Okunma Sayısı : 11371
   
Mehmet MAÇ - YANILTICI BELGELER ve SAHTE BELGELER
Yayımlanma Tarihi: 1.02.2002
 
Mehmet MAÇ                                                                          Yaklaşım – Şubat 2002
Yeminli Mali Müşavir
DENET YMM A.Ş.
YANILTICI BELGELER ve SAHTE BELGELER
İLE İLGİLİ HAPİS ve AĞIR HAPİS CEZALARINDA
HATALI ANLAYIŞ VE UYGULAMALAR
 
1.    GENEL AÇIKLAMA :
 
Halk arasında “NAYLON FATURA” olarak adlandırılan fakat yasal açıdan ve cezaî yönden sahte belge ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge şeklinde, iki ayrı türü bulunan, sağlıksız mali belgelerin (fatura, serbest meslek makbuzu v.s.) düzenlenip verilmesi veya bilerek kullanılması, vergi tarhiyatı ve buna bağlı parasal cezalar yanında, hürriyeti bağlayıcı cezalara (hapse veya ağır hapse mahkumiyete) sebebiyet verebilmektedir.
 
4369 sayılı Kanunla Vergi Usul Kanunu’nda (VUK) yapılan değişiklikler sonucunda, söz konusu belgelerden kaynaklanan, hapis istemiyle yargılanma olayları büyük bir artış göstermiştir.
 
Gereksiz yargıya sevk,
haksız mahkumiyet,
ceza türünde hata gibi olayların da baş göstermesi,
çok önemsiz belgeler yüzünden, müteşebbislerin uğradıkları hapse mahkumiyet nedeniyle, işyerlerinin ve üretimin aksadığına, insanların işsiz kaldığına ve ekonomimizin zarara uğradığına şahit olmamız nedeniyle
Bahsi geçen HAPİS ve AĞIR HAPİS cezaları hakkındaki bilgileri, görüş ve önerilerimizi açıklamakta yarar görmüş bulunuyoruz. (Sahte veya yanıltıcı belgelerin sebep olacağı vergi tarhiyatı, vergi cezası ve gecikme faizi yazımızın konusu dışındadır.)
 
VUK’nun 359 uncu maddesinin tam metni şöyledir :
 
Madde 359 – (4369 sayılı Kanunun 14’ncü maddesiyle değişen madde ; Yürürlük 1.1.1999)
 
a) Vergi kanunlarına göre tutulan veya düzenlenen ve saklanma ve ibraz mecburiyeti bulunan;
 
1)    Defter ve kayıtlarda hesap ve muhasebe hileleri yapanlar, gerçek olmayan veya kayda konu işlemlerle ilgisi bulunmayan kişiler adına hesap açanlar veya defterlere kaydı gereken hesap ve işlemleri vergi matrahının azalması sonucunu doğuracak şekilde tamamen veya kısmen başka defter, belge veya diğer kayıt ortamlarına kaydedenler,
 
2)    Defter, kayıt ve belgeleri tahrif edenler veya gizleyenler (varlığı noter tasdik kayıtları veya sair suretlerle sabit olduğu halde, inceleme sırasında vergi incelemesine yetkili kimselere defter ve belgelerin ibraz edilmemesi gizleme demektir) veya MUHTEVİYATI İTİBARİYLE YANILTICI BELGE düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar (muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge, gerçek bir muamele veya duruma dayanmakla birlikte bu muamele veya durumu mahiyet veya miktar itibariyle gerçeğe aykırı şekilde yansıtan belgedir.)
 
Hakkında altı aydan üç yıla kadar HAPİS cezası hükmolunur.
 
Hükmolunan hapis cezasının para cezasına çevrilmesinde, hapis cezasının her bir günü için, sanayi sektöründe çalışan 16 yaşından büyük işçiler için, yürürlükte bulunan asgari ücretin bir aylık brüt tutarının yarısı esas alınır ve hükmolunan bu para cezası ertelenemez.
 
b) Vergi kanunları uyarınca tutulan veya düzenlenen ve saklanma ve ibraz mecburiyeti   
    bulunan;
 
1)        Defter, kayıt ve belgeleri yok edenler veya defter sahifelerini yok ederek yerine başka yapraklar koyanlar veya hiç yaprak koymayanlar veya belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen SAHTE olarak düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar (sahte belge, gerçek bir muamele veya durum olmadığı halde bunlar varmış gibi düzenlenen belgedir.)
 
2)    Belgeleri Maliye Bakanlığı ile anlaşması olmadığı halde basanlar ile sahte olarak basanlar veya bu belgeleri kullananlar,
 
Hakkında on sekiz aydan üç yıla kadar AĞIR HAPİS cezası hükmolunur.
 
371 inci maddedeki pişmanlık şartlarına uygun olarak durumu ilgili makamlara bildirenler hakkında bu madde hükmü uygulanmaz.
 
