin bir düzenleme taşımadığı gibi buna gerek de yoktur. Zira 10'uncu maddedeki koşulların gerçekleşmesi, vergi idaresinin, 6183 sayılı Yasanın 55'inci maddesine göre ödeme emri ile takibe geçmesi için yeterlidir.
Dava konusu ödeme emriyle davacılardan, borçlu anonim şirketten tahsil imkanı kalmadığı görüşüyle Eylül-Ekim 1991 dönemine ilişkin katma değer vergisi alacaklarının ödenmesi istenmiştir. Katma değer vergisi, 213 sayılı Yasa kapsamında olduğundan; davanın, Vergi Usul Kanununun 10'uncu maddesinde öngörülen koşulların gerçekleşip gerçekleşmediği yönünden ve davacıların esasa ilişkin iddiaları incelendikten sonra belirecek duruma göre sonuçlandırılması gerekirken, ödeme emrinin hukuki niteliğini değiştirmeyen, el yazısıyla eklenmiş ibareye dayanılarak verilen ödeme emrinin iptali yolundaki ısrar kararının bozulması gerektiği görüşüyle karara katılmıyorum.
BŞ/ÖEK
|