Dairesi
SONRADAN ORTAYA ÇIKAN VADE FARKLARININ, ALACAK OLARAK DOĞDUKLARI DÖNEMDE ELDE EDİLMİŞ SAYILARAK VERGİLENDİRİLMESİ GEREKTİĞİ HK.
Karar No
11
Esas No
484
Karar Tarihi
08-01-1999
 
Dairesi
Karar Yılı
Karar No
Esas Yılı
Esas No
Karar Tarihi
VERGİ DAVA DAİRELERİ
1999
11
1997
484
08/01/1999
 
KARAR METNİ

SONRADAN ORTAYA ÇIKAN VADE FARKLARININ, ALACAK OLARAK DOĞDUKLARI DÖNEMDE ELDE EDİLMİŞ SAYILARAK VERGİLENDİRİLMESİ GEREKTİĞİ HK.

Temyiz Eden : ... Vergi Dairesi Müdürlüğü

Karşı Taraf : ... Anonim Şirketi

Vekilleri : Av. ...-Av. ...

İstemin Özeti : Motorlu taşıt aracı ticaretiyle uğraşan Kurumun 1987 takvim yılının Mayıs-Haziran döneminde noksan satış tutarları üzerinden fatura düzenlediği saptanmış ve adına kaçakçılık cezalı katma değer vergisi salınmıştır.

Matrah farkı, davacının taşıtları vadeli satmasına ve vade farkı tahsil etmesine karşın, peşin satış fiyatı üzerinden fatura düzenlenmesi nedeniyle saptanmıştır.

Tarhiyata karşı açılan davayı inceleyen ...Vergi Mahkemesi, ... günlü ve ... sayılı kararıyla; satışın peşin satış niteliğinde olduğu, taşıt aracının hemen teslim edildiği ve trafik
sicilinde de müşteri adına tescil edildiği, satıştan bir ay sonra alıcının borcun ertelenmesini istemesi halinde bakiye borç için vade farkı tahakkuk ettirilerek katma değer vergisi tahsil edildiği ve bu verginin tahsil tarihindeki beyana dahil edildiği, müşterilerin erteleme talebi kabul edildiği takdirde faiz alacağını güvenceye almak amacıyla senet alındığı, bu senetlerin borç senedi değil, teminat senedi olduğu, satış sözleşmeleri ve yürütülen muhasebe yönteminin Borçlar Kanununda öngörülen taksitli satışa uygun düşmediği, borcun birden fazla kez ertelenmesinin, satışın bu niteliğini değiştirmeyeceği, alıcıların tersine anlatımlarının da ödeme şekline dayandığı, davacının
senetleri alacak senedi olarak nitelemeyerek reoskonta tabi tutmadığı, teminat senedi olarak işleme tabi tutması nedeniyle dönem hasılatının etkilenmediği gerekçesiyle tarhiyatı kaldırmıştır.

Karara karşı yapılan temyiz başvurusunu inceleyen Danıştay Onbirinci Dairesi ... günlü ve ... sayılı kararıyla; davacının, faturanın düzenlendiği tarihte tahsil etmediği halde peşin satış
fiyatı üzerinden hasılat yazdığı, bedelin ödenmeyen kısmı için hesaplanan faizi de dahil ederek bonolar aldığı, vade farklarının tahsil edildikçe veya vadesi geldikçe beyan edildiği, bu yöntemin 3065 sayılı Yasanın 24 üncü maddesinin bertaraf edilmesi sonucunu doğuracağı ve sözleşmelerle yasal düzenlemelerin aşılması anlamına geleceği, tüm bu işlemler karşısında satışın peşin satış, bonoların da teminat senedi kabulüne olanak bulunmadığı, vade farklarını vergiyi doğuran olay döneminde beyan etmeyen kurum adına salınan vergide yasaya aykırılık bulunmadığı ancak, farkın şirket kayıtlarından bulunması nedeniyle doğan vergi kaybına kusur cezası uygulanması gerektiği belirtilerek bozulmuştur.

