Dairesi
ALIMLARINI GERÇEĞE AYKIRI FATURALARLA BELGELENDİREN YÜKÜMLÜ ADİ
Karar No
132
Esas No
306
Karar Tarihi
21-02-1997
 
Dairesi
Karar Yılı
Karar No
Esas Yılı
Esas No
Karar Tarihi
VERGİ DAVA DAİRELERİ
1997
132
1995
306
21/02/1997
 
KARAR METNİ

ALIMLARINI GERÇEĞE AYKIRI FATURALARLA BELGELENDİREN YÜKÜMLÜ ADİ ORTAK-
LIĞIN BU FATURALARDA GÖSTERİLEN KATMA DEĞER VERGİLERİNİ İNDİRİM KONUSU
YAPAMAYACAĞI HK.

Çırçır ve prese fabrikası işletmeciliği yapan adi ortaklık adına müs-
tahsilden yaptığı kütlü pamuk alımlarını gerçeğe aykırı faturalarla
belgelendirerek haksız katma değer vergisi indirimi uyguladığından ba-
hisle 1986 yılının Ekim dönemi için kaçakçılık cezalı katma değer ver-
gisi ve dahili tevkifat salınmıştır.

Tarhiyata karşı açılan davayı inceleyen Adana 1.Vergi Mahkemesi
15.3.1991 günlü ve 1991/579 sayılı kararıyla; olayda, kütlülerin müs-
tahsilden alındığına ilişkin kesin bir tespit bulunmadığı, bazı varsa-
yımlara dayanıldığı, yükümlü adi ortaklığın ihtilaflı dönemde mal a-
lımlarının tamamının ticaret borsası alım-satım beyannameleri, ödeme-
lere ilişkin çekler, sevk ve taşıma irsaliyeleri, nakliye faturaları
gibi resmi belgelerle kanıtlanmış olması nedeniyle bu alımlara ait fa-
turaların gerçeği yansıttığının kabulü gerektiği, bu itibarla, kütlü-
leri müstahsilden aldığı kanıtlanamayan adi ortaklık adına yapılan ce-
zalı tarhiyatta isabet görülmediği gerekçesiyle, tarhiyatı kaldırmış-
tır.

Vergi dairesi müdürlüğünün temyiz istemini inceleyen Danıştay
Yedinci Dairesi 1993/5815 sayılı kararıyla; düzenlenen faturaların,
biçim yönünden 213 sayılı Vergi Usul Kanununun fatura düzenine ilişkin
hükümlerine uygun olmasının, bu faturaların içerik itibarıyla mutlaka
gerçeği yansıttığı anlamına gelmeyeceği, ticaret borsası alım-satım
beyannameleri, sevk irsaliyeleri, kantar tartı pusulaları ve mal bede-
linin ödendiğinin kanıtı olarak gösterilen çeklerin de, söz konusu a-
lım-satımların gerçek olduğu yönünde yükümlü lehine yeterli delil sa-
yılamayacağı gibi adi ortaklığa 1986 yılında fatura düzenleyen kişi-
lerden ... ile ...'nun aleyhlerinde sonuç doğuracağını bildikleri hal-
de düzenledikleri faturaların sahte olduğunu açıkça beyan ve itiraf
etmeleri, ...'ın tüm aramalara rağmen iş ve ikametgah adreslerinde bu-
lunamamaları, ...'un belirttikleri sermayeleriyle satmış göründükleri
emtiaları almalarının ekonomik ve ticari icaplara uymaması, bu fatura-
ların gerçeği yansıtmadığının kabulünü zorunlu kıldığı, bu inceleme ve
tespitler karşısında, adi ortaklığın 1986 yılında anılan 11 kişiden
yaptığı alımların gerçeği yansıtmadığı, bu alımlarla ilgili olarak ya-
pılan katma değer vergisi indirimlerinin yasal olmadığı sonucuna va-
rıldığından, mahkemece yazılı gerekçe ile tesis edilen kararda isabet
görülmediği, öte yandan, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun olay tari-
hinde yürürlükte bulunan 94 üncü maddesinin (B) fıkrasında, geçmiş dö-
nemlere ait işlemler üzerinden dahili tevkifat yapılacağı öngörülmedi-
ği gibi cari vergilendirme dönemindeki işlemler üzerinden yapılan da-
hili tevkifatın, bu vergilendirme dönemini izleyen dönemlere ait gelir
veya kurumlar vergisinden mahsup edileceğine dair bir hükmün de yer
almadığı, dolayısıyla peşin bir vergi niteliği taşıyan dahili tevkifa-
tın, sonuçta yıllık gelir veya kurumlar vergisi beyannamesi üzerinden
hesaplanan gelir veya kurumlar vergisinden mahsubunun gerektiği, mah-
sup edilemeyen bir dahili tevkifatın vergi mükerrerliğine yol açacağı,
her ne kadar dahili tevkifatın zamanında tarh ve tahakkuk ettirilmeme-
si nedeniyle vergi ziyaı meydana gelmişse de, olayın niteliği itiba-
rıyla yükümlü hakkında kaçakçılık cezasına ilişkin hükümlerin uygulan-
masında isabet bulunmadığı gerekçesiyle, mahkeme kararını bozmuştur.

