Okunma Sayısı : 4943
   
Sizden Gelenler - VERGİ KANUNLARI AÇISINDAN DEVİR
Yayımlanma Tarihi: 26.06.2007
 
Onur ELELE
Hesap Uzmanı
 
 
VERGİ KANUNLARI AÇISINDAN DEVİR
 
I- GİRİŞ
 
Devir işlemleri başta Türk Ticaret Kanunu olmak üzere, olayın mahiyetine göre Sermaye Piyasaları Kanunu ve Rekabet Kanunu gibi farklı hukuk dallarını da ilgilendirmektedir. Ancak bu makalede devir işlemlerinin sadece vergi kanunları açısından bir değerlendirmesi yapılacak; gerek duyulmadıkça devir işlemlerinin gerçekleştirilmesi sırasında uygulanması gereken prosedürlere ya da olayın diğer hukuk dallarını ilgilendiren boyutuna girilmeyecektir. Makalede devir işleminin yapılmasına ilişkin örnek bir uygulamaya da yer verilmiş; ayrıca devralınan kuruma ait zararların devralan kurum bünyesinde mahsubu uygulamada sıkça karşılaşılan bir sorun olduğu için ayrıntılı olarak ele alınmıştır.
 
II- YASAL DÜZENLEMELER
 
Kurumlar Vergisi Kanunu, birleşme olgusunu Türk Ticaret Kanunu’ndan farklı olarak vergiye tabi olan birleşme ve vergisiz birleşme olarak ikiye ayırmış; vergiye tabi olanı “birleşme”, vergisiz birleşmeleri ise “devir” olarak adlandırmıştır. Her iki düzenleme de, Türk Ticaret Kanunu açısından birleşme olarak kabul edilmekte olup aynı hükümlere tabi tutulmaktadır.
 
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 19’uncu maddesinin birinci fıkrası uyarınca, birleşme sonucunda infisah eden kurum ile birleşilen kurumun kanuni veya iş merkezlerinin Türkiye'de bulunması ve münfesih kurumun devir tarihindeki bilanço değerlerinin, birleşilen kurum tarafından bir bütün halinde devralınması ve aynen bilançosuna geçirilmesi şartları dahilinde gerçekleşen birleşmeler devir hükmündedir. Aynı maddenin ikinci fıkrası uyarınca, kurumların belirtilen şartlar dahilinde tür değiştirmeleri de devir hükmündedir.
 
Birleşme işlemine taraf kurumların kanuni veya iş merkezlerinin Türkiye’de bulunması şartı devir işleminin sadece tam mükellef kurumlar arasında gerçekleştirilebileceğini göstermektedir. Esasen vergi erteleme müessesesi niteliği ağır basan devir işlemlerinde, ertelenen kurum kazancının ileride vergilendirilebilmesi birleşen kurumların tam mükellef olmalarını gerektirmektedir.
 
Münfesih kurumun devir tarihindeki bilanço değerlerinin birleşilen kurum tarafından bir bütün halinde (tüm aktif ve pasifleri ile birlikte kül halinde) devralınarak, kendi bilançosuna aynen geçirilmesi, tüm aktif ve pasif hesapların mukayyet değerleri üzerinden kül halinde devralan kurum hesaplarına aktarılmasını ifade etmektedir. Ayrıca bir değerleme yapılmayacaktır. Kaydi değerleri üzerinden devralınan kıymetler ileride elden çıkarıldığında, içerdikleri gizli yedekler realize edilecek ve kurum kazancının bir unsuru olarak vergilendirilecektir.
 
Devrolan şirket ile devralan şirket arasında iştirak ilişkisi olması durumunda, devralan şirket bünyesinde yapılacak sermaye artışının söz konusu iştirak paylarına isabet eden tutardan daha az gerçekleşmesi kanunda belirtilen şartların ihlali anlamına gelmemektedir.
 
KVK’nın 20’nci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen şartlara uyulduğu takdirde, devirlerde, münfesih kurumun sadece devir tarihine kadar elde ettiği kazançlar vergilendirilir; birleşmeden doğan karlar ise hesaplanmaz ve vergilendirilmez.
 