Kaçakçılık suçlarını işleyenler hakkında bu maddede yazılı cezaların uygulanması 344 üncü maddede yazılı vergi ziyaı cezasının ayrıca uygulanmasına engel teşkil etmez.
 
Bu düzenleme, 1.1.1999’dan geçerli olmak üzere yürürlüğe girmiş olmakla beraber, Türk Ceza Kanunu’nun 2 nci maddesi uyarınca, 1999’dan önce işlenmiş fiiller açısından da, yargılanan kişi lehine olan yönleri itibariyle göz önünde tutulmalıdır.
 
2.         BİLEREK İŞLENMİŞ OLMAYAN FİİLLER SUÇ SAYILAMAZ, HAPİS CEZASINA KONU OLAMAZ :
 
Yukarıda metnini verdiğimiz VUK’nun 359 uncu maddesinde değişiklik yapan 4369 sayılı Kanundan önce, yazımıza konu suçlar, VUK’nun 344/2 nci maddesinde şöyle ifade edilmekteydi :
 
Sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı vesikalar tanzim etmek veya bunları
 BİLEREK kullanmak
 
Yeni tedvinde (VUK Md.359’da) tanımı yapılan söz konusu belgelerin kullanımı bakımından “BİLEREK” kelimesine yer verilmemesi, bilmeyerek de olsa bu belgeleri kullananların cezalandırılacağı şeklindeki yanlış anlamalara sebebiyet vermiştir.
 
Halbuki ceza hukukunda, suçtan ve cezadan bahsedebilmek için fiilin yanısıra bilinç ve kasıt unsurlarının da varlığı gerekir. Bu nedenle söz konusu belgeleri bilerek kullanmayanların cezalandırılmayacağı esası değişmemiştir.
 
Bilerek” kelimesi var iken, mükellefin bilinçli ve kasıtlı olup olmadığı konusunda tespit ve takdir yetkisi inceleme elemanlarında olduğu şeklinde anlaşılagelmiş bu anlayışla inceleme elemanları sağlıksız belge kullanmakla beraber kasıtlı olmadığına inandıkları mükellefler için hapis cezası önermemişlerdi.
 
Bilerek” kelimesinin çıkarılması, bu konuda inceleme elemanlarının tespit ve takdir yetkisi bulunmadığı, kayıtlarda sağlıksız belge gördüklerinde bunun savcılığa intikalini sağlamak zorunda oldukları, suçun tüm unsurlarının mevcut olup olmadığı hususunun, sadece mahkemece tespit edilmesi gerektiği şeklinde anlaşılmıştır.
 
Bu değişiklik ve anlayış sonucunda, eskiye nazaran çok daha fazla olay mahkemelere intikal etmeye başlamıştır. Mahkemelerdeki bu gereksiz yığılma, hem mahkemelerin fuzuli işgaline hem de hatalı mahkumiyetlere sebebiyet verebilmektedir. Bu nedenle eskiden olduğu gibi fiilin kasıtlı olarak yani bilerek işlenip işlenmediği konusunda, olaya çok daha yakın bulunan inceleme elemanlarının tespit ve takdir yetkisi olduğunun kabulü suç duyurusu halinde fiilin ve kasdın varlığına dair delillerin de inceleme elemanı tarafından belirtilmesi, olayın mahkemelerce sonuca bağlanması gerektiği kanaatindeyiz.
 
Sahte veya yanıltıcı belge düzenleme ve kullanma fiilleri BİLEREK işlenmediği takdirde hapis cezası uygulanamayacağı konusunda detaylı açıklamalar, Maliye Başmüfettişi Sayın Raci ÜN tarafından hazırlanan ve Yaklaşım dergisinin Ekim 2001 sayısında yayınlanan yazıda yer almaktadır. Söz konusu yazının son paragrafı şöyledir :
 
Söz konusu görüşlerin vergi incelemeleri esnasında dikkate alınarak incelemelerde kasıt unsurunun varlığı belirlenememiş ise bir başka deyişle sahte fatura bilmeden kullanılmışsa suç olmadığından doğal olarak Vergi Suçu Raporunun tanzim edilmeyip, mükellef hakkında herhangi bir suç duyurusunda da bulunulmaması, kamu hukukunun ve ferdi hukukun korunması açısından uygun olacaktır.
 
Biz de bu görüşe katılıyoruz.
 
