Temyiz İsteminde Bulunan Taraflar :
İstemin Özeti : Muafiyetten yararlandırılmayarak davacı adına yapılan ağır kusur cezalı tarhiyatın iptali istemiyle açılan davada; 1318 sayılı Finansman Kanununun 3’üncü maddesinin (c) bendini açıklayarak, davacı tarafından satın alınan özel tertibatlı araçların, muafiyet şartlarını haiz kişilere satıldığı yolunda belge ibraz edilmediği, satın alınan araçların kısa süreler sonrası satılması sebebiyle, iyi niyetinden söz edilmeyecek olan davacının, bu işi kazanç elde etmek amacıyla yaptığı sonucuna ulaşılmakla, muafiyetten yararlandırılmamasında isabetsizlik görülmediği, araçların, kanunun öngördüğü şekilde kullanılıp kullanılmadığının tespitinin her an mümkün bulunmasından dolayı olaya kusur cezası uygulanmasının icap ettiği gerekçesiyle, ağır kusur cezasının kusur cezasına çevirerek, davanın vergiye ilişkin kısmını reddeden İstanbul 6’ ıncı Vergi Mahkemesinin 21.9.1999 gün ve E: 1999/254; K: 1999/923 sayılı kararın; davalı idare tarafından, olaya ağır kusur cezası uygulanmasının yerinde olduğu ileri sürülerek cezaya ilişkin hüküm fıkrasının; davacı tarafından ise, araçların özrüne uygun özel donanımlarla teçhiz edildiği, kanunda araç sayısı ve satış süresi konusunda herhangi bir sınırlamanın bulunmadığı ileri sürülerek bozulması ve duruşma yapılması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Davalı idare tarafından istemin reddi gerektiği savunulmuş, davacı tarafından ise savunma verilmemiştir.
Tetkik Hakimi Çağlar Işık’ın Düşüncesi : Kanuni düzenlemeler ile bizzat maluller tarafından kullanılan hususi tertibatlı taşıtların vergiden müstesna tutulması; malullerin, kamu kurumları ve benzeri kuruluşlarda çalıştırılabilmelerine olanak sağlamak bakımından belli kontenjanların ayrılmış olmasındaki amaç gibi, malullerin dışlanmadan, topluma kazandırılmaları, başkalarının bakımına muhtaç duruma düşmeksizin kendi ihtiyaçlarını kendilerinin karşılaması ve bedensel birtakım eksikliklerini bertaraf edici tedbirlerin alınması, böylelikle hayatlarını daha kolay bir şekilde idame ettirebilmelerini kolaylaştırmaya yönelik, sosyal devlet anlayışı çerçevesinde ulaşılması hedeflenen amaçtan kaynaklanmaktadır.
Kanunlarda, malullerin muafiyetten yararlanarak kaç adet araç alabilecekleri ve bu araçları hangi süre zarfında kullanmak zorunda oldukları veya belli bir süre satamayacakları konusunda herhangi bir süre ve araç sayısı sınırlaması öngörülmemiş ise de; muafiyet uygulamasının iyi niyet kuralları çerçevesinde ve yukarıda belirtilen amaçlarla kullanılması esas olup, kanundaki boşluktan istifade edilmek suretiyle kar amaçlı ticari faaliyetlerde bulunulmasına izin verilmemesi vergide eşitlik ve hakkaniyet gereğidir.