Bozma kararına uymayan ... Vergi Mahkemesi,... günlü ve ... sayılı kararında; ilk kararında yer alan sözleşmenin içeriği ve davacı kurum işlemlerinin niteliğine ilişkin değerlendirmeyi yinelemiş, Borçlar Kanununun akit serbestisi ilkesine değindikten sonra geçerli sözleşmelerin vergi idaresi yönünden de geçerli kabul edilmesi gerektiğini, benzer davalarda Danıştay Dokuzuncu ve Yedinci Daireleriyle Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu kararlarıyla da mahkemelerinin ulaştığı sonucun doğrulandığını vurgulayarak, tarhiyatın kaldırılması yolundaki ilk kararda direnmiştir.

Direnme kararı, vergi idaresince temyiz edilmiş ve satışların gerçekte vadeli olmasına karşın, peşin satış yapılmış gibi gösterildiği, vade farklarının satış tarihinde hasılat yazılmadığı ve bu durumun vergi ziyaına neden olduğu ileri sürülerek kararın bozulması istenmiştir.

Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği savunulmuştur.

Danıştay Tetkik Hakimi Gülsen BİŞKİN'in Düşüncesi :Temyiz isteminin kabulü ile mahkeme ısrar kararının Danıştay Onbirinci Dairesi kararında yer alan gerekçeler uyarınca bozulması gerektiği düşünülmüştür.

Danıştay Savcısı Ayla PERKTAŞ'ın Düşüncesi :Temyiz başvurusu, motorlu araç ticareti yapan davacı şirketin hesaplarının incelenmesi sonucu araç satış bedellerinin bir kısmının araç teslimi sırasında kayıt ve beyan dışı bırakıldığının tesbiti üzerine salınan katma değer vergisi ve kesilen kaçakçılık cezasını terkin eden Vergi Mahkemesi kararının araç satışlarına ilişkin vade farklarının vergiyi doğuran olayın meydana geldiği tarihte beyan edilmemesi suretiyle verginin geç tahakkukuna sebebiyet verildiği, bu nedenle salınan katma değer vergisinin yerinde olduğu, kaçakçılık cezasını ise matrahın şirket kayıtlarından saptandığı bu nedenle vergi kaçırma kastından sözedilemeyeceğinden tarhiyata kusur cezası uygulanması icapettiği gerekçesiyle bozulmasından sonra aynı mahkemece verilen ısrar kararına ilişkindir.

Israr kararı, uyuşmazlık konusu satışların peşin satış olarak kabulü gerektiği, sözleşme uyarınca müşteriden alınan bonoların teminat senedi niteliğinde olup, sözleşmede belirtilen taliki şart gerçekleşmeden bu senetlerde yazılı tutarın şirket bakımından hesaben elde edilmiş gelir niteliğinde kabulünün mümkün olmadığı gerekçesine dayalıdır.
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 1.maddesinde,ticari zirai sınai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin katma değer vergisine tabi olduğu,10.maddesinin 1.fıkrasında malın teslimi anında vergiyi doğuran olayın meydana geleceği,aynı Yasanın 20.maddesinde ise teslim ve hizmet işlemlerinde matrahın bu işlemlerin karşılığını teşkil eden bedel olduğu,bedel deyiminin malı teslim alan veya kendisine hizmet yapılan veyahut bunlar adına hareket edenlerden bu işlemler karşılığında herne suretle olursa olsun alınan veya bunlarca borçlanılan para,mal ve diğer suretlerde sağlanan ve para ile temsil edilebilenmenfaat hizmet ve değerler toplamını ifade ettiği,aynı Yasanın matraha dahil unsurları,düzenleyen 24.maddenin c
bendinde ise vade farkı fiyat farkı,faiz prim gibi çeşitli gelirler ile servis ve benzer adlar altında sağlanan her türlü menfaat hizmet ve değerlerin matraha dahil olduğu hükme bağlanmıştır.