Bozma kararına uymayan Adana 1.Vergi Mahkemesi 2.12.1994 günlü
ve 1994/1204 sayılı kararıyla, ilk kararındaki hukuksal nedenlerle
tarhiyatın kaldırılması yolundaki kararında direnmiştir.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 2365 sayılı Kanunla değişik 3
üncü maddesinde, vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya i-
lişkin işlemlerin gerçek niteliğinin esas olduğu kurala bağlandığın-
dan, vergilendirme ile ilgili belgelerin biçimsel kurallara uygun dü-
zenlenmiş olması, olayın gerçek niteliğinin araştırılmasına ve sonucu-
na göre işlem yapılmasına engel değildir. Bu tür belgelerin gerçeğe
aykırı veya içeriği yönünden yanıltıcı olduğu, usulen geçerli başka
kanıtlarla ispatlanabilir.

Yükümlünün uyuşmazlık konusu dönemde fatura aldığı kişilerle
ilgili olarak yapılan tespitler, bu kişilerin gerçekte tacir olmadık-
larını ve şeklen vergi yükümlülüklerini tesis ettirip ihtiyaç duyanla-
ra belli bir bedel karşılığında fatura sağladıklarını ortaya koymakta-
dır. Dolayısıyla, faturaların biçimsel kurallara uygun olması, sevk
irsaliyesi ve çek düzenlenmesi, borsada tescil yapılması gibi işlem-
ler, faturalarda gösterilen emtianın gerçekten faturaların düzenleyi-
cisi görünen kimselerden satın alındığını kanıtlamaya yeterli değil-
dir. Esasen, gerçeğe aykırı sevk irsaliyesi düzenlenerek de işlemlere
gerçek görüntüsü verilebileceği gibi kimi kişilere çekle ödeme yapı-
lıp, tahsil edilen paranın geri alınması da mümkün olmaktadır. 5590
sayılı Yasanın 52 nci maddesine göre borsada tescil, kural olarak üze-
rine tescil yükümlülüğü düşen tarafın başvurusu üzerine gerçekleştiri-
len beyana dayalı bir işlem olduğundan, tescil konusu emtianın gerçek-
ten satın alındığına kesin bir kanıt sayılamaz.

Uyuşmazlık konusu dönemde yükümlünün gerçeğe aykırı fatura al-
dığı ileri sürülen kişilerle ilgili tespitlerin değerlendirilmesinden,
müstahsilden satın alınan pamuğun, bu kişilerden sağlanan faturalarla
belgelendirildiği ve bu faturalarda yer alan ancak, gerçekte ödenmeyen
katma değer vergisinin indirim konusu yapılmasıyla vergi kaybına yol
açıldığı sonucuna varılmaktadır.

193 sayılı Yasanın 94 üncü maddesinin (B) fıkrasında, dahili
tevkifatın, yıllık gelir ve kurumlar vergisinden mahsubuna olanak ta-
nınmıştır. Olayda, 1986 yılına ilişkin beyannamenin verilip, gerekli
tahakkukların ve tahsilatın yapılmasından sonra inceleme ile ortaya
çıkarılan katma değer vergisi farkı üzerinden hesaplanan dahili tevki-
fatın mahsubuna olanak kalmamakla birlikte, söz konusu dahili tevkifa-
tın zamanında tahakkuk ettirilmemesinden, vergi kaybı doğduğu da açık-
tır.

Vergi Usul Kanununun vergi cezalarını düzenleyen hükümlerinde,
kaçakçılık, ağır kusur ve kusur cezalarının kesilebilmesi, vergi ziyaı
koşulunun varlığına bağlanmıştır. Aynı Yasanın 341 inci maddesinde ise
vergi ziyaı, mükelleflerin veya sorumluların vergilendirme ile ilgili
ödevlerini zamanında yerine getirmemesi veya eksik yerine getirmesi
nedeniyle verginin zamanında tahakkuk ettirilmemesi veya eksik tahak-
kuk ettirilmesi olarak tanımlanmıştır.