Çünkü eski hükümdeki “bilerek” kelimesine yeni düzenlemede yer verilmemesi, haşiv niteliğindeki (zaten malum olduğu için gereksize görülen) bir ibarenin ortadan kaldırılmasını amaçlamaktadır. (Dönemin Maliye Bakanı Zekeriya TEMİZEL, TBMM’deki VUK’nun 359 uncu maddesine ilişkin konuşmasında “bilerek” kelimesinin kaldırılmasını, “....suçlar açısından “bilerek kullanma” ibaresi zaten suçun tanımında vardır" şeklinde açıklamıştır. 1
 
Bu nedenlerle İNCELEME ELEMANLARI, GERÇEK SUÇLUYU ve SUÇUN MEVCUDİYETİNİ yani fiilin BİLEREK İŞLENDİĞİNİ TESBİT ve İSPAT ETMEDİKÇE SUÇ DUYURUSUNDA BULUNMAMALI, bunu sağlamak için Maliye Bakanlığı’nca tebliğ veya iç genelge çıkarılmalıdır.
 
Sahte veya yanıltıcı belge düzenleme veya kullanma fiili kasden (bilerek) işlenmiş olabileceği gibi, hüsnüniyetle faaliyet sürdürmekte iken, farkında olmaksızın sağlıksız belgelere maruz kalarak yahut kendi personeli eliyle ve bilmeden bu fiillerin faili olmakla itham edilmek de söz konusu olabilir.
 
Suçun manevi unsuru” olarak isimlendirilen, fiilin oluşumunda kasıtlı ve bilinçli olup olmama keyfiyetinin tesbitindeki ve isbatındaki güçlük ortadadır.
 
FİİLİN BİLEREK İŞLENDİĞİNİ İSPAT KÜLFETİ, SUÇUN VARLIĞINI İDDİA EDENE (Savcıya) AİTTİR.
 
Vergi Usul Kanunu’nun 4369 sayılı Kanunla değişmeden önceki 344 üncü maddesinde “Kastın varlığının ispat külfeti iddia edene aittir.” hükmü yer almaktaydı. 4369 sayılı Kanunla Vergi Usul Kanununda yapılan değişiklikler sonucunda bu cümle kanun metninden çıkarıldı.
 
Ancak söz konusu değişiklik, ispat külfetinin suçun varlığını iddia edene (savcıya) ait olduğu esasını değiştirmiş olamaz. Aynen “bilerek” kelimesinin bir haşiv olması nedeniyle çıkarılması gibi hukukun genel kuralları içinde olan ve “Müddei iddiasını ispat ile mükelleftir.” şeklinde ifade edilen ilke, böyle bir hükmün varlığına ihtiyaç bırakmadığı için söz konusu cümle yasa metninden çıkarılmıştır. Türk Ceza Kanunu’nun 148 ve 163 üncü maddeleri incelendiğinde, bir kimsenin hapse mahkumiyet istemi ile ceza mahkemesinde yargılanabilmesi için, savcının mahkumiyete dayanak teşkil eden delillerle dava açması gerekir. İnceleme elemanının, sahte veya yanıltıcı belge düzenlendiği veya kullanıldığı yolundaki raporu olsa olsa fiilin mevcudiyetini gösterir. Bu rapor, suçun mevcudiyeti ve doğru kişinin itham edilmekte olduğu şeklinde algılanamaz ve tek başına hapse mahkumiyetin dayanağı olamaz.
 
Fiilin suç niteliği taşıdığı, yani suçun bütün unsurlarının tamam olduğu hususunun İdare ve/veya yargı organları tarafından ispat edilmesi şarttır. Başka bir anlatımla, sahte veya yanıltıcı belgeyi bilerek düzenlediği veya kullandığı şeklinde kendisine suç atılan kişi, bu suçu işlemediğini ispata davet edilemez.
 
Uygulamada çoğu davanın salt inceleme elemanının raporuna istinaden, yani yetersiz delil ile açıldığı ve Ülkemizde mahkemelerin iddianameyi eksik delil gerekçesi ile reddetmesi usulü uygulanmadığı için, bu dava sürdürülmekte ve bazen yanlış yorum, yanlış bilirkişi raporu, yetersiz delil gibi sakat unsurlara dayalı şekilde, yanlış mahkumiyet kararı ile sonuçlanabilmektedir.
 
Sahte veya yanıltıcı belge yoluyla ne büyüklükte bir verginin eksik kaldığı hususu, fiilin bilerek işlenip işlenmediği konusunda önemli bir karine teşkil etmekle beraber bu husus yasal bir ölçüye bağlanmamış, olayla ilgilenen inceleme elemanı veya hakimin takdirine bırakılmıştır.
 
Belgedeki meblağ ve işlem hacmi içindeki oranı daha da önemlisi, bu belge yoluyla ziyaa uğradığı öne sürülen vergi tutarının büyüklüğü ve vergi toplam performansı içindeki payı tek başına fiilin bilerek işlendiğinin delili olmamakla beraber şüpheleri, dolayısıyle fiili bilerek işlenmiş olma yönünde itham edilme ihtimalini belirginleştirmekte rakam ve oran yükseldikçe, sağlıksız belge sayısı fazlalaştıkça, “bilerek” vasfı ön plana çıkmaktadır.
 