Olayda; davacı şirketin motorlu araç satışlarında,satış sözleşmesinin imzalanmasından sonra alınan peşinatın müşteri hesabına kaydedilerek fatura kesildiği peşinattan arta kalan miktardaki borcun ödenmesi için müşteriye 30 gün süre verilerek,bu süre içinde ödenmemesi halinde ertelenen borç için aylık ödemeleri göstermek üzere senetler düzenlenerek,taşıt üzerinede haciz konulduğu anlaşılmaktadır. Böylelikle katma değer vergisi peşinat+senetler toplamı üzerinden değil,peşin satış bedeli üzerinden alınmakta yani senetle müşterinin borçlandığı bir kısım fatura dahil edilmemek suretiyle, satış bedellerinin bir kısmı daha sonraki dönemlere kaydedilmekte böylece vergi kaybına sebep olunmaktadır.

Her ne kadar davacı şirket, satışın peşin satış olduğunu, senetlerin teminat niteliğinde olduğunu iddia etmekte ise de; peşin satışta teknik hususlar dışında ödeme koşulları ile ilgili sözleşme düzenlenmesi mutad olmadığı gibi,olayda vadeye bağlanan borcun teminat altına alınması için haciz uygulanması da bu satışın peşin satış olmadığını göstermektedir.

Bu durumda yukarda açıklanan hukuki mevzuat karşısında katma değer vergisi teslimle doğduğundan, vadeli satışlardaki vade farkınında teslim tarihi itibariyle vergi matrahına dahil edilmesi gerektiğinden, yapılan cezalı tarhiyatta isabetsizlik görülmemiştir.

Açıklanan nedenle temyiz isteminin kabulü ile cezalı tarhiyatın terkinine ilişkin ısrar kararının bozulması gerekeceği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

Peşin satış fiyatını belirleyen üretici firmadan aldığı taşıt araçlarını bayi sıfatıyla nihai tüketici durumundaki alıcılara, aralarında yapılan sözleşmedeki kurallara göre aracın hemen teslimi, bedelinin ise engeç 30 gün içinde peşin veya alıcının her başvurusu üzerine otuzar gün erteleyerek, vade farkı eklemek suretiyle satan ve erteleme istendiği takdirde borcun ulaşacağı meblağa göre düzenlenen bonoları satış tarihinde değil, tahsil tarihlerinde hasılat kaydetmesi nedeniyle eleştirilen kurum adına yapılan cezalı katma değer vergisi tarhiyatını kaldıran vergi mahkemesi ısrar kararı temyiz edilmiştir.

Kurumun, taşıt aracı satışları için peşin satış hasılatının tümünü faturanın düzenlendiği tarihte tahsil etmemiş olmasına karşın peşin satış fiyatını esas alarak düzenlediği fatura üzerinden hasılat kaydettiği, taraflar arasında tartışmasızdır. Uyuşmazlık, tahsil edilen peşinattan arta kalan kısma, yani davacı şirket ile alıcılar arasında düzenlenen sözleşme uyarınca alıcının talebine göre ertelenen borcun ulaşacağı tahmini miktar üzerinden alıcıdan alınan erteleme sayısınca bono bedellerine dahil olan katma değer vergisinin beyan zamanına ilişkindir.

3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 20 nci maddesinde teslim ve hizmet işlemlerinde vergi matrahının, bu işlemlerin karşılığını oluşturan bedel olduğu ve bedel deyiminin, malı teslim alan veya kendisine hizmet yapılanlardan alınan veya bunlara borçlanılan değerler toplamını ifade ettiği belirtilmiş, Kanunun 24 üncü maddesinde ise vade farkı ve benzeri gelirlerin de vergi matrahına dahil olduğu açıklanmıştır. Bu nedenle teslim veya hizmetin karşılığını oluşturan bedelin geç ödenmesi nedeniyle hesaplanan vade farkı gelirleri katma değer vergisi matrahına dahildir. Vade farkının teslim anında belli olması veya sonradan ortaya çıkması vergiye tabi olma açısından farklı bir sonuca yol açmamaktadır.