Birinci şart; münfesih kurum ile birleşilen kurumun; devir tarihi itibariyle (şirket yetkili kurulunun devre ilişkin kararının Ticaret Sicilinde tescil edildiği tarih, devir tarihi olarak dikkate alınacaktır) hazırlayacakları ve müştereken imzalayacakları münfesih kuruma ait kurumlar vergisi beyannamesi ile devir işleminin hesap döneminin kapandığı aydan kurumlar vergisi beyannamesinin verildiği ayın sonuna kadar geçen süre içerisinde yapılması halinde, münfesih kurumun önceki hesap dönemine ilişkin olarak hazırlayacakları ve müştereken imzalayacakları münfesih kuruma ait kurumlar vergisi beyannamesini birleşmenin Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edildiği tarihten itibaren otuz gün içinde münfesih kurumun bağlı bulunduğu vergi dairesine vermesidir.
 
İkinci şart ise, birleşilen kurumun, münfesih kurumun tahakkuk etmiş ve edecek vergi borçlarını ödeyeceğini ve diğer ödevlerini yerine getireceğini münfesih kurumun birleşme sebebiyle verilecek olan kurumlar vergisi beyannamesinin ekinde vereceği bir taahhütname ile taahhüt etmesidir.
 
Yukarıda belirtilen koşullara uyulduğu takdirde, münfesih kurumun sadece devir tarihine kadar elde ettiği kazançlar vergilendirilecektir. Doğrudan doğruya devir işleminden kaynaklanan karlar ise vergilendirilmeyecektir.
 
KVK’nın 21’inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, gerçekleştirilen devir işlemi sonucu münfesih kurum adına tahakkuk eden vergilerden; münfesih kurum adına tahakkuk edenler, devralan kurumun devrin gerçekleştiği hesap dönemine ilişkin kurumlar vergisi beyannamesinin verildiği ayın sonuna kadar devralan kurumlarca ödenecektir.
 
Devir tarihinin içinde bulunduğu dönem için geçici vergi beyannamesi verilmeyecektir. Devrolan kurumun devir tarihine kadar olan kazançlarının vergilendirilmesi için verilen devir beyannamesinde, hesaplanan kurumlar vergisinden mahsup edilemeyen geçici vergi kalması halinde, bu tutar devralan kuruma intikal edecektir. İntikal eden geçici vergi, devralan kurumun öncelikle diğer vergi borçlarına mahsup edilecek, artan kısım bulunması halinde ise devralan kurum iade alabilecektir.
 
492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 123’üncü maddesi uyarınca; anonim, eshamlı komandit ve limited şirketlerin kuruluş, sermaye artırımı, birleşme, devir, bölünme ve nev'i değişiklikleri nedeniyle yapılacak işlemler harca tabi tutulmamaktadır.
 
488 sayılı Damga Vergisi Kanunu’nun, Damga Vergisinden İstisna Edilen Kağıtlar’a ilişkin 2 sayılı tablonun IV/17 bendi uyarınca, birleşme, devir, bölünme nedeniyle düzenlenen kağıtlar damga vergisinden istisnadır. Dolayısıyla devir işlemleri sırasında düzenlenen birleşme sözleşmeleri ve ana sözleşme değişikliklerinde damga vergisi tahakkuk ettirilmeyecektir.
 
6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu’nun 29’uncu maddesinin (s) bendi uyarınca, KVK’ya göre yapılan birleşme, devir, bölünme ve hisse değişimi işlemlerinden doğan kazançlar Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisinden istisnadır.
 
Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 17’nci maddesinin dördüncü fıkrasının (c) bendi aşağıdaki gibidir:
 
“Gelir Vergisi Kanunu’nun 81’inci maddesinde belirtilen işlemler ile Kurumlar Vergisi Kanununa göre yapılan devir ve bölünme işlemleri KDV’den istisnadır. (Bu kapsamda vergiden istisna edilen işlemler bakımından Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 30’uncu maddesinin (a) bendi hükmü uygulanmaz. İşlem sonunda faaliyetini bırakan, bölünen veya infisah eden mükelleflerce yüklenilen ve indirilemeyen vergiler, faaliyete başlayan veya devir ve bölünme sonrasında devredilen veya bölünen kurumların varlıklarını devralan mükellefler tarafından mükerrer indirime yol açmayacak şekilde indirim konusu yapılır.)”
 