Olayda, maluliyetini bertaraf edici şekilde özel tertibatla donatılmış bulunmayan araçları, muafiyetten yararlanmak suretiyle satın alıp, memnun kalınıp kalınmayacağının anlaşılmasına dahi yeterli olmayan kısa süreler sonunda kimler olduğunu hatırlamadığı kişilere sattığını ifade eden davacının iyi niyet kuralları çerçevesinde hareket etmediği ve bu işi ticari amaçla yaptığı sonucuna ulaşılmış olup, yapılan cezalı tarhiyata hukuka aykırılık bulunmadığından, mahkeme kararında sonucu itibarıyla isabetsizlik görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz istemlerinin reddiyle kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Bilgin Arısan’ın Düşüncesi : Tarafların karşılıklı temyiz dilekçelerinde öne sürdükleri hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp, vergi mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenle, tarafların temyiz istemlerinin reddi ile vergi mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince duruşma yapılmasına gerek görülmeyerek işin gereği düşünüldü:
Davalı idare tarafından , temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar mahkeme kararının cezaya ilişkin hüküm fıkrasının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Davacının temyiz istemine gelince:
Dosyanın incelenmesinden; davacının Devlet Hastanesinden aldığı gün ve sayılı sağlık kurulu raporunda, sağ alt ekstremitede polio sekeli atrofi kısalık , pes cavus, sağ ayakta planter ve dorsi fleksiyon olmadığı, H sınıfı sürücü belgesi alabileceğinin belirtildiği; bu raporlara göre sağ ayağını tam olarak kullanamayan davacının... ile... tarihleri arasına .... adet araç satın alıp bunlardan .............kısa süreler geçtikten sonra sattığı, bu alışlar sırasında kanunlarda öngörülen muafiyetler sebebiyle, kanunen ödenmesi gereken vergilerin ödenmediği ..... düzenlenen .................günlü vergi inceleme raporunda, davacının çok kısa aralıklarla araç alıp sattığı, araçların alınıp satılması sırasında kullanmakta olduğu diğer araçların bulunduğu, araçların belirtilen çok kısa süreler zarfında kullanılması mümkün olmayacağından davacının muafiyetten yararlandırılmaması gerektiğinin bildirilmesi üzerine, davaya konu tarhiyatın yapıldığı; davacı nezdinde tutulan ............günlü tutanakta, davacı tarafından, muafiyetten yararlanmak suretiyle ......adet araç iktisap edildiği, araçların tanımadığı kişilere satıldığının ifade edildiği anlaşılmıştır.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 3’üncü maddesinin (B) bendinde: vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelenin gerçek mahiyetinin esas olduğu; gerçek mahiyetin, yemin hariç her türlü delille ispatlanabileceği öngörülmüş olup; buna göre, vergilendirme işlemlerinde vergiyi doğuran olaya ilişkin muamelenin biçimselliğinin ötesine geçilerek, muamelenin gerçek niteliğinin belirlenmesi gerekmektedir.
1318 sayılı Finansman Kanununun “Muaflık ve İstisnalar” başlıklı 3’üncü maddesinin 1’inci fıkrasının (c) bendinde, bizzat maluller tarafından iktisap edilerek kullanılan ve özel tertibatlı olarak imal edilmiş taşıtların taşıt alım vergisine tabi olmadığı hüküm altına alınmış; geçici 2’nci maddesinde de, maddede sayılan araçların ilk iktisaplarının ek taşıt alım vergisine tabi olduğu belirtildikten sonra, ek taşıt alım vergisine tabi olduğu belirtildikten sonra, ek taşıt alım vergisinin tarh, tahakkuk ve ödenmesi ile muaflık ve istisnalar, sorumluluk ve vergilendirmeye ilişkin diğer hususlar hakkında 1318 sayılı Finansman Kanununun taşıt alım vergisine ilişkin hükümlerinin uygulanacağı vurgulanmıştır. Görüldüğü üzere; kanun, maluller tarafından iktisap edilen taşıtların taşıt alım vergisi dışında tutulabilmelerini, biri, söz konusu taşıtların bizzat malul tarafından kullanılması, diğeri de, iktisap eden malulün fiziki engelinin gerektirdiği özel tertibatlı olarak imal edilmiş bulunması olmak üzere iki koşulun gerçekleşmesine bağlı kılmıştır.
Olayda; davacının..................................tarihleri arasında......................adet özel tertibatlı taşıt satın alıp; bunlardan tarhiyata esas alınan ..................plakalı olanını bir buçuk ay; ...............................plakalıyı bir ay dokuz gün, ..............................plakalı olanını da onaltı gün sonra sattığı sabittir.
Bu açıklamalar, davacının kullanma amacıyla değil, ticaretini yapmak üzere özel tertibatlı taşıt alıp sattığını; dolayısıyla, olayda, taşıt alım vergisini muafiyetinden yararlanılabilmesi için yasanın aradığı kullanma koşulunun gerçekleşmediğini gösterdiğinden; davacının, muafiyetten yararlandırılmaması suretiyle, inceleme raporuna dayanılarak yapılan tarhiyatta hukuka aykırılık görülmemiştir.
Açıklanan bu nedenle ve temyiz dilekçelerinde taraflarca ileri sürülen diğer iddialar da kararın bozulmasını sağlayacak nitelikte görülmediğinden, temyiz istemlerinin reddine: Kararın onanmasına, hüküm altına alının tutar üzerinden binde 6 oranında ve 4.240.000.- (Dörtmilyonikiyüzkırkbin) liradan az olmamak üzere hesaplanacak nispi karar harcından, mahkemece karara bağlanan harcın mahsubundan sonra, kalan harç tutarının temyiz eden davacıdan alınmasına, 10.2.2000 gününde oybirliği ile karar verildi.
|