Buna mukabil belgedeki meblağ, bilhassa bu meblağın işlem hacmi içindeki oranı ve sebebiyet verdiği vergi noksanlığının rakamsal ve oransal küçüklüğü, fiilin bilerek işlenmediğinin delilidir. Rakam ve özellikle oran küçüldükçe bu küçüklüğün masumiyet yönünde delil teşkil etme gücü artmaktadır.
 
Üzülerek belirtmek isteriz ki, çok tanınmış, çok saygın, trilyonlarca vergi ödeyen çok büyük çapta gurur verici işler yapan, değerli iş adamlarımızın dahî, kayıtlarındaki onbinlerce evraktan küçük meblağlı bir veya birkaç tanesinin sağlıksız olduğu gerekçesiyle yargılandığına şahit olduk.
 
Böyle bir yargılama, beraatle sonuçlanmış olsa bile, başta yargılanan kişi olmak üzere yakın çevresini, buna şahit olan diğer müteşebbislerin teşebbüs şevkini dolayısıyle ekonomimizi olumsuz yönde etkilemektedir.
 
Bu nedenle, iş hacmine göre küçük meblağlar yüzünden insanların yargılamaya maruz bırakılmaması için ciddi tedbirler alınmalıdır.
 
3.    HANGİ HALLERDE HAPİS, HANGİ HALLERDE AĞIR HAPİS CEZASI VERİLEBİLİR ?
 
3.1. Muhteviyatı İtibariyle Yanıltıcı Belgeler ve Bunlardan Kaynaklanabilecek HAPİS Cezaları (VUK 359/a-2)
 
MUHTEVİYATI İTİBARİYLE YANILTICI BELGELERİ, BİLEREK düzenleyen veya BİLEREK kullananlar hakkında, VUK’da yazılı parasal cezaların yanısıra, altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
 
Bu HAPİS CEZASI, suçun işlendiği tarih itibariyle geçerli olan asgari ücrete göre, PARA CEZASINA ÇEVRİLEBİLMEKTEDİR. [1]
 
Halbuki SAHTE belgelere ilişkin suçlar AĞIR HAPİS cezası gerektirmekte olup, sözkonusu cezalandırmalarda en sık hata, yasaya göre muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge tanımına uyan belgelerin sahte belge olarak algılanması ve bu yanılgı sonucu, HAPİS yerine AĞIR HAPİS cezası verilmek suretiyle adaletin zedelenmesidir.
 
SAHTE BELGE NEDİR ?
MUHTEVİYATI İTİBARİYLE YANILTICI BELGE NEDİR ?
 
84 no.lu KDV Genel Tebliğinde,
 
SAHTE BELGE ve
YANILTICI BELGE
AYRIMININ NASIL YAPILACAĞI konusunda şu açıklamalar yer almaktadır :
 
“...sahte belge gerçek bir muamele veya durum olmadığı halde bunlar varmış gibi düzenlenen belgedir. Bu itibarla; bir mal hareketi veya hizmet ifası söz konusu olmaksızın düzenlenen belgeler sahte belge olarak kabul edilecektir.
   
Muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgeler ise gerçek bir muamele veya duruma dayanmakla birlikte bu muamele veya durumu mahiyet veya miktar itibarıyla gerçeğe aykırı şekilde yansıtan belgelerdir. Buna göre;
- mal veya hizmetin miktar veya değerini gerçeğinden az veya çok gösteren,
- alıcı veya satıcısı, tarihi, seri numarası tahrif edilmiş,
- mal tesliminin veya hizmet ifasının gerçek olduğu ancak belge düzenleme yetkisi bulunmayanlar tarafından düzenlenen veya adına belge düzenlenmesi gereken kişi yerine başkası adına düzenlenmiş belgeler (bu belge kullanıcı açısından muhteviyatı itibariyle yanıltıcı, düzenleyen açısından sahte belge olarak kabul edilecektir.)
 
Maliye İdaresinin sahte-yanıltıcı belge ayırımı konusundaki bu açıklaması son derece isabetlidir ve önemlidir. Önemlidir diyoruz, çünkü VUK’nun 359 uncu maddeyi tedvin eden, kanunlaşması için çaba gösteren, belge düzeninin ilgilisi ve sorumlusu olan otorite, Maliye Bakanlığı’dır.
 
İlk bakışta “(A) kişisinden alınan mal için (B) kişisinden (naylon fatura satıcısından) alınan belge nasıl olur da sahte belge sayılmaz ?” şeklinde bir düşünce doğabilir. Söz konusu fatura, bu faturayı veren açısından zaten sahtedir. Çünkü faturayı veren hiçbir mal veya hizmet teslimi olmaksızın bu belgeyi vermiştir. Halbuki belgeyi alanın gerçek bir mal veya hizmet alımı vardır ve bu alım söz konusu belge ile ilişkilendirilmiştir. Olay hiç alım yokken varmış gibi fatura alarak kayda almaktan farklıdır. Yani işlem, mal veya hizmetin alım yönü ile doğrudur, alımın kimden yapıldığı yönüyle yanıltıcıdır.
 