Mahsup imkanı kalmadığı için dahili tevkifatın kaldırılması ge-
rekmekte ise de, bu durum, dahili tevkifatın zamanında tahakkuk etti-
rilmemesinden doğan vergi kaybı nedeniyle kesilen cezanın da kaldırıl-
masını gerektirmeyeceğinden, ısrar kararının bu husustaki hüküm fıkra-
sı da yasaya uygun bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, vergi dairesi müdürlüğünün temyiz istemi-
nin kabulüyle ... 1.Vergi Mahkemesinin 2.12.1994 günlü ve 1994/1204
sayılı direnme kararının bozulmasına, karar verildi.

XX - K A R Ş I O Y

Dahili tevkifat uygulaması 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun
94. maddesinin (B) fıkrasında düzenlenmiş olup, 5422 sayılı Kurumlar
Vergisi Kanununun mükerrer 40. maddesinde ise, kurumlar vergisi mükel-
leflerinin de cari vergilendirme dönemi vergilerine mahsup edilmek ü-
zere dahili tevkifat yapması öngörülmüştür.

193 sayılı Yasanın 94. maddesinde, dahili tevkifatın tarh, ta-
hakkuk ve ödenmesi ile dahili tevkifata ilişkin diğer hususlar hakkın-
da, dahili tevkifatın tarhına esas alınan tutarların ilgili bulunduk-
ları kanun hükümlerinin uygulanacağı ve cari vergilendirme dönemi i-
çinde elde edilen ticari, zirai, mesleki kazanç üzerinden 94. maddenin
(A) fıkrası uyarınca tevkif edilmiş bulunan gelir vergisinin ödendiği
belgelendirilmek kaydıyla ödenmesi gereken dahili tevkifattan mahsup
edileceği, mükelleflerin bu madde uyarınca dahili tevkifata ait ödeme-
leri toplamının cari takvim yılına ait yıllık gelir vergisi beyanname-
si üzerinden hesaplanan gelir vergisinden fazla olması halinde ise a-
radaki farkın izleyen dönemlere ilişkin olarak yapılması gereken dahi-
li tevkifata ait ödemeye mahsup edileceği öngörülmüştür.

Maddede belirtildiği üzere cari vergilendirme dönemi ile ilgili
olarak verilen gelir ve kurumlar vergisi beyannameleri üzerinden he-
saplanan ve gelir ve kurumlar vergisinden mahsubuna cevaz verilen da-
hili tevkifat yükümlüler tarafından ödenen bir peşin vergi niteliğinde
olup, dahili tevkifat uygulaması ile ilgili düzenlemelerde vergi in-
celemeleri sonucunda geçmiş dönemlerle ilgili olarak ikmalen ve re'sen
matrah tespiti sonucu yapılacak tarhiyatlar nedeniyle de dahili tevki-
fat yapılacağına ilişkin bir hükme yer verilmemiştir. Dolayısıyla mah-
sup olanağı kalmayan dahili tevkifat uygulamasının mükerrerliğe neden
olacağı kuşkusuz olup, yapılan inceleme sonucu geçmişe yönelik dahili
tevkifat uygulamasının yasal dayanağı bulunmamaktadır.

Öte yandan, 213 sayılı Vergi Usul Kanununda, kaçakçılık, ağır
kusur ve kusur cezalarının hangi hallerde kesileceği belirtilmiş olup,
söz konusu cezaların ortak özelliği bir vergi aslına bağlı olarak he-
saplanıp kesilmeleridir.

Yukarıda belirtilen nedenler karşısında, uyuşmazlık dönemi için
dahili tevkifat uygulaması söz konusu olamayacağına göre vergi kaybın-
dan söz etmek de mümkün görülmediğinden, ısrar kararının dahili tevki-
fat nedeniyle kesilen cezanın kaldırılmasına ilişkin hüküm fıkrası yö-
nünden temyiz isteminin reddi gerektiği görüşüyle kararın bu kısmına
katılmıyoruz.

(MT/ES)




 
 
Ücretsiz üyelik
Şifremi Unuttum
USD
Euro
Üfe & Tüfe Oranlarını görmek için aşağıdaki excel ikonuna tıklayınız.

*Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileridir.​

ÜFE & TÜFE
Endeks Arşivi

Excel Dokümanı
     
  Copyright ® 2013 Esenlik Yeminli Mali Müşavirlik Ltd. Şti. Web Tasarımı