İlgili madde hükmü uyarınca, Kurumlar Vergisi Kanunu’na göre yapılan devir işlemleri katma değer vergisinden istisna edilmiştir. Devredilen kıymetler, KDV hesaplanmaksızın devralan şirkete intikal edecektir. Ayrıca devrolunan kurumun devir tarihinde sonraki döneme devreden Katma Değer Vergisi var ise, söz konusu vergiyi devralan kurum mükerrer indirime yol açmayacak şekilde indirim konusu yapabilecektir. Devrolan kuruma ait KDV iade, mahsup, tecil terkin işlemlerini devralan kurum takip edecektir.
 
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 36’ncı maddesi uyarınca, iki veya daha ziyade hükmi şahsın birleşmesi halinde yeni kurulan hükmi şahıs, devir halinde devir alan hükmi şahıs, bölünme halinde bölünen hükmi şahsın varlıklarını devralan hükmi şahıslar, şekil değiştirme halinde yeni hükmi şahıs, birleşen, devir alınan, bölünen veya eski şekildeki hükmi şahıs ve şahısların yerine geçecektir.
 
Devrolan şirketin elde ettiği teşvikler, yatırım indirimi belgesi, inşaat ve maden arama ruhsatları ile imtiyaz belgelerinde mündemiç olan hakları külli halefiyet uyarınca devralan şirkete intikal eder. İlgili makamlara gerekli bilgi ve belgelerin verilerek vizelerin alınacağı tabiidir.
 
TTK’nın151’inci maddesinde belirtilen külli halefiyet uyarınca, birleşen kuruma ait hak ve borçlar birleşilen kuruma intikal edeceğinden, devrolan kuruma ait iş ve kredi sözleşmelerinde belirtilen hak ve yükümlülükler herhangi bir değişiklik yapılmasına gerek olmadan devralan kuruma geçecektir. Ancak devir gerçekleştikten sonra devralan kurum yetkilileri tarafından yeni durumun karşı tarafa bildirilmesi gerekir.
 
Devir giderlerinden belli iktisadi kıymetlere ilişkin olanlar, ilgili kıymetin maliyetine ilave edilir. Diğer devir giderleri aktifleştirilip beş yılda itfa edilebileceği gibi doğrudan gider de kaydedilebilir.
 
Amortisman uygulamasında, devir işleminin gerçekleştiği hesap döneminde, devrolan şirket devir tarihine kadar, devralan şirket ise devir tarihinden sonraki dönem için kıst amortisman ayıracaktır. Sonraki hesap dönemlerinde ise devralan şirket amortisman ayırmaya devrolan şirketin kaldığı yerden devam edecektir. Devir işlemlerinde, birleşme işleminin aksine devralınan iktisadi kıymetler devralan şirket açısından yeni bir iktisap olarak değerlendirilmemektedir.
 
Ödeme kaydedici cihazları devralan kurum, vergi dairesine müracaatla gerekli işlemleri yaptırarak ve cihazların hafızasını değiştirerek bu cihazları kullanabilir. Kullanılmayacak cihazlar, vergi dairesi tarafından gerekli işlemler yapıldıktan sonra mühürlenir.
 
III- DEVRALINAN KURUMA AİT ZARARLARIN MAHSUBU
 
A- Zarar Mahsubuna İlişkin Genel Düzenleme
 
5520 sayılı yeni Kurumlar Vergisi Kanunu’nun zarar mahsubuna ilişkin 9’uncu maddesi aşağıdaki gibidir:
 
“(1) Kurumlar vergisi matrahının tespitinde, kurumlar vergisi beyannamesinde her yıla ilişkin tutarlar ayrı ayrı gösterilmek şartıyla aşağıda belirtilen zararlar indirim konusu yapılır:
 
a) Beş yıldan fazla nakledilmemek şartıyla geçmiş yılların beyannamelerinde yer alan zararlar.
 