Nitekim (A) kişisinden 99 birim, (B) kişisinden 1 birim mal alınsa, fakat bu toplam 100 birimlik alımın tümü (B) tarafından fatura edilse, tüm taraflar açısından bu belgeler sahte değil, muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge tanımına uymaktadır.
 
Aşağıdaki örnekler konunun daha net anlaşılması için verilmiştir :
 
Örnek 1 :
 
 A      Mal alımı (faturasız)
                                                                           Malın Satışı
                                                                                                        D                               
 B
      A’dan alınmış olan mal için C tarafından
       fatura temini
 
Bu örnekde (C), malı (A)’dan almış, fakat bu mal için fatura alamayıp, fatura eksiğini (B)'den’temin ettiği fatura ile gidermeye çalışmıştır.
 
VUK'nun 359 uncu maddesine ve 84 no.lu KDV Genel Tebliği’ne göre, bir belgede yazılı işlem başka biri ile yapılmış da olsa, belgeyi düzenleyen veya kullanan açısından gerçeklik payı varsa, o fatura sahte sayılamaz. Böyle bir belge (C) açısından muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgedir ve ağır HAPİS cezasına değil olsa olsa hapis cezasına konu olabilir.
 
Uygulamada en sık rastlanılan olay türü, şekilde de görüldüğü üzere ;
 
-       Piyasadan faturasız mal alınması,
-       Bu malın başka birisinden temin edilen fatura ile belgeli hale getirilmesi
 
İşlemlerinin, bilinçli olarak yapılmış olduğu böyle bir örnekde, işlemi yapmış olan kişiler suçun bütün unsurları tamam olmak kaydıyla, hürriyeti bağlayıcı cezalar bakımından şu durumdadırlar :
 
(A)’ya Hapis cezası verilemez. Çünkü malı faturasız satmış, hiç belge düzenlememiştir.
 
(B) Kendisi hiçbir işlem yapmadığı halde, yapmış gibi fatura kestiği için AĞIR HAPİS cezasına müstehaktır. Bu ceza para cezasına çevrilemez. Ancak (B) gerçekten ürettiği veya satın aldığı, fakat daha önce başka birine faturasız sattığı bir mal için bu faturayı (A) adına düzenledi ise, söz konusu fatura (B) açısından da muhteviyatı itibariyle yanıltıcı olur ve bu durumda (B)’ye ağır hapis değil, hapis cezası verilebilir.
 
Faturası (A) yerine (B)’den alınmış olmakla beraber, ortada gerçek bir mal hareketi bulunduğu için, bu fatura (C) açısından muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgedir. Bu belge (C) tarafından (temin edilip) bilinçli olarak kullanıldığı için (C)’ye verilecek ceza HAPİS cezasıdır. Bu ceza para cezasına çevrilebilir.
 
(D) ise olayın tamamen dışında olduğu (C)’den aldığı mal yine (C)’den aldığı fatura ile belgelendiği ve faturada başkaca bir yanıltıcılık bulunmadığı için cezalandırılması söz konusu olamaz.
 
Örnek 2 :
    
F                                                                                                     G                                               H
(E) tarafından                         (E)  Malı veriyor, (F) den aldığı               (G) malı (H)’ye satıyor.
(F)’den fatura temini              faturayı bu malın faturası imiş
                                                gibi,  (G)’ye veriyor (yutturuyor)
 
Bu örnek, dış görünüşü itibariyle birinci örneğe çok benzemekle beraber özünde büyük fark vardır.
 
Gerçek bir işlem yapmış olan (E) bu işlem için kendi faturası yerine başka birinin faturasını müşterisine vermiştir. (E)’nin eylemi, muhteviyatı itibariyle yanıltıcı fatura kullanımıdır. Hapis cezası alır.
(F) Naylon fatura satıcısıdır. (E)’ye fatura satışı yaptığı için AĞIR hapse müstehaktır.

(G) Muhteviyatı itibariyle yanıltıcı nitelikteki (F) tarafından düzenlenmiş olan faturayı kullanmış (kayıtlarına geçmiş) olmakla beraber, bunu bilerek yapmadığı, kasıtlı ve bilinçli olmadığı için masumdur, hapsedilemez.

(H) Olayın tamamen dışındadır, suçla ve ceza ile ilgisi olamaz.
 
Örnek 3 :
 
             100 milyarlık mal satışı var
K                                                                                                L
      Fakat fatura 150 milyar olarak kesiliyor
 
Bu örneklerde (K) zarardadır. Faturayı yüksek kesmek onu kâra geçirmemektedir. Üstelik devrolan KDV sorunu olduğu için KDV tahsil etmek menfaatinedir.
 