Katma Değer Vergisi Kanununda, sonradan ortaya çıkan vade farklarının vergilendirme dönemine ilişkin özel bir düzenleme bulunmadığı ve Kanunun 1 inci maddesinde ticari faaliyet çerçevesinde yapılan teslimler vergiye tabi tutularak, ticari faaliyetin devamlılığı, kapsamı ve niteliği konusunda Gelir Vergisi Kanununa atıf yapıldığından, bu tür vade farklarının unsuru oldukları ticari kazancın vergilendirilmesine ilişkin genel kurallara tabi olması, bu nedenle de tahakkuk ettikleri, diğer bir ifadeyle alacak olarak doğdukları dönemde elde edilmiş sayılarak
vergilendirilmeleri gerekmektedir.

Dosyada örnekleri bulunan sözleşmeler ve diğer belgelerden sözleşme ve faturaya göre peşin satıldığı akitlerce kabul edilen taşıt araçlarının, ihtilafsız olan peşin satış bedellerinin satış tarihinde hasılat kaydedildiği, gerçekte bu bedelin sadece bir kısmını tahsil etmiş olan kurumun, peşin satış bedeli üzerinden hesaplanan katma değer vergisini satış tarihinde beyan ettiği ancak, muhtemel erteleme sayısı kadar bono bedeline dahil edilen vade farklarını, tahsil tarihlerinde hasılat yazarak ilgili dönem katma değer vergisi beyanına dahil ettiği anlaşılmıştır.

Herhangi bir erteleme döneminde borcunu tasfiye etme girişiminin alıcıya ait olduğu, bu durumda da vade farklarının davacı kurumun alacağı olarak doğduğu dönemde vergilendirileceği gözönüne alındığında, kurum tarafından bu yolla vergi kaybına yol açılmadığı sonucuna varıldığından, tarhiyatın kaldırılması yolundaki kararda hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

Bu nedenlerle temyiz isteminin reddine, 8.1.1999 gününde esasta ve gerekçede oyçokluğu ile karar verildi.

X - K A R Ş I O Y

Uyuşmazlık, otobüs ve kamyon satışı yapan davacı şirketin bu satışları nedeniyle tahsil ettiği vade farklarının satış bedeli içinde kabul edilip edilmeyeceği, başka bir deyişle vade farkı olarak hesaplanan faiz tutarları için alınan senetlerin satışın yapıldığı yılda kayıtlara intikal ettirilerek katma değer vergisinin ödenip ödenmeyeceği hususundan doğmuş bulunmaktadır.

Davacı şirket, taşıt satışlarını müşterileri ile yaptıkları bir sözleşmeye uygun olarak yürüttüklerini, sözleşmeye göre satış bedelinin bir kısmını peşin alıp kalanını müşterinin isteği üzerine vadeye bağladıklarını, kalan borç için vade ve faiz oranına göre hesaplanan senetler aldıklarını, peşin satış bedelinin tamamı için satış tarihinde fatura keserek katma değer vergisini kayıtlarına intikal ettirdiklerini, alınan senetlerin borç senedi olmayıp teminat senedi niteliğinde olduğunu iddia etmekte, Vergi Dairesi Müdürlüğü ise satışların taksitli satış olduğunu, ticari kazançta tahakkuk esası cari olduğundan satış tarihinde vergiyi doğuran olayın meydana geldiğini, vade farklarının tamamının satış yılında elde edildiği kabul edilerek vergilendirilmesi gerektiğini ileri sürmektedir.

3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 20 nci maddesinde teslim ve hizmet işlemlerinde vergi matrahının, bu işlemlerin karşılığını oluşturan bedel olduğu ve bedel deyiminin, malı teslim alan veya kendisine hizmet yapılanlardan alınan veya bunlara borçlanılan değerler toplamını ifade ettiği belirtilmiş, Kanunun 24 üncü maddesinde ise vade farkı ve benzeri gelirlerin de vergi matrahına dahil olduğu açıklanmıştır. Bu nedenle teslim veya hizmetin karşılığını oluşturan bedelin geç ödenmesi nedeniyle hesaplanan vade farkı gelirleri katma değer vergisi matrahına dahildir. Vade farkının teslim anında belli olması veya sonradan ortaya çıkması vergiye tabi olma açısından farklı bir sonuca yol açmamaktadır.