Kanunun 20’nci maddesinin birinci fıkrası çerçevesinde devralınan kurumların devir tarihi itibarıyla öz sermaye tutarını geçmeyen zararları ile 20’nci maddenin ikinci fıkrası kapsamında gerçekleştirilen tam bölünme işlemi sonucu bölünen kurumdaki öz sermayesinin devralınan tutarını geçmeyen ve devralınan kıymetle orantılı zararların indirilmesinde aşağıdaki şartlar ayrıca aranır:
 
1) Son beş yıla ilişkin kurumlar vergisi beyannamelerinin kanunî süresinde verilmiş olması.
 
2) Devralınan kurumun faaliyetine devir veya bölünmenin meydana geldiği hesap döneminden itibaren en az beş yıl süreyle devam edilmesi.
 
Bu şartların ihlâli halinde, zarar mahsupları nedeniyle zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler için vergi ziyaı doğmuş sayılır.
 
B- 5520 Sayılı Kanun İle Getirilen Düzenleme
 
5422 sayılı Kanun’da olduğu gibi 5520 sayılı yeni Kurumlar Vergisi Kanunu’nda da, devir hallerinde devralan kurumlar için zarar mahsubuna olanak tanınmıştır.
 
5520 sayılı Kanun uyarınca, devralan kurumlar kendi bünyelerinde oluşan zararların yanı sıra, devralınan kurumların devir tarihi itibarıyla öz sermaye tutarını geçmeyen zararları da kazançlarından indirebileceklerdir. 5422 sayılı Kanun’da zarar mahsubu hakkı öz sermaye yerine devralınan kurumun aktif toplamı ile sınırlıydı.
 
Mahsup edilebilecek zararlar, hangi hesap dönemine ait olduğu devralan kurumların beyannameleri ekinde ayrıca bildirilmek şartıyla, mükelleflerce serbestçe belirlenebilecektir.
 
Öz sermaye tutarından kasıt, Vergi Usul Kanununun 192’nci maddesi uyarınca, devralınan kuruma ilişkin bilanço aktif toplamından bilançoda yer alan borçların düşülmesi sonucu bulunacak tutardır. Devralınan kurumun öz sermaye tutarının sıfır veya negatif olması halinde bu kurumların zararlarının mahsubu mümkün değildir.
 
Zarar mahsubunun yapılabilmesi için; devralınan kurumun son beş yıla ilişkin kurumlar vergisi beyannamelerinin kanuni süresinde verilmiş olması, ayrıca devir neticesinde zarar mahsubu yapacak kurumun, devralınan kurumun faaliyetine devrin meydana geldiği hesap döneminden itibaren en az beş yıl süreyle devam etmesi gerekmektedir.
 
Yukarıda yer alan “devralınan kurumun faaliyetine devam” şartı, “aynı sektörde faaliyet gösterme” şartından daha dar kapsamlı bir şart olup faaliyetin zarar mahsubu olanağını elde ettikten sonra herhangi bir şekilde faaliyetin sınırlandırılmamasını ifade etmektedir. Faaliyetin, zarar mahsubu yapıldıktan sonra arızi hale getirilmesi veya sona erdirilmesi halinde zarar mahsubu uygulamasından yararlanılması mümkün değildir.
 
Şartların ihlali halinde zarar mahsubu olanağı ortadan kalkacağından gerekli düzeltme işlemi yapılacak; yersiz zarar mahsubu nedeniyle zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler için vergi ziyaı doğmuş sayılacaktır.
 