(L) ise kârlı ve KDV ödeyen bir firmadır. KDV yüklenmekten çekinmemektedir ve maliyetinin şişmesi vergi yükünü azaltır.
 
(K) muhteviyatı itibariyle yanıltıcı faturayı bilinçli olarak düzenleyip vermiştir.
(L) ise yine muhteviyatı itibariyle yanıltıcı faturayı bilinçli olarak almış ve kullanmıştır. Her ikisi de hapis cezalı almalıdır. (Ağır hapis değil)
 
Bu gibi örnekleri farklı versiyonlarda çoğaltmak mümkündür.
 
Son olarak belirtmek isteriz ki, tamamen bir hata eseri olarak miktar veya meblağ itibariyle yanlışlık içerecek şekilde düzenlenen belgeler, yanıltıcı belge tanımına uymakla beraber kasıt taşımadığı için hapis cezasına konu olamaz.
 
3.2. Sahte belgeler ve Bunlardan Kaynaklanabilecek AĞIR HAPİS Cezaları :
(VUK Md. 359/b-1)
 
Bir belgede az bile olsa gerçeklik payı varsa, o belge sahte değil muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgedir.
 
Örnek 4 :
 
        Gerçekte hiç olmayan bir mal veya hizmet için belge düzenlenip verilmiştir.
 M                                                                                                                                  N
 
Bu örnekde belgeyi düzenleyen (M) sahte belge düzenleyicisidir ve AĞIR hapis cezasına mahkum olur. (N) ise bu sahte belgeyi, vergi matrahlarını azaltmak için bilerek alıp kullanmışsa AĞIR hapse mahkum olur.
 
Sahte belgeden ve ağır hapis cezasından söz edebilmek için ortada hiçbir işlem olmaksızın belge düzenlendiği veya kullanıldığı olayının ve kasıt unsurunun ispatı gerekir. İşlemin gerçek olmadığının ispatı bazı hallerde kasdın varlığının da ispatı demek olabilir.
 
Sahte belgeler ile ilgili olarak, bir önceki (3.1.) no.lu bölümdeki örneklere de bakınız.
 
4.    HAPİS CEZASININ VERİLECEĞİ KİŞİ KİMDİR ?
 
Cezaya esas teşkil eden unsur suçtur. Suç kim tarafından işlenmişse, hapis cezası da o
kişiye verilmelidir.
 
Sahte veya yanıltıcı belgeler yoluyla işlenen suçlar tüm delilleri ile ortaya konsa bile bu
suçu gerçekte kimin işlediğini tesbit konusunda güçlüklerle karşılaşılabilmekte, bu suç
masum kişilerin üzerine atılabilmektedir.
 
VUK nun 333 üncü maddesinin eski şeklinde, sahte veya yanıltıcı belgeler ile ilgili fiil tüzel kişilerin kayıtlarında cereyan etmiş ise, hapis cezalarının ilgili tüzel kişilerin kanuni temsilcileri adına hükmolunacağı yolunda, hukukî prensiplere aykırı çok hatalı bir ifade mevcut idi.
 
Söz konusu madde 4369 sayılı Kanunla değiştirilerek ;
 
Bu Kanunun 359 uncu maddesinde yazılı fiillerin işlenmesi halinde, bu fiiller için 359 ve  
  360 ıncı maddelerde öngörülen CEZALAR BU FİİLLERİ İŞLEYENLER HAKKINDA
  HÜKMOLUNUR.”
 
ifadesi ikame edilmiştir.
 
Buna göre, VUK uyarınca hapis cezası gerektiren bir fiil, tüzel kişilerin kayıtlarında tespit edilirse, hapis cezasına otomatik şekilde kanuni temsilcilerin muhatap alınması değil, FİİLİ İŞLEYEN KİM İSE O KİŞİNİN CEZAYA MUHATAP ALINMASI GEREKİR.
 
Uygulamada ise bu gibi suçlarda suçlu olarak çoğu zaman (belki eski alışkanlıkla ve işin kolayına kaçılarak)
 
-       Şahsi işletmelerde işletme sahibi,
-       Şahıs şirketlerinde ortaklar,
-       Kurumlarda yönetim kurulu üyelerinin tümü (bazen sadece yönetim kurulu başkanı)
 
muhatap alınmaktadır.
 
Bu konuda şu iki tipik hataya rastlanmaktadır.
 
Aslında olay, firma personelinin, zimmetine para geçirmek amacıyla, firma kayıtlarına sahte veya yanıltıcı belge sokmasıdır. Böyle bir olayda firma sahip veya yöneticileri, bu şekilde soyguna uğradıktan başka, hapis istemi ile yargılanmak ve hatta mahkum olmak talihsizliğine uğrayabilirler. Keza zimmet suçu olmasa bile, firmanın tedarikle ilgili personelinin bilgisinde (sahip ve yöneticilerinin bilgisi dışında) ucuz mal alabilmek için sağlıksız fatura kabulü, fakat bu fatura yüzünden sahip veya yöneticilerin yargılanması olayları görülebilmektedir.
 
