Dairesi
ALICI İFADELERİ, VUK'NUN 3'ÜNCÜ MADDESİ UYARINCA KANIT OLUŞTURDUĞU; İFADELERDE YER ALAN TUTARIN, KDV KANUNUNUN 27'NCİ MADDESİ UYARINCA EMSAL BEDEL OLDUĞU; DÜŞÜK TUTARLI OLARAK FATURA DÜZENLENMESİ EYLEMİNİN, KAÇAKÇILIK CEZASINI GEREKTİRDİĞİ HK.
Karar No
4804
Esas No
8161
Karar Tarihi
18-11-2003
 
Dairesi
Karar Yılı
Karar No
Esas Yılı
Esas No
Karar Tarihi
YEDİNCİ DAİRE
2003
4804
2000
8161
18/11/2003
 
KARAR METNİ

ALICI İFADELERİ, VUK'NUN 3'ÜNCÜ MADDESİ UYARINCA KANIT OLUŞTURDUĞU; İFADELERDE YER ALAN TUTARIN, KDV KANUNUNUN 27'NCİ MADDESİ UYARINCA EMSAL BEDEL OLDUĞU; DÜŞÜK TUTARLI OLARAK FATURA DÜZENLENMESİ EYLEMİNİN, KAÇAKÇILIK CEZASINI GEREKTİRDİĞİ HK.

Temyiz İsteminde Bulunan: Gediz Vergi Dairesi Müdürlüğü Gediz/KÜTAHYA

Karşı Taraf : ...

Vekili : Av. ...

İstemin Özeti : Av malzemeleri ticareti ile uğraşan davacının satışını yaptığı değişik markalı av tüfekleri için düşük tutarlı fatura düzenlemek suretiyle bir kısım hasılatını kayıt ve beyan dışı bıraktığından bahisle, inceleme raporuna dayanılarak, 1997 Ocak ila Aralık dönemleri için, adına re'sen salınan katma değer vergisine ve kesilen kaçakçılık ile özel usulsüzlük cezalarına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada; dosyanın incelenmesinden, davacının av tüfeği sattığı kişilerden ifadesine başvurulanların, adlarına düzenlenen faturaların malın gerçek bedelinden düşük tutarlı olarak düzenlendiklerini belirttiklerinin; bu durumla ilgili olarak davacının, mal aldığı kişi ve firmaların adına düşük tutarlı fatura düzenlemeleri nedeniyle, kendisinin de, aynı oranda düşük tutarlı faturalar düzenlediğini ifade ettiğinin, ifadesine başvurulan alıcıların ödediklerini belirttikleri tutarların toplamının, aynı kişiler adına düzenlenen faturalarda yer alan tutarların toplamına oranlanması ile bulunan oranın, av tüfeklerinin kayıtlı olan hasılatına uygulanması sonucu hesaplanan matrah üzerinden tarhiyat yapıldığının anlaşıldığı; bu haliyle, ifadelerine başvurulan alıcıların belirttikleri tutarların toplamı ile sözü edilen alıcılar adına düzenlenen faturalardaki tutarların toplamı arasındaki farkın vergi dışı bırakıldığı sabit olduğundan, matrahın bu kısmında isabetsizlik bulunmadığı; varsayım ve kıyas yolu ile vergi salınması olanaklı olmadığından, inceleme elemanınca bulunan oranın ifadelere konu faturalar dışında kalan hasılatın tamamına uygulanmasının hukuka uygun bulunmadığı; buna göre, yeniden yapılan hesaplama sonucu Mart, Mayıs ve Kasım dönemlerinde ödenecek katma değer vergisi doğduğu; matrahın oluşum biçimine göre ise, olaya kusur cezası uygulanması icap ettiği; kesilen özel usulsüzlük cezasının ifadelerden hareketle bulunan matraha isabet eden kısmında, isabetsizlik bulunmadığı; ancak, varsayım ve kıyas yoluyla ceza kesilemeyeceğinden, bulunan oranın ifadelere konu faturalar dışdındaki belgeli satışlara uygulanması sonucu kesilen kısmı ile alış faturalarının ne tuturda eksik düzenlendiği tespit edilmediğinden bu nedenle kesilen kısmında hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle tarh ve ceza kesme işlemlerinin kısmen iptali, kısmen de davanın reddi yolundaki Eskişehir İkinci Vergi Mahkemesinin 9.12.1999 gün ve E:1999/223; K:1999/414 sayılı kararının iptale ilişkin hüküm fıkrasının; inceleme raporuna dayanılarak yapılan tarhiyatın yerinde olduğu ileri sürülerek bozulması
istenilmektedir.