Katma Değer Vergisi Kanununda, sonradan ortaya çıkan vade farklarının vergilendirme dönemine ilişkin özel bir düzenleme bulunmadığı ve Kanunun 1 incimaddesinde ticari faaliyet çerçevesinde yapılan teslimler vergiye tabi tutularak, ticari faaliyetin devamlılığı, kapsamı ve niteliği konusunda Gelir Vergisi Kanununa atıf yapıldığından, bu tür vade farklarının unsuru oldukları ticari kazancın vergilendirilmesine ilişkin genel kurallara tabi olması, bu nedenle de tahakkuk ettikleri, diğer bir ifadeyle alacak olarak doğdukları dönemde elde edilmiş sayılarak vergilendirilmeleri gerekmektedir.

Borçlar Kanununun 222 nci maddesinde, taksitli satış, bir malın bedelinin taksitle ödenmesi şartıyla alıcıya teslim edilmesi şeklinde tanımlanmış olup taksitlerin zamanında ödenmemesi halinde satıcının, ödenmeyen taksitlerin ödenmesini isteyebileceği gibi taraflar arasında kararlaştırılmış ise satıcı satılan malın mülkiyetini ve sözleşmenin bozulmasını isteme hakkına sahip olacağı belirtilmiş bulunmaktadır.

Davacı şirketle, otobüs alıcıları arasında düzenlenen satış sözleşmelerinde, fatura tarihinden itibaren 30 gün içinde bedelin tamamen ödeneceğinin, bu süre içinde ödeme yapılmayarak erteleme istenmesi halinde vade farkı ödenmesi şartıyla erteleme isteğinin kabul edilebileceğinin, ertelenen her borç miktarının ödenmemesi halinde ana paradan ödenmemiş olan borcun muaccel olacağının öngörülmüş bulunması bu sözleşmelerin taksitli satış sözleşmesi olduğunu açık olarak göstermektedir.

Her ne kadar düzenlenen faturaların üzerinde fatura bedelinin 30 günde ödeneceği ibaresi yer almış ise de gerçekte satışların peşin olmadığı, şirketin, alıcılara 20 ay bazen 30 ay gibi uzun bir vadeyi kapsayan eşit taksitlere bölünmüş senetleri imzalatarak aldığı anlaşılmıştır.

Nitekim, otobüs alıcılarının inceleme elemanına verdikleri ifadelerinde, taşıtları vadeli olarak satın aldıklarını ve vadeleri belirlenmiş 20-30 adet senet verdiklerini, taşıtların kendilerine maliyetinin, faturada yazılı miktar ile borcun biteceği tarihe kadar ödedikleri vade farkı toplamından ibaret olduğunu beyan etmişlerdir.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 3/B maddesinde, vergilendirmede, vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu, vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin yemin hariç her türlü delille ispatlanabileceği hükmü karşısında, otobüs alıcılarının da ifadeleriyle belirlendiği üzere davacı şirket ile alıcılar arasında düzenlenen senetlerin alacak senedi olduğunda kuşku bulunmamaktadır.

Vadeye bağlanan alacak nedeniyle ana para, vade farkı ve katma değer vergisinden oluşan miktarlar için müşteri tarafından imzalanarak şirkete verilen ve alacağın takip ve tahsilini sağlayacak olan bonoların, müşteriler yönünden borç, şirket yönünden ise alacak senedi olduğu açık olup bu senetlerin şirket tarafından bankaya verilmemesi ve ciro edilmemiş olması haciz ve rehin uygulaması da yapılan olayda davacı şirket tarafından ileri sürüldüğü gibi anılan bonoların teminat senedi olarak nitelendirilmesini gerektirmez.

5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 13 üncü maddesinde kurumlar vergisinin, 1 inci maddede yazılı mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tesbitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.
Gelir Vergisi Kanununda ise ticari kazançta gelirin elde edilmesi tahakkuk esasına bağlanmış olup, gelir doğuran işlemin eksiksiz olarak yapılması bir başka deyişle gelirin mahiyet ve tutar itibariyle kesinlik kazanmış olması gelirin elde edilmiş sayılması için yeterli sayılmıştır.