Birden fazla ortağı veya yöneticisi olan firmalarda ortaklardan veya yöneticilerden biri tarafından, firma kayıtlarına sahte veya yanıltıcı belge sokulmak suretiyle işlenen bir suç olayla hiçbir ilgisi bulunmayan diğer ortak veya yöneticilere de bu sıfatları dolayısıyla suç atılmasına ve bu masum kişilerin mahkum edilmesine yol açabilmektedir.
 
Adil ve yasaya uygun bir hapis cezası, suçlu olarak doğru kişinin muhatap alındığı, kasıt unsurunun (suçun) sabit olduğu ve ceza türünün doğru tayin edildiği cezadır.
 
Fiil ve kasıt mevcut olmakla beraber, bu fiili kimin işlediği tespit edilemiyorsa, hiç kimsenin mahkum edilemeyeceği kanaatindeyiz.
 
5.    ÖNERİLERİMİZ :
 
Yanıltıcı veya sahte belge düzenleme ve bilerek kullanma suçları ile ilgili olarak Vergi Usul Kanunu’nun 359 uncu maddesinin
a-2 bendi uyarınca HAPİS;
b-1 bendi uyarınca ise AĞIR HAPİS
cezalarının uygulanması pekçok ayrıntı ve incelik içeren hassas bir konudur.
 
Bu konudaki görüş ve önerilerimiz aşağıda sıralanmıştır :
 
5.1. Ceza verilebilmesi için fiilin varlığı tek başına yeterli değildir. Fiilin suç niteliği taşıması yani, BİLEREK, kasden işlenmiş olduğunun da ispatı gerekir.
 
       Yargılamaya konu olan belgedeki meblağın, mükellefin iş hacmi içindeki payının küçüklüğü, fiilin bilerek işlenmediğinin önemli göstergelerinden biridir. Grup şirketler açısından iş hacmi denince, gruba dahil şirketlerin toplam iş hacmi akla gelmelidir.
 
5.2. Fiilin “bilerek” işlendiğini ileri sürme konusunda olaya en yakın kişi, inceleme elemanıdır. Bu nedenle eskiden olduğu gibi inceleme elemanları fiilin bilerek işlenmediği kanaatinde iseler, olayı ceza mahkemesine intikal ettirmemeli, böylelikle mahkemelerdeki bu günlerde yaşanan yığılmalar ve hatalı karar ihtimali azaltılmalıdır.(Beraatle sonuçlansa bile, gereksiz bir yargılama mahkemenin fuzulî işgali yanında, yargılananın haksız yere işinden alıkonulması, masrafa maruz bırakılması ve manevî çöküntüye uğratılmasına ve itibarının zedelenmesine yol açmaktadır.)
 
5.3. Yanıltıcı belgenin gerektirdiği ceza ile sahte belgenin gerektirdiği ceza farklıdır.
 
Bu nedenle hangi belgenin yanıltıcı, hangi belgenin sahte olduğu konusundaki VUK’nun 359 uncu maddesindeki tanımlar dikkatle incelenmeli ve 84 no.lu KDV Genel Tebliğinde yer alan, bu tanımlara yönelik açıklamalar göz önünde tutulmalıdır.
 
Böylelikle hapis yerine ağır hapis veya ağır hapis yerine hapis cezası verilmesi şeklinde adli hatalar önlenmiş olur.
 
5.4. Maliye İdaresi, yanıltıcı veya sahte belgelerin tanım ve teşhisi, bunların bilerek veya bilmeyerek düzenlenmesi veya kullanılması konularında gerek vergisel sonuçları, gerek hürriyeti bağlayıcı cezalar yönünden çok detaylı ve örnekli açıklamalar içeren tebliğler çıkarmalıdır.
 
5.5. Yanıltıcı ve sahte belgelerden kaynaklanan suçlar ve VUK’nun 359 uncu maddesindeki diğer suçlar, vergisel, muhasebesel ve belge düzeni ile ilgili geniş bilgiler ihtisas gerektiren konulardır. Bu yönü ile ihtisas mahkemeleri kurulmasını gerektirmektedir.
 
5.6.   VUK’nun 359 uncu maddesindeki hapis cezaları, haklılık, gereklilik, ekonomik ve sosyal etkileri itibariyle yeniden gözden geçirilmelidir.
 
Hiç belge almaksızın ve vermeksizin tamamen açıktan işlem yapanların hapis cezalarının dışında tutulmakta oluşu da sorgulanması gereken bir husustur.
 