Savunmanın Özeti: İstemin reddi gerektiği savunulmuştur.

Tetkik Hakimi Abidin İldeş'in Düşüncesi: Dosyanın incelenmesinden av malzemeleri ticareti ile uğraşan davacının bir kısım hasılatını kayıt ve beyan dışı bıraktığı hususunun incelemeyle tespit edildiğinden bahisle, işlem tesis edildiği anlaşılmıştır.

Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, mahkeme kararının tarh işleminin kısmen iptaline ilişkin hüküm fıkrasının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 344'üncü maddesinin 1'inci fıkrasının olay tarihinde yürürlükte olan biçiminde, kaçakçılık suçu, yükümlü veya sorumlu tarafından kasten vergi zıyaına sebebiyet verilmesi şeklinde tanımlanmış; kastın varlığını kanıt yükünün, iddia edene ait olduğu hükmüne yer verilmiştir.

Olayda; davacının, 1997 yılında elde ettiği hasılatın bir kısmı için belge düzenlemediği; ve bu suretle kasten vergi zıyaına sebebiyet verdiği hususu, temyize konu mahkeme kararı ile de kabul edildiği üzere, gerek kendisinin, gerekse vergiyi doğuran olayla ilgileri doğal ve açık olan alıcıların ifadeleri ile sabittir.

Bu haliyle, dava konusu işlemin kaçakçılık cezası kesilmesine ilişkin kısmında hukuka aykırılık bulunmadığından, mahkeme kararının kaçakçılık cezası kesilmesi işleminin kusur cezasından fazlasına ilişkin kısmının iptaline ilişkin hüküm fıkrasında isabet bulunmamaktadır.

Özel usulsüzlük cezasının kısmen iptaline ilişkin hüküm fıkrasına gelince:

27.2.2003 tarih ve 25033 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 4811 sayılı Vergi Barışı Kanununun, "Kesinleşmemiş veya dava safhasında bulunan kamu alacakları" başlıklı 3'üncü maddesinin 3'üncü fıkrasında, vergi aslına bağlı olmaksızın kesilen cezaların, herhangi bir şart aranmaksızın tahsilinden vazgeçileceği belirtilmiştir.

Açıklanan nedenle, mahkeme kararının, tarh işleminin kısmen iptaline ilişkin hüküm fıkrasının onanması; kaçakçılık cezası kesme işleminin kusur cezasını aşan kısmının iptaline ilişkin hüküm fıkrasının bozulması; özel usulsüzlük cezasının kısmen iptaline ilişkin hüküm fıkrasına yönelik temyiz istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığı gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı Zerrin Güngör'ün Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49'uncu maddesinin 1'inci fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp vergi mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.

Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin reddi ile vergi mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:

Dosyanın incelenmesinden; av malzemeleri ticareti ile uğraşan davacının, satışını gerçekleştirdiği av tüfeklerinin alıcılarından ifadesine başvurulanların, av tüfeği alımı dolayısıyla adlarına düzenlenen faturalarda yer alan bedellerden daha yüksek bedelle av tüfeği aldıklarını ifade etmeleri, davacının da, sözü edilen emtiayı satın aldığı kişi ve şirketlerin düşük tutarlı fatura düzenlemeleri nedeniyle aynı oranda düşük tutarlı fatura düzenlediğini, gerçek alış ve satış bedellerini hatırlamadığını bildirmesi üzerine, ifadelerde bildirilen tutarların toplamının, satış faturalarında yazılı tutarların toplamına oranlanmasıyla bulunan oranın, tüm belgeli hasılat miktarına uygulanması suretiyle hesaplanan matrah farkı üzerinden, davacı adına, tarh ve kaçakçılık cezası kesme işlemi; noksan tutarla fatura alma ve düzenleme eylemlerinden dolayı da özel usulsüzlük cezası kesme işlemi tesis edildiği; açılan dava sonunda ise, Vergi Mahkemesince, ifadesi alınan alıcılar adına düzenlenen faturalarda yer alan tutarların toplamı ile, aynı kişilerce ifade edilen tutarların toplamı arasındaki farkın beyan dışı bırakıldığı hususunun sabit olduğu, bu nedenle, matrahın bu kısmında isabetsizlik bulunmadığı; ancak, varsayım ve kıyas yoluyla vergi salınması kanunilik ilkesine aykırı olduğundan, bulunan oranın, ifadelere konu faturalar dışında kalan kayıtlı hasılatın tamamına uygulanmasının hukuka uygun bulunmadığı; yeniden yapılan hesaplama sonucu Mart, Mayıs ve Kasım dönemlerinde ödenecek katma değer vergisi doğduğu, matrahın oluşum biçimine göre, olaya kusur cezası uygulanması icap ettiği gerekçesiyle yapılan tarh ve kaçakçılık cezası kesme işlemlerinin kısmen iptali, kısmen de davanın reddi yolunda karar verildiği anlaşılmıştır.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 3'üncü maddesinin B bendinde, vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu; vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin yemin hariç her türlü delille ispatlanabileceği; vergiyi doğuran olayla ilgisi tabii ve açık bulunmayan tanık ifadesinin ispatlama vasıtası olarak kullanılamayacağı; iktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutat olmayan bir durumun iddia olunması halinde ispat külfetinin, bunu iddia eden tarafa ait olduğu hükümlerine yer verilmiş; aynı Kanunun 134'üncü ve müteakip maddelerinde de, vergi incelemesinin amacının, ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu, araştırmak, tespit etmek ve sağlamak olduğu, kurala bağlanmıştır.

Öte yandan; 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 27'nci maddesinin ilk iki fıkrasında, bedeli bulunmayan veya bilinemeyen işlemlerde matrahın işlemin mahiyetine göre emsal bedeli olduğu; bedelin emsal bedeline veya emsal ücretine göre açık bir şekilde düşük olduğu ve bu düşüklüğün mükellefçe haklı bir sebeple açıklanamaması halinde de, matrah olarak emsal bedelin veya emsal ücretin esas alınacağı öngörüldükten sonra, aynı maddenin 3'üncü fıkrasında da, emsal bedeli veya emsal ücretin Vergi Usul Kanununun hükümlerine göre tespit olunacağı belirtilmiştir. Anılan Kanunun 267'nci maddesinde ise, emsal bedel, gerçek bedeli belli olmayan veya bilinmeyen veyahut doğru olarak tespit edilemeyen bir malın, değerleme gününde satılması halinde emsaline nazaran haiz olacağı değer olarak tanımlanmış; emsal bedelin, sıra ile, ortalama fiyat ve maliyet bedeli esasına göre belirlenememesi durumunda, takdir esasına göre tayin olunacağı açıklanmıştır. Bu hükümlere göre; katma değer vergisi uygulanmasında, bedeli emsaline nazaran açık biçimde düşük olan ve düşüklüğün nedeni açıklanamayan emtia için emsal bedelin esas alınması gerekmektedir.

Olayda; davacıdan değişik markalı av tüfeği alan kişilerin vergiyi doğuran olaylarla ilişkilerinin doğal ve açık olduğunda kuşku bulunmadığından, bu olaylarla ilgili olarak yapmış oldukları açıklamalara kanıt değeri tanınması, Vergi Usul Kanununun yukarıda açıklanan 3'üncü maddesinin hükmü gereği olduğundan; bu ifadelerde bildirilen rakamlar, gerçek satış bedellerini göstermektedir. Alıcı ifadelerinde yer alan bu rakamlar, ayrıca, av tüfeğinin emsal bedellerini de oluşturmaktadır.