213 sayılı Kanunun 19 uncu maddesinde, vergi alacağının, Vergi Kanunlarının vergiyi bağladıkları olayın vukuu veya hukuki durumun tekemmülü ile doğacağı belirtildiğinden ve yukarıda da belirtildiği üzere ticari kazancın tesbitinde tahakkuk esası cari olup taksitli satışlarda vergiyi doğuran olay satışla gerçekleştiğinden tahakkuk eden (peşin fiyat+ vade farkı) satış tutarının tamamının satış faturasında gösterilmesi ve satış tarihi itibariyle deftere hasılat olarak yazılması Kanun hükmü gereğidir. Aksi uygulamanın tahakkuk ve verginin dönemselliği ilkelerine aykırılığı açıktır.

Kaldı ki, tahakkuk esasına göre vergilendirilen gelirin, muhtelif nedenlerle tahsil edilememesi, ilgilinin tasarrufuna girmemesi halinde Kanun koyucu bu hususu gözönünde tutarak 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 322 ve 323 üncü maddesiyle şüpheli ve değersiz alacak olarak zarara intikal ettirilmesini kabul etmiştir. Ayrıca anılan Yasanın 281 inci maddesiyle, vadesi gelmemiş olan senede bağlı alacakların değerleme gününün kıymetine icra olunabileceği, bu takdirde senette faiz nisbeti açıklanmış ise bu nisbetin, açıklanmamışsa Cumhuriyet Merkez Bankasının resmi iskonto haddinin uygulanacağı hükmü getirilmek suretiyle dönemsellik ilkesi korunmuş bulunmaktadır.

Öte yandan, Borçlar Kanununda düzenlenmiş bulunan akit serbestisine ilişkin hükümlere dayanılarak taraflar arasında yapılan sözleşmeler, vergi kanunlarının amir hükümlerinin ve getirdiği sistemin bertaraf edilmesine haklılık kazandıramayacağı gibi bu tür sözleşmelerin vergi idaresini bağlayıcı nitelikte olduğu da kabul edilemez. Aksine bir uygulamanın, vergi kanunlarının öngördüğü sistemin etkin ve adil biçimde uygulanmasını önleyebileceği için hiçbir şekilde kabul edilmesi düşünülemez.

Bu nedenle, davacı şirketin alıcılarla yaptığı satış sözleşmelerine dayanarak ticari kazancın tesbitinde tahakkuk esasını egemen kılan Kanun hükmüne aykırı biçimde işlem yapmasını kabul etmek mümkün değildir.

Kaldı ki, olayda söz konusu sözleşmelere de uyulmamış bulunmaktadır. Zira sözleşmelere göre satışı yapılan araçların peşin satış bedellerinin ödenmeyen kısmını içeren ve 30 gün vadeli senetler düzenlenmesi gerekirken satış sırasında peşin satış bedellerinin ödenmeyen kısmı ile vade farklarını içeren 20 yada 30 adet senet düzenlendiği sözleşmelerin tarafları olan ve vergiyi doğuran olayın doğrudan ilgilisi bulunan alıcıların birbirini doğrulayan ifadelerinden anlaşılmaktadır.

Diğer taraftan senetlerin vadeleri geldiğinde veya tahsil edildiğinde katma değer vergilerinin deftere kaydedilmeleri nedeniyle ortada vergi ziyaı bulunmadığı yolundaki iddianın da geçerliliği yoktur. Zira senetlerin vade veya tahsil tarihinde vergiyi doğuran herhangi bir olay söz konusu değildir. Başka bir deyişle bu tarihlerde mal satışı veya hizmet ifası diye bir olay meydana gelmemiştir. Tahsil edilen katma değer vergisi dahil senet bedelleri vergiyi doğuran taşıt aracı satışı ile ilgilidir ve satışın yapıldığı sırada katma değer vergisinin ve hasılatın kaydedilmesi Kurumlar Vergisi Kanununun göndermede bulunduğu Gelir Vergisi Kanununun tahakkuk esasını cari kılan amir hükmü gereğidir.