C- 5422 sayılı Kanun İle 5520 sayılı Kanun’un Karşılaştırılması:
 
5422 sayılı Kanun’da zarar mahsubu hakkı devralınan kurumun aktif toplamı ile sınırlı iken 5520 sayılı Kanun’da zarar mahsubu hakkı devralınan kurumun öz sermayesi ile sınırlandırılmıştır. Buradaki amaç, birikmiş zararı olan bir kurumun devir tarihinden önce çeşitli yollarla (muvazaalı borçlanmalar vb.) aktiflerinin şişirilerek devralan kurum bünyesinde haksız yere daha fazla zararın mahsup edilmesinin önüne geçmektir. Ancak yeni düzenlemedeki öz sermaye sınırının bu amacı gerçekleştirmede yeterli olmayacaktır. Zira bir kurumun öz sermayesinin de muvazaalı işlemlerle fiktif olarak arttırılması mümkündür.
 
Eskiden aranmakta olan devralınan ve devralan şirketin aynı sektörde faaliyet göstermesi şartı kaldırılmış, bunun yerine devralınan kurumun faaliyetine devrin meydana geldiği hesap döneminden itibaren en az beş yıl süreyle devam etmesi şartı getirilmiştir. Hiç bir anlamı olmayan “aynı sektörde faaliyet gösterme” şartının kaldırılması yerinde olmuştur. Zira bu tanım dar anlamda anlaşıldığı zaman devre konu olabilecek şirket sayısını oldukça sınırlamakta ve düzenlemeyi işlevsiz kılmakta, geniş anlamda anlaşıldığı zaman ise uygulama pek çok şirketi kapsayacağından kanunda buna ilişkin bir sınırlama getirilmesinin anlamı kalmamaktaydı.
 
5520 sayılı yeni Kurumlar Vergisi Kanunu ile getirilen devralınan kurumun faaliyetine devrin meydana geldiği hesap döneminden itibaren en az beş yıl süreyle devam etmesi şartı, devralınan kurumların ekonomiye yeniden kazandırılmasını amaçlamaktadır. Ancak, kanunun gerekçesinde, “devralınan kurumun faaliyetine devam” şartından sadece “faaliyetin arızi hale getirilmesi” veya “sona erdirilmesi”nin şartın ihlali olarak yorumlanması gerektiği belirtilmektedir. “Herhangi bir şekilde faaliyetin sınırlandırılmaması”na yönelik ifadenin de, faaliyet alanlarının daraltılmaması olarak anlaşılması gerekir. Bu takdirde, faaliyetin hacim olarak azaltılması zarar mahsubu hakkını ortadan kaldırmayacaktır. Dolayısıyla devir tarihinden itibaren, devralınan kurumun faaliyetleri durdurulmamakla birlikte satışları minimum düzeye çekilerek kanun hükmünün ihlal edilmesi mümkündür.
 
IV- DEVİR İŞLEMİNİN YAPILMASINA İLİŞKİN ÖRNEK
 
Devrolan şirketin devralan şirkete bilanço kalemleri devredilirken, nominal sermaye dışındaki kalemlerin aynen aktarılması, nominal sermayenin ise birleşen şirketlerin cari değerlerinin birbirine oranlanması suretiyle tespit edilecek değiştirme birimine göre hesaplanan tutarda artırılması ve düzenleyici hesaplarla bilanço denkliğinin sağlanması gerekmektedir. Düzenleyici hesaplar kurum kazancıyla ilişkilendirilmeyecek, sadece bilançoda gözükecektir.
 
- Nominal sermayesi 2.000.000.-YTL olan (X) A.Ş., nominal sermayesi 600.000.-YTL olan (Y) A.Ş.’nin tamamını devir yoluyla bünyesine almak istemektedir. Şirketlerin bilançoları aşağıdaki gibidir:
 
X. AŞ Bilançosu
Dönen Varlıklar                   1.000.000                 Sermaye                                                        2.000.000
Duran Varlıklar                    1.000.000
Aktif Toplam                      2.000.000                 Pasif Toplam                                         2.000.000
 
 
Y. AŞ Bilançosu
Dönen Varlıklar                      100.000               Sermaye                                                    600.000
Duran Varlıklar                       500.000
Aktif Toplam                         600.000               Pasif Toplam                                                    600.000
 
 
- Yapılan değerleme sonucunda (X) A.Ş’nin cari değeri 10.000.000.-YTL, (Y) A.Ş.’nin cari değeri ise 1.200.000.-YTL olarak tespit edilmiştir.
 