Bu bakımdan; olayda, alıcı ifadeleri ile bu alıcılar adına düzenlenen faturalarda yer alan rakamlar arasındaki farka, alıcı ifadelerinde bildirilen toplam satış bedelinin, bu alıcılar adına düzenlenen fatura tutarlarının toplamına oranlanmasıyla bulunan oranın diğer satışlara uygulanması suretiyle hesaplanan farkın ilavesiyle, davacı adına, re'sen katma değer vergisi tarhiyatı yapılması, yukarıda açıklanan yasal düzenlemelerle ortaya konulan hukuki duruma uygundur. Dolayısıyla; açıklanan bu hesaplama şeklinin, Mahkemece, varsayım ve kıyas olarak nitelendirilmesi, hukuki durumun hatalı nitelendirilmesi olduğundan, isabetli görülmemiştir.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 344'üncü maddesinin birinci fıkrasının olay tarihinde yürürlükte olan biçiminde, kaçakçılık suçu, mükellef veya sorumlu tarafından kasten vergi zıyaına sebebiyet verilmesi olarak tanımlandıktan sonra, kastın varlığını ispat yükünün, iddia edene ait olduğu hükmüne yer verilmiştir.

Yasal defterlerdeki kayıtların ve bu kayıtların dayanağı olan faturaların düşük tutarlı düzenlenmesi suretiyle hasılatın azaltılması, hasılatın bir bölümünün vergi dışında bırakılması istek ve iradesi olmadan yapılması olanaksız eylem niteliğinde olduğundan, vergi kaçırma kastının göstergesidir. Dolayısıyla, olayda, vergi kaçırma kastı açık bulunan davacı hakkında düşük tutarlı düzenlenen faturalar yönünden re'sen yapılan tarhiyat nedeniyle kaçakçılık cezası kesilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığından, vergi mahkemesi kararının, kaçakçılık cezası kesme işleminin kusur cezasına isabet eden kısmından fazlasını iptal eden hüküm fıkrasında da isabet görülmemiştir.
Mahkeme kararının, özel usulsüzlük cezasının kısmen iptaline ilişkin hüküm fıkrasına yönelik temyiz istemine gelince:

27.2.2003 tarih ve 25033 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 4811 sayılı Vergi Barışı Kanununun "Kesinleşmemiş veya dava safhasında bulunan kamu alacakları" başlıklı 3'üncü maddesinin üçüncü fıkrasında, vergi aslına bağlı olmaksızın kesilen cezaların herhangi bir şart aranmaksızın tahsilinden vazgeçileceği belirtildiğinden, temyize konu kararın bu kısmının konusu kalmamıştır.

Açıklanan nedenlerle, mahkeme kararının tarh ve kaçakçılık cezası kesilmesi işlemlerinin kısmen iptaline ilişkin hüküm fıkrasına yönelik temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının buna ilişkin hüküm fıkrasının bozulmasına, bozma kararı üzerine Mahkemece yeniden verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına; mahkeme kararının özel usulsüzlük cezasının kısmen iptaline ilişkin hüküm fıkrasının bozulmasına yönelik temyiz istemi hakkında ise, karar verilmesine yer olmadığına, 18.11.2003 gününde oybirliği ile karar verildi.

YÖ/ÖEK


 
 
Ücretsiz üyelik
Şifremi Unuttum
USD
Euro
Üfe & Tüfe Oranlarını görmek için aşağıdaki excel ikonuna tıklayınız.

*Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileridir.​

ÜFE & TÜFE
Endeks Arşivi

Excel Dokümanı
     
  Copyright ® 2013 Esenlik Yeminli Mali Müşavirlik Ltd. Şti. Web Tasarımı