5.7.   VUK’nun 359 uncu maddesinden kaynaklanan hapis cezalarının, son af kanunu kapsamı dışında bırakılması isabetli olmamıştır. (4616 sayılı söz konusu af Kanununun 4-j maddesinde “vergi, resim ve harçlara ilişkin kanunlarda yer alan suçları işleyenler hakkında bu madde hükümleri uygulanmaz.” ibaresine yer verilmiştir.)
 
Vergi Kanunlarındaki hapis cezaları için de bir af kanunu çıkarılmalıdır.
 
5.8. Ceza Mahkemeleri, cezaya konu edilmek istenen sahte veya yanıltıcı belge ile ilgili olarak, vergi tarhiyatı yapılıp yapılmadığını, bu tarhiyatın vergi yargısına intikal edip etmediğini araştırmalı, şayet olay vergi yargısına intikal etmiş ise, vergi yargısının sonucunu bekleyerek ve bu sonucu dikkate alarak beraat veya mahkumiyet kararı vermelidir. Bu tutum yargının bağımsızlığına gölge düşürmeyeceği gibi sağlıklı delillere dayanan kararlar verilemesini ve aynı olayla ilgili farklı kararlar ortaya çıkmasını önleyerek adalet mekanizmasına saygınlık kazandıracaktır. Tabiatıyla ceza mahkemeleri  vergi yargısı ile bağımlı olmayıp, vergi yargısının ulaştığı sonuçları da dikkate alarak kendi kararlarını vereceklerdir. (Bu konuda Sayın Ekrem SARISU tarafından, Finansal Forum Gazetesinin 14 Ocak 2002 sayısında açıklama yapılmış, 16 Ocak sayısında ise konu tüm yönleri ile irdelenmiştir.)
 
5.9. Yukarıda açıklamaya çalıştığımız konularda verilmiş hatalı mahkumiyet kararlarının, hukukun bütün imkanları zorlanarak düzeltilmesi, adalet ve ülke menfaatleri adına önemli bir gerekliliktir.
 
       Bu konuda Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 327 nci ve 330 uncu maddesindeki “YARGILAMANIN YENİLENMESİ” yolunun, haksız mahkumiyete veya ceza türünde hataya uğramış kişiler hakkında uygulanması yasa gereğidir.
 
       Cezanın türünde hataya sebebiyet veren, sahte belge – yanıltıcı belge ayrımının sağlıklı yapılamaması olayları, yukarıdaki 3 no.lu bölümde bahsi geçen 84 no.lu KDV Genel Tebliği ile bir ölçüde önlenmiş bulunmaktadır. Bu Tebliğdeki anlayışa aykırı olarak hapis yerine ağır hapis cezası verilmesi şeklindeki hatalı kararların, söz konusu Tebliğin çıkmış olmasına istinaden yargılamanın yenilenmesine konu edilmesi gerekir.
 
5.10.Hüsnüniyetli mükellefler, hiçbir suçları yokken, yanıltıcı belgeleri bilmeyerek alıp kayıtlarına geçmek suretiyle buradan kaynaklanabilecek parasal cezalara ve kendilerine kasıt izafe edilerek hapis cezalarına maruz kalabilirler.
 
Böyle bir akıbete uğramamak için, mal ve hizmet alımlarında, belge kabul ederken azami dikkat göstermeleri ve bir suçlamaya maruz kaldıkları takdirde kasıtlı olmadıklarını tevsik için tedbir almaları gerekir. (Bu konuda DENET’in 2000/101 sayılı Sirkülerine bakınız.)


1 Maliye Bakanlığı’nca hazırlanan “BİR REFORMUN ANATOMİSİ” isimli, 4369 sayılı Kanun’un oluşumunu 
   açıklayan kitabın 90 ıncı sahifesi
[1]  Hapis cezasının para cezasına çevrilmesinde dikkate alınacak asgari ücretin, bu cezanın  
    verildiği tarihte (hüküm tarihinde) geçerli asgari ücret olduğu yasa metninde belirtilmiş     
    olmakla beraber Anayasa Mahkemesi, cezanın suçun işlendiği tarih itibariyle sabit olması     
    ve zaman içinde değişmemesi prensibinden hareketle “hüküm tarihinde” ibaresini iptal 
    etmiştir. (7.6.1999 tarih ve E:1999/10, K:1999/22 – R.G. 12.10.2000 – 24198)
 
Bu durumda, hapis cezasının her bir günü için, fiilin işlendiği (muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgenin kayda alındığı) tarih itibariyle geçerli asgari ücretin yarısı dikkate alınacaktır.
 
 
 
Ücretsiz üyelik
Şifremi Unuttum
USD
Euro
Üfe & Tüfe Oranlarını görmek için aşağıdaki excel ikonuna tıklayınız.

*Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileridir.​

ÜFE & TÜFE
Endeks Arşivi

Excel Dokümanı
     
  Copyright ® 2013 Esenlik Yeminli Mali Müşavirlik Ltd. Şti. Web Tasarımı