- (X) A.Ş. bu doğrultuda sermaye arttırımına giderek, arttırdığı sermaye tutarını temsil eden hisse senetlerini (Y) A.Ş.’nin ortaklarına vererek, (Y) AŞ.’yi devralacaktır.
 
- Sermaye arttırımı sonucu (X) A.Ş.’nin cari değerinin (10.000.000 + 1.200.000)= 11.200.000.-YTL’ye ulaşması gerekmektedir. Bu amaçla (X) A.Ş.’nin nominal sermayesini (Y) A.Ş.’nin nominal sermayesine eşit bir miktarda arttırmasına gerek yoktur. Esasen bu doğru da olmaz. Çünkü şirketlerin nominal sermayeleri ile cari değerleri arasındaki orantı farklıdır. (X) A.Ş.’nin nominal sermayesini temsil eden her bir 1.-YTL’lik hisse senedinin cari değerle karşılığı 5.-YTL (10.000.000 / 2.000.000) iken; (Y) A.Ş.’nin nominal sermayesini temsil eden her bir 1.-YTL’lik hisse senedinin cari değerle karşılığı sadece 2.-YTL’dir (1.200.000 / 600.000).
 
- Şirket ortakları arasında adil bir hisse dağılımı sağlanabilmesi için, (X) A.Ş.’nin sermaye arttırımı sırasında dikkate alınacak değiştirme oranı aşağıdaki gibi hesaplanacaktır:
 
Değiştirme Oranı =                            (Devralınacak (Y) A.Ş.’nin Cari Değeri)
(Devralınacak (Y) A.Ş.’nin Cari Değeri + (X) A.Ş.’nin Cari Değeri)
 
Değiştirme Oranı; (Y) A.Ş., (X) A.Ş. tarafından devralındıktan sonra, (X) A.Ş.’nin arttırılmış sermaye yapısı içerisinden (Y) A.Ş. ortaklarına verilecek hisse miktarının toplam içindeki yüzdesini ifade etmektedir. Oranlamada şirketlerin cari değerleri dikkate alınarak, her bir şirket ortağının devir öncesi iktisadi varlığında bir değişim olmaması için toplam cari değer içerisinden alması gereken pay hesaplanmaktadır.
 
Örnek olay için, Değiştirme Oranı = (1.200.000) / (1.200.000 + 10.000.000) = 0,1071
 
Değiştirme Oranı bize (X) A.Ş.’nin sermayesi arttırıldıktan sonra, (Y) A.Ş. ortaklarına verilmesi gereken (X) A.Ş. hisse senedi oranını göstermektedir. Yani (X) A.Ş.’nin sermayesi öyle bir miktarda arttırılmalıdır ki; sermayesi arttırıldıktan sonraki (X) A.Ş. hisselerinin (0,1071 x 100)= %10,71’i (Y) A.Ş. ortaklarına verilebilsin, kalan (1 – 0,1071) x 100 = % 89,29’u ise (X) A.Ş.’nin eski ortaklarında kalsın.
 
- Değiştirme Oranı Doğrultusunda (X) A.Ş.’nin Arttırması Gereken Sermaye Miktarının Hesaplanması:
 
Sermaye arttırımı sonucunda (X) A.Ş. ortaklarının ellerindeki hisse senetlerinin toplam sermaye içerisindeki payının %89,29 olması için ulaşılması gereken yeni sermaye miktarı aşağıdaki gibi hesaplanır:
 
(X)A.Ş. Tarafından Arttırılacak Sermaye = ((X) A.Ş.’nin Nominal Sermayesi) /
(1 – (Y) A.Ş. Ortakların Arttırılmış Sermaye İçerisinde Olması Gereken Payı)
 