Açıklanan nedenlerle, temyize konu Vergi Mahkemesi ısrar kararının bozulması gerektiği oyu ile aksine verilen karara katılmıyoruz.

XX - K A R Ş I O Y

Müşterileri ile yaptığı sözleşme uyarınca satış bedelinin bir kısmını peşin alıp, kalanını müşterinin isteğine göre bazan 30 ila 50 ay arasında değişen vadeye bağlamak, bakiye borç ile sözleşmede öngörülen vade ve faiz oranına göre hesaplanan vade farkları ve katma değer vergisi için aylık senetler düzenlemek ve satış anında aracın mülkiyetini alıcıya devrederek, tamamı tahsil edilmediği halde peşin satış bedelini kayıtlara geçirmek suretiyle otobüs ve kamyon satışı yapan yükümlü şirket adına salınan cezalı katma değer vergisinin terkinine ilişkin vergi mahkemesi ısrar kararının temyizi istenen olayda uyuşmazlık, yükümlü şirketin yaptığı satışların taksitli satış olarak nitelenip nitelenemeyeceği ve bu satışlar nedeniyle tahsil edilen vade farklarının satış anında kesilen faturada gösterilip gösterilmeyeceğine ilişkindir.

Borçlar Kanununun 222 nci maddesinde taksitli satış, taşınır bir malın satış bedelinin tamamı tahsil edilmeden alıcıya teslim edilmesine karşın, alıcı ve satıcı arasındaki anlaşma uyarınca, bedelin belirli ve muntazam vadelerle ödenmesi biçiminde tanımlanmıştır.

Yükümlü şirketle alıcıların serbest iradeleri ile düzenlenen satış sözleşmelerinde yer alan, fatura tutarının ne zaman ödeneceği, belirlenen sürede ödeme yapılmaması ve erteleme istenmesi halinde ana para üzerinden vade farkı ve katma değer vergisi ödenmek üzere ertelemenin kabul edileceği, ertelenen her ay için öngörülen miktarın ödenmemesi halinde ana paradan kalan borcun tamamının muaccel olacağı yolundaki hükümler, bu sözleşmelerin tipik birer vadeli satış sözleşmesi olduğunu ortaya koymakta olup, alınan senetlerin müşteriler yönünden borç senedi, yükümlü şirket yönünden alacak senedi niteliğini taşıdığı açıktır.

3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 20 nci maddesinde teslim ve hizmet işlemlerinde vergi matrahının bu işlemlerin karşılığını oluşturan bedel olduğu ve bedel deyiminin, malı teslim alan veya kendisine hizmet yapılanlardan alınan veya bunlara borçlanılan değerler toplamını ifade ettiği belirtilmiş,

Yasanın 24 üncü maddesinde ise, vade farkı ve benzeri gelirlerin de vergi matrahına dahil olduğu açıklanmıştır.
Yasanın açık hükmü karşısında olayda, bir kısmı peşin alınıp, kalanı senetlere bağlanarak yapılan satış işleminde aracın teslim bedelini dolayısıyla katma değer vergisi matrahını peşin alınan miktarla senetlerin toplam bedelinin oluşturacağı açık olduğundan satış anında düzenlenen faturaya toplam bedelin yazılması gerekir.

Açıklanan nedenlerle vergi mahkemesi ısrar kararının bozulması gerekeceği oyuyla temyiz isteminin reddi yolundaki karara katılmıyorum.


BŞ/ÖEK

 
 
Ücretsiz üyelik
Şifremi Unuttum
USD
Euro
Üfe & Tüfe Oranlarını görmek için aşağıdaki excel ikonuna tıklayınız.

*Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileridir.​

ÜFE & TÜFE
Endeks Arşivi

Excel Dokümanı
     
  Copyright ® 2013 Esenlik Yeminli Mali Müşavirlik Ltd. Şti. Web Tasarımı