(X)A.Ş. Tarafından Arttırılacak Sermaye = 2.000.000/(1 – 0,1071)= 2.239.892YTL
 
(Y) A.Ş. Ortaklarına Verilecek Miktar       = 2.239.892 – 2.000.000) = 239.892.-YTL
Toplam İçerisindeki Payı = %10,71
 
(X) A.Ş. Ortaklarında Kalan Miktar           = 2.000.000.-YTL
Toplam İçerisindeki Payı = %89,29
 
Devir İşlemi sonrası oluşan yeni durum aşağıdaki gibi olacaktır:
 
X. AŞ Bilançosu
Dönen Varlıklar                   1.100.000                 Sermaye                                                        2.239.892
Duran Varlıklar                    1.500.000                   -x’in eski ortaklarının payı           2.000.000
                                                                           -y’nin ortaklarının payı            239.892
                                                                         Düzenleyici Hesap                                        360.108
 
Aktif Toplam                      2.600.000                 Pasif Toplam                                         2.239.892
 
 
 
V- İDARİ DÜZENLEME EKSİKLİĞİ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME
 
Vergisiz birleşme olarak tanımlayabileceğimiz devir işlemlerinin birleşme müessesesine göre içerdiği avantajlar, uygulamada şirket birleşmelerinin hemen tamamının devir şartları doğrultusunda gerçekleştirilmesi sonucunu doğurmaktadır. Devir müessesesi, özellikle son beş yıllık dönemde şirketler tarafından çok sık başvurulan bir uygulama olmasına rağmen, devir işlemlerinin yapılmasına ilişkin ayrıntılı idari düzenlemelerin bulunmamasını anlamak mümkün değildir. İdari düzenlemedeki eksiklik uygulayıcıları zor durumda bırakmakta, bu bilgi eksiliği de uygulamada karşılaşılan özellikli sorunların çözümü bir yana, çoğu zaman en basit işlemlerin dahi yanlış yapılması sonucunu doğurmaktadır. Mevzuat eksikliği, devir işlemlerine muhatap olanların hak kaybına uğramamak için kendi aralarında kayıtlarına yansıtmadıkları ilave çözümler üretmesine yol açmaktadır. Mevcut sorunların çözümü için, özellikle devrolan kurum ortaklarının vergilendirilmesine ilişkin ilave istisnaların getirilmesine ve devre konu şirketlerin bilançolarının birleştirilmesinde yapılacak hesaplamalara ilişkin ayrıntılı idari düzenlemelerinin bir an önce hayata geçirilmesi gerekmektedir.
 
 
 
YARARLANILAN KAYNAKLAR
 
- ELELE, Onur, “5520 Sayılı Yeni Kurumlar Vergisi Kanunu Uyarınca Zarar Mahsubu”, Vergi Dünyası, Yıl:26, Sayı:308 (Mayıs 2007), s.74-78.
 
- KAVAK, Ahmet, Sermaye Şirketlerinin Tasfiye, Birleşme, Devir ve Bölünme İşlemleri, Ankara, Maliye ve Hukuk Yayınları, 2005.
 
- ÖZBALCI, Yılmaz, Kurumlar Vergisi Kanunu Yorum ve Açıklamaları, Ankara, Oluş Yayıncılık, 2004.
 
- TARAKÇI, Hızır, Kurumlarda Sona Erme, İstanbul, Polaris Yayınları, 2003.
 
- YILDIRIM, Ali Haydar ve KOLOTOĞLU, Olcay, Anonim ve Limited Şirketlerin Kuruluşu – Tasfiyesi Birleşmesi Devri Nevi Değişikliği Bölünme ve Hisse Değişimi, Ankara, Yaklaşım Yayıncılık, 2.B., 2003.
 
 
 
Ücretsiz üyelik
Şifremi Unuttum
USD
Euro
Üfe & Tüfe Oranlarını görmek için aşağıdaki excel ikonuna tıklayınız.

*Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileridir.​

ÜFE & TÜFE
Endeks Arşivi

Excel Dokümanı
     
  Copyright ® 2013 Esenlik Yeminli Mali Müşavirlik Ltd. Şti. Web Tasarımı